İsrailli bazı şirketler vatandaşları gözetlemeye yönelik casus yazılım Pegasus üzerinde çalışıyor

İnternet casusluğunda kullanılan Pegasus adlı yazılımı üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
İnternet casusluğunda kullanılan Pegasus adlı yazılımı üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
TT

İsrailli bazı şirketler vatandaşları gözetlemeye yönelik casus yazılım Pegasus üzerinde çalışıyor

İnternet casusluğunda kullanılan Pegasus adlı yazılımı üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
İnternet casusluğunda kullanılan Pegasus adlı yazılımı üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu

İsrail polisinin vatandaşların gözetlenmesi olayına karışması ve olayın hem içeride hem de dışarıda krizlere neden olmasının ardından Pazar günü Tel Aviv'de İsrailli siber yazılım şirketi NSO Group tarafından geliştirilen Pegasus programının tek casus yazılım olmadığı ortaya çıktı. İsrail'de ve diğer birçok ülkede vatandaşları gözetlemek için faaliyet gösteren ve kullanılan birkaç şirket bulunuyor.
Kaynaklar, ABD merkezli dev teknoloji şirketi Apple'ın ürettiği iPhone telefonlarındaki yazılımda bulunan bir boşluktan yararlanan İsrail merkezli ikinci bir yazılım şirketinin olduğunu aktardılar. Kaynaklar, söz konusu şirketin, Tel Aviv'in doğusunda bulunan Ramat Gan'da faaliyet gösteren ve NSO'dan daha küçük ve daha az bilinen bir şirket olan Qua Dream olduğunu söylediler. Kaynaklara göre Qua Dream, özellikle müşterileri olan hükümetler için akıllı telefonları hackleme araçları geliştiriyor. Qua Dream, iPhone telefonları uzaktan hackleyebilme ve Phone kullanıcılarını kötü niyetli yazılımlara yönlendiren bağlantılara tıklamadan onları tehlikeye atabilme konusunda NSO'ya rakip olmayı başardı. Geçtiğimiz yıldan bu yana NSO Group ve Qua Dream'in hacklerini analiz eden uzmanlar, iki şirketin de iPhone telefonları hacklemek için ‘forced entry (zorla giriş)’ olarak bilinen bir birine çok benzeyen yazılım taktikleri kullandıklarını düşünüyorlar. Uzmanlar her iki şirketin de Apple’ın anlık mesajlaşma platformundaki aynı güvenlik açıklarından yararlandığına ve hedeflenen cihazlara kötü amaçlı yazılım yerleştirmek için benzer bir yöntem kullandıklarına dikkati çektiler.
Apple, geçtiğimiz Kasım ayında NSO Group'u telefonlarıyla ilgili kullanım şartlarını ve hizmet anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak dava açtı, ancak dava henüz başlangıç ​​aşamasında. Casus yazılım şirketleri, hükümetlerin ulusal güvenliğe yönelik tehditleri engellemesine yardımcı olmak için yüksek potansiyelli teknolojiler sattıklarını söylüyorlar. Fakat insan hakları örgütleri ve gazeteciler, birçok kez bu yazılımların halka saldırmak, siyasi muhalefeti baltalamak ve seçimlere müdahale etmek için kullanıldığını kanıtladılar.
Geçtiğimiz hafta sonu İsrail’de polisin bu araçları vatandaşları ve göstericileri gözetlemek için kullandığının ortaya çıkması ülkede büyük bir skandalın patlak vermesine yol açtı. Ayrıca, eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yolsuzlukla suçlandığı davada savcılık tanıklarından birine karşı yolsuzluk suçlamasına dahil edilmesi amacıyla kullandığı da ortaya çıktı. Netanyahu, Kudüs Bölge Mahkemesi'ne giderek, davasına bakan Cumhuriyet Savcısını, avukatının Netanyahu hakkındaki yolsuzluk dosyalarına ilişkin soruşturmalar sırasında polisin casus yazılım kullanıp kullanmadığına ilişkin sorusuna Salı gününe (yarın) kadar yanıt vermek zorunda bırakan bir karar çıkarttı. Netanyahu’nun avukatları da bu iddialar nedeniyle davasının durdurulmasını ve aleyhindeki suçlamaların düşürülmesini talep ettiler. Mahkemeden, polisin Pegasus ve diğer casus yazılımlar aracılığıyla topladığı tüm materyalleri açıklaması için savcılığa talimat vermesini istediler.
Polis geçtiğimiz günlerde, Netanyahu'nun dosyalarındaki tanıklardan biri olan eski İletişim Bakanlığı Genel Direktörü Shlomo Filber'in telefonuna sızmak ve bilgi çekmek için bir casus yazılım programı kullandıklarını savcılığa bildirdi. Savcılık yetkilisi Yehudit Tirosh, dün, savcılığın, polisin Netanyahu'nun davasına karışanlardan birinin telefonundan bilgi almak için bir casus yazılım programı kullanmasına ilişkin ‘derinlemesine bir soruşturma’ yürüttüğünü açıkladı.



Danimarka sularını insansız tekneler koruyacak

Güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışabilen yelkenli drone’lar ortalama 100 gün kesintisiz faaliyet gösteriyor (AP)
Güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışabilen yelkenli drone’lar ortalama 100 gün kesintisiz faaliyet gösteriyor (AP)
TT

Danimarka sularını insansız tekneler koruyacak

Güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışabilen yelkenli drone’lar ortalama 100 gün kesintisiz faaliyet gösteriyor (AP)
Güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışabilen yelkenli drone’lar ortalama 100 gün kesintisiz faaliyet gösteriyor (AP)

Danimarka, denizaltı kablolarını Rusya'ya karşı korumak için ABD yapımı yelkenli drone'lar kullanmaya başladı.

Danimarka, Rusya'nın hibrit saldırı tehdidine karşı denizaltı altyapısını korumak ve denetimi güçlendirmek için Baltık Denizi'ne özel drone’lar yerleştirdi. 

Kaliforniya merkezli Saildrone merkezinin ürettiği yelkenli drone’lar, 10 metre uzunluğa sahip. Yapay zeka destekli yazılımlar, sensörler, kameralar ve radarlarla donatılmış bu insansız tekneler, denizcilik faaliyetleriyle ilgili veri topluyor. 

Önceden ABD donanmasıyla da ortak çalışmış olan şirket, Danimarka’yla yapılan sözleşmeyle ilk kez Avrupa sularında faaliyet gösteriyor. 

Şirketin CEO’su Richard Jenkins, “Saildrone'un amacı, daha önce gözümüzün ve kulağımızın ulaşamadığı yerlere erişim sağlamak” diyor.

Baltık ülkeleri, Rusya'nın “gölge filosuyla” denizaltı kablolarına yönelik sabotajlar düzenlediğini öne sürüyor. Sözkonusu gemiler, Çin ve Hindistan'a ham petrol taşıyarak yaptırımları atlatmak için kullanılan eski tankerlerden oluşuyor. Yelkenli drone’ların özellikle bu gemilerin hareketlerini takip edeceği belirtiliyor. 

Guardian’ın aktardığına göre Danimarka ordusu, deniz gözetleme ve istihbarat toplama kapasitesini geliştirmek için Baltık Denizi'nde 4 adet insansız tekneyi test etmeye başladı. 

Diğer yandan Danimarka’yla ABD’li şirket arasındaki drone anlaşması ülkede tepki çekti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Grönland’ı topraklarına katma tehditleri nedeniyle Washington ve Kopenhag arasında gerginlik yaşanmıştı.

Danimarkalı yazılım mühendisi David Heinemeier Hansson, ABD’nin veri kaçırabileceğini savunarak şunları söylüyor: 

Amerikan şirketlerinin sorunu, Amerikan yasalarına, Amerikan kararnamelerine ve Amerikan Başkanı’na uymak zorunda olmalarıdır. Başkan istediği zaman veri talep edebilir ve istediği zaman bir hesabı kapatabilir.

Danimarka Siber Güvenlik Konseyi Başkanı Jacob Herbst de “Karşı karşıya olduğumuz uluslararası durum göz önüne alındığında, bu alanda Amerikan tedarikçileri seçerken çok dikkatli düşünmek gerekiyor” ifadelerini kullanıyor. 

Firmanın CEO’su Jenkins ise veri toplanmayacağını ve dataların güvenli şifreleme sistemleriyle korunacağını savunuyor.

Independent Türkçe, Guardian, AP