Beyrut Sanat Müzesi’nin temeli atıldı

Temelinin atılan müze faaliyetlerine 2026 yılında başlanacak

Beyrut'taki Levant Yolu üzerindeki BeMA Müzesi'nin modeli
Beyrut'taki Levant Yolu üzerindeki BeMA Müzesi'nin modeli
TT

Beyrut Sanat Müzesi’nin temeli atıldı

Beyrut'taki Levant Yolu üzerindeki BeMA Müzesi'nin modeli
Beyrut'taki Levant Yolu üzerindeki BeMA Müzesi'nin modeli

Lübnanlılar, Sandra Ebu Nader ve Rita Nammour tarafından kurulan Beyrut Sanat Müzesi’nin (BeMA - Beirut Museum of Art)  açılışını 2017'den beri bekliyor. O tarihten bugüne dek müzenin tamamlanması için gayret gösteren BeMA kurucuları projenin duyurulmasından 5 yıl sonra temel atılmasını kutladı.
Fırtınalı ve yağmurlu bir havada gerçekleşen törende Medya ve basın mensupları Ulusal Müze'nin karşısına yapılacak geleceğin müzesinin arazisinde toplandı. Levant yolu bölgesinde bulunan alan, savaş sırasında iletişim ve temas noktası olarak biliniyordu. Şimdi ise, kültürlerin buluşması ve diyalog alanına dönüşecek. BMA Müzesi, akademik araştırmalarla ilgili forumlarda ve tartışmalarda, sivil toplumla iş birliğine kendini adamış bir kamu kültür merkezi olarak hizmet verecek.
Müzenin temel atma törenine Lübnan Başbakanı Necip Mikati, Kültür Bakanı Muhammed Murtaza, eski meslektaşı Roni Araiji, ABD Büyükelçisi Dorothy Shea ile siyaset, kültür ve sanat camiasından çok sayıda kişi katıldı.
Müzenin kurucu ortağı Sandra Ebu Nader, Şarku'l Avsat'a müzenin, Lübnanlıların farklı şekillerde maruz kaldığı şiddet ve zulümle yüzleşmek için bir umut projesi olacağını söyledi. Ebu Nader, bu noktadan hareketle Lübnanlılar için diyalog ve sivil toplum platformu görevi görecek bir müze kurmak istediklerini belirtti.
Ebu Nader, 2026 yılında hizmete girmesi hedeflenen müzeyi farklı kılan özellikleri hakkında ise şöyle konuştu:
“Kültür Bakanlığı tarafından 3000 plastik boya tabloya ev sahipliği yapmak da dahil olmak üzere birçok şey onu kültürel bir yapı ve sanatsal bir işaret olarak ayırt edebilecek. Saint Joseph Üniversitesi'nin bizleri cesaretlendirmek ve ülkede kültürün yayılmasına katkıda bulunmak amacıyla hediye ettiği arazi üzerine inşa edilen müzede bu resimler sergilenecek.”
“Birçok şey onu kültürel ve sanatsal açıdan farklı kılacak. Kültür Bakanlığı tarafından restore edilip sergilenmeleri için bize verdiği yaklaşık 3.000 tablo Saint Joseph Üniversitesi'nin ülkede kültürün yayılmasına katkıda bulunmak amacıyla hediye ettiği arazi üzerine inşa edilen bu müzede yer alacak.
BeMA Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Joe Sadi ise, müzenin temel atma töreninin zamanlamasının tesadüf olmadığını belirterek, “Beyrut Sanat Müzesi, yalnızca dünyaya daha açık bir Lübnan adına bir direniş ve kararlılık eylemi değil, aynı zamanda kültürel temelde şiddete, karamsarlığa ve hayal kırıklığına meydan okuyan bir projedir” dedi.

Müzenin inşaatı 2026’da tamamlanacak
Müze binası, New York'taki Columbia Üniversitesi Mühendislik Fakültesi eski dekanı ve başkanının özel danışmanı olan Amale Andraos tarafından tasarlandı. Dış formu ve iç mimarisi ile hem sanatı hem de kültürü tasvir eden ve simgeleyen çağdaş bir tasarıma sahip olacak. Birinci katı resepsiyon olarak kullanılacak olan müzede kafe ve butik de yer alacak. İkinci katta ise enstitü, resim restorasyon laboratuvarı ve sanat eğitimi bölümü bulunacak. Resim ve diğer plastik sanatlar sergileri ise üç kata dağıtılacak. Altıncı ve son kat, partiler ve sergiler için restoran ve salon olarak hizmet verecek.
Cumhurbaşkanı Mikati törende, çocukken ziyaret ettiği ilk lunaparkın merkezi olan müzenin konumundan bahsettiği bir konuşma yaptı.
Ulusal Müze'ye baktığı, bize tarihimizi ve Lübnan'ın üstesinden geldiği tuzakları hatırlattığı için buranın birçok anlam taşıdığını vurgulayarak, "Savaş sırasında temas hattı olarak bilinen bir yol üzerinde bulunuyor, ancak Lübnanlılar herhangi bir bölünmeyi kabul etmediklerini ve sadece birlik olmak istediklerini gösterdiler" dedi.
Kültür Bakanı Muhammed Murtaza, siyasetçilerin ve tüm Lübnanlıların güzel bir Lübnan kimliğine sarılmaları gerektiğini belirtti. Beyrut Sanat Müzesi'nin (BeMA) Lübnan'nın kültürel yaşamında bir kilometre taşı olduğunu ve Lübnan’ın sahip olduğu çeşitliliğin, Lübnanlı sanatçıların yaratıcılıklarını anlatmasına katkı sağlayacağına inandığını söyledi.
Cizvit Üniversitesi rektörü Peder Salim Dakkaş yaptığı konuşmada, müzenin kurulmasının çeşitli üniversitelerin ortak iradesinin sonucu olduğunu belirterek, Lübnan’daki tüm sanatseverlerin çatısı altında toplanacağı ve ziyaret edip buluşabileceğı bir yer olduğunu ifade etti.
Eski Kültür Bakanı Roni Araiji, projeyi “her zaman ihtiyacımız olan bir kültürel girişim" olarak nitelendirdi. Araiji Şarku'l Avsat’a verdiği ropörtajda şu değerlendirmede bulundu:
“Churchill'e savaş sırasında Kültür Bakanlığı'nın bütçesini kesip kesmeyeceği sorulduğunda, Kültürümüzü korumak istemiyorsak neden savaşa girelim?” demiş.
Bu inançla yola çıkarak BeMA projesine imza attım. BeMA Derneği ve Lübnan için çaba, yorgunluk ve finansal imkanlar sunan herkes büyük övgüyü hak ediyor. Elbette Kültür Bakanlığı destek olmak ve arkalarında durmak ve tebrik etmekle görevlidir. Kültür, hayatımızın temelidir ve bir ulusun, halkın özelliği ve direniş eylemidir.”



Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

İbrahim Hamidi

Kesin olan şu ki, Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerine mücadelenin yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.

Suriye yeni bir aşamaya girdi. Rejimin geçen yıl sonunda devrilmesinden bu yana süregelen “balayı” sona erdi. Fırat'ın doğusundaki Haseke'de düzenlenen “Bileşenler Birliği Konferansı”, “Kürt dosyası” konusundaki Fransa-Türkiye anlaşmazlığı, “Dürzi dosyası” ile ilgili Amman Diyaloğu ve Rusya'nın rolünün temkinli bir şekilde geri dönüşü gibi birçok gelişme buna işaret ediyor.

Kuzeydoğu Suriye'deki Özerk Yönetim tarafından düzenlenen “Bileşenler Konferansı”nın Fransa'nın desteği ve ABD'nin onayı olmadan düzenlenmesi imkânsız. Çünkü her iki ülkenin askeri ve özel kuvvetleri, uluslararası koalisyonun bir parçası olarak Fırat'ın doğusunda bulunuyor. Dürzi Şeyhi Hikmet el-Hicri ve “Alevi Konseyi” Başkanı Gazal Gazal'ın konferansa katılımı da salt bir tesadüf olarak değerlendirilemez. Aksine bu, hükümetin ve “Sünni çoğunluğun” tutumuna karşı çıkan bir “Azınlık ittifakı”nın oluşumunun başlangıcını işaret ediyor.

Öyleyse Suriye'de ademi merkeziyetçi sisteme doğru bir eğilim var. Bu eğilim, konferansın sonunda ademi merkeziyetçilik ilkesini, yeni anayasa taslağının hazırlanmasını ve ülkede yeni bir ordu kurulmasını destekleyen sonuç bildirgesinde açıkça görülüyordu. Daha sonra atılan adımlar da bu eğilimi pekiştirdi; üç Dürzi dini otorite, tutumlarını birleştirme yönünde adımlar attı. Şeyh Hamud el-Hinavi ve Yusuf el-Cerbu, Hicri'nin açıkladıklarına benzer tutumlar içeren ve hükümeti ve davranışlarını açıkça eleştiren, ayrıca uluslararası soruşturma çağrısında bulunan, İsrail de dahil olmak üzere birçok ülkenin tutumlarını referans gösteren bir video yayınladılar.

Bileşenler Birliği Konferansı’nı takip eden bir diğer adım, Ürdün ve ABD'nin Amman'da hükümet ile Dürzi dini otoriteleri arasında, çeşitli ülkelerden yetkililerin katılımıyla, bakanlar düzeyinde bir müzakere süreci için hazırlıklara başlamasıydı. Aslında bu süreç iki karmaşık meselenin, yani Kürt meselesi ile Dürzi meselesinin ele alınmasında uluslararası Paris sürecine bölgesel bir alternatif oluşturma arzusunu yansıtıyor.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da eş-Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. “Bileşenler Konferansı” da Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi

Paris, Ürdün sınırındaki güney şehirlerinin geleceğini görüşmek üzere Suriye-İsrail görüşmelerine ev sahipliği yapmıştı. Tel Aviv, güneydeki tüm ağır ve orta silahların çekilmesi Süveyda, Dera ve Kuneytra illerinde İsrail hava desteğiyle yerel konseyler ve bağımsız yönetimlerin kurulması da dahil olmak üzere bir talep listesi sunmuştu. Paris ayrıca, 10 Mart'ta Kürt meselesini ve Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Suriye Demokratik Güçleri Lideri Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın uygulanmasını ele alan Suriye-Amerikan-Fransız görüşmelerine de ev sahipliği yaptı.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. Ankara Paris'i “Kürtlere taraftar”, Paris de Ankara'yı Şara hükümetine taraftar gördüğünden, “Bileşenler Konferansı” Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi. Sonuç olarak Suriye hükümeti, Paris'te Kürtlerle müzakerelerin askıya alındığını resmen duyurdu.

Kürtlerle ilgili Fransa-Türkiye ve Dürzi sorunu ile güneydeki düzenlemeler konusunda Türkiye-İsrail arasındaki çatışma, Suriye hükümetinin “müttefik ittifakı”nda çatlakların oluşmaya başladığının göstergeleri. Arap, bölge ve Batı ülkelerinin Şam'ın tutumunu desteklediği aylar sona erdi ve Suriye'de dış ajandalar arasındaki çatışma dönemi başladı.

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Batı'nın tutumundaki değişim belirtilerinin ardından, Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat Direktörü Hüseyin Selame'nin Moskova ziyareti ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rus yetkililerle yaptıkları görüşmeler, Şam ile Moskova arasında yeni bir ilişkinin başlangıcı niteliğinde ve şu temel konuları ele alıyor: Suriye'ye yeniden Rus silahlarının tedarik edilmesi, Hmeymim ve Tartus üslerinin ortak yönetimi, ekonomik ilişkiler, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde Rus devriyeleri yapılması ve Beşşar Esed ile Moskova'da ikamet eden üst düzey rejim yetkililerinin kaderi.

Son yedi ayda “sınırsız Batı desteği” alan Şam, sahil bölgesi ve Süveyda'daki olaylar ve İsrail'in devam eden saldırı ve işgallerinin ardından büyük olasılıkla Batılı ülkelerin söylemlerinde, taleplerinde ve eylemlerinde bir değişim algılamaya başladı. Bu sebeple de Rusya'ya belirli hedefler doğrultusunda el uzatmak istedi. Bu hedefler; Batı ile birlikte doğulu bir denge kurmak, İsrail hareketlerini kontrol etmek, Suriye sahil bölgesinde istikrarı sağlamak, Kamışlı Havalimanı'nı işleterek ve kuzeydoğu Suriye'de devriye gezerek sahada askeri bir denge sağlamak. Türkiye’nin Moskova ile yeni Suriye arasındaki yakınlaşmadan uzak olması mümkün değil.

ABD ve Avrupa ülkeleri, Ukrayna'da savaşan Rusya'nın Suriye'ye dönmesine izin verecek mi? Şam, ademi merkeziyetçi idareleri kabul edecek mi? Bileşenler arasındaki koordinasyon siyasi koordinasyondan askeri koordinasyona mı kayacak? Şam, değişen sahneye, taleplere ve söylemlere nasıl yanıt verecek? Askeri olarak dahil olan taraflar -ABD, Türkiye, Rusya ve İsrail- arasındaki ilişkinin niteliği nedir?

Bu soruların birçok cevabı var, ancak kesin olan bir şey var; Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerindeki ve içindeki çatışmanın yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.