“Omikron’un oğlu” Kovid-19 aşılarının etkinliğini etkilemedi

İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı’nca (UKHSA) bu hafta yayınlanan verilerde, “Orijinal varyantla karşılaştırıldığında, alt varyantın aşıların etkinliğini etkilemediği görülüyor”

“Omikron’un oğlu” Kovid-19 aşılarının etkinliğini etkilemedi
TT

“Omikron’un oğlu” Kovid-19 aşılarının etkinliğini etkilemedi

“Omikron’un oğlu” Kovid-19 aşılarının etkinliğini etkilemedi

Elde edilen yeni veriler, Kovid-19 karşıtı aşıların etkinliği açısından, Omikron varyantı ile “Omikron’un oğlu” olarak tanımlanmaya başlayan “Omikron BA.2” alt varyantının arasında fark olmadığını gösteriyor. Bu durum, koronavirüsün son varyantlarını yakından takip eden dünya için olumlu bir gelişme oldu.
Omikron’un BA.2 alt varyantı, daha geniş çapta Omikron şemsiyesi altındaki bir varyanttır. Bilim adamları bu varyanta daha fazla önem veriyor zira, teknik olarak BA.2 olarak adlandırılan alt varyantın, geniş bir alanda Omikron’un baskınlığını yok etmesi bekleniyor.
Omikron dünyanın dört bir yanına yayıldı bununla birlikte Hindistan, Filipinler, Güney Afrika ve Avrupa’daki birçok ülke dahil olmak üzere bazı ülkelerde, BA.2 alt varyantı görece bir ivme kazandı. Farklı bireysel genetik dalgalanmalara sahip olsa da birçok ortak özellik taşıdığı orijinal varyanta kıyasla Omikron BA.2, biraz daha fazla yayılma özelliği gösterdi. Ortaya çıkan her yeni varyantta söz konusu olduğu gibi, bulaşıcılığı, şiddetinin yanı sıra aşı veya atlatılan enfeksiyon ile oluşan bağışıklığı aşma yeteneği hakkında birçok soru işareti bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de (WHO) geçen hafta belirttiği gibi söz konusu sorular araştırılıyor ancak cevaplar henüz net değil. Bununla birlikte, yeni varyantlara yönelik çığır açan çalışmalar yapan İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı’nca (UKHSA) bu hafta yayınlanan veriler, “Orijinal varyantla karşılaştırıldığında, alt varyantın aşıların etkinliği konusunda herhangi bir kayıp yok gibi görünüyor” ifadeleri ile güven verici bir haber verdi.
Aşılar, özellikle Kovid-19 enfeksiyonunu önleme açısından etkinliğinin azalması ve son haftalarda çok sayıda aşılanmış kişinin enfekte olmasıyla, orijinal Omikron varyantı ile zaten bir darbe almıştı. Ancak en önemlisi, aşıların, geniş çapta yayılan Omikron’un şiddetli enfeksiyonlarına karşı koruması devam etmiştir. Aşıların takviye dozları, kaybedilen bağışıklığın büyük bir oranının geri kazanılmasına yardımcı oldu.
Bu hafta, UKHSA, takviye dozdan en az iki hafta sonra aşının etkinliğinin Omikron’un neden olduğu semptomlara karşı koruma oranı yüzde 63’ken, alt varyant için yüzde 70’di. Bu, alt varyantların aşı koruması açısından orijinal Omikron’dan daha az tehdit oluşturduğunu gösterdi.
Yeni veriler, “Omikron’un oğlu” olarak adlandırılan BA.2 alt varyantı hakkındaki bazı soruları yanıtlamaya yardımcı oluyor. Ancak acil olarak cevaplanması gereken bir soru olarak “Alt varyant epidemiyolojik açıdan ne anlama geliyor?” sorusu da gündeme geliyor. Zira, birçok ülkede artış göstermesi, alt varyantın genel olarak orijinal varyantı geride bırakabileceği anlamına geliyor.
Güney Afrika’daki bilim adamları, Omikron olarak bilinen varyantı ilk keşfettiklerinde, varyantın hızla baskın hale gelmesindense yayılımının yavaş bir şekilde yükselebileceğini belirtmişler ve o sırada BA.2 de dahil olmak üzere birçok alt varyantın olduğunu açıklamışlardı.
Varyantlar üzerinde çalışan ABD hükümetine bağlı bir programı yönetmeye yardımcı olan Massachusetts Genel Hastanesi’ndeki epidemiyoloji uzmanı Jacob Lemieux, bazı ülkelerde, alt varyantın orijinal varyantın yerini almakta olduğunu söyledi. Lemieux, 28 Ocak’ta sağlıkla ilgili The State web sitesine yaptığı açıklamalarda, “Bilmediğimiz ve hakkında neredeyse hiçbir veri bulunmayan şey ise, bu durumun vaka sayısı, hastaneye yatış ve ölüm oranları üzerindeki etkisidir” dedi.
Varyantlar, insanların bağışıklık düzeylerine ve türlerine ve yayılan diğer varyantlara bağlı olarak, farklı yerlerde farklı davranışlar sergileyebilir. Aynı bölgede farklı varyantlar yayılabilir. Ayrıca toplam vaka sayısı aynı kalsa veya değişse bile enfeksiyonun bileşimi, belirli bir yerde baskın olan bir varyantla değişebilir. Başka bir deyişle, bir alt varyantın baskın hale gelmesinin salgın verilerinde yeni bir yükselişe yol açması kesin değildir.
Bunu belirlemeye yardımcı olacak faktörlerden biri karşılıklı korumadır. Yani orijinal Omikron ile enfekte olan milyonlarca insan, alt varyantın neden olduğu enfeksiyona karşı ne kadar korunduğudur zira bazı varyantlar, virüsün diğer varyantlarına göre daha iyi koruma sağlar.
Örneğin, aşılanmış ve Omikron ile enfekte olmuş kişilerin Delta varyantına karşı güçlü bir bağışıklığa sahip olduğu görülüyor. Diğer bir olasılık kapsamında, bir alt varyant orijinal varyanttan daha fazla bulaşıcılığa sahipse, bu durum vaka sayılarında başka bir artışa neden olabilir. Ancak ne kadar yüksek olursa olsun, yüksek sürü bağışıklığı ile enfeksiyon geniş ölçüde kontrol altına alınabilir. Böyle bir durum vakalar, hastaneye yatışlar ve can kayıpları arasındaki bağlantının daha da düşük olabileceği anlamına gelir.



Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
TT

Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)

Araştırmacılar bu hafta, Down sendromlu kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu açıkladı.

Kişinin fazladan bir kromozomla doğmasından kaynaklanan bu gelişimsel engel, beynin ve vücudun nasıl geliştiğini etkileyebiliyor. Bu, ABD'de kromozomla bağlantılı en yaygın rahatsızlık ve her yıl Down sendromu olan 6 bin bebek dünyaya geliyor. Amerika'da 400 bin ila 600 bin kişinin Down sendromuyla yaşadığı tahmin ediliyor.

Bilim insanları bu genetik rahatsızlığın risk faktörlerinin hepsini olmasa da bazılarını biliyor. Kalp hastalığı riskinin artmasının potansiyel nedeninin, daha yüksek obezite prevalansı, kandaki yağın anormal seviyelerde olması, hareketsiz yaşam tarzı ve düşük tansiyon prevalansının daha düşük olması gibi farklı kardiyovasküler risk faktörlerine bağlı olduğunu söylüyorlar. Down sendromlu birçok birey, gevşek eklemler nedeniyle kas kazanmada zorluklar yaşıyor.

Vücutları da genel nüfusa göre daha hızlı yaşlanıyor, saçları beyazlıyor ve bağışıklık fonksiyonları diğerlerine göre daha erken düşüyor.

İsveç'teki Gothenburg Üniversitesi'nden Dr. Anne Pedersen yaptığı açıklamada şöyle diyor:

Sonuçlarımız, Down sendromlu bireylerin yaşa bağlı bazı kardiyovasküler çıktılar açısından daha yüksek risk altında olduğunu ve önceki çalışmaların sonuçlarıyla uyumlu bir şeilde kardiyovasküler risk faktörü profillerinin genel popülasyondan farklı olduğunu gösteriyor.

Araştırma çarşamba günü Journal of Internal Medicine adlı hakemli dergide yayımlandı.

Yazarlar, 1946 ve 2000 arasında İsveç'te doğan 5 bin 100'den fazla Down sendromlu bireyin sağlık durumunu inceledi. Bu kişileri, Down sendromu olmayan diğer İsveçlilerle karşılaştırdılar.

Araştırmacılar, Down sendromunun 4,41 kat daha yüksek iskemik inme riski ve 5,14 kat daha yüksek hemorajik inme riskiyle ilişkili olduğunu saptadı. İskemik inme, bir şey kan akışının beyne ulaşmasını engellediğinde, hemorajik inme de zayıflayan kan damarı yırtıldığında meydana geliyor.

Ayrıca kalp krizi riski Down sendromu olan ve olmayan kişilerde yakınken, Down sendromlu gençlerde yüksek çıktı.

Bu değişikliklerin neden gözlemlendiğini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekirken yazarlar, bulguların gelecekte küresel araştırma ve tedavilere yansıyabileceğini söylüyor.

Pedersen, "Bunun Down sendromlu bireylerin izlenmesi ve tedavisi açısından gelecekte etkileri olabilir" diyor.

Independent Türkçe