Tunus Cumhurbaşkanı Said: Yetkileri kendimde toplama niyetim yok

Başkent Tunus’ta toplanan göstericiler, Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararına destek verdiler. (Reuters)
Başkent Tunus’ta toplanan göstericiler, Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararına destek verdiler. (Reuters)
TT

Tunus Cumhurbaşkanı Said: Yetkileri kendimde toplama niyetim yok

Başkent Tunus’ta toplanan göstericiler, Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararına destek verdiler. (Reuters)
Başkent Tunus’ta toplanan göstericiler, Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararına destek verdiler. (Reuters)

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararı almasının ardından yaptığı açıklamada, yetkileri kendinde toplama niyeti olmadığını vurguladı.  
Dün Başbakan Necla Buden’i Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul eden Said açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Yetkileri kendimde toplama niyetinde değilim. Ancak sipariş bir kıyafet ya da ayakkabı gibi, yasa koyucuların ölçülerine göre oluşturulmuş bir anayasayı reddediyorum.”
Cumhurbaşkanı Kays Said 2014 anayasasını askıya almasının ardından siyasi bir yol haritası belirlemişti. Söz konusu ‘yol haritasına’ göre mart ayında ulusal istişarelerin başlaması, temmuz ayında alınan kararların referanduma götürülmesi ve aralık ayında da parlamento seçimleri yapılması planlanıyordu.   
Dün Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararı aldığını duyuran Said “Ülkeyi arındırmamız zorunludur. Arındırma ise sadece adil bir yargıyla olur” dedi. 
Said’in kararına verilen tepkiler, ülkedeki siyasi bölünme ve kamplaşmanın boyutlarını da gözler önüne serdi. Said’in destekçileri söz konusu kararı ‘cesur ve zorunlu bir adım’ olarak nitelerken karşıtları ise ‘tek adam rejimini pekiştirmeye yönelik bir girişim’ olarak değerlendirdi.  
Tunus İleri Hareketi Başkanı Ubeyd el-Briki konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Cumhurbaşkanın kararı, mevcut aşamanın doğasına uygun, cesur bir adımdır. Bu karar, bazı yargı üyelerinin yargı bağımsızlığına aykırı bir şekilde siyasi müdahalelerde bulunmasının önüne geçecektir.”
Birleşik Vatanperver Demokratlar Partisi başkanı Ziyad el-Ahdar da kararı desteklediği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Yüksek yargı Konseyi, Tunus devrimi çıkarlarına karşıt davranarak ve yolsuzluk lobilerinin yanında yer alarak kendisini tarihin dışına sürüklemiştir. Feshedilmesi bir zorunluluktu.”  
Tunsu İşçi Sendikası Sözcüsü Sami Tahiri de kararı demokrasi yönünde atılmış bir adım olarak değerlendirerek bunu ‘siyasi suikast’ davalarının üstünün kapatılmasının bir sonucu olarak değerlendirdi.
Diğer yandan Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi, parlamentonun söz konusu kararı büyük bir endişeyle yakından takip ettiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Said’in aylardır Yüksek Yargı Konseyi’ne ve yargıçlara baskı yaptığını belirten Gannuşi şunları söyledi:
“Fesih kararı, demokratik kurumların sistemli bir şekilde ortadan kaldırıldığının bir göstergesidir. Yargının bağımsızlığına ve hukuk devletine yapılan bu müdahale, adaletin tesisine darbedir.”
Demokratik Akım Partisi Genel Sekreteri Gazi eş-Şevaşi de söz konusu kararın alınabilmesi için anayasal bir mekanizma olmadığını savundu:
“Parti olarak yargıçların yanındayız. Görevlerini yürütme ve yasama erkinden bağımsız olarak sürdürmelidirler. Seçilmiş bir kurulun feshedilmesiyle ve tek kişilik kararlar alınmasıyla yargı reformunun gerçekleşmesi mümkün değildir ve bu kabul edilemez.”
Tunus Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Yusuf Buzahir de Cumhurbaşkanı Kays Said’in konseyi feshetme kararının yasa dışı olduğunu vurgulayarak söz konusu doğrudan müdahalenin yargıyı cumhurbaşkanlığı talimatına tabi tutma çabası olduğunu savundu.
Buzahir açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Bu karar yargıya müdahalenin yeni bir aşamasına işaret ediyor. Güvenlik güçleri çalışanların binaya girmesine izin vermiyor. Hangi temele dayanarak böyle bir karar alınabilir bilemiyorum. Polis engellemesinin sorumlusu İçişleri Bakanlığı’dır. Artık reformdan söz edilemez. Zorla kapatıldık ve bunun hukuki bir dayanağı da yok.”



İsrail'in Lübnan'daki Baalbek-Hermel kentini bombalaması sonucu 20 kişi hayatını kaybetti

İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırılarda yıkılan binaların arasında yürüyen gazeteciler (DPA)
İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırılarda yıkılan binaların arasında yürüyen gazeteciler (DPA)
TT

İsrail'in Lübnan'daki Baalbek-Hermel kentini bombalaması sonucu 20 kişi hayatını kaybetti

İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırılarda yıkılan binaların arasında yürüyen gazeteciler (DPA)
İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırılarda yıkılan binaların arasında yürüyen gazeteciler (DPA)

Lübnan Sağlık Bakanlığı dün (Cumartesi) Baalbek-Hermel'e düzenlenen hava saldırılarında ilk belirlemelere göre 20 kişinin hayatını kaybettiğini ve en az 14 kişinin yaralandığını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İsrail'in Baalbek-Hermel'e düzenlediği saldırılarda ilk belirlemelere göre Kilise kasabasında 11 şehit, Hades Baalbek’te 5 şehit ve 6 yaralı, Cemaliye'de 2 şehit ve 6 yaralı, Nebi Şit'te 2 şehit ve Mecdelun'da 2 yaralı var” denildi.

Baalbek-Hermel Valisi Beşar Hadr dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Lübnan'ın Kilise ve Hades Baalbek kasabalarına düzenlediği saldırılarda 16 kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı’ndan (AWP) aktardığına göre Hadr, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Kilise kasabasında ölenlerin sayısı 10‘a, Hades Baalbek'te ölenlerin sayısı ise 6’ya yükseldi. Bugünkü ölü sayısı 16'ya ulaştı” ifadelerini kullandı.

Lübnan Sağlık Bakanlığı İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırılarında ölü sayısının 3 bin 136'ya, yaralı sayısının 13 bin 979'a yükseldiğini bildirirken, cuma günü ölü sayısının 19, yaralı sayısının ise 91 olduğunu kaydetti.

Hizbullah ve İsrail arasındaki gerginlik, Hizbullah'ın Hamas hareketini desteklediği 7 Ekim 2023'teki saldırının ardından başladı.

İsrail güçleri 23 Eylül'den bu yana Lübnan'daki Hizbullah kalelerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı ve 30 Eylül'de ülkenin güneyinde bir kara saldırısı başlattı.

O tarihten bu yana, başta Beyrut'un güney banliyöleri ile Sur ve Baalbek şehirleri olmak üzere Lübnan'ın bir dizi bölgesine hava saldırıları düzenledi.