Marib Valisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Biz felaketi aştık. Yemenliler silah zoruyla yönetilmeyecek

Marib Valisi Sultan el-Arade
Marib Valisi Sultan el-Arade
TT

Marib Valisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Biz felaketi aştık. Yemenliler silah zoruyla yönetilmeyecek

Marib Valisi Sultan el-Arade
Marib Valisi Sultan el-Arade

Şarku'l Avsat'ın Marib Valisi Sultan el-Arade ile daha önce yapmak istediği röportaj güvenlik gerekçeleri nedeniyle bugüne sarktı.
Sultan el-Arade genel olarak Marib ve Yemen halkı gibi otantik bir Arap geleneğini yansıtıyor. Arade aylar önce Husiler tarafından suikast girişimine uğradı. Evine doğru balistik füzeler atılan ancak bu saldırıdan sağ kurtulan Vali, Marib'in son iki yılda yaşadığı zorlukların üstesinden geldiğini vurgularken kendinden emin görünüyordu.
Ünlü Yemen hançerini giymiş ve vücut diliyle sanki ölümle yüzleşmemiş gibi bir görüntü veren Marib Valisi Şarku’l Avsat’a konuştu.
Ülkenin güneyindeki Amalika Tugayları’nın Şebva’daki koalisyonun desteğiyle yaptıklarının büyük bir başarı olduğunu ve Marib üzerindeki Husi baskısını hafiflettiğini söyleyen Arade, milislerin Marib'i devlet kurma projesinin temel yapı taşı olarak gördüklerini çok iyi bildiklerini belirtti.
Amalika Tugaylarına teşekkür eden Vali, son 16 ayda “Mârib’in direnişinin sırrını” şu sözlerle anlattı: “İnsanların bu milisleri ve empoze ettiği fikirleri bilmesi Yemenlileri ayağa kaldırıp yek vücut olmasını sağladı.”
Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun Marib'i desteklemekte oynadığı büyük role dikkat çeken Marib Valisi, “Koalisyonun rolü hava desteğinden ibaret değil; aksine, lojistik ve insani desteğe kadar uzanıyor. Husilerin valilikte neden olduğu ve bugüne kadar devam eden trajedilere rağmen, Marib Husi kontrolündeki tüm bölgelere ayrım gözetmeksizin yerel tüpgaz sağlamaya devam etti. Bu savaşla ilgili olmayan ahlaki ve insani bir görev. Hizmetler Maran'a, Abdülmelik el-Husi Mağarası'na kadar her yere ulaşıyor" dedi.
Marib Valisi Sultan el-Arade, “Husiler ve onların arkasındakiler Yemenlilerin “silah zoruyla yönetilmeyeceğini” anlamalı. Biz sadece Yemen anayasası ve tüm Yemenlilerin fikir birliği ile yönetileceğiz. İran özellikle Yemen'de Arap kanı dökmeyi bırakmalı. Tarih, İran'ın Arap halklarına karşı gerçekleştirdiği bu saldırganlığı unutmayacak.
Vali, yerinden edilenler, insani ve uluslararası örgütlerin rolleri, Yemen'de Suudi Arabistan'ın yürüttüğü "Mayın Temizleme Projesi’nin (MASAM) mayınları temizlemedeki rolü ve ayrıca şehirdeki ekonomik ve ticari yaşam da dahil olmak üzere birçok dosyadan bahsetti.
İşte röportajın detayları:
İlk olarak, geçtiğimiz aylarda sürekli Husi saldırılarına maruz kalan Marib cephelerinin mevcut durumunu fotoğrafladık.

- Öncelikle hoş geldiniz. Marib'de durum gördüğünüz gibi bir yıllık değil, savaş 2015 yılında başladı ama son iki yılda yoğunlaştı. Özellikle 2021'de.
 Savaş son derece şiddetliydi; Husiler tüm illerden ve cephelerden Marib’e milislerini seferber edebildi. Ama çok şükür, ulusal ordu, aşiretler ve direniş güçleri kararlı hareket etti. Amalika Tugayları koalisyonun desteğiyle ayağa kalktı ve felaketi aştık. Savaş hala devam ediyor ve alanlar birbiri ardına temizleniyor. Şebve’de olanlar ve Amalika Tugayları’nın halk direniş güçleriyle birlikte başardıkları bizim için büyük öneme sahipti. Şebve ve Harib'de mükemmel hedeflere ulaşmayı başardılar ve Allah'ın izniyle gerisini tamamlayacaklar. Ulusal Ordu, koalisyondaki kardeşlerin de desteğiyle aşiretlerle ve halk direnişiyle bu yönde rolünü oynuyor.

-Marib'in geri kalan semtlerini özgürleştirme konusunda durum ne? Özgürleştirme hala devam ediyor mu?
Özgürleştirme sürecinin devam ettiğine şüphe yok; ancak Husilerin Marib'e odaklanması diğer tüm bölgelerden farklı. Husiler Marib’i devlet kurmak için temel yapı taşı olarak görüyor ve bu yapı taşı projesinin dışında kalırsa devlet kurulmayacağını düşünüyor. El-Husi'nin yaşadığı, hepimizin gördüğü ve idrak ettiği gerçek budur: Savaşçı ve teçhizat kalitesi açısından çabalarını yoğunlaştırıp Marib'e destek gönderir. Ama Şebve’de elde edilen şey çok büyük bir iştir. Amalika Tugayları ve koalisyona verdikleri destek için teşekkür etmek gerekir.

-Amalika Tugayları Marib üzerindeki baskıyı hafifletti mi?
Şüphesiz. Açılan her cephe Marib üzerindeki baskıyı hafifletir. Harad veya Taiz hareket etse de bizi rahatlatır.

-Marib'in bunca zaman boyunca yoğun Husi saldırılarına karşı gösterdiği kararlılığın sırrı nedir?
İşin sırrı, bu milislerin halk tarafından bilinmesi ve insanlara empoze ettiği fikirlerdir. Devlet kurumlarının, ibadethanelerin, eğitim kurumlarının, ülkedeki her şeyin yıkıldığını gördük; bu halkı ayağa kaldırdı ve yek vücut haline getirdi. Bu kararlılık sürecin idrak edilmesinden kaynaklanan kararlılıktır.

-Ma'rib'de yerinden edilenler ne olacak? Kaç tane yerinden edilmiş kişi ve kamp var? Yerinden edilmiş kişiler yerel yönetime nasıl bir yük getiriyorlar?
Yerinden edilmiş kişilerin sayısı çok. Geçen yılki istatistiklere göre yerel nüfusa ek olarak iki milyon 300 bin civarındaydılar; ancak geçen yılın ortasından bugüne kadar tüm kentlerden gelenlerin sayısı arttı, ilçelerdeki ve ülke içindeki yerinden edilmeyi saymıyorum bile. Kamplardan gördükleriniz, yerinden edilenlerin tamamını temsil etmiyor. Birçoğu topluma entegre edilmiştir. Toplumumuz, yerinden edilmişleri kendisine entegre etmiş; kapalı kamplara yerleştiren Batı'dan farklı davranmıştır. Burada tek evlerde, çiftliklerde ve dükkanlarda yaşıyorlar. Yüke gelince, bunun yerel yönetim üzerinde hükümetlerin başaramadığı çok büyük bir baskı oluşturduğuna şüphe yoktur; ama bu bizim ve onların kaderi. Elimizden geldiğince ve hükümetin, Arap koalisyonunun, bazı uluslararası ve yerel kuruluşların özellikle "Kral Selman Merkezi’nin" destekleriyle yerinden edilmiş kişilere yardım ediyoruz. Ancak yardım sınırlı kalıyor.

-Şeyh Sultan, Marib'deki sivil mahalleler sürekli Husilerin balistik füzelerine maruz kalıyor. Sizce amaç ne?
Aslında hepimiz bundan mustaribiz. Füzeler masumları, çocukları ve kadınları öldürür, binaları ve pazarları yok eder. Balistik füzelerden ne beklenir! Sonuçta Husilerin davranışları bunlar.

-Marib'de yaşam ve ticaret hayatı şimdi nasıl?
İstikrar açısından: İnsanlar istikrar içinde, Allah'a hamd olsun. Ancak yaşam açısından: Marib ülkenin bir parçası ve bu aşamada ekonomik durumdan mustarip. Özellikle hükümetten umduğumuz Suudi Arabistan, BAE ve diğer Arap ülkelerindeki kardeşler ve dostlarla işbirliği yaparak Yemen para biriminin çöküşünün ardından meydana gelen boğucu krizden ülkeyi çıkarmaları.

-Marib'i desteklemek için yapılan son askeri operasyonlarda koalisyonun ve havacılığın rolünü nasıl görüyorsunuz?
Açık ve belirgin bir rol olduğuna şüphe yok. Koalisyonun rolü hava desteğinden ibaret değil; aksine, lojistik ve insani desteğe kadar uzanıyor. Büyük ve sürekli bir destek var ve bunun devam edeceğini ve artacağını umuyoruz. Havacılık desteği, başlangıcından şimdiye kadar savaşın önemli bir bileşeni oldu.

-Marib'i desteklemede meşru hükümetin rolü ne olacak?
Hükümet, başlangıçta zayıf olan yeteneklerinin sınırları içinde bizim yanımızda duruyor. Bu nedenle çaresizler; ancak siyasi liderlik, Marib'e gücü yettiğince her türlü desteği veriyor.

-Marib'in bugün karşılaştığı zorluklar nelerdir?
Zorluklar çok büyük: yerinden edilmişler büyük bir zorluk; savaş, güvenlik ve kalkınma sorunları ve hizmetler büyük zorluklar. İnsanlar eğitim alanında genişlemeye, yeni okullar kurmaya, hastaneleri yenilemeye ve geliştirmeye, yolları genişletmeye, içme suyuna ve elektriğe ihtiyaç duyuyor. Tüm hizmetler, yerine getirilene kadar önümüzde bir zorluk olarak durmaya devam ediyor.

-Marib'in Husi bölgeleri de dahil olmak üzere tüm Yemen'e gaz tedarik etmesi dikkat çekici mi?
Bu insani bir görevdir. Siyasi olarak sorumlu kim olursa olsun tüm Yemen halkına enerji sağlamak Yemen hükümeti olarak bizim görevimizdir. Kentin çoğunun Husilerin kontrolü altında olduğu doğru; ama Yemen halkının ahlakı bunu (Marib’e gaz tedarikini kesmeyi) reddediyor. Hizmetler Maran'a, Abdülmelik el-Husi Mağarası'na kadar her yere ulaşıyor.

-Milislerin Marib'i kontrol edemedikleri konusundaki son açıklamalarınızdan sonra Husiler tarafından ciddi şekilde saldırıya mı uğradınız?
Mesele bir millet ve devlet meselesidir. Yemen devleti yağmalanıyor ve Yemen'in istikrara ve insanların yaşayabileceği bir hükümete ihtiyacı var. Kimsenin kalbindeki bir fikir için kavga etmeyiz, bu onu bağlar; ama bize karşı silah taşıyan ve fikirlerini silah zoruyla empoze etmek isteyenlerle savaşıyoruz. El-Husi ve onun arkasındakiler, silah zoruyla yönetilemeyeceğimizi, sadece Yemen anayasası ve tüm Yemenlilerin oybirliği ile yönetileceğimizi tam olarak anlamalılar.

-Merkezi Marib'de bulunan Yemen topraklarındaki mayınları temizlemeye yönelik “Masam” projesinin rolünü nasıl görüyorsunuz?
Bu proje ve insani yardım örgütü, farklı bölgelerde on binlerce mayınla karşı karşıya olan Yemen halkı için başka hiçbir tarafın başaramayacağını başarıyor. Doğu Marib'den aldığımız son rapor, 5 binden fazla mayın olduğunu ve bunların çeşitli niteliklerde olduğunu gösteriyor. Bu ne anlama geliyor?!
Şu anlama geliyor; demek ki bu örgüt teşekkür edilecek büyük bir insani iş yapıyor, bir milletin hayatını kurtarıyor ve biz onlara ancak dua edip teşekkür edebiliriz, tüm nesiller onlara teşekkür edecek ve tarih boyunca anılacaklar.

-Marib bugün güvenli mi?
Marib üzerindeki baskı aylar önce hafiflemeye başlayınca, ulusal ordu, aşiret güçleri ve direniş güçleri de dahil olmak üzere vilayet halkı dimdik ayakta kalmaya başladı ve milisler ne kadar baskı yapsalar da amaçladıkları hedefe ulaşamayacaklarını hissetmeye başladılar. Ardından Şebve’nin kurtuluşu geldi ve bu büyük bir moral oldu. Savaş devam ediyor; ancak dayanıklılık onları bir noktada durdurdu. Şimdi ise size ulusal ordunun savunmadan saldırıya geçtiğini söyleyebilirim.

-Husiler ve bazı İranlı liderler geçen yıl Marib hurmasıyla iftarlarını açmaktan bahsediyorlardı, nasıl yorumluyorsunuz?
Aslında gördüğümüz sorunların çoğu İran planlaması. Bu balistik füzeler İran teknolojisi olmadan Husi milisleri tarafından üretilemez. Milisler bazı İran yanlısı taraflar tarafından destekleniyor ve bu herkes tarafından biliniyor. İran'a diyoruz ki: Yeter, yayılmak ve bu Arap halklarına eziyet etmek amacıyla özellikle Yemen'de dökülen kan yeter. Tarih bu sorunu unutmayacak, İran'ın Arap halklarına karşı yürüttüğü bu saldırganlığı da unutmayacak.
-Yemenli yetkililer Marib'in tüm Arapları savunduğunu doğruluyor; ancak bazıları bölgedeki İran projesinin tehlikesini hala hafife alıyor. Onlara mesajınız nedir?
İran projesi karşısında herhangi bir savaşçının ulusu savunacağına şüphe yoktur; ister Marib'de ister başka yerde. Ne yazık ki, Arap ülkelerindeki birçok insan için tablo hala bulanık; rejimler, yöneticiler veya halklar İran tehlikesinin farkına varmak zorundalar. Özellikle eğitimli ve bilinçli seçkinlerin din elbisesi giydirilmiş bu ulusalcı harekete karşı tarihsel sorumlulukları var.



Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
TT

Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)

Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerine karşı yürüttüğü nitelikli askeri operasyonlar, ateşkes müzakereleri ve Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varma şansı üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Gözlemciler, direniş operasyonlarının ‘İsrail hükümeti üzerinde ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için bir baskı kartı’ oluşturduğuna inanıyor ve ‘askeri operasyonların devam etmesinin, özellikle artan sokak baskısıyla birlikte İsrail tarafını ateşkesi kabul etmeye itebileceğini’ belirtiyor.

Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması imzalanması için yürütülen arabuluculuk çalışmaları aksamaya devam ediyor. Gazze şehrinin doğu bölgelerindeki Refah ve Han Yunus'un yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiya'da son zamanlarda sık sık düzenlenen direniş operasyonlarında çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, bu hafta Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde İsrail askerlerinin, tanklarının ve buldozerlerinin hedef alındığını ve İsraillilerin kayıplar verdiğini duyurdu.

Hamas'ın askeri operasyonları, İsrail hükümetinin 19 Mart'ta ateşkes anlaşmasını bozmasından bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

19 Ocak'ta Hamas ve İsrail uluslararası arabulucuların (Mısır, ABD ve Katar) çabalarıyla Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşmanın ilk aşaması 42 gün sürecek ve bu süre zarfında ikinci ve üçüncü aşamaların uygulanması için görüşmeler yapılacaktı. Ancak İsrail tarafı ilk aşamanın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlarına yeniden başladı.

Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, Filistin direnişinin operasyonlarının ‘Filistinlilerin haklarını desteklemek ve saldırganlığı durdurmak için devam eden uluslararası baskı ile Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sürecini hızlandırdığına’ inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulati, “Askeri operasyonların devam etmesi, Tel Aviv'de devam eden savaşın kayıpları nedeniyle İsrail sokağının baskısı ve protestoları yoluyla İsrail hükümeti üzerinde bir baskı kartı oluşturuyor. Savaşın İsrail hükümetine yüksek maliyeti, onu saldırganlığı uzatma politikalarını yeniden gözden geçirmeye itiyor” ifadelerini kullandı.

Abdulati'ye göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırganlığı karşısında Hamas'ın elinde ‘İsrailli esirler, direniş, uluslararası ve Arap baskıları’ gibi İsrail tarafına yönelik baskı kartları var.

Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerinden yaklaşık 250 kişiyi esir aldı ve İsrail hükümeti 57 esirin bugün halen Gazze Şeridi'nde olduğunu söylüyor.

Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)

Askeri operasyonlar İsrailli karar alıcılar üzerinde bir baskı unsuru oluştursa da uluslararası ilişkiler profesörü Dr. Tarık Fehmi bu operasyonları ateşkes çabalarını ilerletmek için yeterli görmüyor. Fehmi'ye göre bu operasyonlar, İsrail sokağının Netanyahu hükümetine ateşkes anlaşmasını hızlandırması için baskı yapması yoluyla ateşkes süreci için sadece bir katalizör olabilir.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Fehmi, Hamas’ın askeri operasyonlarının ‘ateşkes sürecinde güvenilebilecek tek motor olmayacağına’ ve ‘İsrail tarafı üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğuna’ inanıyor. Fehmi, İsrail ve Hamas'ın yakında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze Şeridi'nde ateşkes için değiştirilmiş önerisine yanıt vereceğini umuyor.

Witkoff kısa bir süre önce Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes, halen esir tutulan 57 kişiden 28'inin bin 200'den fazla Filistinli mahkûmla takas edilmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini öngören bir öneri sundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes, Hamas'ın kalan esirleri ancak İsrail'in savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi halinde serbest bırakacağını söylemesi ve Netanyahu'nun Hamas silahsızlandırılmadan ve Gazze Şeridi'nden çıkarılmadan savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etmesi nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.

Fehmi, İsrail'in ‘önümüzdeki dönemde Güney Lübnan'daki gelişmelere ve Yemen'deki Husilerin defalarca bombalanmasının ardından Yemen cephesine odaklanacağını’ düşünüyor. Fehmi, bu gelişmelerin İsrail hükümetini Gazze Şeridi'ndeki durumu sakinleştirmeye itebileceğini ifade etti.