Yeni Suriye ve Kuzey Kore'nin ‘deneyimi’

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed 2018'de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ri Yong-ho'yu kabul etti (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed 2018'de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ri Yong-ho'yu kabul etti (SANA)
TT

Yeni Suriye ve Kuzey Kore'nin ‘deneyimi’

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed 2018'de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ri Yong-ho'yu kabul etti (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed 2018'de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ri Yong-ho'yu kabul etti (SANA)

Kuzey Kore'nin Şam Büyükelçisi Moon Jong Nam, birkaç gün önce Suriye hükümetinden bir bakanı ziyaret etti. Yapılan resmi bir açıklamaya göre Nam,
kendisine uygulanan ablukanın aşılması ve Batı'nın Pyongyang üzerindeki baskısı altındaki Kore halkının geçim kaynaklarının iyileştirilmesi konusundaki “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin deneyimlerini açıklamak için” bu ziyareti gerçekleştirdi.
Ancak bu noktada ortaya çıkan soru şu: Batı'nın yaptırımlarına tabi olan Şam, Pyongyang'ın ‘ambargo’ karşısındaki deneyimini gerçekten kopyalayabilir mi?
Cevap doğrudan ve hemen verilebilir: Birçok sebepten ötürü hayır.
Öncelikle şu paradoksa dikkat etmek gerekir ki, Kuzey Kore Büyükelçisi’nin teklifi Baas Partisi’nin ‘Arap Ulus’undaki deneyimini umumileştirmek isteyen Baas Partisi temsilcisi bir bakana ya da ister Çinli ister Sovyet olsun komünist bir bakana sunulmadı. Bilakis ABD’nin ‘liberal deneyiminin’ ve ‘reform projesinin’ siyasi, teknik ve ekonomik olarak Suriye'ye uygulanacağı müjdesiyle ABD’den Suriye’ye dönen İç Ticaret ve Tüketiciyi Koruma Bakanı Amr Salim’e sunuldu.
Salim, bakanlığın web sitesinde belgeli bir şekilde verilen biyografisine göre Sovyet Doğu Bloğu üniversitelerinde değil, İsviçre'de okudu. Daha sonra bir parti lideri olarak değil, Apple Bilgisayar Merkezi'nin genel müdürü olarak Şam'a döndü. Basil Esed ile birlikte Microsoft'un genel merkezinde çalışmak üzere ABD’ye gitmeden önce ‘Baasçı’ çevrelerin genişlemesine değil, Suriye Bilgisayar Topluluğu’nun kurulmasına katkıda bulundu. İkinci ABD seyahatinden sonra tekrar Suriye'ye döndü ve kendisini ‘Bill Gates'in danışmanı’ olarak tanıttı ve Başkanlık Sarayı’nda Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yakın bir danışmanı oldu. 2006 yılında ise İletişim Bakanı olarak atandı.
Bu ‘biyografi’ doğrultusunda, Bakan Salim'in Kuzey Kore Şam Büyükelçisi’nin Kuzey Kore'deki yaşam gerçekliğini süsleyen Kore deneyiminin sonuçlarını sunma ve iki ülke arasındaki tecrübelerin paylaşılması teklifinde bulunma girişimini ne kadar ciddiye aldığı anlaşılabilir. Zira Bakan Salim, Kuzey Kore’nin ‘Suriye rejimi’ üzerindeki etkilerinden kurtulmak için yıllar önce saraya birçok fikir ve girişim sunan danışmanlar arasındaydı. Özellikle,1950’li yılların başında ekonomik tecrübesini Asya'ya aktarmak üzere Kore'ye tekstil uzmanları göndermekle gurur duyan Şamlı bir ailenin soyundan geliyor. İlkokullardan ‘hâkî’ kıyafetin kaldırılması, yüksekokul ve üniversitelerden ‘askerlik’ ve askeri eğitim sisteminin kaldırılması gibi Şam'ın 20 yıl önce terk ettiği ‘totaliter simgelerden’ vazgeçilmesini memnuniyetle karşılayan misyonerlerden biri.
Bu totaliter belirtiler, Hafız Esed’in özünü on yıllar öncesinde ‘sevgili lider’ olarak da anılan kurucu lider Kim Il-sung’un 2011’de oğlu Kim Jong-il’e miras bıraktığı ve onun ardından şu anki lider Kim Jong-un’un devraldığı Pyongyang deneyiminden ilham aldığı düşünülüyor. Kore deneyiminin bir devamı olarak Devlet Başkanı Hafız Esed resmî açıklamalarda “ölümsüz lider” yerine “kurucu lider” olarak anılıyor.
Kuzey Kore’ye ait hâkî kıyafetini çıkardığı, Avrupa ve ABD ile ilişkileri yokladığı 10 yıl boyunca Şam, 2000’lerin başında Pyongyang'dan uzaklaştı. Ancak çok geçmeden askeri, siyasi ve güvenlik yakınlaşması Devlet Başkanı Beşşar Esed ve Kim Jong-un arasındaki ilişkilerde tekrar görülmeye başlandı. Hatta öyle ki, iki lider arasında geçen yıl 12 mesaj iletildi. Bu mesajların arasında Pyongyang'da iktidarda bulunan ‘büyük lider’in onuruna Şam meydanlarından birinde gül bahçesi varlığı ve 2021'in ortasında yapılan başkanlık seçimlerinin akabinde Kuzey Kore liderinden gelen ‘tebrik’ mesajı da bulunuyor. Aynı zamanda Esed birkaç kez Kuzey Kore liderinin elçisi, Dışişleri Bakanı Ri Yong-ho'yu kabul etti.
Belki de iki ülke arasındaki ortak nokta yaptırımlardır. Ancak Suriye gerçeği, demir yumruklu totaliter bir rejim tarafından yönetilen ve ideolojisi otoritesini 1950’lerde yapılan ateşkesten beri Kore Yarımadası'ndaki payına kadar yaymak olan Kuzey Kore'den tamamen farklı. Zira Kuzey Kore’de durum böyleyken Suriye coğrafyası şu anda beş yabancı ordunun konuşlandığı üç nüfuz alanına bölünmüş durumda ve müttefiklerinin ve düşmanlarının askeri üsleri topraklarının dibinde duruyor. Ayrıca yerinden edilme, sığınmacılık, yoksulluk, yolsuzluk, savaş zenginleri ve ideolojik sinir kaybı gibi sorunların yanı sıra birçok yabancı ülkenin uçakları ‘meşru hükümet’in daveti üzerine veya davetsiz bir şekilde Suriye semalarını dolduruyor.
Suriye'deki siyasi sistemin yapısında, ‘dar daire’ ve askeri deneyimler üzerinde Kuzey Kore'nin bıraktığı pek çok etki var. Ancak ekonomik yeterlilikler, yapısal uyum, şahsi fanatizm, parti örgütlenmesi, oksijen payları ve bölgesel çevre açısından ‘Suriye rejimi’nin Kuzey Kore'nin birebir kopyası olduğu söylenemez.
Dolayısıyla Baas Partisi’nin Genel Konferansı'nda kabul edilen ‘sosyal piyasa ekonomisi’ teorisi ve ‘Çin deneyiminin’ alınmasına ilişkin 2000’li yılların başında yapılan pek çok konuşmanın ciddi olmadığı gibi ‘Kuzey Kore modeli’nin de kopyalanmasına ilişkin konuşmalar ciddi değil. O zamanlar danışmanların ve karar mercilerinin Suriye'nin ne siyasi sistemi, ne ekonomik gücü, ne jeopolitik çerçevesi, ne de büyüklüğü ile Çin gibi olmadığına ikna olmaları için birkaç yıl geçmesi gerekiyordu. Aynı şey 'Küba deneyiminin veya 'İran deneyiminin' kopyalanabileceğini söyleyen sesler yükseldiğinde de geçerli.
Gerçek şu ki, yeni Suriye birçok modelden aşılamaları içeren bir karışımdır. Bir yerde yapısında ve karar mekanizmasında hiçbir şey değişmedi. Diğer alanlarda ise çok şey değişti. Başka alanlar küçüldü ve zayıfladı. Böylece ‘Suriye deneyimi’ benzersiz bir durumda ve diğer deneyimleri taklit etmesi veya kopyalaması imkânsız hale geldi.



Caca, Lübnan'ın ‘ABD belgesini’ dikkate almasını eleştiriyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Semir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Semir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Caca, Lübnan'ın ‘ABD belgesini’ dikkate almasını eleştiriyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Semir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Semir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Semir Caca, Lübnanlı yetkililer arasında ABD aracılığıyla yapılan görüşmelerin gidişatını ve Troyka'nın ‘Lübnan kurumlarını kısa yoldan ele almasını’ eleştirerek, hükümeti bir araya gelip ulusal bir yanıt hazırlamaya çağırdı.

Caca'nın bu tutumu, ABD elçisi Tom Barrack'ın daha önce yetkililere sunduğu ve Lübnan devletinin silahları resmî kurumlarla sınırlama ve idari, mali ve siyasi reformları hayata geçirme taahhütlerini içeren belgeye Lübnan'ın vereceği yanıtı almaya gelmesinden saatler önce geldi.

Caca yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Yaklaşık iki haftadır ABD'nin Lübnan'daki durumu ileriye taşıyacak, bir yandan Lübnan'ı İsrail işgalinden ve İsrail saldırganlığından, diğer yandan da Lübnan topraklarındaki tüm yasadışı silahlardan kurtaracak önerilerini duyuyoruz. Bu vesileyle şunu bilmek istiyoruz: Birincisi, Esed rejiminin Troyka'yı Lübnan'ın tüm kurumlarına kestirme bir yol olarak görme sapkınlığına, Lübnan'ı mahveden saçmalığa geri mi döndük?"

İkinci olarak da şunu sordu: “Şu anda kim müzakere ediyor? Lübnan devleti Hizbullah'ın ne diyeceğini mi bekliyor? Yoksa tam tersi mi olmalıydı?”

Caca, bu fırsatı kaçırmak için çalışanların, tüm Lübnanlılar ve tarih önünde büyük bir sorumluluk taşıyacağı konusunda uyardı.

Caca, “Lübnan hükümeti gecikmeksizin toplanmalı ve ABD'nin önerisine, İsrail'in Lübnan'dan çekilmesini ve saldırganlığını durdurmasını, Lübnanlıların çıkarlarını ve çocuklarının geleceğini gözetecek gerçek bir devletin kurulmasını retorikle değil pratikle sağlayacak ulusal bir Lübnan yanıtı hazırlamalıdır” dedi.

Caca sözlerini şöyle tamamladı: “Yaklaşan uluslararası müzakerelerde İran'ın konumunu güçlendirmek için Lübnan'ın ve Lübnanlıların kaderinin bu kadar manipüle edilmesi yeter.”