ABD’nin Küba’ya yönelik yaptırımları 60 yılı geride bıraktı

ABD eski Başkanı John F. Kennedy (AFP-Arşiv)
ABD eski Başkanı John F. Kennedy (AFP-Arşiv)
TT

ABD’nin Küba’ya yönelik yaptırımları 60 yılı geride bıraktı

ABD eski Başkanı John F. Kennedy (AFP-Arşiv)
ABD eski Başkanı John F. Kennedy (AFP-Arşiv)

Bugün ABD’nin Küba’ya uyguladığı, komünist ulusun servetini derinden etkileyen ve kaldırıldığına dair hiçbir belirti göstermeyen ekonomik ambargonun 60. yıldönümü.
Dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy tarafından 3 Şubat 1962’de kararlaştırılan ikili ticaret ambargosu dört gün sonra yürürlüğe girdi.
Kennedy’nin kararnamesine göre ambargonun amacı, Küba’nın komünist güçlerle ittifakının yarattığı tehdidi azaltmaktı.
60 yıl sonra Havana’ya hala yaptırımlar uygulanıyor ve Küba makamları bu yaptırımları ülke ekonomisine yaklaşık 150 milyar dolarlık zarar verme konusunda sorumlu tutuyor.
Küba, ciddi bir gıda ve ilaç kıtlığı ışığında enflasyon oranının yüzde 70’e ulaşmasıyla son 30 yılın en kötü ekonomik krizini yaşıyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını da, adanın ana gelir kaynağı olan turizme ciddi bir darbe vurdu.
Devlet rezervlerinin azalması nedeniyle gıda ithalatı azaldı ve ülkede vatandaşların temel mallar için uzun kuyruklara girmesi sıklıkla görülüyor.
Yetkililer aylarca ‘Ambargo da bir virüstür’ sloganını dile getirirken, muhalifler krizde tek partili ülke ekonomisindeki verimsizlikler ve yapısal sorunların da etkili olduğunu iddia ediyor.
Sürgündeki Kübalıların yönettiği Cubadecide isimli lobi grubundan aktivist Rosa Maria Paya, “Gerçek ambargo Küba devleti tarafından uygulandı. Ambargo ancak herkes için temsili demokrasiye geçiş yoluyla kaldırılabilir” dedi.
Küba, üretim kapasitesinden yoksun ve gıda ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’i ithalata dayanıyor.
Kübalılar üzerindeki baskıları hafifletmek için bir yıl önce başlatılan para reformu, çalışanlarının çoğunun kamu sektöründe çalıştığı bir ülkede büyük bir ücret artışına yol açtı, ancak buna büyük enflasyon eşlik etti.
2000 yılından bu yana, gıda maddeleri ABD ambargosunun dışında tutuldu ve Küba 2015 ile 2000 yılları arasında komşusundan 1,5 milyar dolar değerinde gıda ithal etti. Ancak, sınırlı rezervleri olan bir ülke için zor bir şekilde peşin ve nakit alım yapmak zorunda kaldı.
Bir zamanlar ABD Ticaret Bakanı olarak görev yapan Küba asıllı ABD’li Carlos Gutierrez, ambargonun ters etki yarattığını öne sürerek, “Havana’dan hiçbir şey elde edilmedi” diye konuştu.
Küba, yaptırımlar karşısında teslim olmak yerine Çin ve Rusya gibi ABD’nin rakiplerinin desteğini aradı.
Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel iki hafta önce Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde stratejik ortaklık konusunu ele aldı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Riabkov ise, geçtiğimiz günlerde Washington ile Ukrayna konusunda gerginliğin tırmanması halinde, Rusya’nın ABD’nin Florida eyaletindeki Miami’den sadece birkaç yüz kilometre uzaklıkta yer alan Küba’ya asker gönderme ihtimalini dışlamayacağını söyledi.
Bazıları için böyle bir duruş, dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren ve Küba’ya yönelik ambargonun ana nedeni olan ABD ile eski Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş ve Küba füze krizini hatırlatıyor.
Bu krizde Moskova, Küba topraklarından Sovyet füzelerini kaldırmayı kabul ettiğinde çatışma önlenmişti.
Siyaset bilimci Rafael Hernandez, ABD ablukasının savaş bağlamında ‘stratejik ve askeri bir araç’ olarak başladığını söyledi.
Hernandez, “Soğuk Savaş’ın sona ermesine rağmen, ‘ABD’nin siyasi çıkarları’ hala Küba hakkındaki tutumunu belirleyen şey” dedi.
Eski ABD Başkanı Barack Obama dönemindeki kısa bir yumuşama döneminde biraz rahatlayan yaptırımlar, eski Başkan Donald Trump tarafından 243 yeni önlem ile güçlendirildi.
Seçim kampanyasındaki vaatlerine rağmen, Başkan Joe Biden ambargoyu hafifletmek için herhangi bir adım atmadı. Bunun yerine Temmuz ayında Küba’da düzenlenen gösterilerde insan hakları ihlalleri olduğu gerekçesiyle bazı Kübalı yetkilileri yaptırım listesine aldığını açıkladı.
Küba-Amerikan Diyalog Derneği’nden James Buckwalter-Arias, “ABD yönetimi için seçim kaygıları insani görevden daha ağır basar” dedi.



Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz'u neden görevden aldı?

ABD Başkanı Donald Trump Air Force One'da gazetecilere konuşurken, arkada Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz görülüyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump Air Force One'da gazetecilere konuşurken, arkada Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz görülüyor. (Reuters)
TT

Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz'u neden görevden aldı?

ABD Başkanı Donald Trump Air Force One'da gazetecilere konuşurken, arkada Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz görülüyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump Air Force One'da gazetecilere konuşurken, arkada Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz görülüyor. (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın ani bir kararla Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz'u görevden alarak ABD’nin bir sonraki Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi olarak aday göstereceğini açıklaması, kararın nedenlerine ilişkin soru işaretleri yarattı.

Axios'a konuşan Trump yönetimindeki kaynaklar, “Ay boyunca Waltz'un görevinden ayrılacağı anlaşılıyordu ve kendisi de öyle davranmaya başladı” dedi. Husilere yönelik askeri saldırılarla ilgili özel bir gruba yanlışlıkla bir gazeteciyi eklemesinin ardından Signalgate skandalı ona büyük zarar verdi ama tek sorunu bu değildi. Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve Trump'ın yakın çevresinden Laura Loomer gibi birçok kişiyle anlaşmazlık içindeydi.

ergthyju
Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, 4 Şubat'ta Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump ve Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ile birlikte bir basın toplantısına katıldı. (AFP)

Waltz'un görevden alınacağına dair çıkan haberlerin ardından Trump, Waltz'un Washington dışında yeni bir pozisyona, ABD’nin BM Daimî Temsilciliği’ne aday gösterildiğini açıkladı.

Waltz'un perde arkasındaki performansı, diğer hükümet ve Beyaz Saray yetkilileriyle umulduğu kadar iyi gitmedi.

Axios'a konuşan üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, mart ayında Grönland’a yaptığı gezide Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in kendisine ‘daha fazla iş birliği içinde çalışması’ tavsiyesinde bulunduğunu söyledi.

Diğer yandan komplo teorisyeni ve Trump yanlısı sosyal medya fenomeni Loomer, Trump'ın ikinci döneminde işe alınmaması gereken ‘sadakatsiz’ ve ‘neo-muhafazakârlar’ olduğunu iddia ettiği kişilere karşı acımasız bir kampanya yürüttü.

Loomer bir ay önce Trump'la yaptığı görüşmede, Waltz'un işe aldığı bazı personeli işten çıkarmasını istemiş ve Waltz'un yıllar önce Trump'ı eleştirdiği eski bir videoyu paylaşmıştı.

Axios'a konuşan kaynaklar, Waltz'un Loomer tarafından hedef gösterilen kişilerin tamamını kovmadığını, ancak ihmal edilmiş bir kişi gibi davrandığını ve öyle de olduğunu söyledi.

Son günlerde Wiles, Waltz'ın halefi için isimler toplamaya başladı, ancak süreci ve görüşmeleri gizli tuttu. Şimdilik Dışişleri Bakanı Marco Rubio geçici olarak bu görevi üstlenirken mevcut pozisyonunu da koruyacak.

dsfvgbhty
Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, ABD Başkanı Donald Trump'ın Oval Ofis'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi sırasında (AFP)

Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak Axios'a yaptığı açıklamada, Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un bazı haberlerde kalıcı bir seçenek olarak öne sürüldüğünü, ancak kendisinin bu pozisyonla ilgilenmediğini söyledi.

Waltz ve halihazırda ayrılmış olan Ulusal Güvenlik Konseyi çalışanlarının çoğu yönetim içindeki en şahin kişilerdi ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ kampı içinde neo-muhafazakârlar olarak görülüyorlardı.

İran konusunda Vance ve Witkoff diplomasiden yanayken, Waltz askeri saldırı fikrine daha açıktı. Şimdilik ‘itidal’ kanadı güç kazanıyor gibi görünüyor.