BM Ukraynalı mülteci sayısının 4 milyona yükselmesinden endişeli

BM Güvenlik Konseyi insani yardımlar için harekete geçiyor. Fransa düşmanca adımların derhal durdurulması için bir karar taslağı sunuyor

BM Ukraynalı mülteci sayısının 4 milyona yükselmesinden endişeli
TT

BM Ukraynalı mülteci sayısının 4 milyona yükselmesinden endişeli

BM Ukraynalı mülteci sayısının 4 milyona yükselmesinden endişeli

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek üzere başlattığı savaşta, sivillere yardım etmek amacıyla yaklaşık 1,7 milyar dolar toplamak için acil insani yardım çağrısı başlattı. Guterres’in bu adımı Ukrayna’nın komşu ülkelerdeki mülteci sayısının önümüzdeki birkaç gün içinde 4 milyona çıkacağına yönelik endişelerin gölgesinde geldi. Diğer yandan, BM Genel Kurulu bugün (Çarşamba), ABD ve Arnavutluk tarafından sunulan ve onlarca başka ülkenin desteğini alan, Moskova'nın saldırganlığını derhal durdurmasını ve tüm Ukrayna topraklarından tamamen ve koşulsuz bir şekilde tüm güçlerini geri çekmesini gerektiren bir karar taslağını oylamaya hazırlanıyor. Fransa ve Meksika ise, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Ukrayna’daki savaştan kaynaklanan büyük insani krizi ele almaya yönelik bir karar taslağı için oylama yapılmasını istiyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in insani yardım çağrısı iki unsurdan oluşuyor. Bunlardan ilki, Ukrayna içindeki durum için 3 ay süreyle acil çağrı yaklaşımının uygulanması ve yurtdışındaki, özellikle komşu ülkelerdeki Ukraynalı mülteciler için bölgesel bir müdahale planı hazırlanmasını temsil ediyor. Guterres’in çağrısı, BM Güvenlik Konseyi’nin Ukrayna’daki insani krizin yansımalarını tartıştığı toplantısının ertesi günü geldi. Bununla birlikte, toplantının başlangıcında Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, ABD’deki Rus BM misyonundan 12 kişinin sınır dışı edilmesi konusu ile ilgili olarak, “BM genel merkezine ev sahipliği yapan ülke (ABD) tarafından Rusya’ya karşı bir düşmanca adım daha atıldığını” söyledi. Nebenzia BM genel merkezine ev sahipliği yapan ABD’nin, Viyana Antlaşması’nın diplomasi ve konsolosluk ilişkileri ile ilgili maddeleri göz önüne alarak, BM anlaşmalarına yönelik başka bir ihlali olarak değerlendirdi. ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Richard Mills hızla yanıt vererek, bu konunun Ukrayna’daki insani durumu ele alan toplantı ile ilgili olmadığını söyledi. Mills atılan adımın BM anlaşmasıyla tamamen uyumlu olduğunu vurgularken, ‘ABD’den ayrılmaları istenen diplomatların, diplomat olarak sorumluluk ve yükümlülükleriyle bağdaşmayan uygulamalarda yer aldıklarını” belirtti.
Washington aynı zamanda, BM için çalışan bir “Rus casusunu” sınır dışı etme kararı aldığını duyurmuştu. Bu, Mills tarafından tekrar dile getirildi.

Hızlı toplu göç
Bunun ardından, Güvenlik Konseyi üyeleri BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin konuşmasını dinledi. Grandi bir kez daha savaş rüzgarların estiği Avrupa’da yaşanan acılardan bahsetti. Milyonlarca masum Ukraynalının sığınaklarında toplandığını, dolu trenlere binmek için acele ettiğini ve çocuklarının geleceği hakkında endişe duyduğunu belirtti. Grandi yüzbinlerce kişinin komşu ülkelere sığınma talebinde bulunduğunu belirterek, “Komşu ülkelerde Ukrayna’dan 520 bin mülteci var. Bu sayı her geçen saat önemli oranda artıyor” dedi. Bu insanların her şeyden önce güvenlik ve korunmaya ihtiyaçları olduğunu, ancak bunun yanı sıra barınma, gıda, hijyen ve diğer yardımlara da ihtiyaçları olduğunu açıkladı. Grandi şu ifadeleri sözlerine ekledi:
“Üzülerek söylüyorum ki, çatışmalara hemen son verilmediği takdirde, Ukraynalılar kaçmaya devam edecek. Şu anda plan hazırlıyoruz, tekrar ediyorum, önümüzdeki günlerde ve haftalarda 4 milyona kadar mülteciye yardım sağlamak için plan hazırlıyoruz. Mülteci sayılarında böyle hızlı bir artış, ev sahibi ülkeler üzerinde ağır bir yük olacak ve şüphesiz mülteci kabul sistemleri ve ilgili kaynaklar üzerinde baskı oluşturacaktır. Yaklaşık 40 yıldır mülteci krizlerinde çalışıyorum ve bu kadar hızlı bir toplu göçü nadiren gördüm. Bu göç, kesinlikle Balkan savaşlarından bu yana Avrupa’nın tanık olduklarının en büyüğü oluyor”.

Mülteci akını
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği yaklaşık 280 bin kişinin Polonya’ya, 94 bin kişinin Macaristan’a, 40 bin kişinin Moldova’ya, 34 bin kişinin Romanya’ya ve 30 bin kişinin Slovakya’ya kaçtığını belirtirken, on binlerce kişinin çeşitli Avrupa ülkelerine, çok sayıda kişinin ise eski Sovyet ülkelerine kaçtığını duyurdu. BM İnsani Yardımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths dünyanın Ukrayna’ya yönelik askeri saldırıyı ‘gördüklerine inanamayarak, korku duygusuyla’ izlediğini söyledi ve saldırının bedelini sivillerin ödediğini belirtti. Griffiths “Sivil kayıpların hacmi ve daha ilk günlerdeki sivil altyapıya verilen zarar tehlike uyarısı veriyor.” ifadelerini kullandı. Yetkili yaklaşık 100’ü çocuk olmak üzere en az 406 sivilin hayatını kaybettiğini belirtirken, rapor edilen kurbanların çoğu henüz doğrulanmadığı için gerçek sayının çok daha yüksek olabileceğine dikkati çekti. Aynı zamanda hava saldırılarının ve şehirlerdeki çatışmaların, hayati sivil tesislere zarar verdiğini ve sağlık, elektrik, su ve sanitasyon gibi temel hizmetlerine zarar verdiğini belirtti. Yetkili, sivil alanlarda patlayıcı kullanılmasının tehlikesi konusunda uyarıda bulunurken, bu durumun özellikle Kiev ve Harkov gibi bölgelerde bir endişe kaynağı olduğunu söyledi. Tüm taraflara uluslararası insancıl hukuka saygı gösterme, askeri operasyonlar sırasında tüm sivilleri ve sivillere ait yapıları zarardan korumak için daima özen gösterme çağrısında bulunan Griffiths, aynı zamanda sivillerin olduğu bölgelerde büyük ölçekli patlayıcıların kullanılmasından kaçınılması için de çağrıda bulundu. Aynı zamanda şunları söyledi:
 “Ukrayna’da faaliyet gösteren 119 insani yardım kuruluşu, bir miktar yardım sağlayabildi. Şu anda, yardımları daha fazla insana ulaştırmak istiyorsak, iki konuda acilen ilerleme kaydetmemiz gerekiyor. Bunlardan ilki, çatışmanın taraflarından, insani yardım personelinin ve yardımlarının korunduğuna yönelik güvence verilmesi, ikincisi ise daha fazla kaynağın sağlama ihtiyacından oluşuyor.”

Fransa ve Meksika’nın karar taslağı
Fransa’nın BM temsilcisi Nicolas de Riviere, Fransa ve Meksika’nın, Ukrayna nüfusunun acil ihtiyaçlarını karşılamak için, uluslararası insancıl hukukla uyumlu olan, sivillerin korunmasını ve insani yardıma engelsiz erişimini gerektiren bir karar taslağını BM Güvenlik Konseyi’ne sunacaklarını duyurdu. Fransa’nın BM temsilcisi Riviere, Rusya’yı ‘Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin en önemli ilkelerini ihlal etmek ve uluslararası insancıl hukuk ile insan hakları hukukunu çiğnemekle’ suçladı. Temsilci düşmanlıklara derhal son verilmesi, ihtiyacı olan tüm insanların insani yardımlara güvenli ve engelsiz bir şekilde erişiminin sağlanması çağrısını yineledi. Aynı zamanda çocuklar dahil olmak üzere sivillerin, insani yardım çalışanlarının ve sivil altyapının korunmasının en büyük öncelik olduğunu vurguladı.
Rusya’nın BM Temsilcisi Nebenzia, tekrar söz alarak, Ukrayna’daki durumun herkesi endişelendirdiğini, zira acı çekenlerin siviller olduğunu belirtti. Temsilci bu insanlarla ilgili olarak “Onlar, iktidara gelen Ukraynalı radikallerin ve milliyetçilerin rehineleriler, bunu neden mi söylüyorum? Çünkü Rus kuvvetlerinin bulunduğu bölgelerde, tüm temel hizmetler sağlanıyor ve insanlar büyük zorluklarla yüzleşmiyor.” dedi. Nebenzia, Griffiths ve Grandi’den Ukrayna milliyetçilerinin, silahlarını yerleşim bölgelerinde yoğunlaştırdığına yönelik suçlamalar hakkında yorum yapmalarını istedi. İki BM temsilcisi hemen yanıt vererek, Rusya tarafından gelen bu tür iddiaları doğrulamak için hiçbir araçlarının olmadığını söylediler.
Ukrayna'nın BM Daimi Temsilcisi Sergey Kislitsa, Rusya’nın ‘Ukrayna’ya karşı geniş çaplı ve haksız bir savaş başlattığını’ söyledi ve bunun ‘2. Dünya Savaşı’ndan bu yana gerçekleşen en kötü, geniş çaplı işgal’ olduğu ifadelerini sözlerine ekledi. Kislitsa, Rusya’yı hastanelere, mobil tıbbi yardım ekiplerine ve ambulanslara saldırmakla suçladı ve şu ifadeleri de sözlerine ekledi:
“Bunlar, meşru güvenlik kaygıları olan bir devletin yapacağı uygulamalar değil, sivilleri öldürmeye kararlı bir devletin uygulamalarıdır. Bu tartışmaya açık bir durum değil zira söz konusu uygulamalar savaş suçudur”.

“Casusluk faaliyetleri”
Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia’nın BM Rusya misyonundan 12 çalışanının sınır dışı edildiğini belirtmesinin hemen ardından, ABD’nin BM Daimi Temsilciliği Sözcüsü Olivia Dalton, “ABD, Rus misyonundan 12 istihbarat ajanının sınır dışı edilme sürecini başlattığımızı BM’ye ve Rusya’nın BM Daimi Temsilciliğine bildirdi.” dedi. Dalton sınır dışı edilen 12 çalışanla ilgili olarak “Ulusal güvenliğimize zarar veren casusluk faaliyetlerine karışarak, ABD’deki ikamet ayrıcalıklarını kötüye kullandılar.” dedi.  Dalton, Washington’un bu adımı BM Genel Merkez Anlaşmasına uygun olarak aldığını vurguladı ve “Bu çalışmanın, birkaç aydır sürdüğünü” belirtti.



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.