Marib Valisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Biz felaketi aştık. Yemenliler silah zoruyla yönetilmeyecek

Marib Valisi Sultan el-Arade
Marib Valisi Sultan el-Arade
TT

Marib Valisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Biz felaketi aştık. Yemenliler silah zoruyla yönetilmeyecek

Marib Valisi Sultan el-Arade
Marib Valisi Sultan el-Arade

Şarku'l Avsat'ın Marib Valisi Sultan el-Arade ile daha önce yapmak istediği röportaj güvenlik gerekçeleri nedeniyle bugüne sarktı.
Sultan el-Arade genel olarak Marib ve Yemen halkı gibi otantik bir Arap geleneğini yansıtıyor. Arade aylar önce Husiler tarafından suikast girişimine uğradı. Evine doğru balistik füzeler atılan ancak bu saldırıdan sağ kurtulan Vali, Marib'in son iki yılda yaşadığı zorlukların üstesinden geldiğini vurgularken kendinden emin görünüyordu.
Ünlü Yemen hançerini giymiş ve vücut diliyle sanki ölümle yüzleşmemiş gibi bir görüntü veren Marib Valisi Şarku’l Avsat’a konuştu.
Ülkenin güneyindeki Amalika Tugayları’nın Şebva’daki koalisyonun desteğiyle yaptıklarının büyük bir başarı olduğunu ve Marib üzerindeki Husi baskısını hafiflettiğini söyleyen Arade, milislerin Marib'i devlet kurma projesinin temel yapı taşı olarak gördüklerini çok iyi bildiklerini belirtti.
Amalika Tugaylarına teşekkür eden Vali, son 16 ayda “Mârib’in direnişinin sırrını” şu sözlerle anlattı: “İnsanların bu milisleri ve empoze ettiği fikirleri bilmesi Yemenlileri ayağa kaldırıp yek vücut olmasını sağladı.”
Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun Marib'i desteklemekte oynadığı büyük role dikkat çeken Marib Valisi, “Koalisyonun rolü hava desteğinden ibaret değil; aksine, lojistik ve insani desteğe kadar uzanıyor. Husilerin valilikte neden olduğu ve bugüne kadar devam eden trajedilere rağmen, Marib Husi kontrolündeki tüm bölgelere ayrım gözetmeksizin yerel tüpgaz sağlamaya devam etti. Bu savaşla ilgili olmayan ahlaki ve insani bir görev. Hizmetler Maran'a, Abdülmelik el-Husi Mağarası'na kadar her yere ulaşıyor" dedi.
Marib Valisi Sultan el-Arade, “Husiler ve onların arkasındakiler Yemenlilerin “silah zoruyla yönetilmeyeceğini” anlamalı. Biz sadece Yemen anayasası ve tüm Yemenlilerin fikir birliği ile yönetileceğiz. İran özellikle Yemen'de Arap kanı dökmeyi bırakmalı. Tarih, İran'ın Arap halklarına karşı gerçekleştirdiği bu saldırganlığı unutmayacak.
Vali, yerinden edilenler, insani ve uluslararası örgütlerin rolleri, Yemen'de Suudi Arabistan'ın yürüttüğü "Mayın Temizleme Projesi’nin (MASAM) mayınları temizlemedeki rolü ve ayrıca şehirdeki ekonomik ve ticari yaşam da dahil olmak üzere birçok dosyadan bahsetti.
İşte röportajın detayları:
İlk olarak, geçtiğimiz aylarda sürekli Husi saldırılarına maruz kalan Marib cephelerinin mevcut durumunu fotoğrafladık.

- Öncelikle hoş geldiniz. Marib'de durum gördüğünüz gibi bir yıllık değil, savaş 2015 yılında başladı ama son iki yılda yoğunlaştı. Özellikle 2021'de.
 Savaş son derece şiddetliydi; Husiler tüm illerden ve cephelerden Marib’e milislerini seferber edebildi. Ama çok şükür, ulusal ordu, aşiretler ve direniş güçleri kararlı hareket etti. Amalika Tugayları koalisyonun desteğiyle ayağa kalktı ve felaketi aştık. Savaş hala devam ediyor ve alanlar birbiri ardına temizleniyor. Şebve’de olanlar ve Amalika Tugayları’nın halk direniş güçleriyle birlikte başardıkları bizim için büyük öneme sahipti. Şebve ve Harib'de mükemmel hedeflere ulaşmayı başardılar ve Allah'ın izniyle gerisini tamamlayacaklar. Ulusal Ordu, koalisyondaki kardeşlerin de desteğiyle aşiretlerle ve halk direnişiyle bu yönde rolünü oynuyor.

-Marib'in geri kalan semtlerini özgürleştirme konusunda durum ne? Özgürleştirme hala devam ediyor mu?
Özgürleştirme sürecinin devam ettiğine şüphe yok; ancak Husilerin Marib'e odaklanması diğer tüm bölgelerden farklı. Husiler Marib’i devlet kurmak için temel yapı taşı olarak görüyor ve bu yapı taşı projesinin dışında kalırsa devlet kurulmayacağını düşünüyor. El-Husi'nin yaşadığı, hepimizin gördüğü ve idrak ettiği gerçek budur: Savaşçı ve teçhizat kalitesi açısından çabalarını yoğunlaştırıp Marib'e destek gönderir. Ama Şebve’de elde edilen şey çok büyük bir iştir. Amalika Tugayları ve koalisyona verdikleri destek için teşekkür etmek gerekir.

-Amalika Tugayları Marib üzerindeki baskıyı hafifletti mi?
Şüphesiz. Açılan her cephe Marib üzerindeki baskıyı hafifletir. Harad veya Taiz hareket etse de bizi rahatlatır.

-Marib'in bunca zaman boyunca yoğun Husi saldırılarına karşı gösterdiği kararlılığın sırrı nedir?
İşin sırrı, bu milislerin halk tarafından bilinmesi ve insanlara empoze ettiği fikirlerdir. Devlet kurumlarının, ibadethanelerin, eğitim kurumlarının, ülkedeki her şeyin yıkıldığını gördük; bu halkı ayağa kaldırdı ve yek vücut haline getirdi. Bu kararlılık sürecin idrak edilmesinden kaynaklanan kararlılıktır.

-Ma'rib'de yerinden edilenler ne olacak? Kaç tane yerinden edilmiş kişi ve kamp var? Yerinden edilmiş kişiler yerel yönetime nasıl bir yük getiriyorlar?
Yerinden edilmiş kişilerin sayısı çok. Geçen yılki istatistiklere göre yerel nüfusa ek olarak iki milyon 300 bin civarındaydılar; ancak geçen yılın ortasından bugüne kadar tüm kentlerden gelenlerin sayısı arttı, ilçelerdeki ve ülke içindeki yerinden edilmeyi saymıyorum bile. Kamplardan gördükleriniz, yerinden edilenlerin tamamını temsil etmiyor. Birçoğu topluma entegre edilmiştir. Toplumumuz, yerinden edilmişleri kendisine entegre etmiş; kapalı kamplara yerleştiren Batı'dan farklı davranmıştır. Burada tek evlerde, çiftliklerde ve dükkanlarda yaşıyorlar. Yüke gelince, bunun yerel yönetim üzerinde hükümetlerin başaramadığı çok büyük bir baskı oluşturduğuna şüphe yoktur; ama bu bizim ve onların kaderi. Elimizden geldiğince ve hükümetin, Arap koalisyonunun, bazı uluslararası ve yerel kuruluşların özellikle "Kral Selman Merkezi’nin" destekleriyle yerinden edilmiş kişilere yardım ediyoruz. Ancak yardım sınırlı kalıyor.

-Şeyh Sultan, Marib'deki sivil mahalleler sürekli Husilerin balistik füzelerine maruz kalıyor. Sizce amaç ne?
Aslında hepimiz bundan mustaribiz. Füzeler masumları, çocukları ve kadınları öldürür, binaları ve pazarları yok eder. Balistik füzelerden ne beklenir! Sonuçta Husilerin davranışları bunlar.

-Marib'de yaşam ve ticaret hayatı şimdi nasıl?
İstikrar açısından: İnsanlar istikrar içinde, Allah'a hamd olsun. Ancak yaşam açısından: Marib ülkenin bir parçası ve bu aşamada ekonomik durumdan mustarip. Özellikle hükümetten umduğumuz Suudi Arabistan, BAE ve diğer Arap ülkelerindeki kardeşler ve dostlarla işbirliği yaparak Yemen para biriminin çöküşünün ardından meydana gelen boğucu krizden ülkeyi çıkarmaları.

-Marib'i desteklemek için yapılan son askeri operasyonlarda koalisyonun ve havacılığın rolünü nasıl görüyorsunuz?
Açık ve belirgin bir rol olduğuna şüphe yok. Koalisyonun rolü hava desteğinden ibaret değil; aksine, lojistik ve insani desteğe kadar uzanıyor. Büyük ve sürekli bir destek var ve bunun devam edeceğini ve artacağını umuyoruz. Havacılık desteği, başlangıcından şimdiye kadar savaşın önemli bir bileşeni oldu.

-Marib'i desteklemede meşru hükümetin rolü ne olacak?
Hükümet, başlangıçta zayıf olan yeteneklerinin sınırları içinde bizim yanımızda duruyor. Bu nedenle çaresizler; ancak siyasi liderlik, Marib'e gücü yettiğince her türlü desteği veriyor.

-Marib'in bugün karşılaştığı zorluklar nelerdir?
Zorluklar çok büyük: yerinden edilmişler büyük bir zorluk; savaş, güvenlik ve kalkınma sorunları ve hizmetler büyük zorluklar. İnsanlar eğitim alanında genişlemeye, yeni okullar kurmaya, hastaneleri yenilemeye ve geliştirmeye, yolları genişletmeye, içme suyuna ve elektriğe ihtiyaç duyuyor. Tüm hizmetler, yerine getirilene kadar önümüzde bir zorluk olarak durmaya devam ediyor.

-Marib'in Husi bölgeleri de dahil olmak üzere tüm Yemen'e gaz tedarik etmesi dikkat çekici mi?
Bu insani bir görevdir. Siyasi olarak sorumlu kim olursa olsun tüm Yemen halkına enerji sağlamak Yemen hükümeti olarak bizim görevimizdir. Kentin çoğunun Husilerin kontrolü altında olduğu doğru; ama Yemen halkının ahlakı bunu (Marib’e gaz tedarikini kesmeyi) reddediyor. Hizmetler Maran'a, Abdülmelik el-Husi Mağarası'na kadar her yere ulaşıyor.

-Milislerin Marib'i kontrol edemedikleri konusundaki son açıklamalarınızdan sonra Husiler tarafından ciddi şekilde saldırıya mı uğradınız?
Mesele bir millet ve devlet meselesidir. Yemen devleti yağmalanıyor ve Yemen'in istikrara ve insanların yaşayabileceği bir hükümete ihtiyacı var. Kimsenin kalbindeki bir fikir için kavga etmeyiz, bu onu bağlar; ama bize karşı silah taşıyan ve fikirlerini silah zoruyla empoze etmek isteyenlerle savaşıyoruz. El-Husi ve onun arkasındakiler, silah zoruyla yönetilemeyeceğimizi, sadece Yemen anayasası ve tüm Yemenlilerin oybirliği ile yönetileceğimizi tam olarak anlamalılar.

-Merkezi Marib'de bulunan Yemen topraklarındaki mayınları temizlemeye yönelik “Masam” projesinin rolünü nasıl görüyorsunuz?
Bu proje ve insani yardım örgütü, farklı bölgelerde on binlerce mayınla karşı karşıya olan Yemen halkı için başka hiçbir tarafın başaramayacağını başarıyor. Doğu Marib'den aldığımız son rapor, 5 binden fazla mayın olduğunu ve bunların çeşitli niteliklerde olduğunu gösteriyor. Bu ne anlama geliyor?!
Şu anlama geliyor; demek ki bu örgüt teşekkür edilecek büyük bir insani iş yapıyor, bir milletin hayatını kurtarıyor ve biz onlara ancak dua edip teşekkür edebiliriz, tüm nesiller onlara teşekkür edecek ve tarih boyunca anılacaklar.

-Marib bugün güvenli mi?
Marib üzerindeki baskı aylar önce hafiflemeye başlayınca, ulusal ordu, aşiret güçleri ve direniş güçleri de dahil olmak üzere vilayet halkı dimdik ayakta kalmaya başladı ve milisler ne kadar baskı yapsalar da amaçladıkları hedefe ulaşamayacaklarını hissetmeye başladılar. Ardından Şebve’nin kurtuluşu geldi ve bu büyük bir moral oldu. Savaş devam ediyor; ancak dayanıklılık onları bir noktada durdurdu. Şimdi ise size ulusal ordunun savunmadan saldırıya geçtiğini söyleyebilirim.

-Husiler ve bazı İranlı liderler geçen yıl Marib hurmasıyla iftarlarını açmaktan bahsediyorlardı, nasıl yorumluyorsunuz?
Aslında gördüğümüz sorunların çoğu İran planlaması. Bu balistik füzeler İran teknolojisi olmadan Husi milisleri tarafından üretilemez. Milisler bazı İran yanlısı taraflar tarafından destekleniyor ve bu herkes tarafından biliniyor. İran'a diyoruz ki: Yeter, yayılmak ve bu Arap halklarına eziyet etmek amacıyla özellikle Yemen'de dökülen kan yeter. Tarih bu sorunu unutmayacak, İran'ın Arap halklarına karşı yürüttüğü bu saldırganlığı da unutmayacak.
-Yemenli yetkililer Marib'in tüm Arapları savunduğunu doğruluyor; ancak bazıları bölgedeki İran projesinin tehlikesini hala hafife alıyor. Onlara mesajınız nedir?
İran projesi karşısında herhangi bir savaşçının ulusu savunacağına şüphe yoktur; ister Marib'de ister başka yerde. Ne yazık ki, Arap ülkelerindeki birçok insan için tablo hala bulanık; rejimler, yöneticiler veya halklar İran tehlikesinin farkına varmak zorundalar. Özellikle eğitimli ve bilinçli seçkinlerin din elbisesi giydirilmiş bu ulusalcı harekete karşı tarihsel sorumlulukları var.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.