Almanya, Batı’nın Rusya'ya karşı ortak duruşundan uzaklaşıyor mu?

Almanya Başbakanı Olaf Scholz. (Reuters)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz. (Reuters)
TT

Almanya, Batı’nın Rusya'ya karşı ortak duruşundan uzaklaşıyor mu?

Almanya Başbakanı Olaf Scholz. (Reuters)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz. (Reuters)

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeleri, Rusya’nın Ukrayna'yı işgal etme ihtimaline karşı Moskova’ya karşı ortak bir tutum sergilerken Almanya'dan konuya dair karışık mesajlar geliyor. Bu durum, Berlin'in NATO’daki ortak yaklaşıma bağlı olup olmadığı konusunda soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu.
ABD merkezli Alman Marshall Fonu (The German Marshall Fund of the United States - GMF) araştırmacılarından Liana Fix ve GMF’nin güvenlik ve savunma politikası alanındaki araştırmacısı Steven Keil, The National Interest tarafından yayınlanan ortak makalelerinde, Almanya’daki yeni hükümetin, Balkan Savaşları’ndan bu yana Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili yaşanan en kötü krizlerden biri olan Ukrayna sorunu sırasında Rusya’ya yönelik politikası nedeniyle eleştiri oklarının hedefinde olduğunu yazdılar. Berlin'den yaptırımlar ve savunma amaçlı silah teslimatlarıyla ilgili gelen son sinyaller, NATO içinde kafa karışıklığı yaratırken Rusya’nın Ukrayna’ya olası saldırısına karşı ortak duruşu bozmakla tehdit ediyor.

DPA’da yayınlanan  analizde değerlendirmelerde bulunan Fix ve Keil, konuya dair şu soruyu yönelttiler:
“Almanya, 2014 yılında Ukrayna'yı işgal etmeden önce Rusya'ya karşı sergilediği ve NATO üyeleri arasından en zayıfı olan duruşu yeniden sergileyecek mi yoksa daha da kötü ihtimalle sadece geçmişte olduğu gibi Moskova ile Washington arasında arabulucu olmayı mı seçecek?”
Fix ve Keil, Berlin'i görmezden gelmenin ve Almanya'nın Batı’dan ziyade Doğu tarafındaymış gibi göründüğü sonucuna varmak için henüz erken ve anlamsız olduğunu savunuyorlar. Çünkü Almanya’nın Avrupa’daki ve NATO'daki yeri çok önemli. Şu an Berlin'e ortak tutumu desteklemesi ve daha fazlasını yapması için baskı yapmak amacıyla her türlü çaba gösterilmeli.
Almanya’nın rolüyle ilgili soruların Berlin’in yeni liderlerinden hızlı ve güçlü karşılıkların verilmesine ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken Fix ve Keil, aksi takdirde bu soruların korkuya dönüşeceği, bunun da Almanya’nın zayıf bir müttefik olduğu izlenimini meşrulaştıracağı ve NATO'yu tamamen terk ettiğine dair abartılı iddiaları güçlendireceği konusunda uyardılar.
Hem NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hem de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, mevcut durum kafa karışıklığına yol açtığından Almanya'nın konumunu anlamak ve bu müttefik ülkenin desteğini almak için Berlin'e gittiler. Almanya’nın çok partili koalisyon hükümetini oluşturan Alman yetkililerden yoğun mesajlar geldi. Bu da Almanya'nın resmi tutumunu ortaya koyan sesler ile koalisyon hükümetinin kafa karıştıran sesleri birbirinden ayırmayı zorlaştırdı.
Almanya, tarihinde ilk kez üç partili bir koalisyon tarafından yönetiliyor. Koalisyon hükümetinin partileri içinde ve aralarında bir takım siyasi çatışmalar var. Örneğin Rusya'ya karşı geleneksel olarak daha yumuşak bir tutum sergileyen Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) sol kanadı son birkaç yıl içinde güçlenirken Yeşiller Partisi, barışçıl köklerinden uzaklaşarak bugünkü daha pragmatik duruşunu aldı. Koalisyon partileri arasında yapılan ve hükümet politikalarını ana hatlarıyla belirleyen anlaşma, bazı anlaşmazlık noktalarını ortaya çıkarırken yeni hükümetin iç dinamikleri hakkında çok fazla kafa karışıklığına yol açtı.
Ancak SPD’li Başbakan Olaf Scholz ve Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Rusya'nın gerilimi artırmasına yanıt olarak Rusya ile ortak Kuzey Akım 2  (Nord Stream 2) Doğalgaz Boru Hattı projesinin sona ermesi de dahil tüm seçeneklerin masada olduğunu vurguladılar. Almanya Başbakanı’nın partisinden bazı isimler hükümet koalisyonu içinde kafa karışıklığına neden olurken çok uzun süre sessiz kalması, kritik bir dönemde kendisine olan güveni sarstı. Konuya dair şüpheler halen devam ediyor. Berlin, Almanya'nın ekonomik ve enerji çıkarlarına zarar verse bile Rusya ile herhangi bir gerginlik yaşanması durumunda Kuzey Akım 2 Doğalgaz Boru Hattı projesini masaya koyma sözünü yerine getirmek zorunda kalacak.
Araştırmacılar Fix ve Keil, Berlin'in caydırıcılıktan ziyade gerilimi artırmaya katkıda bulunduğuna inandığı silah transferlerine karşı doğru cevabı bulmanın daha zor bir konu olduğunu söylüyorlar. Almanya, başka bir müttefik olan Estonya'nın Alman yapımı silahları Ukrayna'ya göndermesini bile engelledi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ne kadar eleştirilse de Almanya'nın ABD liderliğindeki ortak yaklaşımı kıran taraf olmak istediğine dair herhangi bir işaret yok. Berlin henüz Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un krizi çözmeye yönelik Avrupa odaklı önerisine yanıt vermedi. Berlin’in 'Normandiya Dörtlüsü' (Fransa, Almanya, Rusya ve Ukrayna) bağlamındaki çabaları da yatıştırıldığının bir işareti yahut bu ittifakı bölmeyi amaçlayan bir tür Almanya-Fransa çabası olarak görülemez. Almanya, Normandiya Dörtlüsü veya benzeri formüller geçmişte başarılı olduklarından değil, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasını önlemek veya geciktirmeye yönelik her türlü çabanın bedeli ödenmeye değer olduğundan Rusya'yı yeniden müzakere masasına getirmenin ve askeri gerilimden uzaklaşmanın diplomatik bir gereklilik olduğuna inanıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya 2014'teki ilk müdahalesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in tutumunun Alman siyasetinde ve Rusya'nın algısında nasıl büyük bir değişime yol açabileceğini gösterdi. O dönem eski Başbakan Angela Merkel yönetiminde olan Almanya, eski ‘doğuya yönelme’ modelinden koptu ve Avrupa'yı Rusya'ya karşı ortak bir yaptırım politikası uygulamaya yönlendirdi. Bunu ABD ile koordineli olarak hızlı bir şekilde yaptı. Üstelik NATO’nun Litvanya'daki muharebe birliklerinin önde gelen ülkelerinden biri oldu. Rusya ile nasıl ilişki kuracağına dair fikrini çarpıcı biçimde değiştiren sadece Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) değildi, SPD’li Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier da aynısını yaptı. Bu da Almanya'nın sürüden ayrılmayacağı konusunda iyimser olmak için bir sebep veriyor.
Fix ve Keil, ortak makalelerinde, Almanya'nın Avrupa'da 7 yıl önce başarıyla üstlendiği lider rolü yeniden elde etmesi için kat etmesi gereken uzun bir yol olduğu ve Almanya'nın onlarca yılın ardından Avrupa'da yaşanan en önemli güvenlik krizine verdiği yanıta ilişkin dürüst bir ön değerlendirme yapılmasının gerçekçi olacağı sonucuna varıyorlar. Yeni hükümet yaptırım mesajını düzeltmek için çok çaba sarf etse de önümüzdeki günlerde daha fazlasını yapması gerekecek. Başbakan Scholz'un önümüzdeki hafta Washington'a yapacağı ziyaret, Almanya'nın NATO’daki ortak yaklaşıma bağlılığını göstermesi için çok önemli bir fırsat olacak.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.