Kissinger Ukrayna krizinin çözümüyle ilgili ne düşünüyor?

ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Kissinger: Ukrayna krizini çözmek için diğerinden başlayın!

ABD'li diplomat Henry Kissinger (Reuters)
ABD'li diplomat Henry Kissinger (Reuters)
TT

Kissinger Ukrayna krizinin çözümüyle ilgili ne düşünüyor?

ABD'li diplomat Henry Kissinger (Reuters)
ABD'li diplomat Henry Kissinger (Reuters)

ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, 5 Mart 2014 tarihinde, yani Rusya'nın Ukrayna'nın Kırım Bölgesi’ni ilhak etmesinden yaklaşık iki hafta sonra Washington Post’ta kaleme aldığı bir makalede, şu an kendi toprakları üzerinde egemenliğini savunmak için Rusya ile bir savaşan Ukrayna’daki çatışmayı ele aldı. Bazı basın kuruluşları, mevcut krizi önceki olaylar üzerinden öngören bu makaleyi yeniden yayınladılar.
O dönem yaşanan kriz kamuoyunda tartışma başlatırken Kissinger, “Her şey çatışmaya işaret ediyordu, ama nereye gideceğimizi biliyor muyduk?” dedi.
1973-1977 yılları arasında ABD’nin dışişleri bakanlığı görevini üstlenen Kissinger, okuyucularına, uzun yaşamı (şu an 98 yaşında) boyunca ‘büyük bir coşku ve halk desteğiyle’ başlayan, fakat nasıl bitireceklerini bilemedikleri için üçünden tek taraflı olarak çekildikleri dört savaşa tanık olduğunu söyledi. İster Rusya ister Batı’dan bir taraf olsun taraflardan her birinin diğerine üstünlük sağlama peşinde koşmasının, sonunda bir iç savaşa ve parçalanmaya yol açacağını belirten Kissinger, “Siyasetin sınavı, bir olayın nasıl başladığı değil, nasıl bittiğidir” diye ekledi.
Kiev’in Doğu'ya mı yoksa Batı'ya mı katılacağı sorusu nedeniyle Ukrayna krizinin, bir çatışma olarak gösterildiğine dikkat çeken Kissinger, Ukrayna'nın bekası ve refahının, onu Batı karşısında Doğu'nun bir ‘ileri operasyon üssü’ haline getirmemesine ve ‘iki taraf arasında bir köprü görevi görmesine’ bağlı olduğunu vurguladı. Kissinger, makalesinde, “Rusya, Ukrayna'yı kendi yörüngesindeki bir ülke olmaya zorlayarak sınırlarını genişletmenin, Moskova'yı, Avrupa ve ABD ile karşılıklı olarak yaşanan baskı döngüleri tarihini tekrarlamaya mahkum edeceğini kabul etmeli” ifadelerini kullandı.
ABD’li eski diplomat, yazısını şöyle sürdürdü:
“Batı'nın ise, Rusya'nın gözünde Ukrayna'nın sadece yabancı bir ülke olamayacağını anlaması gerekiyor. Rusya'nın tarihi, Kiev Knezliği (Kiev Dükalığı) ile başladı. Rus dini (Rus Ortodoksluğu) buradan yayıldı. Ukrayna yüzyıllarca Rusya'nın bir parçası oldu. Tarihleri ​​ iç içe geçmiş durumda. Rusların özgürlüğü için 1709 yılında Poltava Muharebesi ile başlayan en önemli savaşlardan bazıları Ukrayna topraklarında yapıldı. Rusya Karadeniz Filosu (Rusya'nın Akdeniz'deki gücünü artırma aracı), uzun bir süreliğine kiralanan Kırım'ın kıyı kenti Sivastopol'daki limanda duruyor. Aleksandr Soljenitsin ve Joseph Brodsky gibi ünlü Rus muhalifler, Ukrayna'nın, Rus tarihinin ve aslında Rusya'nın ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda ısrarcılardı.”
Kissinger, Washington Post'taki makalesinde, Avrupa Birliği’nin (AB), Ukrayna'nın Avrupa ile ilişkilerinin müzakeresinde stratejik unsurun iç politikayı kapsamasının ve bürokratikleştirilmesinin müzakerelerin krize dönüşmesine katkıda bulunduğunu anlaması gerektiğini belirterek, “Dış politika, öncelikleri belirleme sanatıdır. Asıl belirleyici unsur da Ukraynalılardır. Zira karmaşık bir tarihe ve çok dilli bir yapıya sahip bir ülkede yaşıyorlar. Batısı, 1939 yılında (Josef) Stalin ve (Adolf) Hitler'in ganimetleri paylaştığı Sovyetler Birliği'ne dahil edildi. Nüfusunun yüzde 60'ını Rusların oluşturduğu Kırım, ancak 1954 yılında Ukrayna'nın bir parçası oldu. Ukrayna doğumlu (eski Sovyetler Birliği Hükümet Başkanı) Nikita Kruşçev, o yıl Rusya'nın Kazaklarla anlaşmasının 300. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Kırım’ı Ukrayna'ya verdi” yazdı.
Batı'nın genel olarak Katolik, Doğu'nun ise genel olarak Rus Ortodoksluğu’na inanmış olduğuna dikkat çeken Kissinger, “Genel olarak Batı Ukraynaca konuşur, Doğu ise Rusça konuşur. Bir tarafın diğerine üstünlük sağlama girişimi (bugün olduğu gibi) sonunda iç savaşa veya parçalanmaya yol açacak. Ukrayna'yı Doğu-Batı çatışmasının bir parçası olarak ele almak, genelde Rusya ve Batı'nın, özelde ise Rusya ve Avrupa'nın olası bir uluslararası iş birliği sistemine katılmalarını engelleyecektir” dedi.
Kissinger’a göre Ukrayna, 14. Yüzyıldan bu yana çeşitli yabancı yönetim biçimleri altında kaldıktan sonra 1991 yılında kadar gerçekten bağımsızlığını kazanamadığından, liderleri, olaylara tarihi açıdan bakmak bir yana uzlaşı sanatını da öğrenmediler.
Kissinger, bağımsızlıktan sonra Ukrayna'daki siyaset sahnesine bakıldığında sorunun nedeninin, bir partideki politikacıların,  diğer partideki meslektaşları onlara karşı çıkan diğer taraflara aynı şeyi yapmadan önce ülkenin muhalif bölgelerine kendi iradelerini dayatma çabalarında yattığını açıkça görüldüğünü belirtti. Kissinger, bu makaleyi yazdığı sırada dönemin Ukrayna’nın eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ile eski Başbakanı Yuliya Timoşenko’nun iktidarı paylaşmayı reddeden bu iki tarafı temsil ettiğini söyledi.
O dönem ABD'yi Ukrayna'ya karşı ‘ülkenin iki tarafının birbiriyle iş birliği yapmasının bir yolunu arayan ihtiyatlı bir politika’ izlemeye çağıran Kissinger, “taraflardan sadece birinin egemenliğini değil, uzlaşmayı aramalıyız” vurgusu yaptı. Rusya, Batı ve Ukrayna'daki çeşitli grupların bu prensibe göre hareket etmediklerini düşünen Kissinger, “Her iki taraf da durumu ağırlaştırdı. Rusya, sınır bölgelerinin çoğunun çalkantılı olduğu bir dönemde kendisini izole etmeden askeri bir çözüm getiremeyecekti. Batı’ya göre Vladimir Putin'in şeytanlaştırılması siyaset değil, siyasetin olmadığının bir bahanesiydi” yazdı.
Putin’i askeri çözümler düşünmekle suçlarken, yeni bir soğuk savaşın patlak vereceği konusunda uyaran Kissinger, ABD’yi ‘Rusya'ya Washington tarafından kararlaştırılan davranış kurallarının öğretilmesi gereken başıboş bir ülke muamelesinde bulunmamaya’ çağırdı.
Washington’ın uygulamalarının, tarafların değerlerine ve güvenlik çıkarlarına uygun bir çözüm üreteceğine inandığı birkaç noktaya değinen Kissinger şunları yazdı:
“Öncelikle Ukrayna, Avrupa da dahil olmak üzere ekonomik ve siyasi bağlarını seçmekte özgür olmalıdır. Yedi yıl önce ilk önerildiğinde de söylediğim gibi Ukrayna NATO'ya katılmamalı. Ukrayna’nın akıllı liderleri, ülkenin farklı bölgeleri arasında bir uzlaşı politikası yürütmeden önce, Ukrayna'ya halkının iradesi çerçevesinde bir hükümet kurma özgürlüğü verilmeli. Uluslararası alanda, bağımsızlığı konusunda hiçbir şüphe bırakmayan ve çeşitli alanlarda Batı ile iş birliği yapan Finlandiya'ya benzer bir pozisyon aramalılar. Ancak Rusya'ya karşı kurumsal düşmanlıktan dikkatle kaçınmalı.”
Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin, mevcut dünya düzeninin kurallarına uymadığını, ancak Kırım'ın Ukrayna ile ilişkilerindeki gerilimin daha az olması gerektiğini düşünen Kissinger, şöyle devam etti:
“Bunun için Rusya, Ukrayna'nın Kırım üzerindeki egemenliğini tanımalı ve Ukrayna'nın uluslararası gözlemcilerin huzurunda yapılacak seçimlerde Kırım'ın özerkliğini güçlendirmeli. Aynı zamanda Rusya’nın Sivastopol'daki Karadeniz Filosu’nun durumuyla ilgili tüm belirsizlikler ortadan kaldırılmalı. Bunlar soruna yönelik reçeteler değil, ilkelerdir. Bölge meselelerinde uzman olanlar, çeşitli tarafların bütün bu ilkelerden memnun kalmayacağını elbette biliyorlar. Ancak ilke mutlak memnuniyet değil, dengeli (dengeleme memnuniyetsizliği) memnuniyetsizliktir. Tüm bu unsurlara yahut bunlara yakın unsurlara göre bir çözüm sağlanamaması durumunda çatışmaya doğru sürüklenme hızı artacak ve yakında çatışma zamanı gelecek.”



Büyük ve karmaşık bir operasyon... İsveç'in kuzeyindeki tarihi kilise taşınıyor

 Kiruna Kilisesi, tekerlekli bir taşıma platformu üzerinde (Reuters)
Kiruna Kilisesi, tekerlekli bir taşıma platformu üzerinde (Reuters)
TT

Büyük ve karmaşık bir operasyon... İsveç'in kuzeyindeki tarihi kilise taşınıyor

 Kiruna Kilisesi, tekerlekli bir taşıma platformu üzerinde (Reuters)
Kiruna Kilisesi, tekerlekli bir taşıma platformu üzerinde (Reuters)

Toprak kayması tehlikesiyle karşı karşıya olan 113 yıllık tarihi Kiruna Kilisesi, inşa edildiği yerden yaklaşık 5 kilometre (3 mil) uzağa taşınmak üzere.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre, 1912 yılında inşa edilen ve Kiruna şehrinde bulunan devasa kırmızı ahşap yapı, yeni şehir merkezine taşınmak üzere platformlara yerleştirildi.

Yolculuğun iki gün sürmesi bekleniyor.

Eski şehir merkezi, bir asırdan fazla süren demir cevheri madenciliği nedeniyle yer çatlakları tehlikesiyle karşı karşıya. Kilisenin taşınması, Kuzey Kutup Dairesi'nin 145 kilometre kuzeyinde bulunan Kiruna'da daha geniş çaplı bina taşıma sürecinin en heyecan verici ve sembolik anı olarak kabul ediliyor.

Kültürel planlama uzmanı Sofia Lagerlöf Mata, “Sonunda bunu başaralım. Yıllardır bekledik” dedi.

Taşıma işleminden sorumlu Stefan Holmblad Johansson, “Çok fazla hazırlık yaptık. Bu tarihi bir olay, çok büyük ve karmaşık bir işlem. Hata yapma lüksümüz yok. Ama her şey kontrol altında” ifadelerini kullandı.

dfgthy
Tekerlekli bir taşıma platformu üzerinde duran Kiruna Kilisesi'nin etrafındaki işçiler (Reuters)

21. yüzyılın ilk on yılının ortasına gelindiğinde, Kiruna'daki diğer binalar da daha güvenli yerlere taşınmıştı. Çoğu yıkılıp yeniden inşa edildi, ancak bazı simgesel yapılar sağlam bir şekilde taşındı.

Hjalmar Lundbohmsgarden'deki bu binalar arasında, üç eski ahşap evden oluşan ve ‘sarı sıra’ olarak adlandırılan binalar ve üç parçaya bölünmüş olan maden müdürü Hjalmmar Lundbom'un eski evi de vardı.

Eski belediye binasının çatısındaki saat kulesi de taşındı ve şu anda yeni belediye binasının yanında duruyor.

thyuı
İsveç'in kuzeyindeki Kiruna'da tarihi kilisenin taşınmasını izlemek için toplanan bölge sakinleri (AFP)

İsveç yasalarına göre, binaların altında madencilik faaliyetleri yürütülmesi yasak.

Kiruna Geliştirme Şirketi CEO'su Robert Ylitalo, “İnsanların çatlaklardan düşme tehlikesi yok. Ancak çatlaklar sonunda su, elektrik ve kanalizasyon hatlarına zarar verecek. Altyapı çökmeden önce insanlar taşınmalı” şeklinde konuştu.

Kiruna'nın en büyük işvereni olan LKAB şirketi, 10 milyar İsveç kronu (1 milyar ABD doları) üzerinde olduğu tahmin edilen şehrin taşınma masraflarını üstleniyor.

Kiruna Kilisesi 35 metre (115 fit) yüksekliğinde, 40 metre genişliğinde ve 672 ton ağırlığında. 1950'den önce İsveç'in en güzel binası olarak kabul ediliyordu.

Bu büyüklükte bir binayı taşımak olağanüstü bir başarı. Ancak mühendisler, binayı parçalara ayırmak yerine, çelik kirişlerle destekleyerek tek parça halinde taşıyacaklar.

fgtyu
Kiliseyi taşımak için kullanılan tekerlekli platform (Reuters)

Johansson, “En büyük zorluk, bu genişlikteki bir binayı taşıyacak yolu hazırlamaktı... Yolu 24 metreye (79 fit) genişlettik ve taşıma işlemi sırasında elektrik direklerini, trafik ışıklarını ve yıkılması planlanan bir köprüyü kaldırdık” dedi.

Johansson sözlerini şöyle sürdürdü: “Taşıma işleminin en hassas yönlerinden biri, kilisenin iç kısmındaki hazineleri korumaktı, özellikle de İsveç kraliyet ailesinin bir üyesi olan Prens Eugen tarafından resmedilen büyük sunak resmini korumaktı… Bu, kanca ile kolayca çıkarılabilecek bir şey değil. Doğrudan taş duvara sabitlendiği için zarar vermeden çıkarmak zordu. Bu nedenle taşınma sırasında kilisenin içinde kalacak, tamamen örtülecek ve sabitlenecek. Bin borulu org da aynı şekilde kalacak.”

Kilisenin rahibesi Lena Tjarnberg, “Kilise, gerçekte ait olduğu yerden ayrılıyor. Herkes taşınması gerektiğini biliyor: Biz madencilik toplumunda yaşıyoruz ve madene bağımlıyız. Kilisenin bizimle birlikte yeni şehir merkezine taşınmasına minnettarım, ama kilisenin bulunduğu yerden ayrıldığını görmek de üzücü” ifadelerini kullandı.

dfty
Kilise rahibesi Lena Tjarnberg (Reuters)

Kiruna Kilisesi taşınırken -aralarında İsveç Kralı Carl Gustaf da dahil olmak üzere- binlerce bölge sakini ve ziyaretçinin yol boyunca sıraya girmesi bekleniyor.

İsveç televizyonu, tüm yolculuğu ‘yavaş televizyon’ aracılığıyla canlı olarak yayınlayacak ve tarihi bir yapının zamana ayak uydurduğu nadir bir anı kayda geçirecek.