Afganistan’ın uluslararası varlıklarının kullanımı için çabalar sürüyor

İİT Genel Sekreteri Hüseyin Taha: Afgan varlıklarının dondurulması kararını iptal için istişareler yürütülüyor

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha
TT

Afganistan’ın uluslararası varlıklarının kullanımı için çabalar sürüyor

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, İİT ve İslam Kalkınma Bankası'nın ekonomik krizin çözülmesine yardımcı olacak şekilde Afgan varlıklarının dondurulması kararını iptal için uluslararası taraflarla istişarelerde bulunduğunu söyledi.
İİT’nin, İslam Kalkınma Bankası'na Afganistan'daki insani krizden etkilenenlere insani ve kalkınma yardımlarını desteklemeyi amaçlayan güven fonunun kurulmasını hızlandırma çağrısında bulunan Genel Sekreter Şarku'l Avsat'a konuştu: “İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Özel Elçisinin, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kararını uygulama yolları konusunda Taliban ile görüşmek için yakın zamanda Kabil'i ziyaret etmesi bekleniyor. Bu durum Taliban tarafından memnuniyetle karşılanıyor”.
Yemen dosyasına ilişkin olarak Taha, örgütün Husi milislerin Kızıldeniz, Babu’l-Mendeb Boğazı ve Aden Körfezi'nde oluşturduğu tehditleri kınadığını söyledi. Taha, “Uluslararası deniz seyrüseferinin güvenliğini ve emniyetini tehdit eden bölgesel ve uluslararası sularda savaş gemilerine yönelik saldırıların yanı sıra İİT, balistik füzeler başta olmak üzere Husi milislerine silah tedarik edilmesini de kınıyor. Mezhepsel çatışmaları körükleyen politikalar durdurulmalı ve terörist grupları desteklemekten ve finanse etmekten kaçınılmalı” açıklamalarında bulundu.
Diğer yandan İslam Kalkınma Bankası'nın kuruluşundan 2021 yılının üçüncü çeyreğinin sonuna kadar toplam fonlama ödeneklerinin 157,1 milyar dolar olduğunu söyleyen Genel Sekreter, “İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerdeki işsizlik oranı 2020 yılındaki yüzde 6,5 olan küresel ortalamaya kıyasla yüzde 7,1'e ulaştı. İİT ülkelerindeki gençler arasında işsizlik oranı 2020 yılı için yüzde 14,4 ile küresel ortalamanın üzerinde seyretti”.

İİT ve Afganistan
Hüseyin Taha, İİT’nin İslam Zirvesi Başkanlığı’nı yürüten Suudi Arabistan'ın daveti üzerine ve Pakistan'ın ev sahipliğinde Afganistan'daki insani duruma ilişkin Dışişleri Bakanları Konseyi'nin olağanüstü toplantılar düzenlediğini kaydetti.
İİT Genel Sekreteri geçen Aralık ayında gerçekleştirilen bu toplantının, bu yılın ilk çeyreğinde Afganistan'daki insani krizden etkilenenlere insani ve kalkınma yardımlarını yönlendirmek amacıyla İslam Kalkınma Bankası çatısı altında bir güven fonu oluşturmayı kararlaştırdığını belirtti.
Ayrıca, İslam'da hoşgörü ve ılımlılık, eğitime eşit erişim, İslam'da kadın hakları ve diğer hayati konularda Afganistan ile ilişki kurmak için Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi tarafından yönetilen seçkin din alimlerinden ve hukukçulardan oluşan bir heyet oluşturulmasına karar verildi.
Hüseyin Taha, “Fonun kuruluşunu hızlandırmak için İslam Kalkınma Bankası ile koordineli olarak, fonun mali kaynaklarını harekete geçirmek için bağışçı ülkelerle iletişime geçerek diplomatik çabalarımızı başlattık.  Geçtiğimiz yıllarda Afgan halkına çeşitli insani yardım hizmetleri sunmak için çalışan örgütün Afganistan'ın başkentinde ofisi bulunuyor. Ofisin insani yardım sağlamadaki görevlerini yerine getirmesini sağlamak için insan kadroları ve mali kaynaklar sağlamanın yollarını tartışmak üzere üye devletlerle de yoğun istişareler başlatıldı” dedi.
Taha, İİT’nin Kabil'deki ofisinin direktörüne derhal işyerine gitmesi ve ofisin insani faaliyetlerini, Birleşmiş Milletler ve çeşitli kurumları başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla işbirliğini ve koordinasyonunu doğrudan denetlemesi talimatını verdi. İİT Genel Sekreteri, “Ofisin özellikle İslam Kalkınma Bankası'nda vakıf fonunun kurulmasından ve insani yardım programımızın fiilen başlatılmasından sonra insani yardım operasyonlarına katkıda bulunmada somut bir rol oynamasını bekliyoruz. Ayrıca bazı üye devletlerin Afganistan'a insani yardımlarını ofis aracılığıyla sağlamasını bekliyoruz. İİT’nin Afgan gruplarıyla görüşme konusundaki tutumu net ve tutarlı. Afgan liderliğindeki barış sürecine tam destek veriyoruz ve tüm tarafların tüm anlaşmazlıkları çözmek için barışçıl diyalog taahhüdünde bulunmalarını umuyoruz. Uluslararası ve insancıl hukuka ve uluslararası insan hakları standartlarına saygı gösterilmeli”.
Hüseyin Taha konuşmasını şöyle sürdürdü: “İİT, Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından kendisine verilen yetkiye uygun olarak hareket ediyor ve konseyin kararları arasında siyasi ve ekonomik angajman görevini üstlenmek üzere Genel Sekreter'in özel bir temsilcisinin atanması var. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Özel Temsilcisinin, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kararını uygulama yolları konusunda Taliban ile görüşmek için yakın zamanda Kabil'i ziyaret etmesi bekleniyor. Bu Taliban tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Nakit tükenmesiyle ilgili olarak, Afgan varlıklarının dondurulması kararının iptali aslında ekonomik krizin çözülmesine yardımcı olacak”.
Afganistan yönetimi, İİT ve İslam Kalkınma Bankası'ndan bu önemli konuda uluslararası taraflarla istişarelerde bulunmalarını talep ediyor.
Afganistan konferansının bitiminden hemen sonra İİT’nin, Afganistan'ı desteklemek için üye devletler ve uluslararası ortaklarla sürekli istişareler yürüttüğünü vurgulayan Genel Sekreter, “Vakıf fonunun kurulması ve üye devletlerden bağışların alınması Afgan ekonomisinin desteklenmesine büyük katkı sağlayacak” diye konuştu.
Afganistan'daki kuraklık sorunu hakkında yöneltilen bir soruya cevaben Genel Sekreter, “Afganistan için Gıda Güvenliği Programını başlatmak, İİT'nin hedeflerinden biridir. Bu İİT için bir gıda güvenliği rezerv sisteminin kurulması yoluyla olur. Bu konuyu DSÖ, üye devletler ve uluslararası ortaklarla birlikte takip edeceğiz.”

Krediler ve en az gelişmiş ülkeler
İİT’deki toplam 57 üye ülkeden 21'i az gelişmiş ülkeler arasında kabul ediliyor. Geri kalan ülkeler orta gelirli gelişmekte olan ülkeler olarak sınıflandırılıyor. Bu az gelişmiş ülkelerden 18'i Afrika'dadır ve bu ülkelerin karşılaştığı kalkınma zorluklarının nedeni düşük üretim kapasitelerinde yatmaktadır. Bu da büyümede yavaşlamaya, yatırım eksikliğine ve kapalı piyasalara, ayrıca zayıf destekleyici politikalara ve eskiyen altyapıya yol açar.
Örgütün daha fazla çaba gösterdiğini ifade eden Hüseyin Taha, “Afrika'nın Kalkınması Programı, Kalkınma için İslami Dayanışma Fonu ve 2005 yılında 12 milyar dolarlık sermaye ile onaylanan diğer fonlar yoksulları destekleyen faaliyetleri teşvik etmeyi amaçlamaktadır. İİT 22 Afrika üye ülkesinde bu program kapsamında finansman için toplam 480 proje onaylandı ve çoğu proje tarım, ulaşım, enerji, su ve sanitasyon ve eğitim ve sağlık alanlarında gelişme kaydetmeyi hedefliyor.
Dayanışma Fonu, İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerindeki proje ve programları finanse etmek için 858,4 milyon dolarlık krediler ve hibeler sağladı. Bu miktarın yaklaşık yüzde 96'sı İslam İşbirliği Teşkilatı'nın en az gelişmiş ülkelerine gitti.
İİT İslam Kalkınma Bankası, ekonomik ve sosyal kalkınmayı teşvik etmek için krediler, teknik yardım, hibeler ve sermaye yatırımları sağlayarak İİT üye ülkelerine yardımcı olur.
Bu bağlamda Taha, İslam Kalkınma Bankası'nın kurulduğu 1975 yılından 2021 yılının üçüncü çeyreğinin sonuna kadar toplam finansman ödeneklerinin 157,1 milyar dolar olduğunu vurgulamak gerektiğini söylüyor. Buna ek olarak Taha, İİT üye devletlerini ve diğer potansiyel bağışçıları, İİT üye ülkeleri arasında ortaklık, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma idealleri doğrultusunda devamlı ekonomik büyümeyi yakalamak için İİT üye devletlerine yardım etmeyi sürdürmeyi talep ediyor.
İİT’nin başta en az gelişmiş ülkeler olmak üzere ihtiyaç sahibi İİT ülkelerine çeşitli sektörlerde mali ve teknik yardım sağlamak için bol kaynağa sahip üye ülkelerle iletişim kurduğunu vurgulayan Taha, Suudi Arabistan Krallığı'nın en az gelişmiş ülkelerin 6 milyar dolara varan borçlarını insani gerekçelerle iptal etme girişimine de ayrıca dikkat çekti.
İslam Kalkınma Bankası tarafından İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Afrika üye ülkelerine sağlanan toplam finansman, 2021 yılının üçüncü çeyreği sonunda 25,1 milyar doları buldu. Bu miktar arasında İİT’nin Afrika'nın Kalkınması için özel program çerçevesinde gelen 480 projeyi finanse etmek üzere gereken 5 milyar doları da içermektedir.
Hüseyin Taha, İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC), İslam Ticareti Geliştirme Merkezi, İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu (ISESCO), İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü ve İslam Ticaret ve Sanayi Odası gibi ilgili İİT kurumlarının, Afrika üye devletlerinin yararına İslam Ülkeleri için kapasite geliştirme projeleri ve diğer maddi olmayan projeleri uyguladığını açıkladı.

Sürdürülebilir projeler
Sürdürülebilir projeler, yoksulluk ve işsizlik konusuna değinen Genel Sekreter, İİT’nin Afrika üye ülkelerindeki projeleri desteklediğini söyledi. Bunların arasında Batı Afrika'daki sınır aşan parklarda ve korunan alanlarda turizmin sürdürülebilir kalkınması için tasarlanan bölgesel projeler ve Dakar ve Port Sudan'ı birbirine bağlayan demiryolu projesi yer alıyor.
Hüseyin Taha, “Turizm altyapısının geliştirilmesi ve küçük ve orta ölçekli şirketlerin ilerlemesi yoluyla iç turizmi artırmaya çalıştığımız bu proje için Dünya Turizm Örgütü fizibilite çalışmasını finanse etti. Örgütün, mal ve hizmet taşımacılığını kolaylaştırmak için Batı ve Doğu Afrika'daki örgüte üye ülkelerin demiryolu ağlarını entegre etmek için Dakar ve Port Sudan'ı birbirine bağlayan toplam uzunluğu 10 bin kilometreye varan demiryolu projesini destekliyoruz” şeklinde konuştu.
Yoksulluk ve işsizlikle ilgili olarak, Hüseyin Taha, pandemi sonrası küresel tahminlerin iyimser görünmediğini belirterek şunları söyledi: “Önümüzdeki yıllarda küresel genç işsizlik oranının artması beklenirken işsizlik rakamları gençlerin işgücü piyasasında karşılaştığı zorlukların gerçek boyutunu yansıtmıyor. İİT üye ülkelerindeki ortalama işsizlik oranı, 2020'deki küresel ortalama olan yüzde 6,5'e kıyasla yüzde 7,1 oldu. Ayrıca, İİT ülkelerindeki genç işsizlik oranı, küresel ortalamanın önemli ölçüde üzerinde. İİT ülkelerindeki ortalama genç işsizlik oranı, 2020'de yüzde 14,4 ile aynı yıldaki yüzde 13,7'lik küresel ortalamanın üzerinde seyretti”.
Diğer yandan İİT bünyesinde, istihdam, sosyal koruma, mesleki eğitim ve öğretim, gençler için iş fırsatları yaratmak için beceri geliştirme, profesyonel okuryazarlık, mikrofinans desteği gibi çeşitli programlar başlatıldı.

Husi tehditleri ve terör
Genel Sekreter, İran destekli Husi grubunun oluşturduğu tehditlerle ilgili olarak, Taha, örgütün Husi milislerin Kızıldeniz, Bab el-Mendeb Boğazı ve Aden Körfezi'nde sürdürdüğü tehditleri kınadığını söyledi. Taha, “Uluslararası deniz seyrüseferinin güvenliğini ve emniyetini tehdit eden bölgesel ve uluslararası sularda savaş gemilerine yönelik saldırıların yanı sıra İİT, Husi milislerine silah tedarik edilmesini de kınıyor” açıklamalarında bulundu.
İİT Genel Sekreteri Hüseyin Taha, “İİT, Yemen'deki Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'nun Yemen'i, halkını ve meşru devlet otoritelerini savunmak için attığı askeri adımları destekliyor. İİT aynı şekilde şiddetli Husi saldırıları karşısında Suudi Arabistan ve BAE'ye ve güvenlik ve istikrarlarını korumak için attıkları tüm adımlara ve önlemlere desteğini ifade ediyor. Teşkilat Yemen'in birliği, egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün yanında durmaya, içişlerine karışmayı reddetmeye, Yemen halkıyla dayanışma içinde olmaya ve onların özgürlük, demokrasi, sosyal adalet ve kapsamlı kalkınma özlemlerine bağlı. İİT Körfez girişiminde ve yürütme mekanizmasında temsil edilen üç referansa, ulusal diyalogun sonuçlarına ve ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları, özellikle 2216 (2015) sayılı karara dayalı olarak kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak için siyasi sürecin yeniden başlatılmasını desteklemektedir” dedi.
Terörle mücadele bağlamında açıklamalarda bulunan Genel Sekreter, teşkilatın terörle mücadele için çalışan örgütlerin ön saflarında yer aldığını ifade etti. Hüseyin Taha, “İİT, 1994 yılında Uluslararası Terörle Mücadele Davranış Kuralları'nı ve 1999 yılında Uluslararası Terörizmle Mücadele İslam İşbirliği Teşkilatı Sözleşmesi'ni kabul ederek bu olgu hakkında açık ve ilkeli bir tutum formüle eden ilk uluslararası örgütler arasındadır” dedi.
Hüseyin Taha Sahel ve Sahra bölgesinde birçok terörist grubun aktif olduğunu ve bu gruplarla mücadele edebilmek için İİT’nin, üye devletlerini, başta Sahel Beşlisi olmak üzere ilgili ülkelerin savunma ve güvenlik güçlerine destek sağlamaya teşvik ettiğini sözlerine ekledi.
Hüseyin Taha üyeleri ve uluslararası toplumu, terör örgütü DEAŞ'ın yabancı terörist savaşçıları örgüte almasını önlemek için Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamaya devam etmeye ve terörist sızmalarını önlemek için gerekli önlemleri almaya çağırdı.



'İlkel şifreli mesajlar’ savaş zamanlarında hayatta kalmak için kullanılmaya devam ediyor

Sinvar, tünellerin dışındaki dünya ile elle yazılmış şifreli mesajlar aracılığıyla iletişim kuruyor (Getty Images)
Sinvar, tünellerin dışındaki dünya ile elle yazılmış şifreli mesajlar aracılığıyla iletişim kuruyor (Getty Images)
TT

'İlkel şifreli mesajlar’ savaş zamanlarında hayatta kalmak için kullanılmaya devam ediyor

Sinvar, tünellerin dışındaki dünya ile elle yazılmış şifreli mesajlar aracılığıyla iletişim kuruyor (Getty Images)
Sinvar, tünellerin dışındaki dünya ile elle yazılmış şifreli mesajlar aracılığıyla iletişim kuruyor (Getty Images)

İnci Mecdi

ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) El Kaide lideri Usame bin Ladin'i 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra 2011 yılında İslamabad'da bulması ve Bin Ladin’in ABD Donanması Özel Hareket Kuvvetleri (Navy SEALs) tarafından öldürmesi neredeyse on yıl sürdü. El Kaide lideri Afganistan dağlarında ve ötesindeki ceplerde izini kaybettirmenin bir yolunu bulmuştu. Bazen videoların içine gizlenen mesajlar ve şifrelerle dünyanın en tehlikeli terör örgütünü oradan yönetti.

Ölümünden sonra Pakistan'daki gizli bir karargâhta bulunan mektuplarına göre Bin Ladin, dış dünyaya mesaj göndermek için çoğunlukla kuryeleri kullanıyordu. Çünkü şifreli e-postaların, takip edilmesini engellemeye yeteceğine inanmıyordu. Aynı geleneksel iletişim yöntemi, İsraillilerin Hamas Hareketi’nin bazı liderlerinin, son olarak da Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin geçtiğimiz temmuz ayında İran'ın başkenti Tahran'da kaldığı konutta tasfiye edilmesine rağmen, neden Hamas lideri Yahya es-Sinvar'a ulaşamadıklarını açıklayabilir.

Elle yazılan mektup ve notlar

ABD merkezli gazete Wall Street Journal (WSJ), Sinvar'ın İsrail'in kendisini takip edememesi ve nerede saklandığını bulamaması için telefon görüşmeleri, cep telefonu mesajları ve diğer dijital iletişim araçları, hatta şifrelenmiş olanlar da dahil olmak üzere dış dünyayla iletişim kurmak için teknolojiyi kullanmaktan büyük ölçüde kaçındığını ve ‘tünellerde saklanırken Hamas’ın operasyonlarını yönetmek için karmaşık bir kod sistemi ve elle yazılan notlar’ kullandığını ortaya çıkardı.

Mısır, Katar ve ABD’nin arabuluculuğunda 31 Temmuz öncesinde yürütülen ateşkese yönelik müzakerelerde bulunan Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye'nin öldürülmesinden ve Sinvar'ın Hamas’ın başına geçmesinden sonra Sinvar’ın, Heniyye ile nasıl iletişim kurduğuna dair soru işaretleri oluştu. WSJ’ye göre Sinvar mektuplarını el yazısıyla yazıyor ve Hamas'ın güvenilir bir üyesine iletiyor. O da mesajı, bazıları sivil de olabilen bir kuryeler zinciri ile yerine ulaştırıyor. Mektuplardaki yazılar genellikle şifreli oluyor. Farklı zamanlarda ve koşullarda farklı alıcılar için farklı kodlardan oluşuyor. Bu sistem, Sinvar ve diğer Hamas üyeleri tarafından İsrail hapishanelerinde kaldıkları sırada geliştirildi. Son olarak mektup, Gazze'deki bir Arap aracıya ya da telefonla yahut başka yollarla yurtdışındaki Hamas üyelerine ileten bir Hamas ajanına ulaşıyor.

WSJ’ye göre İsrail'in başta Hamas'ın askeri kanadının kurucularından Salih el-Aruri'yi Beyrut’ta düzenlediği suikast olmak üzere, Sinvar’ın yakın çevresinden kişileri bulup öldürmeyi başarmasından bu yana Sinvar'ın iletişim yöntemleri daha tedbirli ve karmaşık hale geldi. WSJ’ye konuşan Arap aracılara göre Aruri'nin ölümünden bu yana Sinvar neredeyse tamamen elle yazılan mektuplara ve sözlü iletişime geçti. Bazen ses kayıtlarını küçük bir yardımcı çemberi aracılığıyla dağıtıyor.

İsrail askeri istihbaratının Filistin işlerinden sorumlu eski başkanı Michael Milstein, İsrail ordusunun Sinvar'ı bulamamasının ana nedenlerinden birinin tüm şahsi hareketlerini çok sıkı bir şekilde koruması olduğuna inanıyor.

Gazze'de yaşayan Uluslararası Kriz Grubu (ICG) araştırmacısı Azmi Kişavi, Sinvar’ın Hamas’ın eski iletişim yöntemlerine geri döndüğünü söyledi. ICG’den başka araştırmacılar da Sinvar'ın Hamas üyeleri ve dış dünya ile iletişim kurmaya yönelik mevcut ilkel yaklaşımının, Hamas'ın ilk günlerinde kullandığı ve Sinvar'ın 1988 yılı ve sonrasında İsrail hapishanelerinde tutukluyken bizzat benimsediği bir sisteme dayandığını söyledi.

Sinvar hapse atılmadan önce İsrail'le iş birliği yaptığından şüphelenilen kişileri yakalamak üzere Hamas'ın Mecd adlı iç güvenlik teşkilatını kurmuştu. Mecd, İsrail hapishanelerinde de çalışmalarını sürdürdü. İsrail casusuna dönüşen eski bir Hamas üyesi tarafından yazılan ‘İbn Hamas’ (Hamas’ın oğlu) adlı kitaba göre Mecd’in hapishanelerde ‘es-Sevaid’ adı verilen ve şifreli mesajları bir koğuştan diğerine dağıtan ajanları vardı.

Yine aynı kitapta, es-Sevaid’lerin el yazısıyla yazılmış mektupları ekmeğin içine sarıp top haline getirip kuruttuktan sonra beyzbol oyuncuları gibi bu ekmek toplarını hapishanenin bir koğuşundan diğerine fırlatarak ‘Özgürlük savaşçılarından mektup var!’ diye bağırdıkları yazıyor.

Sabit telefon

Aralarında CIA Başkanı William Burns'ün de bulunduğu ABD'li üst düzey yetkililer, haziran ayında İsrail ve Hamas'ı ateşkese varmaya zorlamak için Ortadoğu'ya gittiler. Burns, Katar’ın başkenti Doha'da Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman bin Casim es-Sani ve Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kamil ile görüşmeler yaptı. Ardından Hamas yetkililerine bir anlaşma yapmaları için baskı uygulamak üzere Heniyye ile bir araya geldi.

İsrail, Hamas'ın tünellerde sabit hatlı bir telefon sistemi kurduğunu en az on yıldır biliyor. Şarku’l Avsat’ın Indepenedent Arabia’dan aktardığı analize göre İsrail’in Hamas ile arasında 2018 yılında günlerce sürecek bir çatışmaya yol açan başarısız operasyonu, İsrail ordusunun Hamas’ın telefon ağına girme girişimiydi.

Arabulucular, Gazze Şeridi’ndeki mevcut savaşın başlarında İsrail ile Hamas arasında İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalini önleyecek bir rehine anlaşması yapmaya çalışıyorlardı. Hamas'ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın üyeleriyle görüşmek ve şifreli mesajlar iletmek üzere Gazze'ye haberciler gönderdiler.

WSJ’ye konuşan aracılar, Sinvar'ın Hamas'ın sabit hat ağındaki aracılarla tünellerde telefon görüşmeleri yaptığını, gün ve saati belirlemek için kodlar kullandığını söylediler. Aracıların aktardığına göre telefon görüşmelerinin ayarlanması için Sinvar, mesajlarda takma isimlerin yanı sıra bazen gerçek kimliğini gizlemek için hapishanede birlikte kaldığı kişilerin isimlerini de kullandı.

İletişim kurmanın yaygın yolları

Gözlemcilere göre son yirmi yılda teröristler ve organize suçlular için mevcut seçeneklerin sayısı arttı. Tabii ki sıradan, yasalara saygılı vatandaşların birbirleriyle iletişim kurma olanakları da dijital teknolojideki büyümeye paralel olarak gelişti. Ancak radikal teröristler, izlenebilir bir 'dijital ayak izi' bırakmanın ve asıl göndericinin kimliğinin tespit edilmesini tehlikelerinin tamamen farkındalar. ABD istihbaratının, mesaj ve verileri elden teslim eden kuryelere güvenen Usame bin Ladin'in izini bulması da bu yüzden bu kadar uzun sürdü.

Dijital olsalar da anonim olarak satın alınabilen, cep telefonuna takılan, bir kez kullanılıp atılan ucuz ve yasal sim kartları gibi iletişim kurmanın yaygın yolları da var. Bu sim kartları Rusya ve Çin'deki şirket yöneticileri tarafından da cep telefonlarının hacklenmesine karşı bir önlem olarak kullanılıyor. Bununla birlikte sosyal medyada, sohbet odalarında ve oyunlarda da şifreli dil kullanılabilir. Bu yüzden e-oyun oynayanlar arasındaki yazışmalarda mesajları gizlemenin giderek yaygınlaşan bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.

Terör eylemlerinin planlayıcıları da hedeflerini müzakere ederken kod ya da metaforlar kullanarak iletişim kurarlar. Örneğin, ABD’de gerçekleşen 11 Eylül saldırısının planlayıcılarından Muhammed Atta ve Remzi bin eş-Şibh, Dünya Ticaret Merkezi'nden ‘İmara’ (mimari), ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) ‘funun’ (sanat) ve Beyaz Saray'dan ‘siyase’ (siyaset) olarak bahsetmişlerdir.

Uydu telefonları, Mısır'daki 25 Ocak devrimi sırasında, hapishaneden kaçan Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-ı Müslimin) üyelerinin iletişim kurmak için Thuraya mobil uydu telefonları kullandıkları söylentisiyle gündeme gelmişti. Bu telefonlar şifreleme teknolojisine sahip olsa da gizli dinlemeye karşı savunmasız bir yapıya sahip. Terör örgütlerinin liderleri, uzak ve az nüfuslu bölgelerde bile bu telefonların kullanımına karşı uzun zamandır temkinli davranıyor. Ancak gözlemcilere göre bu telefonlar, terör örgütlerinin liderleri arasında popüler bir iletişim aracı olmaya devam ediyor ve takip edilmelerini zorlaştırıyor.