İran’dan ‘nükleer müzakerelerde’ siyasi karar alınması çağrısı

İran ve Batılı taraflar arasında ‘nükleer müzakerelerin’ yürütüldüğü Viyana’daki Coburg otelinin girişi (AFP)  
İran ve Batılı taraflar arasında ‘nükleer müzakerelerin’ yürütüldüğü Viyana’daki Coburg otelinin girişi (AFP)  
TT

İran’dan ‘nükleer müzakerelerde’ siyasi karar alınması çağrısı

İran ve Batılı taraflar arasında ‘nükleer müzakerelerin’ yürütüldüğü Viyana’daki Coburg otelinin girişi (AFP)  
İran ve Batılı taraflar arasında ‘nükleer müzakerelerin’ yürütüldüğü Viyana’daki Coburg otelinin girişi (AFP)  

İran Dışişleri Bakanlığı, Avusturya’nın başkenti Viyana’da sürdürülen ‘nükleer müzakerelerde’ nihai bir anlaşma için Batılı taraflara ‘siyasi karar’ almaları çağrısında bulundu.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, Viyana’da sürdürülen nükleer müzakerelerde, ‘önemli ilerlemeler’ kaydedildiğini açıkladı. İran’ın nükleer müzakere heyetinin ‘yaptırımlar ve güvencelerle ilgili düşündüklerini ayrıntılı ve yaratıcı bir biçimde ifade ettiğini’ söyleyen sözcü, Batılı tarafların cevabının beklendiğini belirtti.
Hatipzade, Tahran’da düzenlediği basın toplantısında, “Görüşmelerde somut ilerlemeler kaydettik, ancak İran’a yönelik yaptırımların kaldırılması ve talep ettiğimiz güvencelerle ilgili hala bazı belirsizlikler bulunuyor. Tarafları bu hususlarda nitelikli adımlar atmaya ve nihai bir anlaşma için ‘siyasi karar’ almaya davet ediyoruz” dedi.  
Temmuz 2015'te, Çin, Almanya, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD'den oluşan ve P5+1 olarak adlandırılan ülkeler, İran ile uranyum zenginleştirmeyi azaltması karşılığında bazı ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngören nükleer anlaşma imzalamıştı. ABD eski Başkanı Donald Trump yönetimi, 2018’de İran’la yapılan anlaşmadan çekildi. 2021 Kasım ayında ise ‘anlaşmanın canlandırılması’ için müzakereler yeniden başlatıldı.  
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hatipzade, İran’ın öne sürdüğü şartları farklı ibarelerle dillendirdi. Hatipzade, “Heyetler Viyana’ya döndüğünde görüşmeler devam edecek. Eğer İran’ın haklarını teslim eder ve taleplerimize olumlu yanıt verir ve karşılığında istedikleri de ‘nükleer anlaşma’ çerçevesinde olursa iyi ve sürdürülebilir bir anlaşmanın altına imza atarız” diye konuştu.  
Müzakere masasındaki tarafların, anlaşmazlık hususlarını gayet iyi bildiğini belirten sözcü, “Artık siyasi kararlar almak durumundalar, özellikle de Washington siyasi kararını vermeli. Amerikalılar daha önce yaptıkları gibi, uluslararası hukuku bir kez daha aşağılamayacaklarının garantisini vermeliler” ifadelerini kullandı.  
ABD tarafını İran’ın taleplerini onaylamaya davet eden Hatipzade, “ABD tarafı Viyana’ya geldiğinde İran’dan nükleer anlaşma çerçevesinin dışında bir talepte bulunmamalarını tavsiye ediyoruz. İran olarak 2015’teki anlaşma şartlarının aşağısını kabul edecek değiliz, ancak bu şartla sürdürülebilir bir anlaşma mümkün olabilir” dedi.
Avrupa Birliği Siyasi Direktörü Enrique Mora, Cuma günü taraflara ‘siyasi karar’ vermeleri çağrısında bulunmuştu. Müzakere heyetleri 8. tur görüşmelerden önce, istişarelerde bulunmak için ülkelerine dönmüştü. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın temsilcileri de yaptıkları ortak açıklamayla, görüşmelerde siyasi kararlar alınması gereken son aşamaya gelindiğini ifade etmişti. Görüşmeleri takip eden diplomatlar, en zor konuların henüz çözüme kavuşturulamadığını ve görüşmelerin ağır ilerlediğini bildirmişti. Cuma günü açıklama yapan bir Fransız yetkili, görüşmelerin kilit noktasının, ‘İran’ın ABD’nin daha önce yaptığı gibi anlaşmadan çekilmeyeceği yönünde garanti istemesi’ olduğunu söyledi.

İran’da ABD ile ‘doğrudan’ görüşme tartışmaları
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hatipzade, ülkede tartışmalara neden olan Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın ‘İyi bir anlaşma taslağı oluşursa ABD ile doğrudan müzakere yapılabileceği’ yönündeki açıklamasına göndermede bulundu. Hatipzade, “Viyana görüşmelerinin içeriği ve yöntemleri bellidir. ABD tarafıyla yazılı olarak temas kuruyoruz. Bu yöntemin işlevsel olduğunu görüyoruz ve bu yöntemi yarar sağladığı müddetçe sürdüreceğiz” dedi.
Hatipzade, Fransa’nın pozisyonuyla ilgili bir soruya, “Fransa’nın nükleer müzakerelerdeki rolünü önemsiyoruz. Cumhurbaşkanı düzeyinde birkaç defa temas oldu. Bu görüşmelerde Tahran’ın pozisyonunu aktardık. Viyana’daki müzakerelerde bunun olumlu sonuçlarını görmeyi umuyoruz” diye yanıt verdi.  
İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss’un, İran'la sürdürülen nükleer müzakerelerin ‘tehlikeli bir çıkmaza girdiği’ yönündeki sözlerini yorumlayan Hatipzade, “İran’ın barışçıl nükleer çalışmaları sürdürme hakkı vardır. Viyana’daki İngiltere heyetinin bunu üstlerine açıklaması lazım. İngiliz yetkililer bugünlerde aykırı açıklamalarda bulunuyor, bu açıklamaları neye dayanarak yaptıklarını bilmek hakkımız” ifadelerini kullandı.  
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman’ın ABD tarafından bir mesaj getirip getirmediği sorusunu ise sözcü, “Dostlar arasında görüşmeler doğaldır. Birkaç telefon görüşmesinden sonra yüz yüze istişarelerde bulunma gereği doğmuştu” diye yanıtladı.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.