ABD’nin Afganistan’da Kadın Hakları Temsilcisi Amiri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Taliban İslam’ın itibarını zedeledi

Amiri: Afgan çocuklar ve kadınlar için bir insanlık trajedisi

Washington’un Afgan kadınlarını savunma temsilcisi Rina Amiri, Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
Washington’un Afgan kadınlarını savunma temsilcisi Rina Amiri, Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
TT

ABD’nin Afganistan’da Kadın Hakları Temsilcisi Amiri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Taliban İslam’ın itibarını zedeledi

Washington’un Afgan kadınlarını savunma temsilcisi Rina Amiri, Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
Washington’un Afgan kadınlarını savunma temsilcisi Rina Amiri, Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)

Washington’un geçen yıl 29 Aralık’ta atanan Afgan kadınlarını savunma temsilcisi Rina Amiri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Taliban’ın Afgan kadınlara yönelik politikalarının İslam’ın itibarını zedelediğini söyledi. Yapılan araştırmalara göre Afganistan’daki insani durumun dünyadaki en kötü durum olduğunu belirten Amiri, insani krizin yükünü özellikle de kadın ve çocukların çektiğini vurguladı.
Ailesi Kaliforniya’ya göç ettiği için Afganistan’ı çocukken terk eden Rina Amiri, kadın ve kız çocukları için insan hakları ve temel özgürlükler konularında çalışacak. Özel Temsilci, ABD’nin Afganistan’a müdahalesine yol açan 11 Eylül saldırılarının ardından Taliban rejimine karşı protestosu ile ünlendiğinde Boston’daki Tufts Üniversitesi’nde öğrenciydi. Kadınların dünyadaki tüm ülkelerin geleceği olduğunu ve Afganistan’da kadınların ülkenin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturduğunu söylerken, Taliban’ın nüfusun yarısının haklarını elinden almasının kabul edilemez bir eylem olduğunu vurguladı.
Amiri, Afgan Kadınları, Kız Çocukları ve İnsan Hakları Özel Temsilcisi olarak ilk kez Suudi Arabistan’a ziyarette bulundu. Norveç’ten sonraki ikinci uluslararası gezisi kapsamında ilk durağı Suudi Arabistan’da Şarku’l Avsat’a konuşan Amiri, Afgan kadınların endişelerinden, onları desteklemek ve haklarını geri kazanmak için dünyaya taahhüt ettiği en belirgin sorunlardan bahsetti.
İşte Afgan Kadınları, Kız Çocukları ve İnsan Hakları Özel Temsilcisi Rina Amiri’nin Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı:

-Bu, Özel Temsilci olarak sizin izin ikinci uluslararası seyahatiniz. Neden ilk durağınız Suudi Arabistan? Bu ziyaretten ne elde etmeyi umuyorsunuz?
Daha önce de Suudi Arabistan’ı ziyaret ettim. Ama bu, benim Afgan kadınları ve kızları ve insan hakları için özel bir temsilci olarak ilk seyahatim. Aslında bunun ilk yurtdışı seyahatim olmasını istiyordum. Ancak Taliban ile Oslo’da yaptığım görüşme nedeniyle bu benim ikinci yurtdışı seyahatim oldu. Ziyaretimin sebebi, Afgan kadın ve kız çocuklarına ve insan haklarına destek vermektir, çünkü İslam dünyasının sesinin bu konuşmalara öncülük etmesi elzem ve önemlidir. Afgan halkının ve Afganistan’daki kadınların İslam dünyasının arkalarında olduğunu bilmeleri önemlidir. Suudi Arabistan, İslam’ın kaynağıdır ve bu yüzden, Krallığın Afgan halkını ve Afgan kadınlarını desteklemedeki konumunun önemini vurgulamak istedim.
Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) İslam dünyasını Afganistan’ı desteklemek üzere seferber etmedeki liderliğine, özellikle de Özel Temsilci Tarig Ali Bakheet’i atamalarına ve Afganistan Güven Fonu’nun kurulmasına derin takdirlerimi sunuyorum. Afganistan’daki yıkıcı insani durumu ele almak için fona katkıda bulunmak amacıyla İslam dünyasını meşgul edeceğim.

-İslam dünyası, Afgan kadın ve kızlarının eğitimini neden önemsemeli?
İslam dünyanın ve Müslüman çoğunluklu ülkelerin, sadece Afgan kadınlarının eğitimine değil, genel eğitime de çok önem vermesi gerektiğini ve eğitim sonrası istihdamın pek çok düzeyde önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak pratikte eğitim, kadınları ekonomik olarak işgücünün ve kamu hizmetinin bir parçası kılma ve ailelerine ekonomik olarak yardım edebilmeleri açısından elverişli. Dolayısıyla durumun, sadece eğitimle ilgili olmadığına, birçok seviyeye yayıldığına inanıyorum.
Fakat bu, İslam dünyası için neden önemlidir? Taliban’ın Afgan kadınlara yönelik politikalar, yalnızca Afgan kadınları ve aileleri açısından zararlı olmakla kalmıyor, her yerde İslam’ın itibarına da zarar veriyor. Ben bir Müslümanım ve Taliban’ın kadınların eğitime, işe veya kamu hizmetine erişimine izin vermemesinin İslam’ın temel ilkelerine aykırı olduğunu biliyorum. Taliban’a göre, bana söyledikleri gibi, eğitim hakkı İslam’ın ilkelerinden biridir. Bu cesaret verici. Ancak İslam dünyası, onlardan hesap sormalı ve kadınlara tüm haklarının verilmesini sağlamalıdır. Artık Suudi Arabistan’dasınız. Suudi Arabistan’daki kadınların, haklarına tam erişime sahip olduklarını görmek benim için bir cesaret ve gurur kaynağıdır. Hükümet toplantılarına gidiyorum ve masada Suudi kadınları görüyorum, mağazalara gidiyorum ve kadınları ekonomik sektörlerde lider olarak görüyorum. Bu her ülkede kadınların hakkıdır. İslam, bir dindir ve benim açımdan bir Müslüman olarak kadınların haklarını korur.
İslam dünyası, Taliban’ın şu anda yaptığının pratikte İslam'a aykırı olduğunu dünyaya göstermelidir. Yani bu mesaj, önce Batı’dan gelmemelidir. Aksine İslam'ın kadın haklarına ve onların rolüne saygı duyan bir din olduğunu kanıtlamak için önce İslam dünyasından gelmelidir.

-Sizce Taliban Afgan kadınlara sert davranıyor mu?
Afganistan’da kadın ve kız çocuklarının durumu çok zor. Dünya’daki en kötü durumlardan birinden mustarip. 15 Ağustos’ta koşullar, oldukça zordu. Ama Afgan kadınları her düzeyde bir dereceye kadar ‘eğitim hakkı, çalışma hakkı ve siyasi katılım hakkı’ gibi haklara sahipti. Hükümetin her kademesinde kadınlar başkan ve başkan yardımcısı olmak için yarışıyordu. Kadınların parlamentoya katılımı yüzde 27 civarındaydı. Kadınlar, her düzeyde işgücünün, resmi ve kayıt dışı ekonominin hassas bir bileşeni olmuştur. Ama bir gecede tüm hakları ellerinden alındı.
Bu durumu hayal edin. Yarın uyandığınızı, işe gittiğinizi ve size çalışmanıza izin verilmediğinin söylendiğini hayal edin. Kızınız okula gidiyor, kapıları kilitliyorlar ve okula gitmesine izin verilmediğini söylüyorlar. Birden ışıklar sönüyor. Geleceğiniz kararıyor. Afgan kadınlarının durumu bu. Üstelik giderek artan oranda tutuklu kadınları, Batı’nın haklarını talep etmeyen protestocuları görüyoruz. İslam’ın kendilerine verdiği hakları, Afganistan tarihi boyunca sahip oldukları hakları talep ediyorlar. Afganistan kültürüne ve İslami değerlere uygun haklar talep ediyorlar. Bu haklar ellerinden alındı ​​ve bunun değiştirilmesi gerekiyor.

-İlk seyahatiniz, Taliban ile görüşmek üzere ABD heyetinin bir parçası olarak Norveç’in Oslo kentineydi. Görüşmeler nasıl geçti? Taliban ile görüşmelerinizde herhangi bir ilerlemeye tanık oldunuz mu?
Benim açımdan önemli bir toplantıydı. Bu toplantı Norveç tarafından organize edilmiştir. Norveç, Taliban’ın kendisiyle görüşmek istiyorsa Afgan kadınları ve Afgan sivil toplumuyla görüşmesi gerektiğini söyledi.
Umarım Taliban’la görüşmek isteyen her ülke bu koşulları ortaya koyar. Umuyorum ki İslam Konferansı Örgütü’nün bir sonraki toplantısında veya İslam Konferansı Örgütü ülkeleri ve temsilcileri arasında yapılacak herhangi bir toplantıda aynı şeyler Taliban’a söylenecektir. Bu toplantıda heyetteki tek özel temsilciydim. ABD heyetinin bir parçasıydım ve Katar’dan bir heyetin yanı sıra Avrupalılar da vardı. Bu değişikliğe ihtiyacımız var.
Taliban’ın sivil toplum ve kadınlarla yeniden görüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Taliban ile uluslararası toplum arasındaki doğrudan alışverişin önemli olduğu kanaatindeyim. Her temsilci, önceliğinin kadın hakları ve insan hakları olduğunu söyledi. Bir sıra olmayacaktır. İnsani yardım sağlayacağız. Ardından geliştirme aşamasına geçeceğiz. Sonra kadın haklarına yöneleceğiz, zira onlar her şeyin ayrılmaz bir parçası. Çünkü kadınlar ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır, kadınlar ülkenin geleceğidir ve kadınlar, ülkenin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturmaktadır. Taliban’ın nüfusun yarısının haklarını elinden alması ise kabul edilemez! Taliban, Afganistan’daki savaşı sona erdirdiğine inandıklarını söyledi. Ancak Afgan nüfusunun yarısı, Taliban’ın kadınlara savaş çağrısı yaptığını düşünüyorsa çatışma bitmemiş demektir. Bu, bence Taliban’ın daha iyi anlaması gereken bir şey.

-ABD, kadınların ve kızların eğitime erişimini desteklemek için ne yapıyor?
ABD, Taliban’a Birleşmiş Milletler’e (BM) ve tüm müttefiklerine, Afgan kadınlarının 21 Mart’tan hemen sonra okula dönebilmeleri gerektiğini söyledi. Bu, bundan üç ay sonra değil, Afganistan’daki yeni yıl ve tatillerden hemen sonra gerçekleşmeli. Aynı şekilde bilginin niteliğinin ve geliştirilmesinin gerekliliğine vurgu yaparak, bu konuda Taliban’a ‘kadın haklarının İslam’ın ilkelerinden biri olduğunu bildikleri, bunlara uymaları gerektiği ve kızların okullarına dönelerine izin vermeleri konusunda olumlu mesajlar verdi. Bunu, uygulamak zorundalar ve ABD, onlara bu durumun hesabını soracak. ABD ayrıca, öğretmenlerin hazırlıklı ve kızların okula dönebilmeleri için müfredatın hazır olduğundan emin olmak için BM ve özellikle UNICEF ile birlikte çalışıyor. Biz, öğretmenlerin okula geri dönmelerini sağlamak için gereken finansmana sahip olmak için uluslararası toplumla birlikte çalışıyoruz.

-Afgan kadınların karşılaştığı en acil sorunlar ve gelişimlerini engelleyen en büyük zorluklar nelerdir?
Kadın ve kız hakları eşitsizdi ve birçok eksiklik vardı. Ama bu haklar da 15 Ağustos’ta bir gecede ellerinden alındı. Şu an kadınlar ve kızlar, özellikle de savunmasız topluluklar, her düzeyde zorluklarla karşı karşıya. Afganistan’daki insani durum, şu anda dünyanın en kötü durumu. Afgan kadınlar ve özellikle çocuklar şimdi insani krizin yükünü taşıyor. Bu insani krizden en çok etkilenen nüfusun yüzde 60 ila 70’inin kadın ve çocuklar olduğunu belirten araştırmaları inceledim. Dolayısıyla bu çok büyük bir sorun. Eğitim hakkından mahrum bırakılmaları büyük bir sorundur. Hakimlik, avukatlık yapan, en üst düzeyde çalışan ya da birçok yönden aile ekonomisine katkıda bulunan kadınların ellerinden bir anda tüm bunların alınması… Bu işçiler ve liderler, bir anda ajanslarından ve yetkilerinden uzaklaştırıldı. Bu, son derece zor bir durum. Afgan kadınlarının cesaretine tanık oldum. Silahların ve tehditlerin karşısında ellerinde pankartlarla protesto düzenlemek için sokaklara döküldüler. Bu cesaretleri nedeniyle cezalandırılıyorlar. Ülkenin birçok yerinden ‘tacize uğrayan, tutuklanan veya hapsedilen’ kadınların ve hatta ailelerinin seslerini duyuyorum. Sadece kendileri için korku yaşamıyorlar. Çocukları ve aileleri için de korkuyorlar.

-Taliban, doksanların ortalarında ülkeyi yönettiğinde ve Afgan kadınları birçok haktan mahrum bıraktığında, bu tarihin Afganistan’da yeniden tekerrür edeceğini düşünmüş müydünüz?
Bunu sanmıyordum. Çünkü son yirmi yılda kaydedilen ilerleme sırasında birçok zorluk yaşandı. Temel düzeyde kadınlar için ilerlemeler kaydedildi. Halk örgütleri, ülke genelinde seferber oldu. Kadınlar birçok alana katılım gösterdi ve birçok konuda erkekler tarafından desteklendi. Umarım Taliban, bu ülkenin farklı bir ülke olduğunu anlar. Biliyorsunuz, Taliban daha önce olduğu gibi en son, kontrolü ele geçirmeyi başardığında korkunç bir iç savaş yaşanmıştı ve insanlar başka seçeneklerinin olmadığını hissetmişlerdi. Ülke kaos içerisindeydi. Bu kez Taliban, tarihlerindeki en iyi ilerleme dönemini yaşayan bir ülkenin kontrolünü ele geçirdi. Dolayısıyla da bu kez farklı kriterlere tabi olacak. Bu sefer insanlar kızlarının ve eşlerinin okula gitmesini ve ekonomik sektöre katılmasını talep etmeye devam edecek. Ülkeye daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir yönetim sağlamak için ilkelere bağlı kalacaklar. Bunu yapmazlarsa Taliban’ın daha fazla çatışma ve kargaşayla karşı karşıya kalacağına, ülkeyi yönetemeyeceklerine ve umdukları gibi iktidarda kalamayacaklarına inanıyorum.

-Afgan kadınların karşılaştığı ve ilerlemelerini engelleyen temel zorluklar nelerdir? Kabil’de okula gitmelerine izin verilmeyen kızların durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu sadece Afgan kızlar açısından değil, aileleri açısından da zor bir konu. Genç kızlar, artık okula gidemedikleri için mahvoluyor. Daha iyi bir geleceğe hazırlanıyorlar. Bu durum, Taliban’ın İslami olarak sunmak istediklerinin en baskıcı yönüdür. Siz bir profesyonel, bir gazeteci, bir lider olarak, Afgan kadınların, bir Batı ülkesindeki bir kadınla görmedikleri ilişkiye sizinle sahip olduğunu görüyorsunuz. Her Müslüman ülkedeki her kadın, kendileri adına konuşmak istiyor. Bu, sürekli düşündüğüm şeylerden biri ve belki de benim için çok özel bir konu. Çünkü Afganistanlıyım ve her gün o kadınlardan biri olabileceğimi düşünüyorum. Sanırım kızım da o durumda olabilirdi. Her kadının bunu düşünmesini ve her kadının kendi sesini kullanmasını istiyorum, çünkü bu kızların parlak bir geleceği olmasını istiyorum. Ama İslam dünyasının onların yanında durması gerekiyor.



Kremlin, sadece Ukrayna meselesine odaklanmayan kapsamlı bir Rus-Amerikan zirvesi istiyor

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
TT

Kremlin, sadece Ukrayna meselesine odaklanmayan kapsamlı bir Rus-Amerikan zirvesi istiyor

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)

Moskova ve Washington arasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump'un bir araya gelmesi gerektiğine dair karşılıklı açıklamalar, Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul'da doğrudan müzakerelerin başlamasıyla birlikte büyük ilgi gördü. İki tarafın öncelikleri arasında büyük farklılıklar göze çarptı. Trump, “Ukrayna'daki barış sürecini ilerletecek” hızlı bir toplantının önemine vurgu yaparken, Kremlin “masadaki tüm konuları, Ukrayna'daki durum da dahil olmak üzere, ele alacak kapsamlı bir zirve için hazırlıkların ve titiz çalışmaların başlatılması” gerektiğini vurguladı.

Moskova, 3 yıl sonra yapılan ilk müzakere turunda büyük bir ilerleme beklentisi konusunda temkinli davranırken, “uzlaşma mekanizması” belgeleri hazırladığını doğruladı, ancak Kiev'in niyetinden şüphe duyduğunu ve Ukrayna ile Avrupa'daki müttefiklerinin davranışlarının “öngörülemez” olduğunu söyledi.

gthyjucd
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (ortada), 2022'de İstanbul'da yapılan görüşmeler öncesinde Rus ve Ukrayna heyetlerini karşılarken (AP)

Kremlin, Trump'un Putin ile acil bir toplantı çağrısına hızlı yanıt verdi. ABD Başkanı, Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti sırasında gazetecilere, Putin ile beklenen toplantı ayarlandığı anda “iki ila üç hafta içinde dünyanın daha güvenli bir yer haline geleceğine” inandığını söyledi.

Cuma günü, mümkün olan en kısa sürede Rus cumhurbaşkanı ile doğrudan görüşmeler yapmaya çalıştığını belirterek, Putin'i yakında arayabileceğini ifade eden Putin, “Bunu yapmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. O ve ben bir araya geleceğiz ve bence sorunu çözeceğiz ya da çözemeyebiliriz. En azından öğrenmiş olacağız, çözemezsek de çok ilginç olacak" dedi.

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sözcüsü Dmitry Peskov, ”Bu tür toplantılar geniş çaplı hazırlık ve titiz bir çalışma gerektirir" dedi. Taraflar arasındaki görüş ayrılığı, uzun zamandır beklenen zirveden beklenen hedefler konusunda olduğu anlaşılıyor. Trump Ukrayna ve güvenlik konularına odaklanırken, Kremlin zirvenin kapsamlı olması ve tarafların gündemindeki tüm konuları ele alması gerektiğini savundu.

Peskov, “Böyle bir toplantı kesinlikle gerekli. Ancak böyle bir zirve için iyi bir hazırlık yapılmalı ve somut sonuçlar alınmalı. Zirveye her zaman uzmanlar düzeyinde müzakereler ve istişareler ile uzun ve yoğun hazırlıklar eşlik eder, özellikle de Rusya ve ABD başkanları arasında bir zirve toplantısı söz konusu olduğunda. İki başkanın kişisel görüşmesi, hem ikili ilişkiler açısından hem de uluslararası meseleler ve bölgesel sorunlar, tabii ki Ukrayna krizi de dahil olmak üzere, en üst düzeyde ciddi bir tartışma ve görüşme açısından gereklidir” dedi.

Peskov, Avrupa'nın güvenliği konusuna da değinerek, Avrupa kıtasının stratejik istikrarıyla ilgili meselelerin bir an önce tartışılmaya başlanması gerektiğini söyledi.

Moskova, müzakere hatlarını ayırmak amacıyla Avrupa taraflarının İstanbul müzakerelerine katılmasını reddetmişti. Moskova'ya göre, İstanbul müzakereleri Ukrayna'da bir çözüm mekanizması oluşturmayı amaçlarken, Avrupa'nın güvenliği konusundaki tartışmalar, Moskova'nın Batı ile ilişkilerinin temellerinin belirlenmesi ile bağlantılı, bağımsız bir müzakere süreci gerektiriyor. Peskov, şu anda askıya alınmış olan Rusya-NATO Konseyi'nin yeniden çalışmaya başlamasının olasılığıyla ilgili bir soruya yanıt olarak, “Güvenlikle ve Avrupa kıtasındaki istikrar süreciyle ilgili tüm konuların en kısa sürede tartışılması gerekiyor” dedi.

fghyju
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (sağda) İstanbul'da Rus müzakere heyeti başkanı Vladimir Medinsky ile bir araya geldi (Reuters)

Bloomberg ajansının bir kaynağa dayandırdığı habere göre ABD'nin Ukrayna'daki çatışmayı çözmek için Rusya ve NATO Konseyi'nin yeniden faaliyete geçmesi önerisini tamamladı.

Öte yandan, Rusya Dışişleri Bakanlığı Özel Temsilcisi Rodion Mironov, Trump'ın Ukrayna'daki uzlaşma sürecine doğrudan müdahalesinin önemini azalttı. Kiev rejiminin ihlalleri ve suçları dosyasından sorumlu büyükelçi, Moskova'nın ABD yönetiminin Ukrayna'daki çatışmayı barışçıl bir şekilde çözme arzusunu yüksek takdirle karşıladığını, ancak ayrıntılara, pratik yaklaşımlara, ciddi ve kararlı çalışmaya ihtiyaç duyduğunu ve bu çalışmaya hazır olduğunu belirtti.

Büyükelçi, ABD'nin son birkaç ay içinde Rusya'ya karşı tutumunu kökten değiştirdiğini ve siyasi bir çözüm arzusunu vurgulayarak, bu arzuyu elbette çok takdir ettiklerini, ancak Trump'ın kişisel müdahalesinin bu aşamada gerekli olmadığınıda ifade etti.

ABD başkanının “o olmadan hiçbir şey başaramayız” şeklindeki açıklamasına ise bu müzakereler Trump'un katılımı olmadan da yürütülebilir, Trump'un kişisel katılımı doğal olarak beklenmiyordu, çünkü bu bir Rus girişimi” şeklinde yorumladı. Özel Temsilcisi Rodion Mironov, "Bu, ortak bir tutum oluşturmak, uzlaşma seçenekleri bulmak, bunları sınıflandırmak, kağıda dökmek ve projeler haline getirmek için yapılması gereken iş müzakereleridir. 2022'deki önceki müzakere turunda olduğu gibi, tarafların baş harfleriyle imzaladıkları belirli bir belge ortaya çıktı; bu nedenle, müzakere ekipleri şu anda bu görevi yerine getirmek için çağrıldı" şeklinde konuştu.

dfgthy
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy'nin birleştirilmiş fotoğrafı (AFP)

Aynı zamanda, büyükelçi, ABD'nin Kiev rejimi üzerindeki etkisinin küçümsenemeyeceğini vurguladı. Bu nedenle, Miroşnik'e göre, Washington'un Ukrayna'ya barışçıl çözüm seçenekleri araması için baskı yapmaya devam etmesi faydalı olacaktır.

Kapalı kapılar ardında süren müzakerelerin gidişatı hakkında Miroşnik, Moskova'nın sunduğu önerilerle ilgili bazı ayrıntıları açıkladı. İstanbul'daki Rus ve Ukrayna müzakere gruplarının Ukrayna'daki çatışmayı çözmek için bir mekanizma bulma şansı olduğunu söyledi.

Ukraynalı bir yetkili, Fransız haber ajansı AFP'ye verdiği demeçte, Rusya'nın İstanbul'daki görüşmelerde Ukrayna'ya “kabul edilemez” taleplerde bulunduğunu ve bu taleplerin Kiev'in daha fazla toprak vermesini de içerdiğini söyledi. Yetkili, “Rus heyet üyeleri, toplantı öncesinde görüşülenlerin ötesine geçen kabul edilemez talepler sundu” dedi. Bu talepler arasında ateşkes anlaşmasına varılması için Ukrayna'nın kontrolündeki geniş toprakların Ukrayna güçleri tarafından boşaltılması da yer alıyor. Kaynak, bu taleplerin “kabul edilemez” olduğunu ve müzakereleri rayından çıkarmayı amaçladığını belirtti.

Ukraynalı bir yetkili, “İlk aşamayı geçmeliyiz, yani barış için bir anlaşmaya varmalıyız, yani uzlaşma mekanizmasını oluşturmalıyız ve her iki tarafta oluşturulan gruplar bunu yapmaya tamamen muktedir” dedi.

Kaynaklar müzakere ekiplerinin Rusya ve Ukrayna'nın kabul edebileceği ve uluslararası toplumun da kabul edeceği bir model geliştirebileceklerini söyledi. Rus yetkili, "Moskova İstanbul'da müzakereleri düzenlemek için elinden geleni yaptı. Tartışmaya sunulan belgeler çerçevesinde somut öneriler içeren metinler sunduk, ancak sorumsuz, tutarsız ve öngörülemez bir rakibin davranışlarından ve tutumundan sorumlu tutulamayız. Kiev'in Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul'da düzenlenen barış görüşmelerini bir tür tiyatro gösterisine dönüştürmeye çalıştığını, ancak başarısız oldu” dedi.

Miroşnik, ülkesinin ateşkesin geçici olarak durdurulmasını reddettiğini yineledi ve Avrupa'nın 30 günlük ateşkes önerisinin Kiev'e yeniden silahlanma ve yeni bir tırmanışa geçme imkanı vereceğini, bunun barışa doğru bir adım olmadığını söyledi.

Miroşnik, “Ukrayna tarafının ateşkesin sadece konumlarını daha da güçlendirmek, siperler inşa etmek, silahlanmak, kuvvetlerini ve kaynaklarını yeniden toplamak vb. için gerekli olduğunu açıkça anlıyoruz. Yani bir ay içinde yeni bir tırmanışa geçmek için. Bu adımın uzlaşma yönünde değil, tam tersi yönde olduğu açıktır” şeklinde konuştu.