Soykırımdan nükleer bombalara: Putin’in Ukrayna’ya yönelik suçlamalarının temeli var mı?

Rusya Devlet Başkanı Putin, ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıdığı konuşmasında Kiev’in egemenlik hakkını sorgularken Ukrayna hükümetini de Batı tarafından desteklenen bir ‘neo-Nazi’ rejim olmakla suçladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı konuşmada Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıdığını duyurdu. (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı konuşmada Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıdığını duyurdu. (AP)
TT

Soykırımdan nükleer bombalara: Putin’in Ukrayna’ya yönelik suçlamalarının temeli var mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı konuşmada Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıdığını duyurdu. (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı konuşmada Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlığını tanıdığını duyurdu. (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu hafta yaptığı sert konuşmada, Ukrayna ve liderlerini soykırım, nükleer ve neo-Nazi faaliyetleriyle suçlamaktan vazgeçmedi. Putin, Ukraynalı liderleri Rusya’ya zarar vermeye kararlı fanatik kötüler olarak tasvir etti.
Putin’in 21 Şubat Pazartesi günü televizyon aracılığıyla yayınlanan ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk bölgelerinin bağımsızlığını tanıdığına dair konuşmasında çok sayıda, ‘çirkin’ olarak nitelenen suçlama yapıldı. Putin’in iki bölgenin bağımsızlığını tanıması, dünya genelinde alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Söz konusu suçlamalardan bazıları şöyle oldu:

‘Soykırım’
Batılı kaynaklara göre bu asılsız suçlama, Moskova’nın Ukrayna sınırında yaklaşık 150 bin asker seferber ettiği aralık ayından bu yana resmi Rus söyleminde giderek daha fazla tekrarlanıyor. Putin, Ukrayna’nın ‘ülkenin doğusundaki Rusça konuşanları’ yok etmek istediğini savundu.
Putin, tehdit ve soğukkanlılık arasında gidip gelen konuşmasında Ukrayna’nın egemenlik hakkını sorgularken, hükümetini de Batı destekli bir ‘neo-Nazi’ rejim olmakla suçladı. Açık bir öfkeyle de Putin, Doğu Ukrayna’nın ağırlıklı olarak Rusça konuşan nüfusuna atıfta bulunurken, Batı’yı da ‘dört milyon insanın soykırımına müsamaha göstermekle’ suçladı.
Ukrayna’daki çatışma, 2014 yılında patlak verdiğinden bu yana 14 binde fazla can aldı. Her iki taraftan da kayıplar verildi.
Rusça, Ukrayna’da halen yaygın olarak kullanılıyor. Hükümet, Putin’in iddialarının aksine ülkede Rusçayı yasaklamadı. Ancak Kiev, Ukraynacanın devlet dairelerinde ve medyada kabul edilmesini gerektiren bir yasa çıkarırken uluslararası STK’lar tarafından eleştirilere maruz kaldı.
Kiev, savunmasında Ukrayna’nın Sovyet döneminde Ruslaştırmaya zorlandığını iddia etti. 2014 yılında Kırım’ın ilhakı da dahil olmak üzere sekiz yıldır Rus saldırganlığından mustarip.

‘Nükleer hırslar’
Ukrayna’ya yönelik son suçlamalar, Kiev’in nükleer silah edinmeyi planladığını söyleyen Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’dan geldi. Rusya Devlet Başkanı, pazartesi günü yaptığı konuşmasında bu suçlamayı tekrarladı ve salı günü düzenlediği basın toplantısında daha fazla ayrıntı da verdi.
Putin, Ukrayna’da Sovyet mirası sayesinde ‘uranyum zenginleştirme sistemlerinin eksik olduğuna’ dikkati çekti. “Ancak bu bir teknoloji meselesi, Ukrayna için bu çözülemez bir sorun değil. Oldukça basit bir şekilde çözülür” dedi. Kiev’in nükleer silahlar geliştirebileceğini ve füzelerinin menzilini 500 kilometreye kadar artırabileceğini de söyleyen Vladimir Putin, “Moskova yıkım bölgesinde olacak. Durum, bizim açımızdan stratejik bir tehdit” değerlendirmesinde bulundu.
Ukrayna ise nükleer hırslarından hiçbir zaman bahsetmedi. Ancak Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Budapeşte Memorandumu olarak bilinen nükleer silahlarla ilgili 1994 tarihli bir anlaşmaya atıfla, “Modası geçmiş gibi görünüyor” dedi.
Memorandum, Kiev’in Sovyet döneminden kalma nükleer cephaneliğinden vazgeçmesi karşılığında Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı göstermesini şart koşuyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Zelenski, Moskova ile istişare çağrısında bulunurken, “İstişareler gerçekleşmezse veya sonuçları ülkemizin güvenliğini garanti etmezse, Ukrayna Budapeşte Memorandumu’nu geçersiz sayma hakkına sahip olacaktır” ifadesini kullandı.
Gerçekte de durum birçok yönden böyle. Moskova, Ukrayna’nın Kırım topraklarını ilhak etti. Bu hafta son sekiz yıldır ayrılıkçı çabalarına destek verdikten sonra Ukrayna’daki iki bölgenin de bağımsızlığını tanıdı.

‘NATO ve topyekün savaş’
Putin, Rusya’nın talep ettiği ‘güvenlik garantilerini’ gerekçelendirirken topyekün bir savaşa dair felaket senaryosunu haftalardır tekrarlıyor. Bu garantilerin başında ‘Ukrayna’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) dahil edilmemesi ve doğu kanadındaki üye devletlere gönderilen ek NATO kuvvetlerinin geri çekilmesi’ yer alıyor.
Putin, Ukrayna’nın NATO’ya katılma hayali gerçekleşirse ve daha sonra Kırım’ı geri almaya çalışırsa durumun, her ikisi de nükleer silahlara sahip olan Rusya ile Batı arasında doğrudan bir çatışmaya yol açacağına dikkat çekiyor.
Putin bu hafta NATO ve ABD’yi, Ukrayna’daki rutin askeri tatbikatları ‘NATO askeri birimlerinin Ukrayna topraklarında hızlı bir şekilde konuşlandırılması için’ bir kılıf olarak kullanmakla suçladı.
NATO üyeleri, Ukrayna’nın Batı askeri ittifakına katılma arzusunu savundu ancak üyeliğinin şu an masada olmadığını vurguladı.



Musk göçmen karşıtı Trumpçıları karşısına aldı

Musk'ın bütçe kesintisi planları da endişe yaratmıştı (Reuters)
Musk'ın bütçe kesintisi planları da endişe yaratmıştı (Reuters)
TT

Musk göçmen karşıtı Trumpçıları karşısına aldı

Musk'ın bütçe kesintisi planları da endişe yaratmıştı (Reuters)
Musk'ın bütçe kesintisi planları da endişe yaratmıştı (Reuters)

Yeni kabinede görev yapacak teknoloji milyarderi Elon Musk ve iş insani Vivek Ramaswamy'nin nitelikli göç vurgusu, Donald Trump taraftarlarını kızdırdı.

Musk ve Ramaswamy, 20 Ocak'ta göreve gelecek kabinede DOGE'nin (Department of Government Efficiency / Kamu Verimliliği Bakanlığı) başına geçecek. İki ismin de federal bütçede ciddi kesintilere gitmesi bekleniyor.

Ramaswamy, 26 Aralık'ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, ABD'li firmaların vasıflı yabancı işçi çalıştırmayı mümkün kılan H-1B geçici vize programından yararlanmak durumunda kalmasının, Amerikan kültürünün "mükemmeliyet yerine vasatlığı" yüceltmesinden kaynaklandığını savundu:

Matematik olimpiyatı şampiyonu yerine mezuniyet balosu kraliçesini ya da okul birincisi yerine sporcuları yücelten bir kültür en iyi mühendisleri çıkaramaz.

Ramaswamy'nin, firmaların ABD vatandaşları yerine vasıflı yabancıları çalışanları işe almasını Amerikan kültürüne bağlayan açıklamaları, göçmen karşıtı Trump taraftarlarını kızdırdı. 

Tepkiler üzerine Ramaswamy, Twitter'da daha sonra yaptığı bir paylaşımda, H-1B programında "ciddi sorunlar olduğunu ve sistemin değiştirilmesi gerektiğini" belirtti.

Ramaswamy'e Musk'tan da destek geldi. Tesla CEO'su, H-1B vize programını savunarak "mühendislik alanında en yetenekli ~%0,1'i" ülkeye çektiğini ifade etti.

Diğer yandan ikilinin açıklamalarına karşı çıkanlar, şirketlerinde bu vize programı kapsamında işe alınan yabancı çalışanların çok yüksek maaşlar kazanmadığını gösteren paylaşımlar yaptı. Bu sistemin elit bir yetenek havuzu oluşturmaktan ziyade ABD doğumlu işçilerin ücretlerini aşağı çekmek için kullanıldığını savundular. 

Trump'ın ilk döneminde görev yapan ABD'nin eski Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Nikki Haley de Ramaswamy ve Musk'a tepki gösterenler arasındaydı:

Amerikalı işçilerde ya da Amerikan kültüründe yanlış bir şey yok. Tek yapmanız gereken sınıra bakmak ve sahip olduklarımızı kaç kişinin istediğini görmek. Amerikalılara yatırım yapmalı ve öncelik vermeliyiz, yabancı işçilere değil.

Başkanlık seçimlerinde önce Trump'a karşı aday olan sonra yarıştan çekilen Haley'nin ailesi de Hindistan göçmeni.

Bunların yanı sıra Trump'ın yapay zeka danışmanı olarak Hindistan doğumlu girişimci Sriram Krishnan'ı seçmesi de tartışma yarattı. 

Göçmenlik karşıtı açıklamalarıyla bilinen radikal sağcı aktivistlerden Laura Loomer, Krishnan'ın solcu olduğunu ve Trump'ın Önce Amerika politikasına göre hareket etmeyeceğini savundu. Aktivist ayrıca Hindistanlı göçmenleri "işgalci" diye niteledi. 

Güney Afrika doğumlu Musk ise Silikon Vadisi girişimcisi Krishnan'ı savunarak, Loomer'ın açıklamalarının "çok rahatsız edici" olduğunu belirtti.

Twitter CEO'su Musk, kendisinin de ABD vatandaşlığına geçmeden önce H-1B vizesine sahip olduğunu ve Tesla'nın bu yıl sözkonusu program dahilinde 724 kişiyi işe aldığını belirtti.

H-1B vizeleri genellikle üç yıllık süreyle veriliyor. Ancak sahipleri vize sürelerini uzatabiliyor veya yeşil kart başvurusunda bulunabiliyor.

Loomer, Musk'ı eleştiren yorumlarının ardından Twitter hesabının 12 saat askıya alındığını belirterek kendisine sansür uygulandığını savundu. Twitter ve Musk iddialarla ilgili henüz bir açıklama yapmadı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, New York Times, RT