Kibirli bir diktatörlük dönemine tanıklık eden ihmal edilmiş bir miras: Saddam Hüseyin’in sarayları

Çoğu terk edilmiş ve yok edilmiş olan sarayların bazıları güvenlik ve hükümet karargahına dönüştürülmüş durumda.

Kibirli bir diktatörlük dönemine tanıklık eden ihmal edilmiş bir miras: Saddam Hüseyin’in sarayları
TT

Kibirli bir diktatörlük dönemine tanıklık eden ihmal edilmiş bir miras: Saddam Hüseyin’in sarayları

Kibirli bir diktatörlük dönemine tanıklık eden ihmal edilmiş bir miras: Saddam Hüseyin’in sarayları

Saddam Hüseyin, Irak’ta iktidarda olduğu sırada duvarlarına isminin baş harfleri kazınmış olarca saray ve lüks tesisler inşa etti. Ancak bugün çoğu moloz yığını halinde. Bazıları da askeri üs haline gelmiş durumda. Zamanın imtihanını geçenlere gelince; diktatörlük döneminden sonra yeniden hayat buldular.
Söz konusu sarayların ve cumhurbaşkanlığı tesislerinin sayısı 100’ün üstünde. Yedi vilayette devasa binaları bulunuyor. Ancak çoğu Bağdat’ta ve Saddam Hüseyin’in başkentin 180 kilometre kuzeyinde bulunan memleketi Tıkrit’te yer alıyor.

Diktatör devasa beton duvarlara isminin baş haflerinin yanı sıra başta İran olmak üzere diğer ülkelere karşı verdiği savaşların adlarını da kazıtmış.
Eski rejim, 2003 yılındaki ABD işgali ile devrildi. Ardından bu sarayların çoğu, yabancı güçler tarafından askeri karargâha dönüştürülmeden önce yağmalandı.
Bugün bu sararylardan çok azı sivil tesisler olarak kullanılıyor. Geri kalanlar ülkeyi parçalayan savaşlar sırasında terk edilmiş, ihmal edilmiş veya yıkılmış durumda.

Sadece işçilerin gördüğü saraylar
Eski Eserler ve Miras Dairesi Başkanı Mecid Hüseyin, AFP’ye yaptığı açıklamada “En azından Bağdat’taki sarayları müzeye dönüştürme olanağımız var. Halı müzesi, kraliyet ailesi müzesi veya İslam sanatları müzesi kurabiliriz” dedi. Hüseyin, bazı sarayların oldukça büyük olduğuna ve restorasyon için çok büyük mali kaynaklara ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre sarayların inşası 1980’lerin sonunda başladı ve 1990’ların ortalarında, Irak’a uygulanan ekonomik ambargonun zirve yaptığı dönemde tamamlandı.

Yetkililer, Saddam Hüseyin’in bu saraylardan bazılarını yalnızca bir veya iki kez ziyaret ettiğini ancak özel güvenlik güçleri tarafından yoğun bir şekilde korunduğunu ve yalnızca inşalarına katılan işçiler tarafından görüldüğünü aktardı.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir hükümet yetkilisi AFP’ye yaptığı açıklamada bürokrasinin ve yolsuzluğun, sarayların reformunu ve bunların turizm ve miras tesislerine dönüşmesini engellediğini vurguladı.  

Amerikan Üniversitesi
Bazıları hükümet binalarına dönüştürülmüş olan sarayların çoğu Bağdat’ta bulunuyor. Bunlardan biri yatırım için verilen Iraklı bir yatırımcının ‘el-Faw’ Sarayı’nda açtığı, özel bir ‘Amerikan Üniversitesi’ne dönüştürüldü.

Göller, zarif taşlar ve mermerlerden yapılmış birkaç küçük bina ile çevrili bu saray, Bağdat Havalimanı’nın yakınında bulunuyor. Saray üst düzey konukları ağırlamak için tasarlanmıştı ancak 2003’ten sonra ABD ordusunun karargahına dönüştürüldü.
Amerikan Üniversitesi başkanı Michael Mulnix tesisin onarılmasının ardından varılan nokta ile gurur duyuyor. Yetkili açıklamasında “Diğer tüm binalar yıkıldı, pencereler kırıldı, fayans aralarından sürüngenler ve etrafta uçan kuşlar çıktı. Gerçekten bir kaos hakimdi” dedi.


Saddam Hüseyin'in Bağdat havaalanı yakınında inşa ettiği bir saray (AFP)

Mulnix sözleirini, rengarenk nakışlarla süslenmiş sarayın tavanlarına kazılı olan ‘S.H.’ harflerine bakarak şöyle sürdürdü:
“Saddam Hüseyin büyük bir kibre sahipti. Adının harflerini her yerde görüyorsunuz. Onları ne yapacağımızı bilmiyorduk. Kazıyalım mı yoksa kapatalım mı diye tartışıyorduk. Ama sonuçta olduğu gibi kalmasına karar verildi. Çünkü burası tarihi bir yer. Evet, burası eski diktatörün sarayıydı. Şimdi tüm Iraklıların yararına bir eğitim kurumuna dönüştürüldü.” 

Basra ve Babil sarayları
Irak’ın en güneyindeki Basra’da Saddam Hüseyin, Şattülarap’a bakan üç büyük saray inşa etti. Bunlardan ikisi Haşdi Şabi’nin (güvenlik güçlerine bağlı İran yanlısı gruplar ittifakı) karargâhı olurken ikincisi de Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müzeye dönüştürüldü.
Basra Eski Eserler müfettişi Kahtan el-Ubeyd gururlu bir şekilde “Diktatörlük sembolni kültürel bir sembole dönüştürmeyi başardık” dedi. Yetkiliye göre Basra, bir sarayı nezih ve tarihi bir binaya dönüştürmeyi başaran tek vilayet. Ubeyd açıklamasında ayrıca “Buradaki sarayların 166’dan fazla binası var” ifadesini kullandı.
Babil vilayetindeki yerel yetkililer de antik Babil kentindeki bir sarayı müzeye dönüştürmeye çalışıyorlar. Arkeolojik bir alana bakan bu saray, 90 metre yükseklikte yapay bir tepe üzerine inşa edilmiş.


Saddam Hüseyin'in Basra'da müzeye çevrilen saraylarından biri (AFP)

Babil Sarayı, duvarlara kazılı Saddam harflerinin yanı sıra Saddam ve 2. Nebukadnezar gibi eski uygarlıkların krallarının yazıtlarını da içeriyor. Her salonun duvarlarında Irak’ın İran’la yaptığı savaşın (1980-1988) adının yanı sıra ‘Ramazan Mübarek’ ve ‘Hz. Muhammed Allah’ın Elçisidir’ gibi yazılar yer alıyor. Bugün ıssız büyük salonlarda harap avizeler asılı. Fotoğraf çekmeye gelen ziyaretçilerin yazdığı yazılar da duvarların her yerinde görülebiliyor.

Turizm tesisi
Saray, etrafındaki bir dizi bina ve hizmet tesisi ile adeta bir turizm alnına dönüştürüldü.
Babil tesisinin müdürü olan Abdussettar Naci, “2007 yılında tesise girdiğimizde durum içler acısıydı. Yerel yönetim, sitenin Babil halkı, çevresi ve diğer iller için bir dönüm noktası olmasına karar verdi” dedi.

Eski rejimde çalışan bir mimar da “Ardı ardına başa geçen hükümetler hiçbir şey inşa etmediler. Saddam’ın sarayı inşa ederken yaptıklarını dahi yapamadılar” açıklamasında bulundu.  
Dicle Nehri kıyısında Tıkrit’teki cumhurbaşkanlığı sarayı, çoğu DEAŞ’a karşı yürütülen savaşlar sonucunda harabeye dönüşen 30’dan fazla bina içeriyor. Dicle Nehri’ne bakan küçük bir yapı türbeye dönüştürülmüş. Saray, yakınlardaki  Speicher Kampı’ndan kaçırılan en az bin 700 askerin Haziran 2014’teki infazına tanık olmuş.



Bilim insanları sevilen bir içecekte Alzheimer'a karşı koruma sağlayacak bir bileşik buldu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Bilim insanları sevilen bir içecekte Alzheimer'a karşı koruma sağlayacak bir bileşik buldu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları beyin hücrelerinde yaşlanmayı tersine çevirmeye ve zararlı protein birikimini ortadan kaldırmaya yardımcı olabilecek iki doğal bileşik tespit etti. Bu keşif, Alzheimer hastalığının ilaçsız bir şekilde tedavi edilebileceğine dair umutları artırdı.

Hakemli dergi GeroScience'ta yayımlanan araştırmada, beyin hücrelerinde enerji üretimini sağlayan temel bir molekülün yenilenmesini destekleyen iki doğal bileşik saptandı: nikotinamid (bir tür B3 vitamini) ve yeşil çayda bulunan epigallokateşin gallat adlı antioksidan.

Araştırmacılar bu bileşiklerle tedavi edilen sinir hücrelerinin yaşa bağlı gerilemeyi tersine çevirmekle kalmayıp Alzheimer hastalığının ayırt edici özelliği olan amiloid protein kümelerini temizleme yeteneğinin de arttığını buldu.

Araştırmanın başyazarı Gregory Brewer, "İnsanlar yaşlandıkça beyinlerindeki nöronların enerji seviyeleri düşer ve bu da istenmeyen proteinleri ve hasarlı bileşenleri temizleme yeteneğini sınırlar" diyor.

Dr. Brewer, "Enerji seviyelerinin geri kazanılmasının, nöronların bu kritik temizleme işlevini yeniden edinmesine katkı sağladığını bulduk" ifadelerini kullanıyor.

Araştırmacılar floresan molekül kullanarak Alzheimer belirtileri gösteren yaşlı farelerin nöronlarındaki guanozin trifosfat seviyelerini canlı olarak takip etti.

dfgthy
Beynin MR görüntüsü, beynin medial temporal lobundaki odak noktalarını gösteriyor: hipokampus (kırmızı), entorhinal korteks (mavi) ve perirhinal korteks (yeşil) (Florida Alzheimer Hastalığı Araştırma Merkezi)

Bilim insanları enerji açısından zengin GTP moleküllerinin (özellikle hücrelerin mitokondrilerinde) seviyelerinin yaşla birlikte azalarak hasarlı bileşenlere sahip hücrelerin otofaji adlı süreçle yok edilmesini engellediğini keşfetti.

Hücrelerin doğal temizlik süreci olan otofajinin doku ve organların sağlığında kritik rol oynadığı bilinse de yaşlanmanın hangi aşamasının bu süreci bozduğuna dair belirsizlik sürüyor.

Yaşlı sinir hücreleri, araştırmada kullanılan nikotinamid ve epigallokateşin gallat molekülleriyle sadece 24 saat boyunca tedavi edildiğinde, GTP seviyeleri genellikle genç hücrelerde görülen seviyelere geri döndü.

Bilim insanları, "Sonuçlarımız, yaş ve Alzheimer hastalığıyla ilişkili sinirsel GTP enerji eksikliklerinin, otofaji bozukluğuna yol açtığını ortaya koyuyor" diye yazıyor.

Moleküller ayrıca bu hücrelerdeki enerji metabolizmasını iyileştirdi ve amiloid beta kümelerinin verimli bir şekilde temizlenmesini sağladı.

Dr. Brewer, "Beynin enerji sistemlerini halihazırda besin takviyesi olarak kullanılabilen bileşiklerle destekleyerek yaşa bağlı bilişsel gerileme ve Alzheimer hastalığının tedavisinde yeni bir yol açmış olabiliriz" diyor.

Bu çalışma, GTP'nin hayati beyin fonksiyonlarını destekleyen, daha önce yeterince dikkate alınmamış bir enerji kaynağı olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmacılar, bileşiklerin tedavi amacıyla en iyi şekilde uygulanabilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerektiği uyarısında bulunuyor.

Yakın zamanda yapılan bir çalışma da nikotinamidin kan dolaşımında etkisizleşmesi nedeniyle, ağızdan alındığında çok etkili olmadığını göstermişti.

Ancak araştırmacılar bulguların, beynin hipokampus bölgesindeki nöronları yaşlanma ve Alzheimer hastalığına bağlı enerji eksikliğinden kurtarmak için umut verici stratejilere işaret ettiğini söylüyor.

Independent Türkçe