Moritanya, Afrika'da Barışı Güçlendirme Konferansı’na ev sahipliği yapıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3464541/moritanya-afrikada-bar%C4%B1%C5%9F%C4%B1-g%C3%BC%C3%A7lendirme-konferans%C4%B1%E2%80%99na-ev-sahipli%C4%9Fi-yap%C4%B1yor
Moritanya, Afrika'da Barışı Güçlendirme Konferansı’na ev sahipliği yapıyor
Konferansa Fransa, ABD ve AB ülkelerinin hükümet temsilcileri de katılıyor
Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani (AFP)
Nuakşot / Şarku’l Avsat
TT
TT
Moritanya, Afrika'da Barışı Güçlendirme Konferansı’na ev sahipliği yapıyor
Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani (AFP)
Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani, dün yaptığı ve Alman Haber Ajansı (DPA) tarafından aktarılan açıklamasında, teröre karşı zafer elde etmek için ‘cehaletle, işsizlikle ve yoksullukla mücadele ederek ve bir hukuk devleti kurarak terörün beslendiği bir ortamın oluşmasını engellemek ve terörün askeri gücünü kırmak’ gerektiğini söyledi.
Abu Dabi Emirliği tarafından finanse edilen ve desteklenen Dünya Barış Forumu tarafından düzenlenen Afrika’da Barışı Güçlendirme Konferansı'nın dün Moritanya’nın başkenti Nuakşot'taki açılış konuşmasını yapan Gazvani, teröre karşı zafer kazanmanın ‘her şeyden önce barışı, sevgiyi ve kardeşlik kültürünün yanı sıra İslam dininin hoşgörü, ılımlılık ve kardeşlik değerlerini yayarak, sapkın okumalar ve yorumlar karşısında bu değerleri savunarak, zihinleri aşırılıkçı ideoloji tohumlarından arındırmak için çalışmayı gerektirdiğini’ vurguladı. Bunun eylem planları, stratejiler ve bilinçli tavsiyelerin yanı sıra özelde Afrika'da genel olarak ise tüm dünyada benzer girişimlerin gerçekleşmesiyle sonuçlanacağından emin olduğunu ifade eden Moritanya Cumhurbaşkanı, “Allah'ın yardımıyla, dünyaya barışın getirilmesine, şiddet ve aşırılığın kaynaklarını kurutacak şekilde hoşgörü ve açıklık ruhunun yayılmasına da katkıda bulunacaktır” ifadelerini kullandı.
‘Barışı Dünyaya Yaymak’ sloganı altında düzenlenen bu uluslararası konferansın katılımcıları, üç gün boyunca ‘bölgedeki mevcut durum, yaklaşımlar, aşırılıkçı söylemin ortadan kaldırılması, meşru kavramların düzeltilmesi, geleceğin kıtası olarak Afrika ve Afrika’nın geçmişinden gelen barış mirası’ hakkında birçok sunum ve izlenimleri takip edecekler. Aynı şekilde Afrikalı kadınların ve gençlerin sorunlarının yanı sıra barış ve kalkınma alanlarında sorunları daha şiddetlendiren bir tehlike olarak yasadışı göç ve yeniden başlayan insanlık trajedisi ile ilgili de görüşler ortaya koyulacak.
Afrika'da Barışı Güçlendirme Konferansı’na Mısır, Senegal, Mali, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine ve Gambiya’nın din işleri bakanlarının yanı sıra Fransa, ABD, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin hükümet temsilcileri ve Birleşmiş Milletler (BM) temsilcileri ile bazı Arap ve Müslüman ülkelerin hükümet temsilcileri ve bir grup bilim insanı ile düşünür katılacak.
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5134482-hizbullah-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-l%C3%BCbnan-ordusuna-entegre-etme-fikri-ger%C3%A7eklerle
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.
Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.
Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.
Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.
Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.
Hizbullah savaşçılarının durumu
Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’
Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)
“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”
Hizbullah'ın ideolojisi
Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)
‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”
Ordu disiplini
Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.
Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.