Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Günümüz dünyasında reform yapmamızı gerektiren büyük değişikliklerle karşı karşıyayız

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
TT

Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)

Mustafa el-Feki
Eski ve modern Arap tarihini araştıran herhangi biri olayların bağlamından, liderliğin doğasından ve yönetimin kalitesinden özgürlüğün her zaman kritik bir konu olduğunu görecektir. Şiirde ve nesirde, övgüde ve hicivde ağırlığı olan bir konuşma özgürlüğünün mirasçısı olan Arapçanın kökenlerinin özgürlük duygusuna ve savunuculuğuna dayandığını keşfedecektir. Burada, ulusal çıkarların sınırlarını aşmayan, ‘diğerleri arasından sivrilme’ mantığıyla şöhret peşinde koşmayan, başkalarının haklarını ihlal etmeyen ve diğerini rencide etmeyen sorumlu özgürlüğü kastediyoruz. Özgürlük, insanlığın yaradılışından itibaren alışık olduğu açık ve net bir kavramdır. “Hiç elleri kelepçeli doğan bir bebek gördünüz mü?” diyenler haklılar.  Zira insan hür yaratılmıştır. Hür yaşar ve hür ölür. Bunlar tartışmaya kapalı konulardır. Ama bizi ilgilendiren, insan hakları arasında öne çıkan özgürlük hakkını, modern dünyamızın içinde bulunduğu mevcut koşulları çerçevesinde Araplara ve Arap dünyasında olan bitenlere özel bir uygulamayla nasıl kullanacağımızdır. Bu yüzden Arap ülkelerindeki özgürlük tartışması ve halkların bu tartışmaya karşı tutumu ile ilgili olarak şu maddeleri ele aldık:
1 - Arap dünyası, son on yıl içinde Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat (buyurgan) rejimlerin çöküşüyle ​​diktatörlüklere darbe vurdu. Bu gelişmelerin ardından bölgedeki siyasi harita, olduğu gibi değişti. ‘Arap Baharı’ olayları, Arap dünyasında daha önce var olmayan bir özgürlüğe kapıyı araladığını kabul etmemize rağmen tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ancak tartışmanın koşulları, konunun netleşmediğini anlamamızı sağlıyor. Arap Baharı olaylarının, büyük güçlerin bazı Arap ülkelerinin içinde bulundukları şartlar üzerinden bölgeyi şekillendirmek istedikleri stratejik bir planın ve bu ülkelerde yaygın olan yolsuzluk, ihmalkârlık ve zayıflığın bir parçası olduğunu düşünenlerdenim. Aynı şekilde bu olayların, halkların çektiği acılardan ve yaygın işsizlik oranlarından yararlanılarak değişim sloganlarıyla bu ülkelerin tek bir sisteme dönüştürülmeleri için kullanıldığını da düşünüyorum. Bunu bir kenara bırakalım. Zira bu sistemlerin ömrü, ya devrim niteliğindeki teklifler ya sloganlar sonucunda ya da bazılarının gevşemesi ve kendilerine biçilen ömrün sona ermesiyle bitmiştir.
2 – Araplar bir yanda siyasi bağımsızlık, diğer yanda özgürlükler arasında kemikleşmiş ve yaygın bir kafa karışıklığı yaşıyorlar. Değerler ve fikirlerin kaybolduğu ve özellikle özgürlük tek başına yeterli olmadığından, buna ekonomik özgürlüğün elde edildiği, en kalabalık ve en yoksul sınıfları hesaba katan, çağın ruhuna ve modern teknolojiye ayak uyduran, arzulanan toplumsal dönüşüme de kapıları ardına kadar açan bir reform programının eşlik etmesi gerektiğinden dolayı rahatlığı çağrıştırmayan sahnelerle karşı karşıyayız. Aynı şekilde günümüz dünyasında, gelişmiş ülkelerin geçtiği ve yükselen ulusların her zaman yöneldiği vizyona doğru değişim ve ilerleme yoluyla reform yapabilmemizi zorunlu kılan bazı büyük değişimlerle de karşı karşıyayız. Arapların zamanın medeniyetine çok sınırlı bir yaklaşıma sahip olmaları ve zenginliklerimizin büyük bir bölümünün Arap olmayanlar tarafından kullanılması bizim çıkarımıza değil. Bu yüzden kalıcı bir zihinsel ve entelektüel olgunlaştırma süreci başlatmak da bize düşüyor. Akıl, davranışların belirleyicisidir. Geri kalmışlığın entelektüel bir durgunluk olması gibi değişim de zihinsel bir karardır.
3 – Araplar olarak özellikle büyük bir mirasın gölgesinde yaşadığımız için siyaset ve din arasında bir ayrım yapmamızın zamanı geldi. Memleketimiz semavi mesajların diyarıdır. Bu yüzden dinlerin ve medeniyetlerin döndüğü noktadır. Bu yüzden dinin derinliklerimize kök salması doğal bir durum ve bu iyi bir şey. Fakat asıl sorun, dinin siyasetle iç içe geçmesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden taraflar kendi amaçlarına hizmet etmesi için dini kullanmalarına imkan doğar. Bize din adına farklı bir yaşam tarzı dayatmak isterler. Oysa din tüm bunlardan uzaktır. Özgürlük tartışması, semavi mesajları uzaklaşmadan ya da abartmadan anlamak adına dini ılımlılıkla bağlantılı olmalı. Böylece gerçek din, makasidu'ş-şeriat (dini kuralların amaçları) ile tutarlı olarak hayatımızdaki baskın maneviyat kavramı haline gelir. İslam dünyasında dini siyasete alet etme girişiminin ilk etapta dine zarar verdiğini bile düşünüyorum. Siyasete gelince; siyaset petrol gibidir. Yapışkan ve kirlidir. Sonuç, manevraya, ertelemeye, ilerlemeye ve geciktirmeye başvuran siyasi oyunlar ile dini değerler arasında bariz çelişkinin varlığıyla onu takip edenler ve takipçilerinden nefret edenler karşısında dinin yüce çehresini çarpıtır! Siyaset, ahlak nedir bilmezken din, manevi değerlerin damarı ve bizi daha iyiye götüren inancın kaynağıdır.
4 - Ülkemizde özgürlük tartışması, kimi zaman dinle kimi zaman rejimlerle olmak üzere her defasında geçmişten miras kalan değerlerle kesişiyor. Dolayısıyla özgürlüğün insanların ödediği ve milletlerin uğruna çabaladığı bir bedeli vardır. Bu zorlu denklem, bir yanda özgürlükleri, diğer yanda dini duyguları, diğer yanda ise yönetim sistemlerini uzlaştırmaya başlar. Buna sınıflar arasındaki eşitsizliğinin etkisini ve ekonomik durumun bu mesele üzerindeki etkisini eklediğimizde ortaya bir ikilem çıkar. Eskiler, seçim özgürlüğünün bir somun ekmekle bağlantılı olduğunu söylerler. Bunun siyasi anlamı, özgürlük, ekonominin doğal bir ürünü demektir. Bazıları insanların özgürlük ile arayış içerisinde oldukları ufuklara doğru yola çıkmak arasındaki bağı koparmak için halkların öne atıldığı bir tür diktatörlükten bahsedebilirler.
5 – Özgürlük, doğası gereği göreceli bir meseledir. Mutlak özgürlük, gerçeklikten ziyade kurguya daha yakındır. Özgürlüğün önündeki engeller genellikle eğitim, medya ve dini kurumun rolü gibi diğer faktörlerle ilgilidir. Bu yüzden özgürlükler geniş bir cephede ilerliyor. Toplumun bileşenlerini ve halkın mirasını, geleneklerini ve göreneklerini bir araya getiriyor. Bir ülkede belirli bir zamanda kabul edilebilir olan, başka bir ülkede ve farklı bir zamanda kabul edilemeyebilir. Özgürlük, insan hakları sorunlarının en başında geliyor. Bu yüzden imzalanan farklı sözleşmelerde insan hakları ile karakterize edilen aynı ölçülere sahip olması doğaldır. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü ortak unsurları olduğundan bu konuda büyük bir eşitsizlik yoktur. Aynı durum, ikamet ve hareket özgürlüğü gibi sınırları başkalarının özgürlüğüyle biten kişisel özgürlükler için de geçerli. Burada ‘özgürlük kültürü’ olarak adlandırılabilecek duruma dikkati çekmeliyim. Özgürlük kültürü, eğitimin kalitesine ve her bireyin kendi birikmiş deneyimlerine bağlı olarak oluşan kültürel bir kalıptır. Eskilerin bir sözü vardır: Senin adına ne suçlar işleniyor ey özgürlük!
Bu söz kültürün, insan davranışı ve sosyal düzeyi olduğuna işaret eder. Özgürlüğün anlamı, her döneme ve mevcut koşullara göre şekillenir ve doğasını anlamada önemli bir faktör oluşturur.
Tüm bu maddelerle Arap dünyasındaki özgürlükler tartışmasını aktarmaya çalıştık. Herkesin ülkelerinin günümüz dünyasında modern toplumların çabaladığı amaç ve hedeflerine ulaşmadaki sorunlarına bağlı olarak özgürlüğün anlamıyla ilgili ortak bir formül ve tek bir kavram belirlemeleri için bir uyarıda bulunmayı istedik. Zaman faktörü her zaman siyasi ve toplumsal hareketle bağlantılı olduğundan, görmezden gelinmesi zor bir dönüm noktasından geçtiğimizi anlamalıyız. Dünya bugün çelişkili akımlarla dalgalanan ve sonuçları halkların çıkarları uğruna bazı özgürlüklerin geçici olarak askıya alınması olan bir salgınla karşı karşıya. Burada, özgürlüğün mutlak hakim olmadığını, zaman ve mekan şartlarının yanı sıra eğitim, kültür ve çağdaş dünyamızdaki diğer gelişim tezahürleri gibi bir takım faktörlere bağlı olduğunu bir kez daha vurgulamalıyız.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Hamas iki aylık ateşkesi ihtiyatlı bir şekilde değerlendiriyor

İsrail'in Han Yunus'a düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninde gözyaşı döken Filistinli bir kadın (AFP)
İsrail'in Han Yunus'a düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninde gözyaşı döken Filistinli bir kadın (AFP)
TT

Hamas iki aylık ateşkesi ihtiyatlı bir şekilde değerlendiriyor

İsrail'in Han Yunus'a düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninde gözyaşı döken Filistinli bir kadın (AFP)
İsrail'in Han Yunus'a düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninde gözyaşı döken Filistinli bir kadın (AFP)

Hamas kaynaklarına göre Hamas yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail'in şartlarını kabul ettiğini açıkladığı Gazze Şeridi'nde iki aylık (60 günlük) ateşkes önerisini inceliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, bu kaynaklardan birinin önerideki ‘tuzaklar’ olarak nitelendirdiği hususlar nedeniyle yeni öneri üzerindeki müzakerelerde ‘ihtiyatlı’ davranıldığını ve kaynakların tahminlerine göre ‘savaşı sona erdirecek net bir şart’ konusunun halen belirsiz olduğunu söyledi.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes müzakereleri, 20 aydır devam eden ve on binlerce kişinin ölümüne yol açan savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmaya varmak üzere müzakerelerin ikinci aşamada sürdürülmesi temelinde geçici bir anlaşmaya varılması amacıyla ABD'nin de aralarında bulunduğu arabulucular tarafından hummalı bir çalışmaya sahne oluyor.

Xnjc
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail tarafından bombalanan bir bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Trump dün akşam sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda, İsrail'in yeni bir ateşkes önerisini kabul ettiğini duyurdu ve yönetiminden temsilcilerin ‘İsraillilerle Gazze konusunda uzun ve verimli bir toplantı’ yaptığını açıkladı.

Hamas'ın savaşın sona ermemesine ilişkin kaygılarına dolaylı bir yanıt verdiği anlaşılan Trump, 60 günlük süre zarfında tüm tarafların savaşı sona erdirmek için çalışacağını söyledi.

Trump, Hamas'ı anlaşmayı kabul etmeye çağırdı ve anlaşmayı reddetmenin vahim sonuçları olacağı konusunda uyardı. Trump, “Hamas'ın Ortadoğu'nun iyiliği için bu anlaşmayı kabul etmesini umuyorum. Çünkü durum daha iyiye gitmeyecek, daha da kötüleşecek” ifadelerini kullandı.

Güncellenmiş bir versiyon

Hamas'tan önde gelen kaynaklar Şarku’l Avsat'a Trump'ın bahsettiği teklifin ‘harekete ulaştığını’ ifade ederek, bunun ‘ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un önceki teklifinin güncellenmiş bir versiyonu’ olduğunu belirtti.

Kaynaklar, Hamas liderliğinin ‘varılabilecek herhangi bir anlaşmayı destekleyecek bir Filistin mutabakatı’ elde etmek amacıyla öneriyi Filistinli gruplara ilettiğini bildirdi.

Ckkdk
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Reuters)

Bazı Hamas kaynaklarına göre yeni öneri de öncekiler gibi Filistinlilerin haklarını karşılayan tüm talepleri karşılamıyor ve aşılması gereken pek çok tuzak içeriyor. Muhtemelen derinlemesine incelendikten sonra, gruplarla istişare edilerek kapsamlı bir Filistin pozisyonu ile yanıt verilecek.

Görmezden gelinen noktalar

Hamas'tan bir kaynak ‘bu teklifin, özellikle 60 günlük ateşkes olarak bilinen Witkoff teklifinde Katarlı arabulucu tarafından sunulan bazı değişikliklerle ilgili olarak son günlerde ve haftalarda yapılan toplantılarda müzakere heyetinin talep ettiği bazı noktaları görmezden geldiğine’ dikkat çekti.

Hamas'tan aynı kaynaklar, Filistinli grupların ‘İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi konusuyla ilgili net maddelere ihtiyaç duyduklarını ve savaşın sona ermesiyle ilgili net bir madde elde etme ihtiyacında ısrar ettiklerini’ doğruladı.

Kaynaklar ayrıca, ‘insani yardım protokolünün özellikle hastanelerin, okulların ve altyapının yeniden inşasıyla ilgili maddesinin halen gevşek olduğu ve İsrail'in bunu yapması için herhangi bir zorunluluk taşımadığı’ uyarısında bulundu. Kaynaklara göre madde sadece Gazze Şeridi'ne yardım taşıyan tırların sayısının arttırılmasından bahsediyor.

Değişikliklerle birlikte olumlu tahminler

Kaynaklar, ‘müzakerelerin ardından, arabuluculara iletilecek bazı değişikliklerle birlikte teklifin olumlu karşılanmasını’ bekliyor.

Ancak diğer kaynaklar, ‘önerinin şu anki haliyle gönülsüzce kabul edileceğini’ belirterek, “Kabul, arabulucuların ve ABD'nin müzakereler devam ettiği sürece anlaşmanın devamını garanti altına alma taahhüdü, yani müzakereler devam ettiği sürece 60 gün sonra savaşın yeniden başlamayacağına dair verdikleri bazı güvenceler ışığında gerçekleşecek” dedi.

Kaynaklar, işlerin Filistin halkının isteklerine uygun şekilde gitmesi halinde bir ya da iki hafta içinde bir anlaşmaya varılabileceğini öne sürdü.

Buna karşılık bazı kaynaklar, Trump'ın ve İsrail'in “bu dosyada olumlu gelişmeler olduğu” yönündeki açıklamalarının bir aldatmaca olduğu tahmininde bulunarak, “Teklif derinlemesine inceleniyor” dedi ve yanıtın gelmesinin uzun sürmeyeceğini bildirdi.

Sayıyla ilgili bir sorun yok

Kaynaklar, şu anda meselenin esas olarak serbest bırakılacak İsrailli esirlerin sayısı ya da bunlar arasında ölenlerin cesetlerinin teslimi süreciyle ilgili olmadığına dikkat çekti. İsrail Kanal 14 televizyonunun İsrailli bir siyasi kaynaktan aktardığına göre, savaşı sona erdirmeye yönelik herhangi bir formüle, Amerikan tarafının Hamas'ın silahsızlandırılması ve liderlerinin Gazze Şeridi dışına gönderilmesiyle ilgili taleplerinin karşılanmaması halinde İsrail'in çatışmalara yeniden başlayabileceğini garanti eden bir mektup eşlik edecek.

İsrail'in savaşı sona erdirme şartını, koşullarının yerine getirilmemesi halinde yeniden savaşa dönme konusunda Amerikan garantisi almaya bağladığı açıkça görülüyor.

Sunulan teklifin küçük değişikliklerle Witkoff'un teklifiyle aynı olduğuna dikkat çeken bir kaynak, İsrail'in Hamas yönetimine son verilmesi, Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılması ve hareketin üst düzey liderlerinin yurt dışına sürgün edilmesi gibi önemli şartlarında halen ısrarcı olduğunu kaydetti.

Mfkdj
ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte (DPA)

Diğer yandan İsrail'in ilerleme fırsatı olduğunu düşünmesi halinde bir İsrail heyetinin yakında Katar'a gidebileceği belirtildi.

İsrail Yayın Kurumu ile İsrail Kanal 12 ve Kanal 13 televizyonları tarafından Trump'ın açıklamalarından önce yayınlanan bir haberde, müzakerelerde önemli bir ilerleme kaydedildiği ve Katar'ın Witkoff'un önerisinde yaptığı değişikliklerin İsrail tarafından kabul edilebilir olduğu, ancak halen üzerinde çalışıldığı belirtildi.

İsrail Yayın Kurumu'na göre Katar tarafından sunulan öneri 60 günlük ateşkesi, esirlerden 8'inin ilk gün, 2'sinin ellinci gün sağ olarak serbest bırakılmasını ve kaçırılan 18 İsraillinin cesedinin 3 aşamada teslim edilmesini içeriyor.

Değiştirilen teklif, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyinde yakın zamanda İsrail tarafından oluşturulan ve Han Yunus'u Refah'tan ayıran Morag Ekseni’ne çekilmesini öngörüyor ki bu da İsrail güçlerinin bu bölgenin kontrolünü elinde tutmaya devam etmesi anlamına geliyor. Hamas bunu şiddetle reddediyor ve İsrail’in Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinden tamamen çekilmesinde ısrar ediyor.

Söz konusu teklif ayrıca, Gazze Şeridi'ne insani yardım akışının arttırılmasını da öngörüyor.

İsrail Yayın Kurumu, savaşı sona erdirme koşulları ve İsrail ordusunun çekileceği yer konusunda anlaşmazlıklar olduğuna dikkat çekti.

Kanal 12, gerçek bir ilerleme olduğunu ve İsrail'in daha önce hazır olmadığı diğer formülleri, özellikle de savaşı sona erdirmek için garantiler sağlama konusunda daha istekli olduğunu belirterek, son günlerde büyük bir Amerikan baskısının arttığına işaret etti.

İsrail'in bir anlaşmaya varılabileceğine dair olumlu söylemlerine rağmen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas'la herhangi bir anlaşmayı reddeden ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın devam etmesini ve genişlemesini talep eden bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir'in tutumuyla ilgili bir zorlukla karşı karşıya.

Jdjjdj
Gazze şehrine giden bir Dünya Gıda Programı (WFP) konvoyundan indirilen gıda ve insani yardım çuvallarını taşıyan Filistinliler, 16 Haziran 2025 (AP)

Gün içinde Smotrich ve Ben-Gvir arasında anlaşmazlıklar yaşandı. Ben-Gvir, blok oluşturmak ve herhangi bir anlaşmayı reddetmek üzere aralarında bir toplantı yapılacağını iddia etti. Smotrich bunu yalanladı ve Ben-Gvir'i Gazze Şeridi'nde elde edilen ‘zafer’ pahasına kişisel siyasi kazançlar peşinde koşmakla suçladı. Bu, Smotrich'in anlaşma konusundaki pozisyonunda olası bir değişime işaret ediyor.

Netanyahu cumartesi akşamı, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek üzere Washington'a gitmeden önce Knesset'te bir oturum düzenleyecek; yeni teklifle ilgili son oylama yapılacak.