ABD: Nükleer anlaşma İran’ın alacağı ‘siyasi karara’ bağlı

Balistik füzeler ve bölgenin güvenliğini istikrarsızlaştıran gruplar üzerindeki kısıtlamaları içermiyor

Dün Tahran'da Humeyni'nin sürgünden dönüşünün 43. yıldönümü vesilesiyle bilboardlara asılan Humeyni’nin fotoğrafının önünden geçen İranlılar (EPA)
Dün Tahran'da Humeyni'nin sürgünden dönüşünün 43. yıldönümü vesilesiyle bilboardlara asılan Humeyni’nin fotoğrafının önünden geçen İranlılar (EPA)
TT

ABD: Nükleer anlaşma İran’ın alacağı ‘siyasi karara’ bağlı

Dün Tahran'da Humeyni'nin sürgünden dönüşünün 43. yıldönümü vesilesiyle bilboardlara asılan Humeyni’nin fotoğrafının önünden geçen İranlılar (EPA)
Dün Tahran'da Humeyni'nin sürgünden dönüşünün 43. yıldönümü vesilesiyle bilboardlara asılan Humeyni’nin fotoğrafının önünden geçen İranlılar (EPA)

ABD’li yetkililer, İran ve ABD’nin yeniden nükleer anlaşmanın yükümlülüklerine uymalarını sağlamayı amaçlayan Avusturya’nın başkenti Viyana’daki müzakerelerin tamamlanmak üzere olduğunu açıkladılar. Yetkililer, aylarca süren müzakerelerin ardından anlaşmanın canlandırılmasının artık, İran’a nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer anlaşmadaki taahhütlerine yönelik ihlallerinden geri adım atması gereken Tahran'ın ‘siyasi kararına’ bağlı olduğunu vurguladılar.
ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimindeki yetkililerden gelen bu açıklamalar, resmi adı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olan 2015 tarihli nükleer anlaşmanın tarafları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyelerinden oluşan ‘P5+1 grubu’ (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile Almanya) ve İran arasında müzakerelerin devam ettiğini gösteriyor. Ayrıca ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve İran ile Almanya, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilme kararının ve ardından İran’ın nükleer anlaşmadaki taahhütlerini ihlal etmesinin üzerinden dört yıl geçtikten sonra, Washington ve Tahran’ın nükleer anlaşmaya yeniden tam olarak uymaya başlamaları için atmaları gereken adımlara ilişkin müzakerelerin teknik kısmını tamamladıklarını, Biden yönetiminin anlaşmaya dönüş için siyasi bir karar aldığını ve Tahran'dan İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney'in alacağına inanılan benzer bir kararın alınmasını beklediğini ortaya koyuyor.
ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesi, yeni anlaşmanın bazı Demokratların ve hemen hemen tüm Cumhuriyetçilerin taleplerinin aksine ne İran'ın balistik füze geliştirme ve üretme kabiliyetini sınırlandıracağını ne de Yemen'de Husi milislerine, Lübnan'da Hizbullah'a, Irak'ta Asaib Ehl-i Hak’ ve bölgeyi istikrarsızlaştıran diğer gruplara işaret ederek Ortadoğu'daki ‘terörist gruplara ve vekil güçlere verdiği desteği durduracağını bildirdi.
NYT, ABD Senatosu için bu yıl İran ile yapılacak herhangi yeni bir anlaşmanın ‘ara seçimlerde bir seçim malzemesi’ olmasını bekliyor. Eski ABD Başkanı Trump, ‘şu ana kadar yapılmış en kötü anlaşma’ olarak nitelediği nükleer anlaşmadan çıktığında, Tahran'ın Suriye rejimine verdiği desteği ve terörist grupları finanse etmesini durdurmanın yanı sıra füze denemelerini de içeren ‘daha iyi şartlardaki’ bir anlaşmaya ulaşmak için Tahran'ı yeni müzakereler için masaya oturmaya zorlama sözü vermişti.
Buna karşın mevcut ABD Başkan Biden, seçim kampanyası sırasında verdiği İran'ın nükleer programına yönelik kısıtlamalar da dahil olmak üzere nükleer anlaşmayı canlandırma ve Trump'ın 2018 yılında İngiltere, Fransa, Almanya ve Avrupa Birliği (AB) ile anlaşmazlıklara yol açan tek taraflı olarak anlaşmadan çekilme kararını bozma sözünü yerine getirecek. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilinin Şarku'l Avsat'ın da katıldığı basın toplantısında yaptığı açıklamalara göre anlaşmayı yeniden canlandırmak, Demokrat Parti için önemli siyasi riskler getirse de Biden, ‘bu hedefe ulaşmak için gerekli siyasi kararları almaya’ hazır.

ABD'li yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“En önemli siyasi kararlardan bazılarının tüm taraflarca alınması gereken bir noktaya geldiğimize inanıyorum. Eğer hedefimiz hızlı bir şekilde bir anlaşmaya varmaksa, herhangi bir müzakere sürecinde bunu yapmanın en iyi yolu, en fazla risk altında olan tarafların doğrudan görüşmesidir. İran bizimle görüşmeye hazırsa biz de İran'la görüşmeye hazırız. İki tarafın doğrudan müzakerelerde bulunmaması, kısa süre bir süre kalması ve alınması gereken kararların önemi düşünüldüğünde büyük bir talihsizlik olacak. Top artık İran'ın sahasında.”
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise yaptığı açıklamada, ‘anlaşmaya varılması için sadece birkaç hafta kaldığını ve görüşmeler başarısız olursa Washington'ın Tahran üzerindeki ekonomik ve diplomatik baskıyı artıracağını’ doğruladı. İran'daki ABD vatandaşı olan tutukluların durumuna değinen Price, “Serbest bırakılmaları Viyana’daki müzakerelerde başlıca önceliklerimizden biri” dedi.
ABD'li yetkililer yeni anlaşmayla ilgili ayrıntı vermekten kaçındılar. Ancak eski anlaşmanın canlandırılması, İran'ın nükleer programına getirilen tüm kısıtlamaların 2030 yılında sona ereceği, yani ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın İranlı yetkililerin bu fikri reddetmeleri nedeniyle ‘daha uzun süreli ve daha güçlü’ bir anlaşmaya varamayacağı anlamına geliyor. Öte yandan İran’ın müzakere heyeti, ABD'nin anlaşmadan bir daha tek taraflı olarak çıkmayacağına dair yazılı garanti istese de ABD’nin müzakere heyeti, Biden'ın bu tür garantileri sağlayamayacağını vurguladılar.
İran, 2015 yılında nükleer anlaşmanın imzalanmasından önce sahip olduğu zenginleştirilmiş uranyumu biriktirmemiş olsa da uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60'a çıkarmak için bir takım teknik adımlar attı. Bu İran’ın nükleer silah üretmek için kullanılan yüzde 90 oranında zenginleştirilmiş uranyuma en yakın olarak elde ettiği orandır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, ‘herhangi bir ülkenin yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirmesinin oldukça tehlikeli’ olduğunu belirterek, “Sadece nükleer bomba üreten ülkeler bu seviyeye ulaşıyor” dedi.
Tahran'ın yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokunu geçmişte olduğu gibi Rusya'ya mı yoksa başka bir ülkeye mi göndereceği bilinmiyor. Ayrıca İsrail'in, İran'daki nükleer tesislerin bazılarını havaya uçuran ve ABD ve İsrail istihbarat servislerinin İran'ın askeri nükleer programının babası olduğuna inandıkları bilim adamı Muhsin Fahrizade’nin öldüren çeşitli sabotaj saldırıları gerçekleştirdiği göz önüne alındığında, herhangi bir yeni anlaşmaya nasıl yanıt vereceği de henüz kestirilemiyor.
NYT'nin müzakereleri yakından takip eden iki kaynaktan bilgilerin aktarıldığı haberine göre ABD ve İran, yaptırımları ihlal ettikleri için mahkum edilen İranlıların karşılığında dört ABD vatandaşını serbest bırakılmasını öngören bir mahkum takası anlaşmasının eşiğinde gibi görünüyorlar. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey yetkili, ABD’li tutukluları serbest bırakmadığı takdirde İran'la bir anlaşmaya varmayı düşünmeyeceklerini söyledi.



İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

TT

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin dün yaptığı açıklamada, ordunun Han Yunus'un güneyinde Hamas mensuplarıyla yaşanan çatışmanın ardından Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmek için planlanan operasyonun ilk adımlarını attığını duyurdu.

Defrin, dünkü çatışmanın ardından “Terör örgütünün hükümet ve askeri kalesi olan Gazze şehrinde Hamas'a yönelik saldırımızı yoğunlaştıracağız” dedi.

İsrail güçlerinin Gazze şehrinin çevresini kuşatmaya başladığını belirten Defrin, “Hamas artık bitkin ve tükenmiş bir gerilla gücü haline geldi… Ön hazırlık operasyonlarına ve saldırının ilk aşamalarına başladık. İsrail ordusu şu anda Gazze şehrinin çevresini kontrol altında tutuyor” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre İsrail Başbakanlık Ofisi dün, Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ın kalelerini ele geçirme ve yok etme süresinin kısaltılması emri verdiğini duyurdu.

Netanyahu ayrıca, Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa etme niyetinde olmadığını da vurguladı. İsrail basını, Netanyahu'nun Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa edilmesi konusunda aynı fikirde olmadığını, ancak bunun ‘meşru’ bir görüş olduğunu söylediğini belirtti.

cdfgrt
İsrail-Gazze sınırına yakın bir bölgede hareket eden İsrail tankı (AP)

Reuters'a göre, İsrail Ordu Sözcüsü’nün açıklaması, uluslararası eleştirilere rağmen İsrail'in Gazze Şeridi'nin en büyük kentsel merkezini kontrol altına alma planını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu operasyon, daha fazla Filistinlinin yerinden edilmesine neden olacak gibi görünüyor.

Ancak bir askeri yetkili yaptığı basın açıklamasında, yedek askerlerin önümüzdeki aya kadar göreve başlamayacağını söyledi. Bu gelişme, arabuluculara Hamas ve İsrail arasında ateşkes koşulları konusunda görüşleri yakınlaştırmak için biraz zaman kazandıracak.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze şehrini işgal etmek için ayrıntılı bir plan onayladı ve İsrail ordusu, şehrin güney ve kuzeyindeki bölgelere yönelik hava ve topçu saldırılarını genişletti.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin güneyindeki ez-Zeytun ve es-Sabra mahallelerinde hava saldırılarını yoğunlaştırırken, şehrin kuzeyindeki Cibaliye ve Cibaliye en-Nezle kasabalarına da benzer saldırılar düzenledi. İnsansız hava araçları (İHA), bu iki kasabaya geri dönen sakinlere yeniden tahliye olup Gazze Şeridi'nin güneyindeki el-Mevasi'ye göç etmeleri çağrısında bulunan broşürler attı.

sdfr
İsrail'in gece yarısı bir çadırı bombalaması sonucu annesi, babası ve erkek kardeşini kaybeden Filistinli bir kız, Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde ağlıyor. (Reuters)

İsrail ordusu dün sabah 60 bin yedek asker çağırırken, 20 bin askerin yedeklik süresi de uzatıldı. Operasyona hava kuvvetlerinin desteğiyle beş veya altı askeri birlik katılacak; operasyonun dört ila altı ay sürmesi bekleniyor.

Yeni operasyona ‘Gideon’un Savaş Arabaları 2’ adı verildi. Bu, ordunun birkaç hafta önce ilk bölümünün sona erdiğini duyurduğu bir operasyondu.

Filistinliler İsrail'in kararlarını kınadı

Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Gazze şehrini işgalini tamamlama ve Batı Şeria'da yerleşim yerleri inşa etme kararını kınadı ve bunları ‘soykırım, sürgün ve ilhakın iki yüzü’ olarak nitelendirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, bu kararların ‘uluslararası toplumun işgalci devleti suçlarını durdurmaya zorlamak ve ona iki seçenek (Ya şimdi harekete geçip halkımızı kurtarmak ve iki devletli çözümü sağlamak ya da bu suçlarla birlikte yaşamaya mahkûm olmak) sunmak konusunda tereddüt etmesine veya başarısız olmasına yer bırakmadığını’ belirtti.

Bakanlık, bu kararların, ‘tüm dünya ülkelerini Filistin devletini ve onun Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyeliğini tanımaya itmesi ve soykırımı ve açlığı derhal durdurmak için 7. maddeye başvurmaya teşvik etmesi’ gerektiğini bildirdi.

Kızılhaç uyarıyor

Diğer taraftan İsrail ve Filistin topraklarındaki Kızılhaç misyonunun direktörü Julien Lerisson yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasının, zaten kötüleşen insani durumu daha da kötüleştirdiğini ve Hamas'ın elinde tutulan rehinelerin hayatını tehlikeye attığını ifade etti.

Lerisson, “Herhangi bir gerilim, insani acıları daha da derinleştirecek, daha fazla aileyi parçalayacak ve rehinelerin hayatını tehlikeye atacak” dedi.

Lerisson, Gazze Şeridi nüfusunun yüzde 80'inden fazlasının tahliye emirlerinden etkilendiğini belirterek, mevcut koşullar altında yeni bir göç dalgasının kabul edilemez olduğunu vurguladı ve özellikle Gazze şehrinde yapılacak herhangi bir geniş çaplı tahliye operasyonunun siviller için riskleri iki katına çıkaracağını ifade etti.

Kızılhaç yetkilisi, uluslararası insani hukukun sivillerin evlerini terk etseler de etmeseler de korunmasını garanti ettiğini vurguladı. Gazze halkının bugün ihtiyaç duyduğu şeyin daha fazla baskı değil yardım, korku değil güven olduğunu belirten yetkili, gıda, ilaç, temiz su ve barınak dahil olmak üzere insani yardımların acil ve sınırsız bir şekilde girişine izin verilmesini talep etti.

İsrail, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'in güney yerleşimlerine düzenlediği ani saldırının ardından Gazze Şeridi'nde geniş çaplı bir savaş başlattı.

Filistin verilerine göre o zamandan bu yana, İsrail'in askeri operasyonları 62 bin 122 Filistinlinin hayatını kaybetmesine, 156 bin 758 kişinin yaralanmasına ve binalar ile altyapıda büyük hasara yol açtı.