"Organize kötülük" ikinci kez Türk futbolunun gündeminde... Gökçe: 'Organize kötülük' olmaz ama önlenemeyen hatalar, yanlışlar olur

Beşiktaş'ta futbolcular maçın hakem yönetimine tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
Beşiktaş'ta futbolcular maçın hakem yönetimine tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
TT

"Organize kötülük" ikinci kez Türk futbolunun gündeminde... Gökçe: 'Organize kötülük' olmaz ama önlenemeyen hatalar, yanlışlar olur

Beşiktaş'ta futbolcular maçın hakem yönetimine tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
Beşiktaş'ta futbolcular maçın hakem yönetimine tepki gösterdi / Fotoğraf: AA

Süper Lig'in 24. haftasında Beşiktaş ile Antalyaspor'un karşı karşıya geldiği müsabakaya hakem kararları ve maç sonu yapılan açıklamalar damga vurdu.
Dolmabahçe'deki Vodafone Park'ta Antalyaspor'u konuk eden Beşiktaş, maçtan golsüz beraberlikle ayrıldı.
Pjanic'in oyundan atılması, Ersin Destanoğlu'nun maçın 30. dakikada uyarılması ile verilmeyen penaltı, müsabakanın en çok konuşulan konusu oldu.
Maç sonu Beşiktaşlı futbolcuların ve yöneticilerin hedefinde mücadelenin hakemi Abdülkadir Bitigen vardı.
Beşiktaş kalecisi Ersin Destanoğlu, 30. dakikada kendisini uyaran hakeme tepki göstererek şu örneği verdi:
"Bu ligde oyuncu olsun kaleci olsun zaman geçirmeyen futbolcu yok. Ama ben yapınca hemen uyarılıyorum, başka kaleciler yapınca 90'da sarı görüyor. Ben niye 30. dakikada uyarılıyorum da diğerleri 90. dakikada uyarılıyor? Şu an sadece Abdülkadir Hoca açısından söylemek istemiyorum. Daha dikkatli olmalarını istiyorum."

Adnan Dalgakıran / Fotoğraf: AA​​​​​​
Siyah-beyazlı kulübün ikinci başkanı Adnan Dalgakıran da tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
"Türk futbol hakemlerinin organize kötülüğüne rağmen taraftarlar takımlarına olan inancını kaybetmedi.  Organize bir kötülükle karşı karşıyayız. Paralar harcayacaksınız, taraftarlar stadı dolduracak. Elinizdeki düdükle her şeyi mahvedeceksiniz. Bu iş o kadar kolay değil. Buna izin vermeyeceğiz. Türk futbolu adına biz buna izin vermemeliyiz. VAR verdi. Ancak kötülük daha büyük boyutlara ulaştı. Bunlar tesadüf olamaz. Yarından tezi yok bu işe el atılmalı. Bunları konuşalım arkadaşlar. Burada bir problem var. Konuşanlara ceza vererek halledilecekse ceza versinler. Derhal yarın sabah bütün organizasyon gözden geçirilmeli ve radikal değişik yapılmalı. Bu kadar hata üstüne hata yapan hakemler tekrar maçımıza veriliyor."
Dalgakıran'ın "organize kötülük" sözünün Türk futbol kamuoyunda ikinci kez dile getirilmesi ise dikkat çeken diğer bir konu oldu.
Geçen yıl dönemin Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim de benzer ifadeleri kullanmış ve spor kamuoyunun gündemi bu sözlerle meşgul olmuştu. 
Son yıllarda sık sık maçlarda hakem hatalarının olması ve yetkili ağızların "organize kötülük" sözünü dile getirmesi, Türk futbolunda tartışmaları da beraberinde getirdi.

"'Organize kötülük' olmaz ama önlenemeyen hatalar, yanlışlar olur"
Spor yazarı Attila Gökçe, "organize kötülük" iddialarını, Beşiktaş-Antalyaspor maçının hakem yönetimini ve Türkiye'deki hakem sorununu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Adnan Dalgakıran'ın hakemler için sarf ettiği "organize kötülük" sözlerini değerlendiren Gökçe, şöyle konuştu:
"Şimdi organize kötülük niçin yapılsın? Yani bir insan, onuruyla haysiyetiyle doğrudan bağlantılı önemli bir işten milyonlarca kişinin önüne çıkarken organize kötülük için bir şeyler kazanması lazım ondan vazgeçmek üzere. Bu kolay bir şey mi yani? Herkes kendi onuruyla hesaplasın. Kolay bir şey mi? Değil. Hatta imkansız bana göre. Yani 'organize kötülük' olmaz ama önlenemeyen hatalar, yanlışlar olur."

Attila Gökçe / Fotoğraf: Twitter
"'Organize kötülük' çok ağır bir suçlama"
Beşiktaş'ın Antalyaspor karşısında Güven Yalçın'ın hava topu mücadelesinde rakip oyuncunun kolunun açık olduğunu dile getiren Gökçe, "Onun kolu açık. Enstantane önümüzden geçiyor ama incelendiğinde bunun bir penaltı olduğu anlaşılıyor. VAR hakeminin uyarması gerekiyor. Abdülkadir Bitigen o karışık ortamda bir saniyede olup geçen hadiseyi kaçırmış olabilir. Bu tür hatalar salakça, aptalca ve işini ciddiye alamamaktan olabilir ama 'organize kötülük' çok ağır bir suçlama bence" yorumunu yaptı.

"'Organize kötülük'ten birilerinin yüksek çıkar elde etmesi ve çok farklı alanlarda yetkili olması gerekir"
Gökçe'ye "organize kötülük" söyleminin geçen sene yapılan hatalar, Sergen Yalçın'a verilen cezalar ve sonrasındaki hakem hatalarının birikiminden olup olamayacağını sordum:
"Sergen Hoca o cezaların çoğunu hak etmişti. Her maçta kenardan elini, kolunu kaldırarak itiraz, dördüncü hakeme itiraz, oradan hakeme saydırmaca... Futbolu en iyi bilen futbolcu unvanı verilmiş bir sporcu oyun devam ederken ceza alanına gelip topa nasıl basar? Yani bu hataları görülmüyor 'Sergen'e kasten yapılıyor' deniliyor. Fatih Terim de Sergen Yalçın da hak ettiler o cezaları. Bu bir gerekçe olamaz. 'Organize kötülük'ten başka birilerinin yüksek çıkar elde etmesi ve o çıkar elde edenlerin çok farklı alanlarda yetkili, paydaş olması gerekiyor. Böyle bir şeyi düzenleyebilir misiniz? Böyle bir şey düzenlenebilir mi ya? 'Organize kötülük' kötü bir laf."

"Hakem eleştirisiyle ilgili en doğru yorumu yapan kaleci Ersin"
Abdülkadir Bitigen'in Vodafone Park'ta ilk defa maç yönettiğini ve müsabakada da başarısız olduğunu dile getiren Gökçe, şunları kaydetti:
"Abdülkadir Bitigen çok mu başarılıydı? Hayır. Pjanic'i oyundan ihraç ederken bence Pjanic kendi arandı. Burada hakem eleştirisiyle ilgili en doğru yorumu yapan kaleci Ersin. 'Bana 30. dakikada 'geciktirme, topu oyuna çabuk' sok diye uyarıyorlar. Ben geri kalan 60 dakikada tedirgin oluyorum ama öbür kalecileri 90. dakikada uyarıyorlar' diyor. Üstelik üslubu da rica kelimesi orada. Yani kendini aynı seviyede görüyor hakemle. Oysa hakem oyun başladığı zaman en çok saygı duyulması gereken isim. Bir üst görevlidir."

"Palabıyık büyük hata yaptı, ekim ayından beri ilk defa geçtiğimiz hafta yönetti maçı. Bu bir engizisyon cezası"
"Hakemlere karşı organize işler yapıldı" diyen Gökçe, şu ifadeleri kullandı:
"Mesela Halis Özkahya hakemliği bıraktı. Kendisine sahip çıkmadılar. Ali Palabıyık ve Abdülkadir Bitigen. Abdülkadir Bitigen VAR hakemiydi, Ali Palabıyık da maç hakemiydi. Rize'deki 3-2'lik Galatasaray galibiyetiyle biten maçta Diagne'nin faul slalomuyla iterek, kakarak, adamları düşünerek uzun bir mesafeyi koşup, 2-3 kişiyi devirdikten sonra verdiği pasla gol atıldı. Ali Palabıyık çok büyük bir hata yaptı. Ama birçok hakem büyük hata yapıyor. 16 hafta sürmüş. Ekim ayından beri ilk defa geçtiğimiz hafta yönetti maçı. E şimdi bu bir engizisyon cezası. Aforoz yani. Bu aforoz kamuoyunda biraz tepki görmeye başladı. Ali Palabıyık'ı en çok eleştiren yazarlardan biri de benim. Ben Ali Palabıyık adını yazarsan aynı harfleri kullanarak anagram yapmak üzere eşittir. 'Bak Ali ayıplı' diye bir sözcük ifade bulursun. Ben bunu iki kere kullandım ama ben bu engizisyona çanak tutmadım."

"Kötü hakem yoktur, kötü verilmiş kararlar vardır"
"Bence kötü hakem yoktur, kötü verilmiş kararlar vardır" diyen Gökçe, "Ali Palabıyık kötü kararlar verdi ama Palabıyık kötü bir hakemdir diyemem. FIFA hakemi ya adam. Kötü hakemdir lafı doğru değil" dedi.

"Bu sezon hakemliğin ve antrenörlüğün itibarsızlaştığı bir sene, bunu hep beraber kurtarmamız lazım"
Hakemlik müessesesinin düzeltilmesiyle ilgili yapılan çalışmalarla ilgili de konuşan Gökçe, görüşlerini şöyle aktardı:
"'Sistem, hakemliği düzeltelim' sözlerine bakacak olursak iş başındaki MHK Başkanı son derece masum bir bilim insanı. Hem de asker kökenli. Spor Bilimleri Fakültesinde spor yönetimiyle ilgili dersler veriyor, araştırmalar yapıyor. Bulunduğu noktada yetkinlik sahibi. Hakemliğe katkıda bulunabilir. Sık sık seminerlerde bazı şeyler yapıyor. Yabancı uzmanları var. Çalışıyorlar ama hataları, defoları, kasadaki ezik portakalları ayıklamakta çabuk sonuç alamıyorlar. Ali Palabıyık ve Halis Özkahya olayları da Türk hakemliğinin bir diyet ödediğini göstermesi bakımından unutulmamalı. Bir kenara not etmek lazım. Çünkü kulüpler hırpaladıkları yapıdan bir tuğla düşürdüler. Bence o bir başarı gibi görünse de başarı değil. Buyurun işte yine hatalı kararlar geliyor peş peşe. Güven duygusu hakemlerin azaldı. Dahasını söyleyeyim bu sezon hakemliğin ve antrenörlüğün itibarsızlaştığı bir sene. Bunu hep beraber kurtarmamız lazım yoksa başka itibarsızlıklar devreye girecek. İtibarsızlık, kimsenin kimseye saygı göstermediği bir kaotik ortam yaratır. Oysa spor kurallarla yönetilen yüksek değerlere dayalı ahlaki bir oyundur. Futbol da dahil. Ama sen hakemlerin, antrenörlerin itibar kaybettiği bir ortamda yarın, öbür gün yönetici de itibar kaybeder. Sporu yönetenler, federasyonlar da itibar kaybederler. Bu başladı mı önünü alamazsın ve kimseye yararı olmaz, çılgınlık süreci başlar."
Independent Türkçe



Formula 1 Türkiye'ye geri mi dönüyor?

Hamilton, son şampiyonluğunu Türkiye Grand Prix'sinde kazanmıştı (AP)
Hamilton, son şampiyonluğunu Türkiye Grand Prix'sinde kazanmıştı (AP)
TT

Formula 1 Türkiye'ye geri mi dönüyor?

Hamilton, son şampiyonluğunu Türkiye Grand Prix'sinde kazanmıştı (AP)
Hamilton, son şampiyonluğunu Türkiye Grand Prix'sinde kazanmıştı (AP)

Adrenalin'den herkese merhaba, bu hafta Formula 1'in ülkemize dönüş ihtimalini inceliyoruz. 

Dünyanın en prestijli motor sporları etkinliklerinden Formula 1, ülkemizde ilk kez 2005'te düzenlendi. 21 Ağustos 2005'te sezonun 14. ayağı olarak İstanbul Park'ta gerçekleştirilen yarışı McLaren Mercedes'in Fin pilotu Kimi Raikonen kazandı. 

58 tur üzerinden gerçekleştirilen F1 Türkiye Grand Prix'sini 2006'da kazanan, Formula 1'deki ilk galibiyetini elde eden Ferrari pilotu Felipe Massa'ydı. Brezilyalı pilot, 2007 ve 2008'deki yarışlarda da zafere ulaşıp üst üste üç galibiyet etti. 

2009'da sezonun 7. ayağı olarak düzenlenen Türkiye GP'de damalı bayrağı ilk gören isim, seneye muazzam bir başlangıç yaparak herkesi şaşırtan Brawn'ın Britanyalı pilotu Jenson Button'dı. 
 

gbhyju
2009 Türkiye GP'sinde podyumu Red Bull pilotları Mark Webber ve Sebastian Vettel tamamlamıştı (Reuters)

2010'daki yarışı McLaren ve Mercedes'le toplamda 7 şampiyonluk kazanarak adını efsaneler arasına yazdıran Lewis Hamilton kazandı. 8 Mayıs 2011'de düzenlenen 7. Türkiye GP'sinde zafere ulaşan, 2010-2013'te üst üste 4 kez şampiyonluğa ulaşan Red Bull pilotu Sebastian Vettel'di. 

Temmuz 2011'de Formula 1 Takımlar Birliği Genel Sekreteri Simone Perillo, Türkiye'nin 2012 yarış takviminden çıkarıldığını duyurdu. Dönemin Otomobil Sporları Federasyonu Başkanı Mümtaz Tahincioğlu, ''Bize resmi bir açıklama yapılmadı" demiş ve şunları söylemişti: 

'Türkiye takvimden çıkarılırsa tekrar Formula 1'e dönmesi çok zor. Bunu 1,5 senedir söylüyorum. Çünkü şu anda Formula 1 dünyasında takvime katılan ülkelerin sayısı bizim o gün girdiğimizden çok fazla. Rekabet arttı, rakamlar yükseldi.  Senelik ödemeler 40 milyon dolarlara vardı. Bizden istenen rakam 25 milyon dolar civarında. Biz 25 milyon doları veremedik. Son yapılan anlaşma Rusya'yla 40 milyon dolar. Biz 13,5 milyon dolar ödüyorduk.  Olayın ödenen paradan çok Türkiye için getirisini hesaplamak gerekir. Türkiye'nin tanıtımı için harcanan paranın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunlar çok komik rakamlar. Sadece tanıtım değil, insanlar getirerek turizme de katkıda bulunuluyor.'

Formula 1, ülkemize Kovid-19 pandemisinin yaşandığı 2020'de geri döndü. Yarışı 6. sıradan başlayan Mercedes pilotu Lewis Hamilton kazandı ve son şampiyonluğunu Türkiye GP'sinde ilan etmiş oldu. 

Türkiye'de son yarış 2021'de gerçekleştirildi. Sezonun 16. ayağı olarak düzenlenen yarışı kazanan yine Mercedes'ten Valtteri Bottas'tı. 
 

gthyjukı
2021 Türkiye GP'sini sezon sonunda şampiyon olacak Max Verstappen ikinci sırada tamamladı (Reuters)

Formula 1, 2026 takvimini geçen ay onaylasa da yetkililer, herhangi bir yarışın iptal edilmesi durumunda gelecek yıl bir F1 yarışına ev sahipliği yapmaya hazır.

İstanbul Park, yakın zamanda Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu TOSFED'e devredildi ve federasyon başkanı Eren Üçlertoprağı, F1'in Türkiye'de kısa vadeli bir anlaşma yerine kalıcı olarak geri dönmesini istediğinden emin.

Üçlertoprağı, Motorsport.com'a şöyle konuştu: 

F1 ve FIA yönetimiyle yoğun görüşmeler yürüttük. Bilindiği üzere 2026 takvimi zaten açıklandı. Ancak çeşitli nedenlerle bir yarışın yapılamaması durumunda Türkiye Grand Prix'sine ev sahipliği yapabiliriz.

Formula 1'e ev sahipliği yapmak isteyen başka ülkeler de var. Asya'da Tayland ve Güney Kore, gelecekte bu prestijli organizasyonu düzenlemek için gerekli yatırımları yapan ülkeler arasında. 

Öte yandan Formula 1'i Afrika'ya geri getirmek için de büyük bir rekabet söz konusu. Ruanda, Güney Afrika, Nijerya ve Fas, Formula 1 yönetimiyle görüşmelerini sürdürüyor. 

Almanya ve Arjantin de F1'e yeniden ev sahipliği yapmak isteyen diğer ülkeler. 

Formula 1'e ev sahipliği yapmak, uluslararası arenada ülkelere prestij kazandırmasının yanı sıra turizm markalarını da güçlendiriyor. 180'den fazla ülkede yayımlanan F1, yılda 1,5 milyar seyirciye ulaşıyor. 

Yarış haftasonu boyunca ülkeye yüzbinlerce turist gelmesi, konaklama ve eğlence sektörleri aracılığıyla muazzam bir gelir yaratıyor. Formula 1 yarışı düzenlemek aynı zamanda ülkede geçici ve kalıcı istihdam da sağlıyor.

Fakat lisans ücretleriyle pist maliyetleri yüzlerce milyon doları bulabiliyor ve bu da ülkenin ekonomisi üzerinde büyük bir yük oluşması anlamına geliyor. Hindistan ve Kore yarışları gibi halk desteğini arkasına alamayan organizasyonlar, birkaç yıl içinde yarışlardan çekilip zarar edebiliyor. 

Yararlanılan kaynaklar: Motorsport, ESPN, Red Bull