Putin’in beden dili ne anlatıyor?

Putin'in bakışları, dişleri ve yumruk halindeki eli aldatıcı bir tablo çizerken Trump'ın oturma şekli, karşısındaki kişiyi küçümsediğini ifade ediyor. Obama'nın gözyaşları ise kimseyi ikna etmek için yeterli olmadı.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
TT

Putin’in beden dili ne anlatıyor?

Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)

Fidel Sbeity
Tüm insanların konuştukları dil dışında kullandıkları ortak bir dil var. O da beden dili. Bu dile sözsüz dil de deniyor. İster iddialı ister tereddütlü olsun bir kişinin konuşurken yüzündeki ifadelerden, ellerindeki ve parmaklarındaki hareketlerden duygu durumunu anlayabiliriz. Beden dili, karşımızdakini söylediklerimize inandırmayı ya da ona hissettirmek istediğimiz duyguyu iletmeyi amaçladığından siyasetçilerin beden dili, bu dil üzerinden vermek istenen mesajlar aracılığıyla anlaşılmaları konusunda özel bir önem taşıyor.
Psikolojide ve beden dilinde, yürüme, ayakta durma ve oturma şekli kişilik özelliklerini ortaya koyabilir. Beden dilinin ya da diğer bir deyişle sözsüz dilin tanımı, bir kişinin başkalarını etkilemeye çalışmak ve yapmalarını istediği şeyleri yapmaya ikna etmek için kullandığı çok geniş bir bedensel işaretler yelpazesini kapsıyor.
Bu sözsüz işaretler, ne yalnızca yüz mimikleri ne de bedensel hareketlerle sınırlı değil. Aynı zamanda dokunma şekli, birbirine fiziksel yakınlık derecesi ve konuşma sırasında sesin tonlamaları, hatta kişinin kokusu dahi bunlara dahil. Sevgiyle bakmak ile nefretle bakmak arasında fark var. Eli şiddetle hareket ettirmek konuşanın gerginliğini gösteriyor. Bir insana kokusundan dolayı ilgi duyabilir ya da ondan uzaklaşmak isteyebilirsiniz. Bunların hepsi dil olarak da kabul edilebilecek sözsüz işaretler.

Siyasetçilerin sözleri ve beden dilleri
Dünyanın dört bir yanındaki siyasetçilerin beden dilleri, akademisyenler, diğer siyasetçiler ve halk tarafından büyük ilgi görüyor. Konuştuklarında milyonlarca insan tarafından izleniyorlar. Özellikle seçim dönemlerinde büyük bir mücadele veriyor ve karşılarındaki kişileri ikna etmek için çabalıyorlar. Aynı şekilde bir siyasetçinin, salgın zamanları gibi zorlu dönemlerde, beden dilini sadeleştirerek, sözlerini en fazla sayıdaki seçmene ve önemli bir konuda siyasi bir pozisyon bekleyen kişilere iletecek şekilde kullanması gerekiyor.
Bu yüzden siyasetçilerin bu alanda uzman danışmanları bulunuyor. Beden dili alanında uzman bu danışmanlar, siyasetçilere, dinleyicilerini kendi fikirlerini kabul etmeye ikna edecek tavsiyeler verip izlenecek yolları gösteriyorlar. Siyasetçi, danışmanın verdiği tüyolara uymalı. Zira eğer yanlış bir bedensel harekette bulunursa, ona karşı öfke duyulmasına ya da alay konusu olmasına neden olabilir. Tıpkı 14 Şubat 2012 tarihinde Lübnan'daki bir tören sırasında olduğu gibi. Dönemin Başbakanı Saad Hariri, sahnede daha genç ve dinamik görünmek amacıyla ceketini çıkarıp bir sonraki savaşa hazır olduğunu söyledi. Ancak bu eylemi gerçekleştirme şekli, Lübnanlılar tarafından sahte ve beceriksizce bir hareket olarak görüldü ve alay konusu oldu.
Bir başka örnek de eski ABD Başkanı Barack Obama, kendisini izleyenleri bireysel silahlanmanın durdurulması gerektiğine ikna etmek amacıyla ‘katliam’ olarak tanımlanan olayın faalinin, bir silah dükkanından kolayca satın almayı başardığı bir makineli tüfekle bir arkadaşının öğrencisini öldürmesinden ötürü kameralar önünde akan gözyaşlarını sildi. Ancak yorumcular, daha fazla gözyaşı döküyor gibi görünmek için mendilini gözlerinin üzerine çektiğini söylediler. Tüm bunlar, bir siyasetçinin danışmanlarının beden dili konusundaki tavsiyelerine uyması ve bunu kendi iradesiyle yapıyormuş gibi gerçekleştirmesi gerektiğini gösteriyor. Bunu doğal ve yapmacıklığa kaçmadan yapmalı, aksi takdirde sahte davrandığında bu çabucak açığa çıkmakta.
Siyasetçilerin önemli misafirleri ağırlarken nasıl oturduklarını izleyenler var. Ev sahibi ile misafirin oturma şekli onların şahsi ve siyasi ilişkilerinin kalitesini gösteriyor. Bu tür karşılaşmalarda bir erkeğin bir erkeği sıkıca tutması gibi güç gösterisinde bulunması gereken ve saygıyı ifade eden jestler var.
Dünya liderlerinin eski ABD Başkanı Donald Trump ile yaşadıkları ilk sorunun, Trump’ın onların karşısında kibir ve üstünlük taslayan oturma şekli olduğu söyleniyor. Trump, misafirleriyle selamlaşma ve karşılarında oturma şekli ya da bir şeyle alay etmek veya belli bir şeyi vurgulamak istediğinde başını yukarı kaldırıp ağzının kenarıyla konuşması nedeniyle uzun zamandır eleştiriliyor.

Putin’in beden diliyle verdiği mesajlar
Beden dili uzmanları olan Texas Tech Üniversitesi'nde medya ve iletişim araştırmaları yapan ve ‘siyasetçilerin beden dilinin bilişsel ve duygusal olarak işlenmesi’ konuları üzerinde çalışan Dr. Erik P. Bucy ve siyasetçilerin medyadaki takipçilerinin yüz ifadelerini ve duygusal tepkilerini inceleyen Arkansas Üniversitesi'nde Yüz Hareketi Kodlama Sistemi (Facial Action Coding System / FACS) programcısı ve siyaset bilimci Patrick A. Stewart, sözlerin gerçek iletişimin yüzde 10'undan azını oluşturduğunu ve insanlar arasındaki iletişimin büyük çoğunluğunun beden diliyle, bir kısmının da ses tonuyla gerçekleştiğini söylüyorlar.
Binlerce Rus askerini komşusu olan bir ülkeye gönderme kararıyla medyanın ilgi odağı olan, dünyanın dört bir yanında gündeme oturan ve Soğuk Savaş sonrası dünyasını şaşkına çeviren eylemlerde bulunan ve birçok kişinin hedeflerini ve niyetlerini anlamaya çalıştığı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e işaret ederek “Bu adam ne düşünüyor?” diye soran iki araştırmacı, “Putin'in beden dilinin, cesur Ukrayna hamlesi için ne anlama geldiğini bulmalı mıyız?” diye eklediler.
Erik Bucy, siyaset biliminin genel olarak çok uzun bir süredir sözleri iletişimin tek önemli kısmı olarak ele aldığını gerçekte ise ikna edici etkinin sözsüz olarak gerçekleştiğini vurguladı. Burcy’ye göre bir siyasetçinin görüntüsü, herhangi bir siyasi açıklama, konuşma veya basın toplantısından çok daha akılda kalıcı oluyor.
Siyasetçinin konuşması sırasında beklenmedik herhangi bir bedensel harekette bulunması konuşmasının değil, o hareketin medyada ve kamuoyunda tartışma ve analiz konusu haline gelmesine neden olması araştırmacının görüşünü güçlendiriyor.
Başka bir örnek daha var. O da eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Nikita Kruşçev’in tüm dünyanın gözü önünde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun bir oturumunda ayakkabısını çıkarıp ökçesiyle masaya vurması olayı. Bu hareket, ona tanık olanların nedenini unutsalar bile zihinlerinde hala taze. Krusçev, Macar devriminin tek parti sistemine karşı ezici üstünlüğünü kınamayı reddettiği için böyle bir eylemde bulunmuştu.
Bucy, bir siyasetçinin beden dilini okumak istediğinde dişlere baktığını söylüyor. Çünkü açıkta kalan alt dişler öfkeye ve tehdit etmeye işaret ediyor. Buna karşın üst dişlerin görünmesi, bir gülümsemenin, mutluluğun ve güven vermenin ifadesi kabul ediliyor. Ağız ve göz çevresindeki koordineli kas hareketleri, siyasetçinin niyetleri ve hareketleri hakkında ne kadar ciddi ve detaycı olduğuna dair daha fazla bilgi veriyor.
Peki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya yönelik niyetlerine ilişkin beden dili hangi mesajları veriyor? Yani Ukrayna'ya savaş açtığını, Minsk Anlaşmaları’nın ölümünü ve iki yeni cumhuriyetin bağımsızlıklarını tanıdığını ilan ettiği basın toplantısında kullandığı beden dili bize ne diyor?
Erik Bucy'ye göre Putin başta meditasyon yapıyormuş gibi davrandı, ardından açıklamalarda bulundukça daha iddialı, hatta agresif hale geldi. Sonra bir cevap arar gibi bakışlarını indirdi. Bunlar gibi sözel olmayan ipuçları, belirli bir soruyu yanıtlamaktan kaçınmakla eşdeğer olarak görülüyor. Ardından, verdiği mesajı teyit edercesine gazetecilere daha fazla doğrudan baktığında sanki onları kontrol etmeye ve onlardan daha güçlü olduğunu hissettirmeye çalışıyordu.
Çoğu zaman, hukuka aykırılık, dış müdahale ve aşırılık yanlısı provokasyon konusundaki sözleri saldırganca olsa da tezlerini sakince savunmaya çalışan Putin, bu yüzden beden dili bakımından eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a benzetilir. Yani beden dili söylediğinin tam tersidir. Ağzından çıkan kelimeleri telaffuz etme şekline, yani sözlü diline gelince, dinleyici karşısında Leonid İlyiç Brejnev konuşuyormuş gibi hisseder. Bu yüzden Putin, görünüşte saldırgan görünmediği için aldatıcı bir tutum sergiliyor.
Ses tonu, başını sallama ve el hareketleri gibi diğer işaretler ve bir an için önündeki kağıtlar ve haritalarla meşgul haldeyken verdiği cevapların hepsi makul ve doğal görünecek şekilde hesaplandığı ortadaydı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlarken zaman geçtikçe Putin’in yüz ifadeleri ve defalarca kez ortaya çıkan alt dişleri giderek agresifleştiğini ortaya koyuyor. Alt dişlerin görünmesi uzmanlara göre öfke ve tehdidin açık bir ifadesidir. Putin’in, kaşları çatıldı, konuşması hızlandı ve öfkeli bir ses tonu kullandı. El hareketleri daha belirgin hale geldi. Ayrıca açık ellerini art arda birkaç kez yumruk haline getirerek el hareketlerini daha da netleştirdi. El hareketleri ile sözlerini ve mimiklerini uyumlu hale getirdi.
Aynı zamanda, dalgın ya da keskin bir bakış atmak için durduğunda ve sakin bir şekilde arka arkaya başını eğdiğinde sık sık hoşnutsuz bakışlar atan Putin, gözlerini yukarı ve aşağı dolaştırarak sanki ne söyleyeceğini düşünür gibi, yani doğal davranıyordu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haber analizine göre basın toplantısına katılan gazeteciler, duyduklarına önceden hazırlıklı değillerdi ve adeta oturdukları yere çivilenip kalmışlardı. Garip bir şaşkınlık, inançsızlık, eğlence ve endişe karışımı bir halleri vardı. Bu da Putin'in açıklamalarının ciddiyetini ve gerçeğin daha sonra anlaşıldığını gösteriyordu.

İlginç örnekler
Siyaset bilimci ve FACS programcısı Patrick Stewart ise Putin’e bir soru sorulduğu sırada, cevap öncesinde ve sonrasında yüz hareketlerine odaklandığını belirterek, “Size Rus liderin gazetecilerin sorularını dinlerken gösterdiği performansın bazı ilginç kalıpları ortaya çıkardığını söyleyebilirim” diye konuştu.
Putin’in oldukça rekabetçi bir adam olduğuna inanan Stewart, Putin’in bir muhabirin sorusunu dinlerken cevabı bildiğinde, dudaklarının kenarlarını kaldırdığı ve gözlerini küçülttüğü mutlu bir şekilde gülümseyerek sanki bu sorunun kendisine daha önce sorulduğu mesajını açıkça iletiyormuş gibi muhabire mutlu bir bakış attığını ve bunun da iyi bir oyuncu olduğunu gösterdiğini söyledi.
Stewart’a göre Ukrayna'daki yetkililerin meşru olup olmadığı sorulduğunda, Putin’in dudaklarını gererek yüzüne genişçe yaymasını doğrudan bir iç gerilim hissi anlamına geliyor.  Böyle bir soruda, sahibi ne kadar ifadesini kontrol etmeye çalışsa da yüz beklenmedik tepkiler vereceğini ifade eden Stewart, “Bu ifade bize eski ABD Başkanı George W. Bush'un 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı'nda ABD'nin Irak'a saldırmaya karar vermesini hatırlatıyor. O an Bush, savaşa girmenin sonuçlarından duyulan korkunun küçük bir ifadesi olarak kabul edilebilecek bir şekilde hızla geri çekilen dudaklarla gülümsedi” dedi.



Güney Kore, eski Devlet Başkanı Yoon'a düşmana yardım ettiği gerekçesiyle yeni suçlamalar yöneltti

Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
TT

Güney Kore, eski Devlet Başkanı Yoon'a düşmana yardım ettiği gerekçesiyle yeni suçlamalar yöneltti

Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)

Güney Koreli savcılar bugün eski Devlet Başkanı Yun Sok-yeol hakkında, düşmana yardım etmek de dahil olmak üzere yeni suçlamalar yöneltti. İddiaya göre Yun Sok-yeol, sıkıyönetim ilan etme çabalarını desteklemek için Kuzey Kore üzerinde insansız hava aracı (İHA) uçuşları emri verdi.

Kuzey Kore geçen yıl, Güney'in başkenti Pyongyang'a propaganda broşürleri atmak için İHA gönderdiğini "kanıtladığını" iddia etti; ancak Seul bu iddiayı doğrulamadı.

defrt
Polis memurları, Seul'deki adliye binası yakınında Devlet Başkanı Yoon Seok-yeol'u desteklemek için protesto düzenleyen Korelileri çevrelemiş (Arşiv- AFP)

Savcılık, bu yıl, Yoon'un Kuzey Kore'yi kışkırtmak ve tepkisini sıkıyönetim ilan etmek için bahane olarak kullanmak amacıyla İHA göndermesinin yasadışı bir girişim olup olmadığını incelemek üzere özel bir soruşturma başlattı.

Başsavcı Park Ji-young bugün, özel bir soruşturma ekibinin eski cumhurbaşkanını genel olarak düşmana "yardımcı olmak" ve "gücü kötüye kullanmakla" suçladığını belirtti.

Park, Yoon ve diğerlerinin "sıkıyönetim ilan edilmesine olanak sağlayacak koşullar yaratmak için komplo kurduklarını (...) ve bunun iki Kore arasında silahlı çatışma riskini artırarak genel askeri çıkarlara zarar vereceğini" söyledi.

Geçen yıl Ekim ayında eski Cumhurbaşkanı Yoon'a gönderilen bir istihbarat notunda, "istikrarsız bir durum yaratılması veya uygun bir anın değerlendirilmesi" çağrısında bulunan ikna edici kanıtlar kanıtlar bulunduğunu da ifade etti.

Notta, ordunun "(Kuzey) itibarını kaybetmesine neden olacak ve böylece bir karşılık kaçınılmaz kılacak Pyongyang veya kıyı kenti Wonsan gibi yerleri hedef alması gerektiği" belirtiliyordu.

y
Koreliler, Seul'deki adliye binası yakınında Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol'u desteklemek için protesto düzenledi (Arşiv- Reuters)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Yoon, geçen yılın Aralık ayında sivil yönetimi baltalamaya çalıştığında Güney Kore'yi siyasi bir krize sürüklemiş, ardından tutuklanarak iktidardayken gözaltına alınan ilk Güney Kore cumhurbaşkanı olmuştu.

Nisan ayında Yoon görevden alındı ​​ve aylar sonra yerine Lee Jae-myung seçildi. Ancak Yoon, isyan ve sıkıyönetim ilanıyla ilgili diğer suçlamalarla hâlâ yargılanıyor.


Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
TT

Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Orta Afrika Cumhuriyeti son günlerde, Rus yetkililer ile paramiliter grup Wagner arasında bir çekişme sahnesine dönüştü. Wagner grubu, geri çekilmeyi ve görevlerini Rusya Savunma Bakanlığı'nın komutası altında faaliyet gösteren Afrika Kolordusu'na devretmeyi reddediyor.

Batı medyasında yer alan haberlere göre Rusya, Bangui'ye Wagner'in hizmetlerinden vazgeçmesi ve Afrika Kolordusu'na aylık milyonlarca dolar ödeme karşılığında bu hizmetleri Afrika Kolordusu ile sürdürmesi için baskı yapıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti yetkilileri ise bu ödemeyi karşılayamayacaklarını belirtiyor. Bu durum, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunda önemli bir değişiklik olduğu izlenimini veren bir gelişme yaşandı.

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan bir dergi olan Africa Defense Forum (Afrika Savunma Forumu), Orta Afrikalı bir yetkilinin “Hükümet, Wagner’in hizmetlerini Afrika Kolordusu'nun hizmetlerine tercih ediyor, çünkü Wagner üyeleri iyi performans gösteriyor ve ülkemizin coğrafyasını ve kendilerinden ne beklendiğini daha iyi anlıyorlar” dediğini aktardı.

Şahsi çekişmenin bir uzantısı

Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 yılının ağustos ayında Wagner'in komutanı ve kurucusu Yevgeny Prigojin'in öldürülmesinin ardından, ülkesinin Afrika kıtasındaki nüfuzunu yeniden düzenlemek ve bunu devletle sınırlamak amacıyla Rusya Savunma Bakanlığı'na Afrika Kolordusu'nu kurması için yeşil ışık yaktı.

Ancak Wagner, üyeleri Orta Afrika Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra'nın korumaları olarak görev yaptığı ülkede varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor. Wagner üyeleri ülkeye geldiklerinden bu yana, gerginliklerin yatışmasına ve yaklaşık iki yıl önce yapılan referandumla anayasanın değiştirilmesine yardımcı oldular.

df
Wagner, madencilik ve koruma sözleşmeleriyle sahadaki varlığını sürdürüyor (AFP)

Afrika işleri uzmanı Fransız siyasi analist Pierre-Louis Raymond, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki hızlı gelişmelerin Prigojin ile Putin arasında var olan şahsi çekişmenin boyutunu ortaya koyuyor, ancak elbette bu çatışmanın ötesine geçerek Wagner’in genel olarak Putin rejiminin devam etme kabiliyetine artık inanmadığını söyleyebiliriz.”

Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşında bir çıkmaza girdiğini düşünen Raymond, “Bu savaşta kazanan yok, Putin rejiminin Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurma arzularıyla uyumlu hale geleceğine dair öngörülebilir bir ihtimal de yok. Bu yüzden Wagner şimdi ayrılmayı seçti. İki taraf arasında bir güç mücadelesi var ve Wagner'in geleneksel nüfuz alanlarında Rusya Savunma Bakanlığı'na hizmet vermeyi bırakma eğilimi giderek güçleniyor.”

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iki taraf arasında nüfuz mücadelesi olduğunu vurgulayan Raymond, ancak sorunun çok daha derin olduğunu ve Wagner'in mevcut liderliğinin Putin'in görevden ayrılacağına ve halefinin Wagner'in kaybettiği nüfuzu geri kazanabileceğine inandığına işaret etti. Bununla birlikte Raymond’a göre Rusya'nın Afrika'daki nüfuzu devam ediyor.

Bangui'deki endişeler

Bu gelişmeler, Kremlin'in Afrika'da nüfuz kazanma çabalarına engel teşkil eden faktörleri ortaya koyuyor. Bu çabalar, yoğun diplomatik faaliyetler ve kıtanın yeni liderleriyle yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermiyor.

Bu sorun, Wagner'in pozisyonlarını ve görevlerini devretmeyi reddetmesinden daha derin bir boyuta sahip gibi görünüyor, zira Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kendisi de buna hazır görünmüyor. Robert Lansing Küresel Tehditler ve Demokrasiler Araştırma Enstitüsü'nün bir raporuna göre siyasi açıdan, Cumhurbaşkanı Touadéra'nın çevresi, Orta Afrika Cumhuriyeti subaylarıyla bağlantıları olan ve sahada korku salan Wagner'in adamlarına güveniyor. Onları resmi bir Rus birliğiyle değiştirmek, rejimi iktidarda tutan hassas dengeyi bozabileceği konusunda ciddi endişeler söz konusu.

df
Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personel ile eski Wagner üyelerinden oluşuyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personelin yanı sıra eski Wagner üyelerinden oluşuyor. Kolordu şu anda Mali ve Nijer gibi birkaç Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor, ancak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kontrolü ele geçirme çabaları büyük zorluklarla karşı karşıya.

Gerilim ve derin dönüşüm

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Halid Muhammed el-Hicazi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Wagner’in Kremlin'e karşı doğrudan bir isyan başlatmasının olası olmadığını, ancak iki taraf arasındaki ilişkilerin gerginlik ve köklü bir değişim döneminden geçtiğinin kesin olduğunu söyledi. Wagner’in 2018 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girdiğinden beri, Rusya'nın Afrika kıtasındaki en önemli etki aracı haline geldiğini belirten Hicazi, “Hükümet güçlerini eğitiyor ve büyük ekonomik ayrıcalıklar karşılığında altın ve elmas zengini maden sahalarını koruyor. Zamanla Wagner, Rus ordusunun bir kolundan, ülke içinde kendi çıkarlarını korumaya çalışan yarı bağımsız bir aktöre dönüştü ve bu durum Moskova'da endişe yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Hicazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Wagner'in 2023 yılının haziran ayında Rusya'da isyan çıkarmasının ardından Moskova, Afrika'daki askeri varlığını yeniden yapılandırmak için Afrika Kolordusu adında yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun amacı, Wagner'in doğrudan nüfuzunu azaltmak ve Rusya Savunma Bakanlığı'nın kontrolünü artırmaktı. Ancak Wagner üyeleri, onları isyancı gruplara karşı istikrar sağlayan bir güç olarak gören Bangui hükümetiyle hala güçlü ilişkiler içindedir ve bu da onlara merkezi Rus karar alma mekanizmasından büyük ölçüde bağımsızlık sağlıyor.”

Sadakat konusundaki bu anlaşmazlığın, Moskova ile Wagner arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nüfuz için gizli bir rekabet ortamı yarattığını söyleyen Hicazi, “Rusya, güvenlik ve ekonomi ağları üzerindeki resmi kontrolünü yeniden kazanmaya çalışırken, Wagner madencilik ve koruma sözleşmeleriyle bölgedeki varlığını sürdürerek kolayca göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldi. Moskova, kıtada Wagner ile açık bir çatışma istemese de Wagner'in devam eden nüfuzunun disiplinli, merkezi kontrol altındaki bir devlet olarak imajını tehdit ettiğini kabul ediyor” diye ekledi.

Rusya’nın varlığının zayıflaması

Rus yetkililer bu gerginlikler hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken bu durum, Moskova'daki siyasi çevrelerde, Kremlin'in Batı ile ilişkilerini koparmak isteyen Afrikalı liderlerle kurduğu ittifakların çökmesine yol açabileceği endişesini uyandırıyor.

Genel olarak Afrika kıtası düzeyinde, bazı Afrika ülkelerinin Moskova ile paralı askerleri arasındaki anlaşmazlığı şüpheyle karşıladığını belirten Hicazi, bu yüzden mevcut gerilimin Rusya'nın varlığını geçici olarak zayıflatabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Rusya'nın Afrika'daki varlığının ekonomik ve askeri bağlar sayesinde halen sağlam olduğunu söyleyen Hicazi, ancak özel askeri şirketlere daha az bağımlı olan daha kurumsal bir etki modeline doğru kaymakta olduğunu belirtti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Hicazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kısacası Wagner, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Kremlin'e karşı isyan etmedi, ancak nispeten bağımsız hareket eden bir varlık haline geldi ve Rusya'yı, araçlarının kontrolünü kaybetmeden Afrika kıtasındaki etkisini sürdürme stratejisini yeniden düşünmeye zorladı.”


ABD Başkanı Trump, BBC Genel Müdürü Davie’nin istifasının ardından BBC'deki ‘yozlaşmış gazetecileri’ eleştirdi

İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
TT

ABD Başkanı Trump, BBC Genel Müdürü Davie’nin istifasının ardından BBC'deki ‘yozlaşmış gazetecileri’ eleştirdi

İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Cumhuriyetçi liderle ilgili bir belgeselin kurgulanmasıyla ilgili bir skandalın ardından İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü’nün istifası sonrası BBC’de halen ‘yozlaşmış gazetecilerin’ olmasını kınadı. Sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda yozlaşmış gazetecilerin ifşa edildiğini yazan Trump, bu kişilerin dürüst olmayan kişiler olduğunu ve başkanlık seçimlerine müdahale etmeye çalıştıklarını da sözlerine ekledi. Trump, “Üstelik bu kişiler, birçok kişinin en yakın müttefikimiz olarak gördüğü yabancı bir ülkeden geliyorlar. Bu, demokrasi için kötü bir durum” diye ekledi. BBC'nin ABD’deki son başkanlık seçimlerinden bir hafta önce yayınladığı bir belgeselde, Trump'ın 6 Ocak 2021'deki konuşmasından video klipler gösteriliyordu. Trump, bu konuşmada, Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden'a karşı yenilgiye uğramasına rağmen iktidarda kalmak için destekçilerini Kongre Binası'na saldırmaya teşvik etmekle suçlanmıştı.

BBC Genel Müdürü Tim Davie (solda) ve BBC Haber Direktörü Deborah Turness dün istifa ettiklerini açıkladı.

Eleştirmenler, BBC belgeselinde konuşmanın kurgulanmasının yanıltıcı olduğunu, çünkü Trump'ın destekçilerinin barışçıl bir şekilde protesto etmelerini istediğini söylediği kısmın kesildiğini söylediler.

Davie, BBC çalışanlarına yazdığı mektupta, beş yılın ardından istifasının ‘tamamen kendi kararı’ olduğunu belirtti. Davie, “Genel olarak BBC iyi bir performans sergiliyor, ancak bazı hatalar da oldu ve Genel Direktör olarak tüm sorumluluğu üstlenmeliyim” diye ekledi. Davie, şu anda Yönetim Kurulu ile birlikte, önümüzdeki aylarda halefinin görevi sorunsuz bir şekilde devralabilmesi için zamanlamayı koordine etmek üzere çalıştığını açıkladı.

Öte yandan Deborah Turness, Trump hakkındaki belgeselin başlattığı tartışmaların ‘sevdiği bir kurum’ olan BBC'ye zarar verecek bir noktaya geldiğini ve BBC News'in genel müdürü olarak nihai sorumluluğun kendisine ait olduğunu söyledi.

The Daily Telegraph gazetesi, BBC'ye standartlar ve yönergeler konusunda danışmanlık yapmak üzere işe alınan yazar Michael Prescott tarafından derlenen bir dosyanın bazı bölümlerini yayınladığından beri, üst düzey kanal yöneticileri üzerinde baskı artmıştı. Trump'ın konuşmasının düzenlenmesinin yanı sıra, dosya BBC'nin transseksüel konularını ele alışını eleştiren gazete, BBC Arapça servisinin İsrail'e karşı önyargılı olduğu yönündeki endişeleri aktardı.