İsraillilerin sadece yüzde 4’ü Bennett’ın başbakanlığını destekliyor

İsraillilerin Yüzde 31’i Netanyahu’nun geri dönmesini istiyor.

İsrail Başbakanı Naftali Bennet. (Reuters)
İsrail Başbakanı Naftali Bennet. (Reuters)
TT

İsraillilerin sadece yüzde 4’ü Bennett’ın başbakanlığını destekliyor

İsrail Başbakanı Naftali Bennet. (Reuters)
İsrail Başbakanı Naftali Bennet. (Reuters)

Naftali Bennett, İsrail merkezli tüm büyük medya kuruluşlarıyla yaptığı röportajlarda uzun uzun ‘üniter hükümetinin oluşumunun tarihsel önemini ve başarılarını’ sıraladı. Röportajlardan sonra, dün yayınlanan yeni bir kamuoyu yoklaması, Bennet’ın zaten sınırlı olan popülaritesinin daha düşük bir seviyeye düştüğünü ve ankete katılanların sadece yüzde 4’ünün kendinsin başbakan olarak desteklediğini ortaya koydu.
Diğer yandan eski başbakan ve şimdiki muhalefet lideri olan Binyamin Netanyahu, üç ciddi yolsuzluk suçlamasıyla yargılanacağı duruşmayı. Netanyahu, ordu ve istihbarattaki üst düzey generaller tarafından İsrail tarihinin ‘en büyük’ ve ‘en tehlikeli’ olarak adlandırılan yolsuzluk davası kapsamında, bir denizaltı anlaşmasıyla ilgili yeni bir soruşturmayla da karşı karşıya.
Ancak The Point” araştırma enstitüsü tarafından yürütülen ve İsrail televizyonu Kanal 12 tarafından yayınlanan yeni bir anket, seçmenlerin yaklaşık yüzde 31’inin bir sonraki başbakan olarak Benjamin Netanyahu’yu görmek istediğini gözler önüne serdi. Sağcı seçmenlerin yüzde 73’ü de Netanyahu’yu tercih ettiğini söyledi. Ankete göre Netanyahu’dan sonra ikinci sırada, genel oyların yüzde 5’ini ve sağ oyların yüzde 12’sini alan Likud partisinden bir diğer aday, iş insanı ve Knesset üyesi Nir Barkat yer alıyor. Bennett, halkın sadece yüzde 4’ünün ve mevcut hükümeti destekleyenlerin d yüzde 7’sinin desteğini aldı. Geri kalan isimlere destek ise toplamda yüzde 4’ten az oldu.
Ankete katılanlara Bennett liderliğindeki mevcut hükümetin Koronavirüs ile mücadele konusundaki performansına ilişkin görüşleri de soruldu. Yüzde 48’i performanstan memnun olmadığını söylerken yüzde 21’i memnun olduğunu belirtti. Kamuoyuna, Netanyahu’nun Likud liderliğinden istifa etmesi halinde yerine kimin geçmesini istedikleri de soruldu. Nir Barkat yüzde 38 ile ilk sırada yer alırken onu yüzde 11 ile İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Gilad Erdan izledi.
Mevcut Likud liderleri ise daha alt sıralarda yer aldı. Yuli Edelstein sadece yüzde 7 destek alırken listenin sonunda yüzde 4’er oy ile Yisrael Katz ve Miri Regev yer aldı.
Ceza indirimi karşılığında siyasetten emekli olacağı bir savunma anlaşması için başsavcıyla müzakereler yürüten Netayahu davasını finanse etmek için milyonlarca şekel bağış toplayan parti arkadaşlarının baskısının ardından geri çekilmişti.
Netanyahu, Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Sevgili İsrail vatandaşları, geçtiğimiz günlerde bir kez daha tek başıma yürümediğimi, milyonlarcanızın benimle birlikte yürüdüğünü, Likud’a ve İsrail Devleti’ne liderlik eden ulusal kampa liderlik etmeye devam edeceğimi bir kez daha kanıtladınız.”
Netanyahu, kendisi için destek kampanyası düzenleyen ve yargılanması için para toplayan destekçilerine teşekkür ettiği açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu kampanya beni çok duygulandırdı. Beni ve ailemi çok mutlu etti. Liderlik etmem, hakikat ve adalet için savaşmaya devam etmem için bana güç verdi.”



Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Suriye dahil yedi ülkenin vatandaşlarının yanı sıra Filistin Yönetimi pasaportu sahiplerinin de ABD'ye girişini yasaklayarak seyahat yasağının kapsamını genişletti.

Beyaz Saray tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, Trump'ın ‘ABD'nin güvenliğini korumak amacıyla yabancı uyrukluların girişini daha da kısıtlayan ve sınırlayan bir karar imzaladığını’ duyurdu.

Başkanlık kararına göre kısıtlamalardan etkilenen diğer ülkeler arasında Burkina Faso, Nijer, Mali ve Güney Sudan yer alırken, Laos ve Sierra Leone'ye kısmi veya tam kısıtlamalar getirilecek.

Bu önlem, Filistin Yönetimi tarafından verilen pasaportlara sahip Filistinlileri de hedef alıyor. Trump yönetimi, halihazırda ondan fazla ülkeye kapsamlı kısıtlamalar getirdi. Suriye ile ilgili olarak, bu önlem, Washington'da iki Ulusal Muhafız askerinin vurulduğu saldırından birkaç gün sonra alındı.


Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
TT

Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Karakas'a yönelik baskı kampanyasında yeni bir tırmanışla, Venezuela'ya giden ve Venezuela'dan ayrılan "yaptırım uygulanan petrol tankerlerine" deniz ablukası uygulanacağını duyurdu.

Trump, ABD güçlerinin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koymasından günler sonra, Truth Social platformunda şunları yazdı: "Bugün, Venezuela'ya giren ve çıkan tüm yaptırım uygulanan petrol tankerlerine tam ve eksiksiz bir abluka uygulanması emrini veriyorum."

ABD Başkanı, Karayipler'de konuşlandırılmış devasa ABD donanma filosunun, Venezuela "daha önce bizden çaldığı tüm petrolü, toprakları ve diğer varlıkları ABD'ye iade edene kadar" "daha da büyüyeceğini" ifade etti. ABD Başkanı hangi tür petrol veya topraktan bahsettiğini belirtmedi, ancak Venezuela 1970'lerde petrol sektörünü millileştirmişti. Daha sonra, eski Başkan Hugo Chávez döneminde, şirketler çoğunluk hissesini Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'ya devretmeye zorlanmıştı.

Trump sözlerine şöyle devam etti: “Gayrimeşru Maduro rejimi, bu çalınmış petrol sahalarından elde edilen petrolü kendi faaliyetlerini, uyuşturucu terörizmini, insan kaçakçılığını, cinayetleri ve adam kaçırmayı finanse etmek için kullanıyor.”

Haftalarca süren askeri uçakların Venezuela açıklarında uçması, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığıyla suçladığı teknelere düzenlenen ve 90'dan fazla kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırıların ardından, Trump yönetimi geçen hafta ülkeyi terk eden bir petrol tankerine el koyarak kampanyasını daha da ileriye taşıdı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ülkesinin yakınlarında ABD askeri yığılmasının, kendisini devirmek ve uyuşturucuyla mücadele operasyonu bahanesiyle Venezuela'nın bol petrolünü "çalmak" için bir planın parçası olduğuna inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela'nın petrol sektörüne yaptırımlar uygulasa da ihracatına el konulması, zaten zor durumda olan ekonomiyi felç edebilir ve Maduro rejimini olumsuz etkileyebilir.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Venezuelalı bir danışmanlık şirketi olan Orinoco Research'ten Elias Ferrer, yaptığı açıklamada, "Petrol ihracatı olmazsa, döviz piyasası ve ülkenin ithalatı etkilenecek... ve ekonomik bir kriz yaşanabilir" diyerek, "Bu sadece ekonomik bir durgunluk değil, aynı zamanda gıda ve ilaç kıtlığı da olacak, çünkü bunları ithal edemeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil petrol üretiyor. Ancak 2019'dan beri, petrolünü başta Çin olmak üzere karaborsada indirimli fiyatlarla satmak zorunda kaldığı bir ambargoyla karşı karşıya.

Aylar boyunca ABD, görünüşte Latin Amerika'daki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek amacıyla Karayipler'de önemli bir askeri varlık oluşturdu ve Venezuela özellikle hedef alındı. Karakas bu operasyonu, Washington ve birçok ülkenin gayrimeşru lider olarak gördüğü solcu Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu devirmeyi amaçlayan bir baskı kampanyası olarak görüyor.


Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times