Huda et-Trablisi
Nahda Hareketi önderliğindeki Darbeye Karşı Vatandaşlar Girişimi, Yüksek Yargı Konseyi’nin feshedilmesine karşı olduklarını ifade etmek için sokağa çıktı. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ise mevcut meclisi iptal eden ve yerine geçici meclis kurulmasını ön gören bir kararname yayınladı.
Resmi Gazete’de 13 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi, işlevsel, idari ve mali bağımsızlığa sahip bir konsey oluşturulmasını ön görüyor. Kararnameye göre konseyin, Geçici Yüksek Yargı Konseyi adıyla Yüksek Yargı Konseyi’nin yerini alarak adli, idari ve mali yargı işlerini denetlemesi planlanıyor.
Karar, Tunus Cumhurbaşkanı’nın adaleti sağlamak için mevcut konseyi feshedip yerine bir başkasını oluşturmaya yönelik eski açıklamalarını da doğrular nitelikte. Diğer yandan Said’in muhalifleri kararın, yetkililerin daha da genişletilmesi için alındığı görüşündeler.
Ulusal çıkar
Tunuslu avukat ve siyasi analist Sami Selame, Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde, hakimlerin yalnızca Geçici Yüksek Yargı Konseyi’nde temsil edilmesine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yeni Yüksek Yargı Konseyi’nde avukatlar ve diğerleri gibi bazı sektörlerin temsil edilmemesi, herhangi bir siyasi partiye bağlı olmayan ve sektörel çekişmelerden uzak, devletin denetiminde adil bir yargının varlığına ilişkin daha yüksek bir ulusal çıkar sağlıyor. Stratejik olarak Yüksek Yargı Konseyi’nin yeni yasası, hakimlerin tüm sorumluluğu üstlenmesine olanak sağlayacak.”
Nahda Hareketi’ni destekleyen yüze yakın kişi Başkent Tunus’ta, Kays Said’in Yargı Konseyi’ni feshetme ve yerine yenisini getirme kararına karşı gösteri düzenledi. Ancak Nahda haftalardır çok daha fazla protestocunun katılması beklentisiyle söz konusu protestolar için çağrı yapıyor. Gözlemciler, vatandaşların bu çağrıya yeterli yanıt vermemesini, hareketin Ocak 2011 Devrimi’nden sonra zirveye ulaşan popülaritesini kaybettiğinin kanıtı olarak görüyor.
Sessiz çoğunluk
Nahda Hareketi’nin liderlerinden Muhammed el-Kumani, yaptığı açıklamada “Tunus sokağı bu oturma eylemlerine karşı olumsuz bir tavır takındı” dedi. Yetkili, “Çoğunluğu sessiz kaldı ve yalnızca toplumsal meseleler için hareket etti” ifadesini kullandı.
Kumani, Nahda’nın çağrı yaptığı eylemlerin süreçte aktif taraflarca gerçekleştirildiğin belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Yandaşlardan veya diğer kesimlerden her zaman siyasi açıdan açık bir yanıt alıyoruz. Sayıların savaşı, şu an bizi ilgilendirmiyor. Bugünkü duruşumuz, Tunus’un tanık olduğu zor koşullarda gerekenin yapıldığı sembolik bir siyasi duruştur. Nahda, darbeye Karşı Vatandaşlar Girişimi’ne yanıt olarak Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshederek yerine geçici bir konsey kurma kararına karşı protesto çağrısında bulundu. Aynı şekilde sivil yargı ve askeri yargı tarafından kendisine karşı herhangi bir dava açılmadan, bir ayı aşkın bir süredir tutuklu bulunan Nahda Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Nureddin el-Buhayri’nin de serbest bırakılması talep edildi. Yargı Konseyi’nin tazmin edilmesi kararı, anayasanın ağır bir ihlalidir. Çünkü konsey ve yapısı anayasada belirtilmiştir ve tüm yargı organları buna karşıdır. Bugün yargı ailesiyle yan yana durmak için sokaklara çıktık.”
Tunusluların endişelerini gör ardı etmek
Nahda’nın popülaritesini kaybetmesi, Tunus’ta halka ilişkiler alanında çalışmalar yürütenlerce de yakından takip ediliyor. Yazar ve siyasi analist Muhammed Zuveyb şu değerlendirmede bulundu:
“Nahda Hareketi’nin popülaritesini kaybetmesinin temelde birkaç nedeni bulunuyor. Nedenlerden ilki, iktidara gelmesinden bu yana verdiği sözlerin çokluğu ve bu vaatleri yerine getirememesidir. Bu durum onu çelişkiye düşürerek doğası gereği bağlılık ve sadakat isteyen ve kendisine saygı duymayanlara karşı duran Tunus halkının önünde yalanlarını ve yanlışlığını ortaya koymasına katkı sağladı. İkinci olarak; özellikle satın alma gücünün düşmesi, güvenlik kaybı ve Tunus’un yurt dışındaki itibarının zedelenmesi açısından 2011’den önce yaşananlardan pişmanlık duyan halkın yönetim ve asgari hayallerini gerçekleştirmedeki başarısızlığıdır.”
Muhammed Zuveyb’i değerlendirmesinin devamında oluşan öfkenin bir diğer sebebinin de kayırma faaliyetleri olduğuna dikkat çekti:
“Hareketin oportünizmi, kayırmacılık ve akrabayı tercih etme politikasını benimsemesi ve (hareket mensuplarının çocuklarının zenginleşmesi karşısında ikinci ve üçüncü sınıf vatandaş haline gelen) diğer Tunusluların endişelerini göz ardı etmesi, geniş bir kesimin hareketin liderlerine ve politikalarına karşı öfkelenmesine neden oldu.”
Zubeyb’e göre 25 Temmuz’da alınan olağanüstü hal tedbirlerinden sonra hareketin tamamen felç olmasının yanı sıra ‘her türlü manevra ve siyasi eylem yeteneğini kaybetmesi ve bu nedenle yurt dışında yardım aramak zorunda kalması’ gibi nedenlere dikkat çekti. Bu durumun Nahda’yı olumsuz etkilediğini vurguladı. Hareketin bugün sosyal paylaşım platformlarında ve harekete yakın bazı kanallarda yapılan kışkırtmalara ve seferberliğe rağmen yüz vatandaşı bile sokakta toplayamadığının altını çizdi.
Gözlemciler, Kays Said’in ülkedeki şiddetli toplumsal ve ekonomik krizi kontrol altına almaması durumunda başta Nahda Hareketi olmak üzere Tunus’taki İslamcıların siyasi arenaya zorla geri dönebilecekleri görüşündeler.
Sahte destek
Gazeteci Kerime Dağraş de yaptığı değerlendirmede şunları söyledi.
“Nahda Hareketi, popülaritesinin devamlılığının tüm bileşenlerini kaybetti. Ya da daha doğrusu Said, aslında sahte bir temel olan hareketin halk tabanını bitirmeyi başardı.”
Dağraş’a göre dikkat edilmesi gereken nokta, Nahda’nın halk tabanının gruplara ayrıldığı:
“Nahda’nın müritleri olarak nitelenen gruplar var. Bunlar esas olarak hareketin üyeleri ve ailelerinden oluşuyor ve göründüğü gibi sayıları da çok az. Varlığından istifade edenler ve hareket ile menfaat ilişkisi içinde olanlar da bulunuyor. Bunlar, Said’e muhalef olanların liderleridir ancak ağırlıkları yoktur. Halka gelince; hareket tüm seferberlik yeteneğini yitirdi. Bu durum, Raşid el-Gannuşi’nin yandaşlarını harekete geçirmekte başarısız olduğu 25 Temmuz gecesinden itibaren kendini gösterdi. Bunu ise hareketin sokağa çıkma çağrıları takip etti.”
Said’in tüm hatalarına ve muhalifleri çemberinin her geçen gün daha da genişlemesine rağmen ‘Nahda’nın eski desteğini toplama ümidinin sıfırlandığını vurgulayan Kerime Dağraş sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Çünkü bu aslında faydacılık üzerine kurulu hayali bir destektir. Yani etkisini kaybettiği ilk durakta sarsılacaktır. 25 Temmuz’da yaşananlar da buydu.”