Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi Sudan krizini çözebilir mi?

Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi’nin Sudan’a müdahalesi, komşu ülkelerin ve diğer bazı kuruluşların Darfur sorununu çözmede başarısız olmasının ardından gelişti

Birçok taraf, IGAD’ın Sudan krizini çözmek girişimini destekliyor (AP)
Birçok taraf, IGAD’ın Sudan krizini çözmek girişimini destekliyor (AP)
TT

Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi Sudan krizini çözebilir mi?

Birçok taraf, IGAD’ın Sudan krizini çözmek girişimini destekliyor (AP)
Birçok taraf, IGAD’ın Sudan krizini çözmek girişimini destekliyor (AP)

Mana Abdulfettah
Sudan, 1956’da Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazanmasından bu yana tarihinde birçok darbe girişimine tanık oldu. 2011 yılında Hristiyanların güneyde bağımsızlık ilan etmesinden sonra devletin bölünmesiyle Güney Sudan devleti kuruldu. Sekiz yıl önce, 2003 yılında Darfur’da iç savaş patlak verdi. Eski iktidar rejimi silahlı isyancı hareketler, durumun tırmanmasında rol oynadı. Bu durum da Birleşmiş Milletler (BM) ve Afrika Birliği (AfB) liderliğindeki uluslararası müdahaleye yol açtı. Bu müdahalelerin hiçbiri krizi çözmeyi başaramadı. Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD), AfB’nin yanında nihai bir çıkış bulmaya çalışarak kilit bir rol oynadı.
AfB’nin müdahalesi, AfB kurucu yasasına ve ‘savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçları olaylarında herhangi bir üye devlete müdahale hakkı veren’ AfB Barış ve Güvenlik Konseyi’nin oluşturduğu protokol maddelerine uygundu. AfB, bu temellere dayanarak Darfur’daki silahlı çatışmaya AfB Barış ve Güvenlik Konseyi aracılığıyla göğüs gerdi.
IGAD ise kurulduğu 1996 yılından bu yana Cibuti, Sudan, Güney Sudan, Somali, Kenya, Uganda, Etiyopya ve Eritre’den oluşan diğer ülkelere müdahalede bulundu. 1986’da kurulan ‘Kalkınma ve Çölleşme Üzerine Hükümetlerarası Otorite’nin yerini aldığında temel amacı, bazı Afrika ülkelerinin mustarip olduğu kuraklık ve çölleşmeyle mücadele etmekti. Ülkeleri arasında ortak kalkınma stratejilerini teşvik etmek, bir dizi ekonomik, toplumsal, teknolojik ve bilimsel politikayı koordine etmek, bu ülkelerin politikalarına ve çatışmalarına dikkat etmek için ek bir hedef koyarken, ancak daha sonra birincil hedefinden biraz saptı.

Siyasi hedefler
IGAD misyonu, bu yıl 29 Ocak- 2 Şubat arasında Hartum’u ziyaret etti. Sudan’ın Aralık 2018 devriminin ardından geçiş dönemine eşlik eden ciddi siyasi gelişmelere tanık olması sonrasında başlattığı girişimin bir parçası olarak sivil ve askeri bileşenlerin üyeleriyle bir araya geldi. Bölgedeki nüfuzlarını genişletmek ve bölgedeki çıkarlarını güvence altına almak isteyen diğer güçlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, birçok mekanizma uyarınca bu durum, IGAD’ı bir strateji benimsemeye itti. IGAD, öncelikli kalkınma hedeflerine rağmen, Afrika kıtasının en önde gelen alt bölgesel kuruluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Kapsamlı siyasi hedeflere doğru genişleme, örgütün IGAD ülkelerindeki çatışmaların jeostratejik koşullarına uyum sağlamasından kaynaklandı. Gelişimsel ve politik hedefler arasında ayrım yapmak mümkün değil, zira çatışmaların sınırlandırılması ve azaltılması kalkınmaya giden yolu açmakta. Dolayısıyla zayıf ekonomik performansa neden olan ve yaşayan krizi şiddetlendiren siyasi ve güvenlik sorunlarıyla başa çıkmak için yetkileri genişletildi.
Doğu Afrika’nın diğer bölgelerindeki çatışma tarafları arasında arabuluculuk yoluyla IGAD tarafından benimsenen çatışmaları çözme stratejisine odaklanmak ve AfB ile koordineli olarak Doğu Afrika’nın diğer bölgelerinde güvenliği sağlama yolunu engelleyen çeşitli zorluklara karşı durmak bu yetkiler arasında.
Hartum’daki son toplantıların ardından IGAD, ziyaretin sonuçlarını yayınladı. Buna göre Sudan’daki mevcut siyasi çıkmazın, yaygın olarak bilinenden daha karmaşık olduğu ve ülkenin ve genel olarak IGAD bölgesinin ekonomik, sosyal ve güvenlik durumu üzerinde geniş kapsamlı etkileri olduğu belirtildi. Krizi çözme amaçlı dış müdahalelerde sivil ve askeri bileşenler arasındaki güven eksikliği dile getirildi. Bununla birlikte IGAD, AfB ve BM gibi bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği dahilinde, kapsamlı bir çerçevenin hazırlanmasını ve koordinasyonunu kolaylaştırma gereğini vurguladı. Belirtilene göre bu, ‘uyum içerisinde çalışmak üzere barış aktörlerini bir araya getirerek ve Sudan’ı siyasi krize barışçıl bir çözüm bulma konusunda desteklemek için tek bir sesle konuşarak’ olacaktı.

Etkinliğin zayıflığı
IGAD’ın müdahalesi, komşu ülkelerin ve diğer bazı kuruluşların Darfur krizinin temsil ettiği Sudan sorununu çözmedeki başarısızlığının ardından geldi. Öyle ki bu kuruluşların Afrika kıtası dışından gelen desteğine ne kadar çok güvenilirse, rollerinin etkinliğinin o kadar zayıf olduğu kanıtlandı. Bu nedenle görev, AfB ve diğer kuruluşlar arasında paylaştırıldı. Ayrıca buna, AfB’deki tarafların ve organların, konunun uluslararası bir krize dönüşmesini engelleyememesi nedeniyle mevcut Sudan kriziyle başa çıkma konusundaki güvensizliği eşlik etti. Bu da Afrika Birliği/Birleşmiş Milletler Darfur Hibrit Operasyonu’nun (UNAMID) sona erdirilmesine neden oldu. Kuruluşun yerine ise BM Sudan Entegre Geçiş Yardımı Misyonu (UNITAMS) kuruldu.
BM Tüzüğü’nün 8. paragrafı, BM ve IGAD da dahil olmak üzere bölgesel örgütler arasındaki işbirliği ilişkisine ilişkin yasal çerçeveyi, ‘anlaşmazlıkların ve siyasi krizlerin barışçıl yollarla çözülmesi ve Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) bu örgütler tarafından uluslararası barış ve güvenlik alanındaki yetkilerinin kullanılması üzerindeki gözetimi yoluyla’ tarif ederken, BM ve IGAD arasındaki işbirliğinin ise Sudan krizine bir çözüm getirmesi bekleniyor.
Belki de IGAD, Darfur krizi sırasında AfB’nin yaptığı hatayı tamamen BM’ye güvenerek düzeltmek zorunda kalacak. Başlangıçta 2007’de BMGK’ya sunulan bir İngiltere- Fransa karar taslağına göre BMGK, Darfur’daki uluslararası güçleri ve AfB güçlerini yetkilendirip finanse ederken, IGAD’a BM Sözleşmesinin 8. paragrafı altında birliklerin konuşlandırılması yetkisi verdi.
Bazı taraflar, AfB’nin anlaşmazlığın çözümü için gerekli yetenek ve güçleri sağlaması gerektiğine dikkati çekerken, BMGK’nın BM Sözleşmesi’nin 52. maddesi uyarınca IGAD’a doğrudan gözetimi altındaki anlaşmazlıklara müdahale etme ve ihtilafları çözme yetkisi verdiğini belirtti. Peki IGAD ve AfB, ‘rollerini Sudan krizini çözmeye en yakın kılan’ tarihi, siyasi ve ekonomik bileşenlerin birliği uyarınca neden bölgesel üye olarak hareket edemiyor?

Gizli tehlike
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz habere göre AfB, 25 Ekim 2021 tarihinde Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın ortaya koyduğu uygulamalar sonrasında, Sudan’ın üyeliğini ve tüm faaliyetlerini askıya alarak tablodan kısmen çıkmasının ardından IGAD, bölgesel kuruluşların öncelikli güvenini kazandı. Karmaşık Sudan krizi denklemindeki seçkin konumunu korumak için Sudan krizinin çözümüne doğru adım atarak zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldı.
IGAD bölgesinde güvenlik ve istikrar için yeni tehlikeler taşıyan çalkantılı bir ortama yol açmış bazı gelişmelerle ilgili olarak birçok taraf, IGAD tarafından sunulan Sudan krizini çözme girişimini destekliyor. Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un istifasının ardından gelen uyarılar, Sudan’ın iç kesimlerinde daha tehlikeli unsurlar taşıyor.
IGAD ayrıca, ‘silahlı kuvvetlerin uluslararası topluma verdiği taahhütlerden geri adım atması ve Batı karşıtı sloganların benimsenmesi olarak yorumlanan bir adımla’, iç koşullar ve zorluklar altında çalışmak zorunda kalacak. Bu arka planın, birkaç sonuca yol açabilmesi de mümkün.
Bu çerçevede ilk sonuç, Sudan krizinin Afrika Boynuzu’ndaki genel istikrarsızlık durumunun yarattığı gizli tehlike ile alevlenmesi. Bu durum, IGAD’ın kasvetli bir gerçekliğin ve tüm olasılıklara açık bir geleceğin ortasında çalışmasını, bölünmez kılan şey. IGAD, ‘çöküşü, Sudan ve tüm kıta üzerinde doğrudan bir etkiye yol açabilecek’ bir bölgede faaliyet gösteriyor.
İkinci sonuç, yalnızca Sudan’da değil, Somali gibi diğer bölgelerde de sivillerin korunmasından sorumlu BM örgütlerinin varlığının geri çekilmesi veya azaltılmasının yarattığı boşluktan kaynaklanan güvensizlik.
Üçüncü sonuç ise Darfur, Nuba Dağları ve Mavi Nil’deki savaş bölgelerinden ulusal gelgit ve etnik düşmanlık olgusunun tırmanması. Bu sonucun ise iç istikrar üzerinde ciddi etkileri olan diğer krizlere yol açabilmesi mümkün. Siyasi sınırlar üzerindeki çatışmalara ek olarak, birçok yerde yeni etnik bölünmeler şekilleniyor.

Kesin garantör
Uluslararası örgütlerin AfB ve IGAD tarafından çerçevelenen güvenlik politikasını koruyarak, Sudan krizine bağlılıklarını sürdürme ısrarının arkasında stratejik boyutlar ve hayati çıkarlar var. Darfur’daki savaş sırasında BM örgütlerinin karşı karşıya olduğu asıl zorluğun, yalnızca tehdidin tırmanması olmadığı, daha ziyade ‘bu örgütleri uyarlama yeteneği’ ile ilgili olduğu açık. Bu nedenle AfB güçleri, Sudan’daki yeni jeostratejik ortamın zorluklarıyla mücadele amacıyla kullanıldı. Bu noktada UNITAMS misyonu, Sudan’daki demokratik geçişi desteklemek için yaklaşık bir yıl boyunca sivil ve siyasi bir görev yürüttükten sonra Sudan’da sivil yönetime geçişin engellenmesine karşı uyarıda bulunan AfB ve IGAD’ın girişimine ihtiyacı olduğunu ilan ediyor. Sivil ve askeri bileşenlerle görüşmelerinin ardından IGAD, ‘krize, sivil ve askeri bileşenler arasındaki anlaşmazlık koşullarına ve bölünmelerine’ dair açıklayıcı sonuçlarla ortaya çıktı. Ayrıca kilit aktörler ve paydaşlarla geniş diyalog ve istişareler yapılmasını tavsiye etti.
Bölgesel örgütlerin Sudan krizinin çözümü açısından önemine rağmen bu örgütler, Sudan ile bazı komşu ülkeler arasındaki bazı tartışmalı konularda bölgesel çıkarlar gözetilerek hüküm veriyor. Bu anlaşmazlıklar ve IGAD’ın arabulucuların ön saflarında yer alması, bölgesel ekonomik dengelerde dengesizlik olasılığı ile birlikte Sudan’daki ekonomik durumu ve kalkınmayı etkileyecek. Bunların tümü ise patlamalı bir duruma işaret edecek göstergeler sayılıyor.
Etiyopya ile Sudan sınırı sorununun ve Nahda (Rönesans) Barajı krizinin yanı sıra, iltica, kaçakçılık, insan kaçakçılığı ve Afrika Boynuzu’ndaki bazı yerleşim bölgelerinden terörist faaliyetlerin başlatılması sorunları da dahil olmak üzere Tigray bölgesindeki çatışmadan kaynaklanabilecek riskler de mevcut. Bu noktada IGAD veya AfB’nin Sudan’ın çıkarları doğrultusunda çözüm için herhangi bir müdahalesi bulunmuyor.
Sudan kriziyle birlikte bir yanda bölgesel örgütlerin, diğer yanda uluslararası örgütlerin uğraşlarına ışık tutan netlik eksikliği, gerçek ve kalıcı istikrarın kesin garantörü olan Sudan’a da hâkim. Tüm bunlar ise söz konusu örgütlerin daha önce de şu anda da gerçekleştiremedikleri noktaların bir özeti.



Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı: Ailelerin Suveyda'dan çıkışı geçici yerinden edilme

Şeyh Mudar Hammad el- Esad, Suriye Ceziresi'ndeki Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Konseyi Başkanı (Kişisel hesap)
Şeyh Mudar Hammad el- Esad, Suriye Ceziresi'ndeki Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Konseyi Başkanı (Kişisel hesap)
TT

Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı: Ailelerin Suveyda'dan çıkışı geçici yerinden edilme

Şeyh Mudar Hammad el- Esad, Suriye Ceziresi'ndeki Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Konseyi Başkanı (Kişisel hesap)
Şeyh Mudar Hammad el- Esad, Suriye Ceziresi'ndeki Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Konseyi Başkanı (Kişisel hesap)

Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı Şeyh Mudar Hammad el- Esad, Arap aşiret ve kabilelerinin Pazartesi günü başlayan Suveyda kentinden tahliyesinin bir yerinden etme operasyonu değil, geçici bir yerinden etme operasyonu olduğunu söyledi.

Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Suveyda kentinde bu ailelerin yaşadıkları evlerin yıkıldığını, yakıldığını ve yağmalandığını, mahalle ve sokakların tahrip edildiğini belirten el- Esad, operasyonun aynı zamanda ordu ve güvenlik güçlerinin tüm Suveyda kenti ile köy ve kasabalara konuşlandırılması amacıyla yapıldığını kaydetti.

Bu evler onarıldıktan sonra, ordu ve iç güvenlik güçlerinin varlığıyla yerinden edilmiş kişilerin onurlu ve haysiyetli bir şekilde evlerine geri gönderileceğini ve bunun da Suveyda şehri ve vilayetinde güvenlik, emniyet ve istikrarı yaygınlaştıracağını söyledi.

Resmi SANA haber ajansının bildirdiğine göre, Suveyda kentinde esir tutulan Bedevi ailelerin tahliyesi, Suriye İçişleri Bakanlığı'nın mevcut koşullar nedeniyle Suveyda vilayetinden ayrılmak isteyen tüm sivillerin evlerine güvenli bir şekilde dönene kadar tahliye edilmesi konusunda anlaşmaya varmak için yoğun çaba sarf etmesinin ardından Pazartesi sabahı başladı.

Esad açıklamasında, fitne ve entrika yaymak için çalışan elektronik sineklerin, yaşananların Arapların Suveyda vilayetinden tamamen göç ettirilmesi olduğunu iddia ettiklerini ve bunun tamamen gerçek dışı olduğunu kaydetti. Bu söylentilerin amacının hükümet ile Şeyh Hikmet el Hicri'nin milisleri ve Arap aşiret mensupları arasındaki çatışmayı sürdürerek kaos tohumları ekmek ve bölgeyi istikrarsızlığa sürüklemek olduğunu söyledi.

uı8o9
Konvoylar Suveyda'da alıkonulan Bedevi aileleri güvenliklerini sağlamak üzere Dera iline taşıyor (SANA)

Şeyh Mudar Hammad el- Esad, “Esad rejiminin kalıntıları, PKK, silah ve uyuşturucu kaçakçıları ve mevcut durumdan çıkarı olan ve kendisi ve milisleri tarafından bir kanton kurulup yönetilene kadar Suveyda'da dini, sosyal, siyasi ve her alanda bir numaralı adam olmak isteyen El Hicri gibi çıkar sahipleri var” dedi.

Esad tahliye edilenlerin çoğu kadın ve çocuk olmak üzere Suveyda şehrinden ailelerin yanı sıra Suveyda kırsalında yaşayan, tarım ve ticaretle uğraşan ve önceki yıllarda Beşar Esad rejiminden kaçan Arap aşiretlerinden çok sayıda aile olduğunu ve bunların çoğunun Suriye'nin diğer vilayetlerinden geldiğini açıkladı.

u78ı9
Sağlık görevlileri Cuma günü Suveyda'daki çatışmalarda yaralanan bir adamı Dera'daki bir sahra hastanesine nakletti (Reuters)

Suveyda'dan çekilmenin El Hicri'ye teslim olmak anlamına gelmediğini söyleyen Esad, “Cumhurbaşkanlığının Suveyda'yı terk etmelerini isteyen açıklaması olmasaydı, bugün vilayetteki aşiret ve kabile mensupları mutlak kontrolü ellerinde tutuyor olacaktı” dedi. El Hicri'nin Suriye'yi bölmesine İsrail destek verse bile izin vermeyeceklerini, özellikle de aşiretlerin Dürzi toplumunun akıl şeyhlerinden ve Suveyda'daki sosyal ve siyasi liderlerin çoğundan El Hicri'yi bölgedeki yıkıcı projesinden vazgeçirmek için destek aldıklarını vurguladı.

İslamiyet öncesinden bu yana Süveyde vilayetinde yaşayan Arap aşiretleri vilayet nüfusunun yüzde 30'unu oluştururken, Süryani Hıristiyanlar yüzde 10'dan fazlasını, geri kalanı ise 11. yüzyılda bölgeye yerleşen Dürziler oluşturuyor.

hyuı9o
Suriyeli aşiret savaşçıları Dera'da Süveyda'ya gitmek için hazırlanıyor (Reuters)

Esad, Suveyda'daki fitnenin ortadan kaldırılması için yapılan çağrıya yanıt veren aşiret mensuplarının sayısının 150 bini aştığını söyledi.

Siyonist projenin Ürdün ve Irak sınırı boyunca Fırat Nehri'ne ve oradan da El Cezire bölgesine kadar uzanan sözde “Davut Koridoru ”nu kurmak olduğunu ifade eden Bakan, şimdiye kadar bu projenin engellendiğini ve Suriye'yi zayıflatıp eyaletlere bölmeyi amaçladığını kaydetti.

dgthyuı8
İnsani yardım taşıyan bir Suriye Kızılayı konvoyu Busra el-Şam kentinden geçerek Suveyda'ya doğru yola çıktı (AFP)

Arap aşiretlerinin Suriye hükümetine, Genel Güvenliğe ve Suriye Arap Ordusuna alternatif olmak gibi bir amaçlarının olmadığını vurgulayan Esad, Suriye liderliğinin ülkeyi güvenlik, emniyet ve istikrara götürebileceğine inandıklarını ancak ülkenin karşı karşıya kaldığı zorlukların kendilerini Suriye devriminin kazanımlarını savunmak için ayaklandırdığını ve Suriye liderliğini her alanda tamamladıklarını ve desteklediklerini söyledi.

Suriye ordusu ve güvenlik güçlerinin Suveyda'ya girmesinin bu sorunun sona ermesi anlamına geldiğini ifade den Esad, Suriye hükümetinin “Dürzileri, aşiretleri ve tüm Suriye halkını silahsızlandırmasını ve onları sadece ordu ve güvenlik güçleriyle sınırlandırmasını” umduğunu sözlerine ekledi.

Suriyeli aşiret ve klanların Suriye halkı arasında sevgi ve barışı yaymaya, çatışmaları çözmeye, sivil ve toplumsal barışı teşvik etmeye, çekişmeleri bastırmaya ve Suriye halkının tüm bileşenleriyle tek yumruk olmaya çalıştığını söyledi.