Yemen’de dört cep telefonu şirketi Husilere maddi destek sağlıyor

Yemen’de dört cep telefonu şirketi Husilere maddi destek sağlıyor
TT

Yemen’de dört cep telefonu şirketi Husilere maddi destek sağlıyor

Yemen’de dört cep telefonu şirketi Husilere maddi destek sağlıyor

Bu yılın başında Husi milisleri, ülkede faaliyet gösteren dört cep telefonu şirketinin kontrolünü tamamen ele geçirdi. 18 milyona yakın abonesi olan bu sektöre uyguladığı yüksek vergi ve haraçlardan yüz milyarlarca riyal elde etti. Bu devasa para, örgütün yatırım görevlisi Salih eş-Şair’in gözetiminde Yemenlilere karşı yürütülen savaşı finanse etmek ve liderlerine harcama yapmak için kullanılıyor.
Geçen yılın sonundan önce MTN Grup, Yemen’den kesin olarak ayrıldığını açıkladı. Daha sonra ise sürpriz bir şekilde bir Umman şirketinin hisselerinin yüzde 97’sini satın aldığı açıklandı. Ancak Sana’daki ekonomik kaynaklar, yönetimi Husi lider Salih eş-Şair tarafından denetlenen ‘Shibam Holding’ şirketinin hisselerinin yüzde 28’ini satın aldığını belirtti. ‘You’ adı verilen yeni şirketin yeni markası, Şubat ayı içerisinde faaliyete geçecek.
Kaynaklar, şirketin nasıl faaliyet gösterdiğine dair açıklama yapmadı. Meşru hükümet ise kendisinden uzakta gerçekleşen anlaşmayı reddediyor. Hükümet ve telekom şirketleri arasında Husi milislere ‘çalışma izni yenileme ücreti’ ödemeleri nedeniyle anlaşmazlıklar da devam ediyor. Aynı durum, Yemen yasaları tarafından yüzde 50 olarak belirlenen kar vergileri için de geçerli. Ancak şirketler, bunları Sana’daki merkez ofiste ödüyor.
Temmuz 2019’da milisler, ‘Y-Telecom’ ticari adıyla bilinen HiTS Unitel şirketini ‘bocaladığı ve 2015’ten bu yana hiçbir ücret alınmadığı’ gerekçesiyle ele geçirmeye yönelik adımlar atmaya başladı. Milisler, şirkete yönelik fahiş fiyatlar uyguladı, ardından Mart 2020’de kontrolü altındaki Sana’daki ticaret mahkemesine giderek iflasını ilan etti. Geçen yılın ortalarında milisler, şirketin faaliyete yeniden başladığını duyurdu ve iflasının gerekçesini de ‘kazara bir bocalama’ olarak nitelendirdi.
Daha önce de milisler, 1 Ağustos 2019 yılında Yemenli ‘Sabafon’ şirketinin Sana’daki genel merkezine baskın düzenledi. Örgüt, yönetim kurulu adına, milis yatırımlarını yöneten Salih eş-Şair’in kardeşi Abdullah eş-Şair başkanlığındaki bir grup üyeyi yönetim kurulu üyesi olarak atadığı yönünde bir açıklama yaptı. Ancak şirket de bir açıklama yaparak bu duruma yanıt verdi. Şirket, milislerin şirket binasını ele geçirdiğini ve yönetimine kendi kurallarını dayattığını söyledi. Şirket açıklamasına göre Husiler, yasadışı atamalar, şirkete örgüte bağlı bir yönetici dayatma, bazı şirket belgelerinde ve mühürlerde sahtecilik yapma ve özel korumaları değiştirme kararı aldı.
Şirket, örgütün toplantısındaki her şeyin yanlış, sahte ve tamamen yapay olduğunu, şirket genel kurulunun herhangi bir toplantı yapmadığını, yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin değiştirilmediğini açıkladı. Şirket ayrıca, özel fonlara el koyulmasının ‘Sabafon’ ve hissedarlarına karşı atılmış bir adım olduğunu, usulüne uygun bir mahkeme kararının verilmesi gerektiğini açıkladı.
Açıklamayı, şirket hissedarlarının yüzde 80’inin genel merkezini Aden şehrine taşıma kararı izledi. Ancak milisler, şirketi kendi kontrol alanlarında yönetmeye ve ekipman ve gelirlerini kendi çıkarları için kullanmaya devam etti. Nüfus yoğunluğu nedeniyle abonelerin çoğu bu bölgelerde bulunuyor. Milislere bağlı Enformasyon Bakanlığı’nın son verilerine göre abone sayısıyaklaşık 5 milyon.
Bu üç şirketin yanı sıra Husi milisler, ‘CDMA’ sistemiyle faaliyet gösteren, Yemen Mobil Telefon Şirketi’ni de tamamen kontrol ediyor. Hükümet, şirket hisselerinin yüzde 51’ine sahip. Yemenlilerin yaklaşık yüzde 67’sinin yaşadığı kırsal bölge de dahil, ülkenin çoğu bölgesinde varlığı ve yayılması nedeniyle yaklaşık 9 milyon abonesi bulunuyor.
Şirket verileri, darbenin gerçekleştiği 2014 yılında 70 milyar riyal olan gelirlerin 2020’de 163 milyar riyale ulaştığını gösteriyor. Sabafon’un abone sayısı, 5 milyon 230 bin 611 ve MTN Yemen ise 4 milyon 957 bin 459 aboneye ulaştı. Y şirketinin abone sayısı 934 bin 805’ti (milisleri kontrolündeki bölgelerde dolar yaklaşık 600 riyal).
Husi milislerin kontrolü, yalnızca tüm cep telefonu şirketleriyle sınırlı değil. Aynı zamanda Kamu Telekomünikasyon Kurumu’na bağlı bir şirket olan ‘Yemen Net’ şirketini de kontrol ediyor ve ülke genelinde internet hizmetini tekelleştiriyor. Bu hizmetin abone sayısı 4 milyondan fazla.
Ekonomik çevrelerin tahminlerine göre Husi milislerin telekomünikasyon sektöründen elde ettiği yıllık gelir, yaklaşık çeyrek milyar dolar. Son zamanlarda milisler, kendilerini desteklemeyen onlarca haber sitesi, gazete ve medya kuruluşunu engellemenin yanı sıra internet kullanım ücretlerini iki katına çıkardı.
Meşru Yemen hükümetinin İletişim Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada hükümetin, şirket merkezlerini geçici başkent Aden’e taşımakta büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu, çünkü bu durumun tüm şirketler için yeni teknik ekipmanlar gerektirdiğini belirtti. Yemen’i besleyen denizaltı kablosuna sahip 18 şirketin çoğu, kontrol merkezinin taşınmasına karşı oy kullanması dolayısıyla hükümet, internet ağları kontrol merkezini (Yemen İnternet Portalı) Aden’e aktarmakta da zorluklarla karşılaştı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.