En yaşlı kara hayvanı 190'ını devirdi: "Libidosu hâlâ yerinde"

Guinness Dünya Rekorları, Jonathan'ın şimdiye kadarki en yaşlı kaplumbağa olduğunu 12 Ocak'ta duyurdu (AFP)
Guinness Dünya Rekorları, Jonathan'ın şimdiye kadarki en yaşlı kaplumbağa olduğunu 12 Ocak'ta duyurdu (AFP)
TT

En yaşlı kara hayvanı 190'ını devirdi: "Libidosu hâlâ yerinde"

Guinness Dünya Rekorları, Jonathan'ın şimdiye kadarki en yaşlı kaplumbağa olduğunu 12 Ocak'ta duyurdu (AFP)
Guinness Dünya Rekorları, Jonathan'ın şimdiye kadarki en yaşlı kaplumbağa olduğunu 12 Ocak'ta duyurdu (AFP)

Dünyanın gelmiş geçmiş en yaşlı kaplumbağası unvanına sahip Jonathan, 190'ı devirdi. Yaklaşık 200 kilogramlık bu dev kaplumbağa, yaşamını ücra Saint Helena adasında sürdürüyor. Bakıcısı, hayvanın libidosunun "yerinde olduğunu" ve sık sık çiftleştiğini ifade etti.
Birleşik Krallık'a bağlı, Atlas Okyanusu'nun güneyindeki bu adada 140 yıldır yaşayan Jonathan, dünyaca ünlü.
Hayvanla ilgilenen veteriner Joe Hollins, Jonathan'ın daha yaşlı olduğunu düşündüğünü ancak bunu bilmenin mümkün olmadığını söyledi.
Jonathan'ın, Hint Okyanusu'ndaki Seyşeller'den Saint Helena'ya 1882'de geldiğini yazan bir mektuba göre hayvan, o dönem "tamamen büyümüştü". Yetkililer bu mektuptan hareketle kaplumbağanın 1832'de yumurtadan çıktığını düşünüyor. Zira Hollins, "Tamamen büyümüş, en az 50 yıl anlamına geliyor" dedi.

Jonathan'ın erkek bir kaplumbağayla "aşk yaşadığı" 2017'de öğrenilmişti (AFP)
Adadaki diğer kaplumbağaların yanı sıra kedi, köpek, koyun ve eşek gibi pek çok hayvana bakan 64 yaşındaki Hollins, "grubun kıdemli beyefendisi" diye nitelediği Jonathan'ın özel olduğunu kaydetti:
"Ona bakmaktan çok zevk alıyorum. Hayatta olduğu bilinen en yaşlı kara hayvanının ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir sorumluluk. Fakat bu, aynı zamanda bir onur ve ayrıcalık."
Veteriner, kaplumbağanın 31 Saint Helena valisi ve 39 ABD başkanı eskittiğini belirtti:
"Savaşlar, kıtlıklar, vebalar, krallar, kraliçeler ve hatta milletler gelip geçerken Jonathan, zamanın akışından habersiz oyalanıp durdu."
Hollins, "Sesimi tanıyınca köpek gibi yanıma geliyor" diye konuştu. Öte yandan veteriner bu durumu klasik koşullanmayla açıkladı:
"Çünkü beni yemekle ilişkilendiriyor."
On üç yıl önce hayvana bakmaya başlayan Hollins, ilk geldiğinde kaplumbağanın sağlığının kötü olduğunu ancak zamanla iyileştiğini ifade etti.
Veteriner, Jonathan'ın artık görmediğini ve koku alma duyusunu kaybettiğini bildirdi. Ancak bu yaşlı hayvanın iştahı hâlâ yerinde.
Hollins, komik bir anekdot da paylaştı. Çimenlere yayılıp güneşlenmeyi seven Jonathan'ı gören bazı ziyaretçilerin, hayvanın öldüğünü düşünerek kendilerine haber verdiğini açıkladı.

Veteriner Hollins, Jonathan'ı 2016'da yıkamıştı (Saint Helena Basın Bürosu)
Dev kara kaplumbağaları 150 yıl kadar yaşayabiliyor. Hollins, beklentileri aşan Jonathan'ın ölümüne hazırlandıklarını ancak bu durumun yine de üzücü olduğunu söyledi.
Rekor, daah önce Tu'i Malila adlı kaplumbağaya aitti. Hayvanın 1965'te öldüğünde yaklaşık 188 yaşında olduğu düşünülüyor.
Bununla birlikte Saint Helena, Jonathan anısına pul bastırmayı ve bir gün belirlemeyi planlıyor.
Independent Türkçe, The Washington Post, CNN International



Dünyanın en eski futbol sahası keşfedildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Dünyanın en eski futbol sahası keşfedildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bir tarihçi, İskoçya kırsalında Solway Firth yakınlarındaki bir sahanın muhtemelen dünyanın en eski futbol sahası olduğunu iddia etti.

Saha 1600'lü yıllarda, yani İngiltere'de bu sporun kuralları ilk kez belirlenmeden yaklaşık iki asır önce futbol maçlarına ev sahipliği yapıyordu.

Spor tarihçisi Ged O'Brien, 1600'lerin başında Rahip Samuel Rutherford tarafından yazılan ve Sebt günü öğleden sonraları sahada "insanların futbol oynadığını" belirten mektuba işaret etti.

Sahada sık sık yapılan futbol maçlarının Sebt gününü bozmasına kızdığı anlaşılan peder, cemaat üyelerine maçları durdurmak için sahaya büyük taşlar yerleştirmelerini emretmiş.

O'Brien, bazıları bugün hâlâ yerinde duran taşların, futbol oynayanları durdurmak için geçici bariyer olarak sahaya döşendiğini belirtti.

The Times'a, "Bu, futbol tarihinde okuduğum en önemli cümlelerden biri" diye konuştu.

Çünkü futbol sahasının tam nerede olduğunu belirtiyor. Her zaman futbolun İskoçya'da yüzlerce yıldır oynandığını düşündüm. Çete futbolu değil, gerçek futbolun.

Sahadan alınan toprak üzerinde yapılan laboratuvar testleri, kayaların Rutherford'un mektubunun yazıldığı tarihlerde tarım arazisine yerleştirildiğini doğruladı.

Bu bilgiler bir araya getirildiğinde, İngiltere'de 1863'te Futbol Federasyonu kurulmadan birkaç yüzyıl önce futbolun organize bir şekilde oynandığı anlamı çıkıyor.

1600'lerde oynanan futbolun daha vahşi ve kaotik olduğu, birkaç düzine kişinin bir domuz mesanesini şehrin bir ucundan diğer ucuna kovaladığı ve tekmelediği düşünülüyordu.

Ancak pederin mektubu, İskoç sahasında oyunun daha organize bir şeklinin oynandığını ve insanların ertesi gün işe gitmeyi umarak özellikle pazar günleri geldiğini gösteriyor.

Ancak İskoç tarlasında oynanan futbolun modern oyuna benzeyip benzemediği tespit edilemedi.

İskoç Futbol Müzesi'ni kuran O'Brien, bunun sporun evriminde kritik bir nokta olduğunu, saha, takımlar ve kabul edilmiş bazı kurallarla oynanan düzenli maçlar içerdiğini belirtti.

"Bu, modern dünya futbolunun atası, büyükbabası" dedi.

Ve İskoç.

Son bulgular, daha fazla doğrulanırsa, futbolun evriminin zaman çizelgesini değiştirebilir ve 19. yüzyılın sonlarında uluslararası futbol başladığında İskoçya'nın spordaki hakimiyeti hakkında bilgi sağlayabilir.

O'Brien, "1872'de, uluslararası futbol başladığı anda, İskoç kulüpleri İngiliz takımlarını kesinlikle ezip geçiyordu" dedi.

Bu kesinlikle sürpriz değil çünkü bu insanlar İngiltere'nin yapmaya başladığı şeyi 200 yıldan beri yapıyordu.

Independent Türkçe