Tunuslu hakimler Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesine tepki olarak greve gitti

HRW ‘istisnai kararlar gerekçe gösterilerek yapılan gizli tutuklamaları’ eleştirdi.

Tunuslu Hakimler Derneği’nin grev çağrısına katılan Ariana Mahkemesi’ndeki avukatlar mahkemeyi terk ediyor (AFP)
Tunuslu Hakimler Derneği’nin grev çağrısına katılan Ariana Mahkemesi’ndeki avukatlar mahkemeyi terk ediyor (AFP)
TT

Tunuslu hakimler Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesine tepki olarak greve gitti

Tunuslu Hakimler Derneği’nin grev çağrısına katılan Ariana Mahkemesi’ndeki avukatlar mahkemeyi terk ediyor (AFP)
Tunuslu Hakimler Derneği’nin grev çağrısına katılan Ariana Mahkemesi’ndeki avukatlar mahkemeyi terk ediyor (AFP)

Tunus’ta birçok mahkeme Cumhurbaşkanı Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’nin feshetme kararını protesto için çalışmalarını askıya aldı. Ancak Tunuslu Hakimler Derneği’nin yaptığı grev çağrısı ülkenin çeşitli bölgelerinden farklı düzeylerde karşılık buldu.
Tunus’un başkentinde yer alan Temyiz Mahkemesi’nde Danışman olan Muhammed Afif el-Ceaydi, “Bu protesto ülkede yargı otoritesinin esas arayüzü sayılan başkentteki mahkemede görece bir karşılık bulurken, geri kalan illerde geniş bir karşılık buldu. Fakat Yüksek Yargı Konseyi binasının önünde düzenlenecek protesto ile en büyük grevin bugün (Perşembe) gerçekleşmesini bekliyoruz” dedi.
Ülkedeki mahkemelerin dün iş bırakma eylemine katılması yargıyla ilgili işlerde ciddi aksaklıklara yol açtı. Gözlemciler bu adımı ‘üç otoritenin her birine verilen anayasal yetkiler konusunda devam eden çatışma’ olarak nitelendirdi. Tunuslu Hakimler Derneği Yürütme Ofisi üyesi Rıza Boulima, derneğin yaptığı grev çağrısına katılımın yüksek oranlarda gerçekleştiğini belirterek, derneğin Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesi kararını protesto için bugün konsey binasının önünde protesto düzenleyeceğini kaydetti. Boulima, konseyin feshedilmesine tepki olarak derneğin cumartesi günü düzenleyeceği genel toplantıda, yargıyı savunma yolunda atacakları sonraki adımların ve toplantı sonuçlarının yer aldığı bir liste onaylayacaklarını söyledi.
Tunus Dışişleri Bakanı Osman el-Cerendi önceki gün G7 ülkelerinin büyükelçileriyle bir araya geldi. Bu görüşme, büyükelçilerin Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetmesiyle ilgili endişelerini aktardığı bir açıklama yapmalarının ardından geldi. Cerendi görüşmede Cumhurbaşkanlığı’nın konuya bakış açısını savunarak, konseyin feshedilmesinin “demokratik süreci düzeltmeyi sürdürme kapsamında ele alınması” gerektiğini vurguladı. Cerendi ayrıca Tunus’un, yargı otoritesinin bağımsız olması, yargıda reform yapılması ve yargının siyasileştirilmemesiyle ilgili taahhütlerine bağlılığını yineledi.
Öte yandan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) dün yaptığı açıklamada, Tunus’ta uygulanan ev hapsi kararlarının eleştirerek, bu kararları ‘olağanüstü hâl bahanesiyle yapılan gizli tutuklamalar’ diye niteledi.
HRW, açıklamasında, Eski Adalet Bakanı ve Nahda Hareketi’nin ikinci yetkilisi Nureddin el-Bahiri ile Nahda yöneticilerinden ve Cumhurbaşkanı Said’in siyasi hasmı Fethi el-Beledi’ye işaret ederek “Tunus makamları olağanüstü hal bahanesiyle yaptığı bazı gizli tutuklamaları ev hapsi ‘sloganı’ altında saklıyor” dedi.
Açıklamanın devamında, Eski Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba döneminde (1957-1978) çıkarılan ve o günden bu yana uzatılan bir istisnai kanuna dayanarak yargı kapsamı dışında uygulanan bu prosedürde çarpıklıkların olduğu, bu çarpıklıkların Cumhurbaşkanı Said’in Temmuz’da tüm yetkileri elinde toplamasıyla tekrarlandığı ve bunun tehlikeli bir tırmanışı yansıttığı ifade edildi.
HRW en az iki ev hapsi durumunun gizli tutuklama kapsamında yer aldığına işaret etti. İçişleri Bakanlığı, HRW’nin dikkat çektiği iki durumla ilgili kararında “kamu güvenliğine yönelik tehlikeli bir tehdit şüphesi bulunmasını” gerekçe göstermişti. Aynı gerekçe Bahiri ve Beledi için de kullanılıyor. Nitekim birkaç gün sonra söz konusu iki duruma ilişkin verilen karardan geri adım atılmıştı.
HRW Tunus Direktörü Selsebil Şelali, olağanüstü hal kararnamesinde yer alan istisnai önlemlere keyfi bir şekilde ve yargı denetimi olmaksızın başvurulduğunu belirterek, bu durumun ‘gizli tutuklamalar hayaletini yeniden canlandırdığını’ kaydetti.
HRW, Bahiri’nin vefatı halinde bunun ‘hukuki sorumluluğunun’ İçişleri Bakanı Tevfik Şerafeddin’e ait olacağı konusunda uyardı.
HRW açıklamasının devamında şunları kaydetti:
“Tutuklanmalarından bu yana bir aydan fazla bir süredir ne Beledi ne de Bahiri ev hapsine alındıklarına dair yazılı bir tebliğ aldı. İkisinin hakkında hiçbir tutuklama emri çıkarılmadı ve resmi makamlar ikisine herhangi bir resmi suç isnat etmedi.”



Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
TT

Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)

Lübnan'ın BM Daimî Temsilciliği, dün (Perşembe) Güvenlik Güvenlik Konseyi'ne yazdığı bir mektupta, Lübnanlı yetkililer tarafından yapılan ön incelemelerin, bu hafta patlayan iletişim cihazlarının “Lübnan'a gelmeden önce düzenlenmiş olduğunu” gösterdiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre konuyla ilgili bir toplantı öncesinde konseye gönderilen mektupta, “Ön incelemeler, hedef alınan cihazların Lübnan'a varmadan önce profesyonelce düzenlendiğini ve bu cihazlara elektronik mesajlar gönderilerek patlatıldığını göstermiştir” denildi. Misyon, saldırıların planlanması ve gerçekleştirilmesinden İsrail'in sorumlu olduğunu ifade etti.

15 ülkeden oluşan BM Güvenlik Konseyi, bombalamaları görüşmek üzere bugün toplanacak. Hizbullah'ın iletişim araçlarına yönelik saldırılar 37 kişinin ölümüne ve yaklaşık 3,000 kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu durum Lübnan hastanelerinin üzerindeki yükü artırdı ve grubun yeteneklerinin tükenmesine yol açtı.

İsrail saldırılarla ilgili doğrudan yorum yapmadı, ancak bazı güvenlik kaynakları saldırıları İsrail istihbarat servisinin (Mossad) gerçekleştirmiş olabileceğini söyledi. Mossad'ın yabancı topraklara karmaşık saldırılar düzenleme konusunda uzun bir geçmişi var.