BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD ve Rusya arasında Suriye konusunda stratejik bir anlaşmazlık yok’

BM Temsilcisi Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, askeri operasyon aşamasının sona erdiğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
TT

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD ve Rusya arasında Suriye konusunda stratejik bir anlaşmazlık yok’

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen. (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Suriye’de ABD ile Rusya arasında ‘stratejik anlaşmazlıklar’ olmadığını söyledi. İlgili taraflar arasında yeni ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımıyla ilerleyerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) sağlam bir destek alındığını vurguladı. Pedersen ayrıca 2254 sayılı uluslararası kararın uygulanması yolunda Suriye kriziyle ilgilenen taraflar arasında ‘paralel olarak uygulanacak kademeli, karşılıklı, gerçekçi, kesin olarak tanımlanmış ve doğrulanabilir adımların belirlenmesinin’ amaçlandığını ifade etti.
Rusya ve ABD temsilcilerinin kendisine ‘bu yaklaşıma girişmeye hazır oldukları’ bilgisi verdiğini de söyleyen Pedersen, Suriye’deki çizgiler değişmediği için yaklaşık iki yıl süren bir stratejik çıkmaz olduğuna dikkat çekti. “Ana taraflar, bana askeri operasyonlar aşamasının sona erdiğini ve hiçbir tarafın sonucu tekelinde tutamayacağını söylediler. Yeni bir durumu test etme zorunluluğu hissi var” dedi. Pedersen ayrıca ABD’nin ‘rejim değişikliği’ politikasını terk ettiğini ve ‘rejimin davranışını değiştirmeye’ çalıştığını vurguladı.
Pedersen, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın yeni yaklaşımı kabul etmediği açıklamasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Muhalif müzakere heyetiyle de uygun bir şekilde etkileşime geçileceği umuduyla ‘adıma adım’ girişimini Şam’a daha ayrıntılı olarak açıklamaktan memnuniyet duyarım.”
BM Temsilcisi, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’un desteğiyle Suriye’nin üçte birini ve servetinin çoğunluğunu kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan Suriye Demokratik Konseyi’nin (SDK), Cenevre sürecinin bir parçası olmadığını belirtti. “Çünkü bu süreç, belirli muhalif grupları içeren 2254 sayılı karara göre yürütülüyor. Ancak SDK ve SDG, artık bunun bir parçası değil” dedi.
Pedersen, gelecek ay yeni bir anayasa komitesi toplantıları gerçekleştirmek ve ardından her ay oturumlar düzenlemek için Şam ve ‘müzakere heyeti’ ile görüşmelerde bulunduğunu belirtti. BM yetkilisi ayrıca anayasal süreçteki herhangi bir ilerlemenin de ‘adıma adım’ planına olumlu yansıyacağını ve ilgili taraflar arasındaki güvensizliği ortadan kaldıracağını ifade etti.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, New York’tan telefon aracılığıyla Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Suriye’deki durumdan uluslararası arenada yaşanan son gelişmelere kadar birçok merak edilen soruyu cevapladı:

-‘Adıma adım’ önerinizi sunmak için bir bölge ziyareti düzenlediniz, ardından da Brüksel ve New York turu yaptınız. Yeni yaklaşımınız için BMGK’dan destek aldınız mı?
‘Adıma adım’ yaklaşımıma güçlü bir destek olduğuna inanıyorum. Bildiğiniz gibi Cenevre’de başta Ruslar olmak üzere, BMGK’daki diğer ülkelerin temsilcileriyle istişareler yapıldı. BMGK’nın bakış açısından bakıldığında, girişimime diğer Arap ve Avrupalı ana oyunculardan da destek verildiğini söylemek doğru olur. Pazartesi günü Brüksel’de AB dışişleri bakanlarıyla bir araya geldim. Yaklaşımımı destekleyen bir oybirliği mevcut. Bu yaklaşımı ileriye taşımak için zamanlamam doğru. Halen fikir üzerinde beyin fırtınası yapılması aşamasındayım. Ek istişare turları yapacağım.”

-11 yıldır acı çeken Suriyelilere siyasi süreci nasıl açıklarsınız?
BMGK’ya Suriye’deki zor koşulları, ‘hava saldırıları, karşılıklı bombardımanlar, güvensizlik, mayınlar ve Lazkiye’ye yönelik İsrail saldırılarını’ net bir şekilde açıkladım. Haseke Hapishanesi ve DEAŞ’a bağlı unsurların saldırısı meselesi de gündemde. Ayrıca ekonomik kriz de derinleşiyor. 14 milyon sivil, insani yardıma muhtaç. Yerinden edilen 12 milyon kişinin yarısı ülke dışında yaşıyor. Tüm bunların yanı sıra yaklaşık 2 yıldır devam eden ve çizgileri değişmeyen stratejik bir çıkmaz var. Ana muhataplar bana askeri operasyonlar aşamasının sona erdiğini ve hiçbir tarafın sonucu tekelinde tutamayacağını söylediler. Yeni bir şey denemeye yönelik bir zorunluluk hissi var.
Bu konuyu Şam’a, muhalefete, bölgeye ve başlıca uluslararası muhataplara uzun uzun anlattım. Artık ‘adıma adım’ yaklaşımını test etmenin zamanının geldiğini hissediyorum.

- İçeriğini açıklamanız mümkün mü?
Bu paralel olarak uygulanan, kademeli, karşılıklı, gerçekçi, iyi tanımlanmış ve doğrulanabilir adımlar belirlenerek başlanıyor. Daha da önemlisi bunu yaptığımızda, BM’nin 2254 sayılı kararı uyarınca anayasal süreç ve ardından seçimlerle ilerlemek için tarafsız ve sakin bir ortama ulaşabilmemiz mümkün.

- Başlanabilecek alanlar nelerdir?
Halen beyin fırtınası aşamasındayım. Ancak bu durum tutukluları, kaçırılanları ve kayıpları, insani yardım, erken tedavi ve 2585 sayılı BMGK kararının kabul edilmesi yoluyla kaydedilen ilerleme üzerine inşayı, 10 yıldan fazla süren savaş ve çatışma, yolsuzluk, kötü yönetim, Lübnan’daki mali kriz ve Kovid-19 pandemisinin ardından çöken toplumsal ve ekonomik koşulların iyileştirilmesini ve Suriye genelinde sükunetin ve istikrarın sağlanmasını sağlayabilir. Bu kesinlikle gereklidir. Aynı zamanda terörle mücadelede iş birliği ve bunu takiben sözde diplomatik meseleler de mevcut. Haseke Hapishanesi konusu da teröre karşı bir operasyon düzenlenmesinin gerekliliğini hatırlatıyor. Birçok konu var. İçlerine girersek Suriyelilerin hayatlarına yansıyacaktır. Umarım, 2254 sayılı kararın uygulanmasına yönelik çalışmak için biraz güven inşa edebiliriz.

- Cenevre’de Ruslar ve ABD’liler ile görüştünüz. Hngi açıklamalarda bulundular ve gerçekten de ‘adıma adım’ girişiminizi destekliyorlar mı?
Bunun da ötesinde bazı adımlarda ortak ve paralel eylem için bazı fikirlerin sağlanıp sağlanamayacağını belirlemek amacıyla dahil olmaya, test etmeye ve tartışmaya istekliler.

-Bu nasıl gerçekleşecek?
Bu noktada açık bir şekilde konuşmak şu an için hata olur. Çünkü halen beyin fırtınası aşamasındayız. Ek istişare turları düzenleyeceğim. Şam ve muhalefetteki müzakere heyeti ile görüşmeleri takip edeceğim.

-Rusya ve ABD, girişime dahil olmaya hazırlar mı?
Evet. Buna gerçekten de hazırlar.

-Brüksel’de Avrupalı bakanlarla görüştünüz. Kendileri üç koşul (yeniden yapılanmaya katkıda bulunmaya hayır, yaptırımların kaldırılmasına hayır ve siyasi ilerleme olmadan normalleşmeye hayır) çatısı altında çalışmaya hazır olduklarını söylediler. Bu şartlar altında sizin yaklaşımınızla nasıl ilişki kurabilirler?
‘Adıma adım’ yaklaşımının arkasındaki fikri özetledim. Bu aşamada aktörler arasında, yani Suriye tarafları arasında derin bir güvensizlik var. Ama yalnızca yavaş hareket ederek atılabilecek adımları tespit ettik ve bana bahsettiğiniz sorunları ele aldık. Tüm meseleler bir noktada ele alınmalıdır. Durumu devam ettirmenin bir seçenek olmadığını ve bunun sürdürülemeyeceğini vurgulamak gerekiyor.

-Ukrayna’daki büyük kriz göz ardı edilemez. Bir yanda Ruslar diğer yanda ABD’liler ve Avrupalılar arasında gerginlik var. Ukrayna çevresinde oluşan bu gergin atmosferden Suriye’deki yaklaşımınız etkilenmeyecek mi?
Kolaylaştırmaya yönelik görevime devam edeceğim. Söyledikleriniz doğru. Avrupa’daki kriz diplomatik olarak çözülmezse sadece Suriye meselesinde değil, diğer meselelerde de öyle ya da böyle bir etki bırakacaktır. Durumun, üzerinde çalıştığım şeyleri karmaşıklaştıracağına inanıyorum. Ama aynı zamanda şunu da eklememe izin verin. Suriye konusunda ABD ve Rusya arasında herhangi bir stratejik anlaşmazlık olmadığını kendimize hatırlatmalıyız. Terörle mücadelede ve istikrarın sağlanmasında ortak çıkarlar bulunuyor. İstikrarı sağlamak için bir barış sürecine ihtiyacımız var. Umuyorum ki Avrupa’daki krize diplomatik bir çözüm buluruz. Böylece bu, Suriye’de de olumlu bir etkiye neden olur.”

- Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, kamuoyuna Suriye hükümetinin ‘adıma adım’ yaklaşımına karşı olduğunu söyledi. Konuya dair yapılan başka açıklamalar oldu mu?
Suriye hükümetiyle birkaç tur görüşme yaptım ve bu konuyu kendileriyle tartışmaya da devam edeceğim. Muhalefetteki müzakere heyetinin de yeni yaklaşımla ilgili soruları olduğunu biliyorum. Şam’a ‘adıma adımın’ gerçek arka planını ayrıntılı olarak açıklamaktan mutluluk duyacağım. Umuyoruz ki biz de müzakere heyetiyle uygun bir şekilde temasa geçeriz.

-Bazı analistler ve gözlemciler, ‘adıma adım’ yaklaşımının 2254 sayılı kararını uygulama görevinizin bir parçası olmadığı ve meseleleri yetkilerinizin dışında gündeme getirdiğiniz görüşündeler. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne?
Bu ciddi bir yanlış anlama. Ortaya çıkan konular, 2254 sayılı kararın önemli bir parçasıdır. Ayrıca ileriye dönük güven inşa etmek de oldukça önemlidir. Bu nedenle 2254 sayılı kararı onaylayan BMGK’dan sağlam bir destek aldığımız için oldukça mutluyum. Bu yaklaşım ile 2254 sayılı karar arasında çelişki gören yok. Aksine bu karar uygulama misyonumuzu ilerletmeme yardımcı olacak.

-Yerlerinden edilen Suriyeliler, mülteciler ve acı çeken yoksullar hakkındaki görüşünüz ne? Birçoğu, siyasi sürece ilişkin umudunu veya inancını yitirdi. Kendilerine bu yeni girişimin 11 yıl boyunca Cenevre’de tanık olunandan farklı olduğunu nasıl açıklarınız?
BMGK’ya söylediğim gibi, şunu belirtmeme izin verin. İnsanların acısı o kadar derin ki anlamak bile oldukça zor. Karlar arasında çadırlarda ve çok zor koşullarda yaşayan Suriyeliler var. Bu durum yürek parçalıyor. 10 yıldan fazla bir süre sonra barış süreci ve Suriye halkına somut bir şeyler sunma konusunda birçok şüphe olmasını anlıyorum. Söyleyebileceğim şey, Suriye halkının durumunu iyileştirmek için sağlam ve ciddi bir şekilde ilerlediğimize dair inancım ve kararlılığımdır.

-Peki ya kayıplar, mahkumlar ve kaçırılanlar meselesi?
Bu, görevimi devraldığım ilk günden itibaren önceliklerimden biri. Ne yazık ki bu konuda da derin ilerlemeler görmedik. Nur-Sultan’da Astana sürecinin taraflarıyla görüştük. Masada bazı fikirler var ve birçok Suriyeli aileyi ilgilendiren konu ile ilgili harekete geçmeyi umuyoruz. Çocukların, kadınların, küçüklerin ve yaşlıların serbest bırakılmasını talep ettim. Kayıp aileleri adına harekete geçmek için çabalarımı sürdüreceğim.

- Peki, Anayasa Komitesi? Yeni bir tur düzenlemek için koşullar mevcut mu?
Şam ile diyalog halindeyiz ve bazı fikirler ortaya koyduk. Müzakere heyetinin ortak başkanı ile de temasımı sürdüreceğim. Umuyorum ki önümüzdeki iki hafta içinde, şubat ayında bir anayasa turumuz olacağı konusunda ortak bir anlayışa sahip olacağız. Ardından bu doğrultuda ilerleme sağlamak için ilerleyen dönemde, mart, nisan, mayıs ve haziran aylarında başka toplantılar da yapılacaktır.

-Bunlar önceki turlardan farklı mı olacak?
Umarım sundukları metinleri gözden geçirmeye ve karşı taraftan duyduklarına cevap vermeye hazırlanmaları için ciddi bir görüş alışverişine tanık oluruz. Heyetler sadece anayasa metinlerini sunmakla kalmıyor, aynı zamanda tartışmalar ışığında onları değiştirmeye, ortak bir zemin bulmaya veya en azından anlaşmazlıklar alanını daraltmaya istekliler. Komite’nin görevine uygun olarak verimli bir taslak hazırlama sürecine ihtiyacımız var. BMGK’dak açıklamamda komitenin, iç kuralların temel unsurlarını ve ölçütlerini belirlediği gibi ‘sonuçlara ulaşmak ve sürekli ilerlemek için süratle ve sürekli olarak’ çalışması gerektiğini belirttim.

-SDG’nin siyasi kanadı olduğu söylenen SDK, Suriye topraklarının üçte birini ve zenginliğinin çoğunluğunu kontrol ediyor. DEAŞ’a karşı ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından da destekleniyor. Ancak Cenevre sürecinin bir parçası değiller mi? Onlar hakkındaki görüşleriniz neler?
Bu, belirli muhalif grupları dahil etme görevimi tehdit eden 2254 sayılı BMGK kararında tartışılan ve kararlaştırılan bir süreçtir. Ancak SDK ve SDG, artık bunun bir parçası değil.

-Bazı analistler, Anayasa Komitesi’nde ilerleme kaydedilememişken büyük ve karmaşık konuları kapsayan ‘adıma adım’ girişiminde sonucun nasıl kolay şekilde alınabileceğin sorguluyor…
‘Adıma adımın’ karmaşık olduğuna inanmıyorum. Doğru, zorluklar olacak. Ama asıl zorluk, güven kaybı. Sanırım güven kaybı üzerine ilerleyeceğiz. Buna dayanarak yavaşça ilerleyebiliriz. Daha sonra Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında bir miktar ilerleme olacağını umut ediyorum. Bunun ‘adıma adım’ girişimine olumlu bir etkisi olacaktır. Açık konuşalım; ilerlemek için Suriyelilerin ve uluslararası tarafların çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Söyleyebileceğim şu ki istişarelerimden sonra bu mümkün ve ulaşılabilir bir şey olacak.



Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
TT

Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)

Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerine karşı yürüttüğü nitelikli askeri operasyonlar, ateşkes müzakereleri ve Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varma şansı üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Gözlemciler, direniş operasyonlarının ‘İsrail hükümeti üzerinde ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için bir baskı kartı’ oluşturduğuna inanıyor ve ‘askeri operasyonların devam etmesinin, özellikle artan sokak baskısıyla birlikte İsrail tarafını ateşkesi kabul etmeye itebileceğini’ belirtiyor.

Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması imzalanması için yürütülen arabuluculuk çalışmaları aksamaya devam ediyor. Gazze şehrinin doğu bölgelerindeki Refah ve Han Yunus'un yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiya'da son zamanlarda sık sık düzenlenen direniş operasyonlarında çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, bu hafta Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde İsrail askerlerinin, tanklarının ve buldozerlerinin hedef alındığını ve İsraillilerin kayıplar verdiğini duyurdu.

Hamas'ın askeri operasyonları, İsrail hükümetinin 19 Mart'ta ateşkes anlaşmasını bozmasından bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

19 Ocak'ta Hamas ve İsrail uluslararası arabulucuların (Mısır, ABD ve Katar) çabalarıyla Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşmanın ilk aşaması 42 gün sürecek ve bu süre zarfında ikinci ve üçüncü aşamaların uygulanması için görüşmeler yapılacaktı. Ancak İsrail tarafı ilk aşamanın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlarına yeniden başladı.

Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, Filistin direnişinin operasyonlarının ‘Filistinlilerin haklarını desteklemek ve saldırganlığı durdurmak için devam eden uluslararası baskı ile Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sürecini hızlandırdığına’ inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulati, “Askeri operasyonların devam etmesi, Tel Aviv'de devam eden savaşın kayıpları nedeniyle İsrail sokağının baskısı ve protestoları yoluyla İsrail hükümeti üzerinde bir baskı kartı oluşturuyor. Savaşın İsrail hükümetine yüksek maliyeti, onu saldırganlığı uzatma politikalarını yeniden gözden geçirmeye itiyor” ifadelerini kullandı.

Abdulati'ye göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırganlığı karşısında Hamas'ın elinde ‘İsrailli esirler, direniş, uluslararası ve Arap baskıları’ gibi İsrail tarafına yönelik baskı kartları var.

Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerinden yaklaşık 250 kişiyi esir aldı ve İsrail hükümeti 57 esirin bugün halen Gazze Şeridi'nde olduğunu söylüyor.

Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)

Askeri operasyonlar İsrailli karar alıcılar üzerinde bir baskı unsuru oluştursa da uluslararası ilişkiler profesörü Dr. Tarık Fehmi bu operasyonları ateşkes çabalarını ilerletmek için yeterli görmüyor. Fehmi'ye göre bu operasyonlar, İsrail sokağının Netanyahu hükümetine ateşkes anlaşmasını hızlandırması için baskı yapması yoluyla ateşkes süreci için sadece bir katalizör olabilir.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Fehmi, Hamas’ın askeri operasyonlarının ‘ateşkes sürecinde güvenilebilecek tek motor olmayacağına’ ve ‘İsrail tarafı üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğuna’ inanıyor. Fehmi, İsrail ve Hamas'ın yakında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze Şeridi'nde ateşkes için değiştirilmiş önerisine yanıt vereceğini umuyor.

Witkoff kısa bir süre önce Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes, halen esir tutulan 57 kişiden 28'inin bin 200'den fazla Filistinli mahkûmla takas edilmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini öngören bir öneri sundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes, Hamas'ın kalan esirleri ancak İsrail'in savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi halinde serbest bırakacağını söylemesi ve Netanyahu'nun Hamas silahsızlandırılmadan ve Gazze Şeridi'nden çıkarılmadan savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etmesi nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.

Fehmi, İsrail'in ‘önümüzdeki dönemde Güney Lübnan'daki gelişmelere ve Yemen'deki Husilerin defalarca bombalanmasının ardından Yemen cephesine odaklanacağını’ düşünüyor. Fehmi, bu gelişmelerin İsrail hükümetini Gazze Şeridi'ndeki durumu sakinleştirmeye itebileceğini ifade etti.