İran Dışişleri Bakanı: Viyana görüşmelerinde olumlu gelişmeler oldu, ancak beklentilerimizi karşılamıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3458831/i%CC%87ran-d%C4%B1%C5%9Fi%C5%9Fleri-bakan%C4%B1-viyana-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmelerinde-olumlu-geli%C5%9Fmeler-oldu-ancak
İran Dışişleri Bakanı: Viyana görüşmelerinde olumlu gelişmeler oldu, ancak beklentilerimizi karşılamıyor
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (DPA)
Londra/Şarku’l Avsat
TT
TT
İran Dışişleri Bakanı: Viyana görüşmelerinde olumlu gelişmeler oldu, ancak beklentilerimizi karşılamıyor
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
İran resmi ajansı IRNA’nın haberine göre, Abdullahiyan Viyana müzakerelerine yönelik telefon görüşmesinde İran’ın iyi bir anlaşmaya varmak için kararlı olduğunu dile getirerek, “Viyana görüşmelerinde olumlu gelişmeler oldu, ancak yine de beklentilerimizi karşılamıyor” dedi.
İranlı Bakan, kararlılık ve dürüstlükle iyi bir anlaşmaya varılması için çalıştıklarını söyleyerek, “Ancak aynı samimiyet ve kararlılıkla kırmızı çizgilerimiz ve ulusal çıkarlarımızın korunmasını vurguluyoruz. İyi bir anlaşmaya ancak ekonomik çıkarlarımız sürdürülebilir ve güvenilir olursa ulaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
Borrell ise müzakerelerin önemli bir dönüm noktasından geçtiğini belirterek, tüm tarafların bir anlaşmaya varmak ve siyasi kararlar almaya hazır olmak için Viyana’ya net bir gündemle gelmelerinin beklendiğini söyledi.
AB, İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yönelik yaptırımları genişletecekhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969976-ab-i%CC%87sraile-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1-nedeniyle-i%CC%87rana-y%C3%B6nelik-yapt%C4%B1r%C4%B1mlar%C4%B1-geni%C5%9Fletecek
AB, İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yönelik yaptırımları genişletecek
İsrail ordusu üyeleri İran balistik füzesinin kalıntılarını sergiliyor (AFP)
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB'nin, İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yönelik mevcut yaptırımlara yenilerini eklemek üzere çalışmalara başlayacağını duyurdu.
AB ülkelerinin dışişleri bakanları, İran'ın İsrail'e düzenlediği hava saldırıları üzerine olağanüstü nitelikli çevrim içi toplantıda bir araya geldi.
İki saat süren toplantının ardından açıklama yapan Borrell, "Bugün İran'ın saldırıları karşısında İsrail'in yanında durduğumuzu ısrarla belirtiyorum." dedi. Borrell, bazı üye ülkelerin Tahran'a yönelik yaptırımların genişletilmesini istediklerini, Birliğin diplomatik servisinin bu teklif üzerinde çalışmaya başlayacağını belirtti.
Josep Borrell, teklifin, İran'a ait insansız hava araçlarının Rusya'ya tedarikini engellemeyi amaçlayan yaptırımları genişleteceğini, füze tedarikini de içereceğini, "İran'ın Orta Doğu'daki vekillerine" yapılan teslimatları da kapsayabileceğini dile getirdi.
Gazze'deki durumun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Borrell, acil ve sürdürülebilir ateşkes, esirlerin serbest bırakılması ve insani durumun iyileştirilmesi için çalışılması gerektiğini kaydetti.
- İran-İsrail gerilimi
İsrail, İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Ordusundan 2'si general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü.
İran, İsrail'in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurmuştu.
İsrail de İran'ın saldırılarına karşılık vereceğini bildirmişti.
İran, 13 Nisan'da İsrail'e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlatmıştı.
İran bazı hedeflerin vurulduğunu, İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıklamıştı.
AB, akabinde saldırıları kınamış, bazı AB ülkeleri İran büyükelçilerini dışişleri bakanlığına çağırmıştı.
İsrail’den İran denklemini kırmak için “açık ve etkili bir karşılık” verme kararıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969966-i%CC%87srail%E2%80%99den-i%CC%87ran-denklemini-k%C4%B1rmak-i%C3%A7in-%E2%80%9Ca%C3%A7%C4%B1k-ve-etkili-bir-kar%C5%9F%C4%B1l%C4%B1k%E2%80%9D-verme-karar%C4%B1
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)
İsrail’den İran denklemini kırmak için “açık ve etkili bir karşılık” verme kararı
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında basın açıklaması yaparken (Reuters)
İsrail, İran'ın hafta sonu drone ve füzelerle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıya "açık ve kararlı" yanıt verme kararı aldı. İsrail merkezli Kanal 12 televizyonunun haberine göre İsrail, İran’ın son günlerde yaratmaya çalıştığı yeni denklemi, İranlıların yaratmasına izin vermediğini ve vermeyeceğini açıkça ortaya koymayı amaçlıyor.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın İran'ın İsrail’e saldırısında başarısız olduğunu ve İsrail'i caydırmakta da başarısız olacağını söylediği açıklaması da bu haberi teyit ediyordu. Gallant, açıklamasında “Bizimle savaşacak bir düşman varsa nerede olursa olsun onu nasıl vuracağımızı bileceğiz” ifadelerini kullandı. İsrail Savunma Bakanı, “İranlılar İsrail Devleti'ne karşı farklı bir caydırıcılık denklemi uygulayamayacaklar” dedi.
İsrail'in İran’a ne zaman saldıracağı bilinmiyor. İsrail Savaş Kabinesi'nin İran saldırısından sonra düne kadar beş kez toplandı, İran’ın saldırısına verilecek karşılığın zamanlaması ve nihai şeklini görüştü.
Karşı saldırı başlayana kadar ne zaman olacağı gizli kalacak olsa da İsrail'in İran’ın çıkarlarına zarar vereceği tahmin ediliyor.
İsrail ordusu, İran'ın cumartesi gecesi İsrail’e İHA’lar ve balistik füzelerle gerçekleştirdiği saldırının cezasız kalmayacağını vurguladı. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari dün (Salı), güneydeki Julis Askeri Üssü’nde İran’a ait bir balistik füzenin kalıntıları yanında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Böyle bir saldırıya yanıt vermemek mümkün değil. İran cezasız kalmayacak” şeklinde konuştu. Açıklamasını İngilizce olarak yapan Hagari'ye göre dünya ‘İran'ın nükleer tehdidinden’ bahsederken, İran İsrail'de bir ateş çemberi yaratmak amacıyla alışılagelmiş bir tehdit oluşturuyordu.
Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı General Herzi Halevi, pazartesi akşamı İran’ın balistik füzelerinin isabet ettiği Nevatim Hava Üssü’nü ziyaret etti. Halevi, burada yaptığı açıklamada, İsrail'in, topraklarına çok sayıda İHA ve balistik füzeyle yapılan saldırıya karşılık vereceğini söyledi.
“Caydırıcılık mesajı”
İsrail parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi Başkanı Yuli-Yoel Edelstein, İsrail'in İran saldırısına karşılık verirken hedefinin bir yandan Tahran'a caydırıcı bir mesaj gönderirken, diğer yandan bu düşmanca saldırılara son vermek olacağını vurguladı. İsrail'in karşı saldırı planlarken göz önünde bulundurduğu hususlar arasında Batılı güçlerin savaş konusundaki temkinli tutumunun, İran'a yönelik herhangi bir saldırının uçak mürettebatı için doğuracağı risklerin ve Gazze'ye yönelik yarım yılı aşkın süredir devam eden saldırıya odaklanma ihtiyacının olduğunu söyleyen Edelstein, “Karşılık vermek zorunda kalacağız. İranlılar karşılık verdiğimizi bilecekler. Bunun onlar için bir ders olmasını, bu dersin onlara egemen bir devlete sırf öyle istedikleri için saldıramayacaklarını öğretmesini umuyorum. Bu tür karşılıklı saldırıları sürdürmenin kendi çıkarlarına olmadığını anlamalarını bekliyorum. Topyekûn bir savaş arayışında değiliz. Dediğim gibi, intikam peşinde de değiliz” diye konuştu.
İsrail merkezli Kanal 13 televizyonu tarafından yapılan bir ankete göre İsraillilerin yüzde 29'u İran'ın derhal vurulmasını desteklerken, yüzde 37'si saldırının daha sonraki bir tarihe ertelenmesini istiyor. Yüzde 25'i ise böyle bir eyleme karşı çıkıyor.
Diplomatik seferberlik
İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'a karşı diplomatik seferberlik başlattığını açıkladı. Katz, İran’ın İHA’lar ve balistik füzelerle düzenlediği saldırıya verilmesi planlanan askeri karşılığın yanı sıra, İran'a karşı atılacak diplomatik bir adıma da öncülük ettiğini söyledi. İsrailli bakan X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “Bu sabah 32 ülkeye mektup gönderdim ve onlarca dışişleri bakanı ve dünyanın önde gelen isimleriyle görüşerek İran'ın füze programına yaptırım uygulanması ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulundum” ifadelerini kullandı. Katz, halihazırda ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alan ve Avrupa Birliği (AB) tarafından yaptırım uygulanan DMO'ya yaptırım uygulanmasına hangi hükümetlerin destek verdiğini açıklamaktan kaçındı.
Öte yandan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, dün İsrail'e yapacağı ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada, Tahran'ın hafta sonu İsrail'e düzenlediği saldırının ardından AB’yi İran'ın İHA teknolojisine yeni yaptırımlar uygulamaya çağırdı.
Alman Haber Ajansı'nın (DPA) aktardığına göre İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, ülkesinin İran'ın saldırısına yanıt olarak, İran'ın askeri tesislerini hedef alan bir karşı saldırı başlatacağını açıkladı. Berlin'de Almanya’nın Welt televizyon kanalına dün açıklamalarda bulunan Prosor, "İsrail, sivil hedeflere saldırmayacak" dedi. İsrailli büyükelçi, İsrail'in yanıtının ‘mollalar ve Ayetullahlara ait askeri tesislere yönelik olacağını’ belirtti. DPA’nın haberine göre karşı saldırıdan ödün verilemeyeceğini belirten Prosor, “Buna karşılık vermeliyiz. Bu caydırıcılığın çok net olması bölge için de önemli” dedi.
İsrail'in bir karşı saldırı başlatma niyetinde olduğunu vurgulayan, ancak detaylara girmeyen Prosor, “Bunun (karşı saldırının) ne zaman, nerede ve nasıl olacağı savaş konseyimiz tarafından belirlenecek” şeklinde konuştu. İsrailli diplomat ülkesinin müttefiklerine İsrail'in tutumunu anlamaları ve İran'a daha sert yaptırımlar uygulamaları çağrısında bulundu.
Prosor, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncelikle -dostlarımız- ABD, İngiltere ve Almanya'yı dinliyoruz, ancak İran'ın herhangi bir provokasyon olmaksızın şimdiye kadar İsrail'e 300'den fazla füze fırlattığını ve İsrailli sivilleri öldürmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını hatırlatmak isterim. Biz buna karşılık vermek zorundayız.”
Üç senaryo
Kanal 12 televizyonu, İsrail'in olası karşı saldırısı için sınırlı, ılımlı ve büyük olmak üzere üç senaryonun masada olduğunu bildirdi. Uzmanlar, sınırlı olarak verilecek karşılığın sadece bir siber saldırıdan ibaret olacağını, ılımlı saldırının küçük bir askeri üsse ya da tek bir askeri tesise sınırlı füze saldırısı ile birlikte bir siber saldırı olabileceğini, büyük bir saldırıda ise İsrail’in siber saldırılarla birlikte İran'ın stratejik merkezlerindeki askeri tesisleri doğrudan hedef alabileceğini söylediler.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre alınan karar doğrultusunda, karşı saldırıda en büyük sorumluluğu üstlenmesi beklenen İsrail Hava Kuvvetleri, geçmiş yıllarda prova edilen planlar da dahil olmak üzere tüm hazırlıklarını tamamladı.
İsrail Savaş Kabinesi'nin geçtiğimiz iki gün boyunca yaptığı toplantılarda iki önemli konuya değinildi. Bunlardan birincisi, bölgeyi savaşa sürüklemeyecek şekilde karşılık verilmesi, ikincisi ise ABD’lilerin kabul edebileceği bir karşılık verilmesiydi. Bu karşılığın da tam koordinasyon gerektirmeden ABD’lilerin koyduğu kurallar çerçevesinde olması gerekiyor.
Kanal 12'ye göre Savaş Kabinesi tarafından yapılan toplantılarda gündeme gelen bir diğer konu ise İran saldırısına karşı oluşturulan ittifaktı ve istişareler sonucu, hiçbir koşulda bu ittifaktan ödün verilmemesi konusunda mutabık kalındı.
İran'ın cumartesiyi pazara bağlayan gece İsrail'i vurmasının ardından İsrail bir karşılık verilmesi gerektiğine karar vermiş, ancak ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sonrası İsrail’in derhal karşılık verme kararı geri çekilmişti.
Biden, İran saldırısının başarısız olduğunu ve bunun da İsrail için zafer olarak görüldüğünü belirterek, Netanyahu'dan bununla yetinmesini istedi. ABD Başkanı, Washington'ın İran'a karşı bir saldırıyı desteklemediğini ve buna dahil olmayacağını da belirtti.
İran'ın saldırısını püskürtme görevini üstlenen uluslararası koalisyona öncülük eden ABD yönetiminin kızdırılmaması meselesi, İsrail'deki tartışmaların düğümlendiği noktalardan biriydi.
İsrail merkezli Yediot Aharonot gazetesi, ABD’lilerin, Tahran’ın İsrail'e saldırarak karşılık verdiği Şam'daki konsolosluk binası saldırısıyla ilgili önceden bilgilendirilmedikleri için zaten kızdın olduklarını, bu yüzden Tel Aviv'in bu kez İran’a verilecek karşılığı önceden bildirme sözü verdiğini aktardı.
ABD, İsrail'in İran topraklarına ‘dar çerçeveli ve sınırlı’ bir saldırı planladığına dair istihbarat bilgisi alsa da İsrail, planın tamamıyla ilgili henüz ABD’yi bilgilendirmedi.
Ancak İsrail'in vereceği karşılığın topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği bilinmiyor.
İsrail Aliya (Yahudi göçü) ve Entegrasyon Bakanı Ofir Sofer, İsrail hükümetinin, bölgesel bir savaşa sürüklenme ihtimalini göz ardı etmediğini söyledi.
Sofer yaptığı açıklamada, “İran saldırısının ardından kabul edilemez bir gerçekle karşı karşıyayız ve bu denklemi değiştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
İsrail, Ukrayna’daki savaş sırasında Moskova ve Tahran arasında daha da güçlenen iş birliğinin mevcut çatışmalara yansıyan olası sonuçlarından çekiniyor.
İsrailli yetkililer, iki ülke arasındaki askeri teknoloji uzmanlığı alanındaki alışverişin, Tahran'ın savunma kabiliyetlerini geliştireceğinin altını çizdiler.
Yediot Aharonot gazetesi de Kremlin'in yakında Tahran'a modern savaş uçakları ve yeni hava savunma sistemleri teslim edebileceğini yazdı.
İsrail, Moskova-Tahran ilişkilerini, Ukrayna'daki savaştan sonra derinleşen bir stratejik ortaklık olarak görüyor.
İsrail bir yandan askeri hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan İran’a karşı diplomatik bir seferberlik başlatarak 32 ülkeyi DMO'ya ve İran füze programına yaptırım uygulamaya çağırdı.
İsrail ordusu Refah'ta kara operasyonu için hazırlığını artırıyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969911-i%CC%87srail-ordusu-refahta-kara-operasyonu-i%C3%A7in-haz%C4%B1rl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-art%C4%B1r%C4%B1yor
İsrail ordusu Refah'ta kara operasyonu için hazırlığını artırıyor
Dün (salı) Gazze Şeridi'ne doğru ilerleyen bir tankın üzerindeki İsrail askerleri (AFP)
İsrail merkezli Walla haber sitesinin İsrailli güvenlik yetkililerine dayandırdığı haberine göre, ordu son birkaç saat içinde Gazze Şeridi'ndeki sınır kenti Refah'a yönelik geniş çaplı bir askeri saldırı başlatmak üzere hazırlıklarını arttırdı.
Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığı habere göre, yetkililer siteye operasyonun Gazze Şeridi'nin merkezindeki bölgeleri, özellikle de kampları kapsayacağını bildirdi.
Yetkililer, ordunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un yanı sıra kuzeydeki diğer bölgelerden de çekilmesinin Refah'taki kara operasyonu için safları düzenlemeye yönelik olduğunu kaydetti.
Gazze Şeridi'ndeki toplam 2,3 milyon nüfustan yaklaşık iki milyonunun yerinden edilmiş olması nedeniyle operasyon uluslararası eleştiri ve endişelere neden oluyor.
Aynı haber sitesi, yetkililerin operasyonun saha komutasının belirlendiğini ve Refah'taki güçlerin başında hangi askeri komutanların bulunacağını söylediklerini aktardı.
Sitedeki haberde “Ana operasyonel çerçeve İsrail Genelkurmay Başkanlığı ile Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafından onaylandı ve plan Savaş Kabinesi'ne sunuldu” ifadesi yer aldı.
Güvenlik yetkilileri ayrıca kara harekâtına uluslararası muhalefeti en aza indirmek için insani yardımın genişletilmesi de dahil olmak üzere bölgenin hazırlanmasına yönelik bir dizi kilit önlemin alınmasına karar verildiğini söyledi.
İsrail Hizbullah'a yönelik suikastlara devam ediyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969801-i%CC%87srail-hizbullaha-y%C3%B6nelik-suikastlara-devam-ediyor
Lübnan'ın güneyindeki Ayn Baal'da İsrail insansız hava aracı tarafından hedef alınan bir aracın dolaşımda olan videosundan bir ekran görüntüsü (sosyal medya)
İsrail Hizbullah'a yönelik suikastlara devam ediyor
Lübnan'ın güneyindeki Ayn Baal'da İsrail insansız hava aracı tarafından hedef alınan bir aracın dolaşımda olan videosundan bir ekran görüntüsü (sosyal medya)
İsrail ordusu dün (Salı), Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a yönelik suikastlarına devam ederek İran'a karşı ‘sınırlı cezalandırma’ sözü verirken, İran da İsrail'in saldırısı halinde ‘anında karşılık verme’ tehdidinde bulundu.
Hizbullah'ın Yukarı Celile'de İsrail hava savunma sistemlerini hedef aldığını söylediği iki insansız hava aracını (İHA) fırlatmasının ardından, İsrail ordusu dün Lübnan'ın güneyindeki Sur bölgesinde bulunan Ayn Baal kasabasında bir aracı hedef aldı. Öğleden sonra ise yine Sur bölgesinde bulunan eş-Şehabiyye kasabasında iki aracı daha hedef alarak iki kişiyi öldürdü.
İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, Ayn Baal'da hedef alınan savaşçının Hizbullah'ın saha komutanlarından biri olduğu belirtilerek, “Hizbullah'ın askeri kanadının önde gelen ve kıdemli bir üyesiydi. Çeşitli görevlerde bulundu ve mevcut rütbesi, tugay komutanına eşdeğerdi. Lübnan'daki sahil bölgesinden İsrail'e roket ve anti zırh füzelerin fırlatılmasını planlıyordu” ifadeleri yer aldı.
Bu arada İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İran'ın geçtiğimiz cumartesi günü İsrail’e yönelik saldırısına karşılık olarak bir saldırı başlatma sözü verdi. Gallant, “İranlılar bize karşı farklı bir caydırıcılık denklemi uygulayamayacaklar” dedi.
ABD istihbaratına göre İsrail, İran topraklarına ‘dar ve sınırlı’ bir saldırı düzenlemeyi düşünüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi'yi Ortadoğu'da daha fazla gerilimin ‘feci sonuçlar’ doğurabileceği konusunda uyardı. Reisi, İran'ın Ortadoğu'da daha fazla gerginlik istemediği, ancak ‘Tahran'ın çıkarlarına karşı en küçük bir eylemin tüm faillere karşı büyük, geniş ve acı verici bir yanıtla karşılanacağı’ uyarısında bulundu. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri Kani de “İsrail'in herhangi bir misillemesine verilecek yanıt 12 gün içinde değil, saniyeler içinde olacaktır” dedi.
Birleşmiş Milletler Gazze ve Batı Şeria için 2,8 milyar dolar çağrısında bulunacakhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969786-birle%C5%9Fmi%C5%9F-milletler-gazze-ve-bat%C4%B1-%C5%9Feria-i%C3%A7in-28-milyar-dolar-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1nda-bulunacak
Birleşmiş Milletler Gazze ve Batı Şeria için 2,8 milyar dolar çağrısında bulunacak
Gazze Şeridi'ne insani yardım taşıyan bir kamyon İsrail'in güneyindeki Kerem Şalom sınır kapısından geçiyor, (AP)
Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) göre Birleşmiş Milletler Filistin Toprakları İnsani Yardım Koordinatörü, Birleşmiş Milletler'in bugün (Çarşamba) Gazze'deki ve işgal altında bulunan Batı Şeria'daki Filistinliler için 2024 yılında 2,8 milyar dolar yardım çağrısında bulunacağını duyurdu.
İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İnsani İşler Koordinatörü Andrea de Domenico video konferans aracılığı ile katıldığı basın toplantısında, 2024 yılı insani yardım planın başlangıçta 4 milyar dolar olarak tahmin edildiğini, ancak insani yardımın ulaştırılmasının zor olması nedeniyle bu rakamın 2,8 milyar dolara düşürüldüğünü ifade etti. De Domenico "Elbette bu miktarın yüzde 90'ı Gazze'ye tahsis ediliyor" ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray: İran'a yeni yaptırımlar uygulayacağızhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969776-beyaz-saray-i%CC%87rana-yeni-yapt%C4%B1r%C4%B1mlar-uygulayaca%C4%9F%C4%B1z
Beyaz Saray: İran'a yeni yaptırımlar uygulayacağız
İsrail ordusunun sergilediği İran balistik füzesinin kalıntıları (AFP)
Beyaz Saray, geçtiğimiz hafta sonu İsrail'e yönelik başlattığı benzeri görülmemiş saldırının ardından ABD'nin İran'a yeni yaptırımlar uygulayacağını duyurdu. Washington'un diğer müttefiklerinin de yakında aynı yolu izlemesini "beklediğini" belirtti.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan yaptığı açıklamada, " ABD önümüzdeki günlerde, insansız hava aracı ve füze programları da dahil olmak üzere İran'ı hedef alan yeni yaptırımlar uygulayacak" ifadelerini kullandı.
Netanyahu ve Sinvar’ın Gazze'nin enkazı üzerinde ete kemiğe bürünen egolarıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969766-netanyahu-ve-sinvar%E2%80%99%C4%B1n-gazzenin-enkaz%C4%B1-%C3%BCzerinde-ete-kemi%C4%9Fe-b%C3%BCr%C3%BCnen-egolar%C4%B1
Netanyahu ve Sinvar’ın Gazze'nin enkazı üzerinde ete kemiğe bürünen egoları
İllüstrasyon: Marco Lawrence/Al Majalla
İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı savaş, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar'ın isimleriyle özdeşleşirken Gazze’nin tamamının çehresini değiştiren büyük yıkıma rağmen iktidarda kalmalarına yardımcı oldu. Netanyahu’nun iktidarına düzenlenen halk protestolarıyla muhalefet edilirken, Sinvar’ın liderliğine Gazze'deki Hamas'a bağlı bakanlıkların çalışanları da dahil olmak üzere, Sinvar’ı kendilerini Aksa Tufanı Operasyonu’na karıştırmakla suçlayan Filistinliler tarafından hem özelde hem de kamusal alanda yapılan eleştirilerle muhalefet ediliyordu.
Netanyahu ve Sinvar savaşı kendileriyle özdeşleştirdiler. Dolayısıyla bu, bir devlet olarak İsrail'in, bir hareket olarak Hamas'ın ya da İsrail işgaline direnen diğer gruplara karşı bir eleştiri değil, Netanyahu ve Sinvar’a yönelik bir eleştiridir. Bu, aynı zamanda radikal biçimde farklı geçmişleri olan iki adam arasında bir karşılaştırma da değil, daha ziyade mevcut krizin siyasi yönetimine yapılan bir eleştiridir. Netanyahu, kesin bir vizyon ortaya koyamadan duygusal konuşmalarıyla Hamas'ı yok etmek için savaşın devam etmesi gerektiğini savunurken, merkez sağı ve aşırı sağı harekete geçirip ülkesinin siyasi ve stratejik çıkarları pahasına egosunu tatmin ediyor. Buna karşın Sinvar, ürkütücü sessizliğini sürdürüyor. Sinvar, Netanyahu’nun aksine 7 Ekim’den bu yana sessizliğini hiç bozmadı. Bu sessizlik, sözsüz medya iletişim stratejisinin önemli bir parçası gibi görünüyor. Çünkü sessizlik suikast korkusunun yanı sıra karşı tarafı küçümsemenin de ifadesidir. Sinvar’ın siyasi tutumunu psikolojik bir perspektiften analiz edecek olursak, Fransız filozof Michel de Certeau'nun “Siyasi eylem seçeneği olarak sessizlik taktiksel olabilir, yani zayıf tarafın sanatıdır” şeklindeki tanımını kullanabiliriz.
Ancak Sinvar, zayıf olduğu için sessiz kaldığı yönündeki şüpheleri savuşturmak amacıyla, askeri ve siyasi sözcülerini savaşı kendi perspektifinden çerçevelemeleri için görevlendirdi. Tıpkı Netanyahu ve İsrail sözcülerinin yaptığı gibi.
Netanyahu, duygusal konuşmalarıyla Hamas'ı yok etmek için savaşın devam etmesi gerektiğini savunurken, Sinvar ürkütücü sessizliğini sürdürüyor.
Her birinin kendi söylemi ve basına yaptıkları açıklamalarda kullandıkları bir dil var. Bu söylemler nihayetinde sadece kendilerini ve tutumlarını haklı çıkarmaya hizmet ediyor. İkisi de hem Netanyahu'ya çatışmaları durdurması için Hamas ile bir anlaşma yapması yönünde baskı yapan İsraillilerin hem de Sinvar'ın İsrail gibi bir ülkeye saldırma kararı nedeniyle, sevdiklerinin ölümüne ve Gazze'deki büyük yıkıma üzülen Filistinlilerin çoğunluğu için hiçbir önemi olmayan şeylere önem veriyorlar. Savaştan zaferle çıkmak ikisinin de siyasi çıkarına. Çünkü ikisinin de halklarının belleğinde şekillendirmeye çalıştıkları bu zafer, öncelikle iktidarı ellerinde tutmalarında, ikinci olarak da hatalı politikalardan kaynaklanan sosyal ve ekonomik başarısızlıkları meşrulaştırma konusunda yardımcı olabilir. Ayrıca Netanyahu, yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla karşı karşıya olduğundan, İsraillilerin kendisine yönelttiği eleştirileri hafifletmek ve itibarını kurtarmak amacıyla ilk aylarından beri savaştan faydalanmaya çalışıyor.
‘Tam Zafer’ ve ‘Neden Aksa Tufanı?’ sloganları
Bir lider, genellikle çevresindeki siyasi ve güvenlik kurumlarının yetkilileri tarafından şekillendirilen anlatısını sağlamlaştırmak için kamuoyunu aynı yöne yönlendirecek büyük bir sloganı benimser. Örneğin Netanyahu, en yakın müttefikleri olan ABD ve İngiltere'nin sert eleştirilerine rağmen, Hamas'ı yok etmek adına savaşı sürdürmenin öneminden bahsederken siyasi dilini güçlendirmek için ‘tam zafer’ ifadesini kullandı. Sinvar ise sessizlik stratejisini ve Hamas tarafından ocak ayında Hamas Hareketi’nin ve hareketin Gazze'deki liderinin (Sinvar) anlatısını çerçevelemek için yayınladığı bildiride kullanılan ‘Neden Aksa Tufanı?’ ifadesini benimsedi. Yani karşımızda, kimileri tarafından İsrail'in ‘soykırımla’ suçlandığı bir savaşı siyasi olarak meşrulaştırmaya çalışan bir adamla, Gazze'de İsrailli sivillerin ve ailelerinin kaçırılmasını ve öldürülmesini siyasi olarak haklı göstermeye çalışan bir başka adam var.
Hem Netanyahu hem de Sinvar, şişirilmiş bir egoya sahipler. Bu onların karakteristik özellikleri ve savaşı yönetirken de bu özellikleri ortaya çıkıyor. Hayranları ise bu özelliklerini siyasi bir karizma olarak görülüyor. Netanyahu merkez sağcı, aşırı sağcı ve yerleşimci hayranları arasında ‘sihirbaz’ olarak biliniyor. Çünkü onları, sözleri ve eylemleriyle uyuşturucu almışlar gibi etkileyebiliyor. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engelleyebilecek ‘tek kişinin’ kendisi olduğunu söyleyen Netanyahu, İsrail'in önde gelen kurucularından biri ve ilk başbakanı olan David Ben-Gurion’ı bile geride bırakarak, İsrail’in en uzun süre görev yapan başbakanı oldu. İsrailliler Netanyahu’nun iktidara özgür ve adil seçimlerle demokratik bir şekilde geldiğini asla unutmazlar.
Sinvar'ın ise hayranları için karizmasının iki dayanağı var. Gazze'deki bir Filistinli, Sinvar'ın 2017 yılında Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki liderliğini devraldıktan sonra birkaç kez kamuoyu önüne çıktığı sırada ‘öfkeli bakışlarıyla insanların kalbine korku saldığını’ söylüyor.
Gençlik yıllarından beri İsrail'e karşı siyasi ve silahlı mücadele veren Sinvar, İsrail tarafından dört kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. İsrail hapishanelerinde 23 yılını geçiren Sinvar, 2011 yılında bir esir takası anlaşmasıyla serbest bırakıldı. Sinvar, Hamas Hareketi’nin 2006 yılındaki Filistin Yasama Meclisi (PLC) seçimlerini, Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (El Fetih) karşısında büyük bir çoğunluk elde ederek kazandığı demokratik süreçte de rol aldı.
Bir lider, genellikle çevresindeki siyasi ve güvenlik kurumlarının yetkilileri tarafından şekillendirilen anlatısını sağlamlaştırmak için kamuoyunu aynı yöne yönlendirecek büyük bir sloganı benimser.
Netanyahu ve Sinvar, İsraillilerin ve Filistinlilerin kendilerinden hoşnut olmamalarına rağmen iktidarda kalmaya devam etmelerini meşrulaştırmak için kullandıkları ‘meşruiyet’ kavramı siyasi açıdan önem arz ediyor. Ünlü Alman sosyolog ve tarihçi Max Weber'e göre meşruiyet ‘inanç' seviyesine ulaştığında, yetkililere ve rejime verilen desteğin devam etmesini sağlamak için en etkili unsur haline gelir.
Netanyahu ve Sinvar'ın otoriterliği, İsrail sokağındaki büyük öfkeye ve Gazze'deki boğuk kaynamaya aldırmadan Gazze savaşına kendi kişisel perspektiflerinden bakmalarında açıkça görülüyor. Hata yaptığını kabul etmemek ve Netanyahu’nun Hamas’ın tamamen yok edilmesi gerektiği şeklindeki söylemi gibi, savaşla ilgili gerçek olmayan bir medya anlatısı benimsemek otoriter bir yöneticinin karakteristik özelliğidir. Netanyahu, Hamas’ın ancak yerine başka cazip bir ideoloji getirilerek ve -Sinvar’ın da 7 Ekim saldırısının meşrulaştırılmaya çalışıldığı bildiride söylediği gibi- bir Filistin devleti kurularak ortadan kaldırılabilecek bir ideoloji olduğunu gayet iyi biliyor. Ancak İsrail siyaset sahnesinin ve İsrail toplumunun çoğunluğunun, bugün bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından bahsedilmesini dahi kabul etmediği göz önüne alındığında, böyle bir devletin kurulması daha uzun bir süre ertelenecek gibi görünüyor.
Liderin, Kur’an-ı Kerim’den ve Tevrat'tan alıntılanan dini metinlere ve anlatılara atıfta bulunması da onun halkın gönlünü ve zihin dünyasını kazanmasına, savaşı kişiselleştirmesine yardımcı olur. Çünkü dinin kanıta ihtiyacı yoktur. Hem Netanyahu hem de Sinvar, Gazze’deki savaşta askerlerinin ilahi iradeyi yerine getirdiğine inanıyorlar.
Örneğin Netanyahu, Hamas'a karşı Tevrat'ın Yeşaya kitabındaki ‘kehaneti’ göreceklerini öne sürerek, “Bizler ışığın çocuklarıyız, onlar karanlığın çocukları” ifadelerini kullandı. Yeşaya, Yahudilik inancındaki peygamberlerden biridir. Hamas ise zaferin sadece yaklaşmakla kalmayıp çoktan geldiğine dair açıklamalarında, birçok kez Kur’an-ı Kerim ayetlerine atıfta bulundu.
Her iki taraf için de sanki bu zafer kutsal, ilahi ya da doğaüstü bir şeymiş ve sorgulanamazmış gibi. Ancak sahada sahte bir zafer balonu şişirdikleri kesin. Öyle ki Netanyahu, İsrail için stratejik bir yenilgiye sebep olabilir, Hamas ise ortalık yatıştığında büyük bir siyasi ve askeri yenilgiye uğrayabilir.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Erdoğan: Ortadoğu'daki son gerilimin tek sorumlusu Netanyahu'durhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4969761-erdo%C4%9Fan-ortado%C4%9Fudaki-son-gerilimin-tek-sorumlusu-netanyahudur
Erdoğan: Ortadoğu'daki son gerilimin tek sorumlusu Netanyahu'dur
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün (Salı) yaptığı açıklamada, Orta Doğu'daki gerilimin son dönemde tırmanmasının sorumluluğunu yalnızca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail yönetiminin taşıdığını söyledi.
Reuters'in haberine göre Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından Ankara'da düzenlediği basın toplantısında "İsrail bölgesel bir çatışmayı alevlendirmeye çalışıyor ve Şam'daki İran büyükelçiliğine saldırısı bunun son örneğidir " ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Gazze Şeridi'nde “vahşet ve soykırım” devam ettiği sürece yeni bölgesel çatışmaların mümkün olduğunu ve tüm grupları akıllıca hareket etmeye çağırdığını belirtti. Ayrıca Batı'yı, İran'ın saldırısını kınadığı ve İsrail'in İran büyükelçiliğine saldırısını kınamadığı için eleştirdi.
İran cumartesi günü İsrail'e yüzlerce kamikaze drone, balistik füzeler ve seyir füzesiyle saldırdı. İsrailli yetkililer bu saldırıya karşılık vereceklerini belirttiler.
İran saldırısını, 1 Nisan'da Şam'daki büyükelçilik kompleksinde yer alan bir binayı hedef alan, iki generali ve birkaç subayı öldüren İsrail saldırısına yanıt olarak tanımladı.
‘İran saldırısı’ dünyanın dikkatini Gazze’deki trajediden uzaklaştırdı mı?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4968666-%E2%80%98i%CC%87ran-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1%E2%80%99-d%C3%BCnyan%C4%B1n-dikkatini-gazze%E2%80%99deki-trajediden-uzakla%C5%9Ft%C4%B1rd%C4%B1-m%C4%B1
‘İran saldırısı’ dünyanın dikkatini Gazze’deki trajediden uzaklaştırdı mı?
İsrail saldırısında akrabalarının öldürülmesinin ardından ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)
İran'ın İsrail'e saldırısı Tel Aviv'in hava savunmasını test etti ve Washington'la bozulan ilişkisini en azından geçici olarak onardı. Ancak diğer yandan Gazze'deki savaşı ve kıtlığı manşetlerden ve diplomatik gündemden uzaklaştırdı.
The Guardian'a göre, altı aydan fazla süren savaşın ardından sivil nüfusun neredeyse tamamının yerinden edildiği ve açlık çektiği Gazze'de, dikkatlerdeki bu değişim şiddetli bir şekilde hissedildi.
“Sempati İsrail'e kaydı”
Şu anda beş çocuğuyla birlikte Refah'ta bir çadırda yaşayan 52 yaşındaki eski Filistin Yönetimi çalışanı Beşir Alyan, “Ülkeler ve insanlar eskiden bize sempati duyardı ama şimdi sempati İsrail'e kaydı. İsrail bir gecede madur oldu” dedi.
Ailesinin Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından sağlanan gıda yardımlarıyla geçindiğini ve günde sadece iki öğün yemek yediğini söyleyen Alyan, altı ayda 20 kilo kaybettiğini de sözlerine ekledi.
Alyan, “Daha fazla yardım getirmesi ve Gazze'ye saldırıyı durdurması için İsrail'e uygulanan uluslararası baskı artık geçmişte kaldı” dedi.
Alyan ayrıca, “İran'ın meseleleri bizim meselelerimiz değil. Onlar sadece kendi çıkarlarının peşindeler” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Joe Biden, özellikle yedi World Central Kitchen (WCK) yardım çalışanının Gazze'deki bir İsrail saldırısında öldürülmesinin ardından, yardım çalışanlarını koruması, işlerini kolaylaştırması ve Gazze'ye daha fazla yardım girmesine izin vermesi için İsrail üzerindeki baskıyı arttırıyor.
ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı Samantha Power, geçtiğimiz hafta Gazze Şeridi'nde kıtlık yaşandığını doğrulayan ilk yetkili oldu. ABD ve İngiltere’de ise Gazze'deki koşullar göz önüne alındığında İsrail'e silah satışının yasallığı konusunda tartışmalar yaşandı.
Bu baskı karşısında İsrail, Gazze'ye yardım ‘yağdıracağını’, insani yardım çalışanlarının saldırıya uğramadan yardım ulaştırabilmeleri için onlarla koordinasyonu geliştireceğini, kıtlığın en yoğun yaşandığı kuzey Gazze'ye doğrudan geçişler açacağını ve Aşdod Limanı üzerinden gıda girişine izin vereceğini açıkladı.
Gazze'yi terk etmek
İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıya karşılık olarak İran'ın hafta sonu gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırı, ABD ve diğer müttefiklerini farklılıklarını bir kenara bırakıp İsrail'in yanında durmaya zorladı.
Başta Gazze Şeridi'nde yaşayanlar olmak üzere Filistinlilerin hareket özgürlüğünü savunmak amacıyla kurulmuş İsrailli bir sivil toplum kuruluşu olan Gisha'nın İcra Direktörü Tanya Hari, “Tüm gözler İsrail ve İran arasındaki tehlikeli gerilime çevrilmişken, diğer ülkelerin Gazze'yi yalnız bırakmasından endişe duyuyoruz” dedi.
Hari sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz ay yardım erişimini genişletmek için atılan adımlar ne yazık ki yetersiz ve krizi anlamlı bir şekilde ele almıyor. Ancak İsrail üzerindeki uluslararası baskının azalması daha fazla Gazzeli’nin hayatını riske atıyor. Dünya bu felaketi görmezden gelemez.”
ABD'nin İran saldırısından sonra dikkati o kadar dağılmış görünüyor ki, üst düzey yetkililer geçen hafta öncelik verdiklerini iddia ettikleri yardım sevkiyatlarını takip etmekte zorlanıyorlar.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada ABD'nin bölgedeki sivillere daha fazla yardım sağlama konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.
Kirby, MSNBC'ye verdiği röportajda “Yardımlar sadece son birkaç gün içinde önemli ölçüde arttı. Bu önemli ama devam etmesi gerekiyor” dedi.
Kirby ayrıca geçtiğimiz hafta içinde Gazze'ye toplam iki bin kadar yardım tırının ulaştığını doğruladı ki bu rakam BM'nin o dönem için verdiği rakamların çok üzerinde. Doğru olsa bile bu rakam BM'nin Gazze'de baş gösteren kıtlığı hafifletmek için gerekli olduğunu söylediği günlük 500 yardım tırının çok altında.
Refah saldırısı
Dünya İran saldırısına odaklanmışken İsrail'in Refah'a saldırı düzenleme sözünü yerine getirebileceğine dair endişeler de artıyor.
Dün CNN'e konuşan iki İsrailli kaynak, İsrail'in bu hafta Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a kara saldırısı düzenlemek üzere ilk adımlarını attığını, ancak İran'ın son saldırısına nasıl bir yanıt vereceğini düşünürken bu planları ertelediğini söyledi.
İsrailli bir yetkili ise İsrail'in halen Refah'a kara saldırısı düzenlemekte kararlı olduğunu doğruladı. Ancak sivil tahliyelerin ne zaman yapılacağı ve saldırının ne zaman gerçekleşeceği hâlâ belirsizliğini koruyor.
Son aylarda Refah'a sığınan Gazzeli Hikmet el-Mısri, İsrail'in güney kentine saldırma ihtimalini bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.
El-Mısri, “Refah tüm Gazzelilerin nefes aldığı akciğerdir. Yardım için tek geçiş noktasıdır. İsrail Refah'a saldırırsa tüm bu mülteciler nereye gidecek?” ifadelerini kullandı.
Bir milyondan fazla insan kuzeydeki çatışmalardan kaçarak Refah'ta çadırlarda ve geçici barınaklarda yaşıyor. ABD, İsrail'in sivilleri korumak için net bir planı olmadığı sürece operasyona devam edemeyeceğini söyledi.
Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4968636-%C3%A7in-viral-bir-hikaye-uyduran-fenomenin-hesaplar%C4%B1n%C4%B1-kapat%C4%B1p-soru%C5%9Fturma-ba%C5%9Flatt%C4%B1
Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattı
Fotoğraf: Reuters
Çinli yetkililer, Paris'te bir çocuğun kayıp ev ödeviyle ilgili viral hikaye uydurduğu gerekçesiyle popüler bir fenomenin sosyal medya hesaplarını kapattı.
Polis soruşturması sonucunda hikayeyi uydurduğu tespit edilen 29 yaşındaki Thurman Maoyibei'nin Sina Weibo, WeChat ve Douyin hesapları kapatıldı.
Polis teşkilatı tarafından soyadının Şu olduğu belirtilen fenomenin Çin'deki çeşitli platformlarda toplam 30 milyon takipçisi vardı.
Şu, 16 Şubat'ta Paris'teki bir kafede çalışan garsonun kendisine Quin Lang adlı öğrenciye ait iki adet tatil çalışma kitabı verdiğini iddia eden bir video yayımladı. Daha sonra kitapları Çin'deki 1. sınıf öğrencisine iade etme görevi için harekete geçti.
Video kısa sürede Çin'de viral oldu ve "8. şubeden 1. sınıf Qin Lang" gibi etiketlerin bir mikroblog sitesi olan Weibo'da ve TikTok'un Çin'deki adı olan Douyin'de milyonlarca görüntülenme almasıyla çocuğun aranmasına yol açtı.
İlk videoyu paylaşmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra Şu, çocuğun ailesiyle temasa geçerek kitapları teslim ettiğini iddia eden başka bir kısa video yayımladı.
Videoların gerçekliğinin sorgulanmasının ardından bir soruşturma başlatıldı.
Güneydeki Hangzhou kentinden olan fenomen daha sonra özür dileyerek uydurma bir hikaye paylaştığını kabul etti.
Şu, hikayeyi "hukuk bilincinin az olması" nedeniyle uydurduğunu söyledi ve eylemlerinin "internet düzenini bozarak devasa bir olumsuz etkiye yol açtığını" kabul etti.
"Sosyal sorumluluklarımı net bir şekilde bilmeli ve sadece dikkat çekmek için içerikler oluşturmamalıyım" dedi.
Meslektaşlarımı benim yaşadığım durumdan ders çıkarmaya ve asla asılsız içerik üretmemeye ya da yaymamaya çağırıyorum. Gelin hep birlikte temiz ve sağlıklı çevrimiçi ortamı sürdürmek için çalışalım.
Hangzhou polisi, Şu'nun viral videosuyla ilgili şikayetler üzerine bir soruşturma başlattıklarını belirtti. Polis teşkilatı, Şu ve bir suç ortağının viral videoyu oluşturmak amacıyla kitapları satın aldıklarını tespit etti. Her ikisine de idari yaptırım uygulandı.
Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı, Şu'nun soruşturmasını internetteki söylentilere karşı uygulanan sıkı tedbirlere örnek olarak gösterdi. Bakanlık, aralıktan bu yana 1500'den fazla kişinin internette söylenti yaymaktan tutuklandığını ve yaklaşık 10 bin 700 kişiye idari ceza uygulandığını açıkladı. Independent Türkçe
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة