Putin’in beden dili ne anlatıyor?

Putin'in bakışları, dişleri ve yumruk halindeki eli aldatıcı bir tablo çizerken Trump'ın oturma şekli, karşısındaki kişiyi küçümsediğini ifade ediyor. Obama'nın gözyaşları ise kimseyi ikna etmek için yeterli olmadı.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
TT

Putin’in beden dili ne anlatıyor?

Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)
Rusya Devlet Başkanı Putin’in kızgınlığını gösteren yüz ifadesi (Getty)

Fidel Sbeity
Tüm insanların konuştukları dil dışında kullandıkları ortak bir dil var. O da beden dili. Bu dile sözsüz dil de deniyor. İster iddialı ister tereddütlü olsun bir kişinin konuşurken yüzündeki ifadelerden, ellerindeki ve parmaklarındaki hareketlerden duygu durumunu anlayabiliriz. Beden dili, karşımızdakini söylediklerimize inandırmayı ya da ona hissettirmek istediğimiz duyguyu iletmeyi amaçladığından siyasetçilerin beden dili, bu dil üzerinden vermek istenen mesajlar aracılığıyla anlaşılmaları konusunda özel bir önem taşıyor.
Psikolojide ve beden dilinde, yürüme, ayakta durma ve oturma şekli kişilik özelliklerini ortaya koyabilir. Beden dilinin ya da diğer bir deyişle sözsüz dilin tanımı, bir kişinin başkalarını etkilemeye çalışmak ve yapmalarını istediği şeyleri yapmaya ikna etmek için kullandığı çok geniş bir bedensel işaretler yelpazesini kapsıyor.
Bu sözsüz işaretler, ne yalnızca yüz mimikleri ne de bedensel hareketlerle sınırlı değil. Aynı zamanda dokunma şekli, birbirine fiziksel yakınlık derecesi ve konuşma sırasında sesin tonlamaları, hatta kişinin kokusu dahi bunlara dahil. Sevgiyle bakmak ile nefretle bakmak arasında fark var. Eli şiddetle hareket ettirmek konuşanın gerginliğini gösteriyor. Bir insana kokusundan dolayı ilgi duyabilir ya da ondan uzaklaşmak isteyebilirsiniz. Bunların hepsi dil olarak da kabul edilebilecek sözsüz işaretler.

Siyasetçilerin sözleri ve beden dilleri
Dünyanın dört bir yanındaki siyasetçilerin beden dilleri, akademisyenler, diğer siyasetçiler ve halk tarafından büyük ilgi görüyor. Konuştuklarında milyonlarca insan tarafından izleniyorlar. Özellikle seçim dönemlerinde büyük bir mücadele veriyor ve karşılarındaki kişileri ikna etmek için çabalıyorlar. Aynı şekilde bir siyasetçinin, salgın zamanları gibi zorlu dönemlerde, beden dilini sadeleştirerek, sözlerini en fazla sayıdaki seçmene ve önemli bir konuda siyasi bir pozisyon bekleyen kişilere iletecek şekilde kullanması gerekiyor.
Bu yüzden siyasetçilerin bu alanda uzman danışmanları bulunuyor. Beden dili alanında uzman bu danışmanlar, siyasetçilere, dinleyicilerini kendi fikirlerini kabul etmeye ikna edecek tavsiyeler verip izlenecek yolları gösteriyorlar. Siyasetçi, danışmanın verdiği tüyolara uymalı. Zira eğer yanlış bir bedensel harekette bulunursa, ona karşı öfke duyulmasına ya da alay konusu olmasına neden olabilir. Tıpkı 14 Şubat 2012 tarihinde Lübnan'daki bir tören sırasında olduğu gibi. Dönemin Başbakanı Saad Hariri, sahnede daha genç ve dinamik görünmek amacıyla ceketini çıkarıp bir sonraki savaşa hazır olduğunu söyledi. Ancak bu eylemi gerçekleştirme şekli, Lübnanlılar tarafından sahte ve beceriksizce bir hareket olarak görüldü ve alay konusu oldu.
Bir başka örnek de eski ABD Başkanı Barack Obama, kendisini izleyenleri bireysel silahlanmanın durdurulması gerektiğine ikna etmek amacıyla ‘katliam’ olarak tanımlanan olayın faalinin, bir silah dükkanından kolayca satın almayı başardığı bir makineli tüfekle bir arkadaşının öğrencisini öldürmesinden ötürü kameralar önünde akan gözyaşlarını sildi. Ancak yorumcular, daha fazla gözyaşı döküyor gibi görünmek için mendilini gözlerinin üzerine çektiğini söylediler. Tüm bunlar, bir siyasetçinin danışmanlarının beden dili konusundaki tavsiyelerine uyması ve bunu kendi iradesiyle yapıyormuş gibi gerçekleştirmesi gerektiğini gösteriyor. Bunu doğal ve yapmacıklığa kaçmadan yapmalı, aksi takdirde sahte davrandığında bu çabucak açığa çıkmakta.
Siyasetçilerin önemli misafirleri ağırlarken nasıl oturduklarını izleyenler var. Ev sahibi ile misafirin oturma şekli onların şahsi ve siyasi ilişkilerinin kalitesini gösteriyor. Bu tür karşılaşmalarda bir erkeğin bir erkeği sıkıca tutması gibi güç gösterisinde bulunması gereken ve saygıyı ifade eden jestler var.
Dünya liderlerinin eski ABD Başkanı Donald Trump ile yaşadıkları ilk sorunun, Trump’ın onların karşısında kibir ve üstünlük taslayan oturma şekli olduğu söyleniyor. Trump, misafirleriyle selamlaşma ve karşılarında oturma şekli ya da bir şeyle alay etmek veya belli bir şeyi vurgulamak istediğinde başını yukarı kaldırıp ağzının kenarıyla konuşması nedeniyle uzun zamandır eleştiriliyor.

Putin’in beden diliyle verdiği mesajlar
Beden dili uzmanları olan Texas Tech Üniversitesi'nde medya ve iletişim araştırmaları yapan ve ‘siyasetçilerin beden dilinin bilişsel ve duygusal olarak işlenmesi’ konuları üzerinde çalışan Dr. Erik P. Bucy ve siyasetçilerin medyadaki takipçilerinin yüz ifadelerini ve duygusal tepkilerini inceleyen Arkansas Üniversitesi'nde Yüz Hareketi Kodlama Sistemi (Facial Action Coding System / FACS) programcısı ve siyaset bilimci Patrick A. Stewart, sözlerin gerçek iletişimin yüzde 10'undan azını oluşturduğunu ve insanlar arasındaki iletişimin büyük çoğunluğunun beden diliyle, bir kısmının da ses tonuyla gerçekleştiğini söylüyorlar.
Binlerce Rus askerini komşusu olan bir ülkeye gönderme kararıyla medyanın ilgi odağı olan, dünyanın dört bir yanında gündeme oturan ve Soğuk Savaş sonrası dünyasını şaşkına çeviren eylemlerde bulunan ve birçok kişinin hedeflerini ve niyetlerini anlamaya çalıştığı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e işaret ederek “Bu adam ne düşünüyor?” diye soran iki araştırmacı, “Putin'in beden dilinin, cesur Ukrayna hamlesi için ne anlama geldiğini bulmalı mıyız?” diye eklediler.
Erik Bucy, siyaset biliminin genel olarak çok uzun bir süredir sözleri iletişimin tek önemli kısmı olarak ele aldığını gerçekte ise ikna edici etkinin sözsüz olarak gerçekleştiğini vurguladı. Burcy’ye göre bir siyasetçinin görüntüsü, herhangi bir siyasi açıklama, konuşma veya basın toplantısından çok daha akılda kalıcı oluyor.
Siyasetçinin konuşması sırasında beklenmedik herhangi bir bedensel harekette bulunması konuşmasının değil, o hareketin medyada ve kamuoyunda tartışma ve analiz konusu haline gelmesine neden olması araştırmacının görüşünü güçlendiriyor.
Başka bir örnek daha var. O da eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Nikita Kruşçev’in tüm dünyanın gözü önünde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun bir oturumunda ayakkabısını çıkarıp ökçesiyle masaya vurması olayı. Bu hareket, ona tanık olanların nedenini unutsalar bile zihinlerinde hala taze. Krusçev, Macar devriminin tek parti sistemine karşı ezici üstünlüğünü kınamayı reddettiği için böyle bir eylemde bulunmuştu.
Bucy, bir siyasetçinin beden dilini okumak istediğinde dişlere baktığını söylüyor. Çünkü açıkta kalan alt dişler öfkeye ve tehdit etmeye işaret ediyor. Buna karşın üst dişlerin görünmesi, bir gülümsemenin, mutluluğun ve güven vermenin ifadesi kabul ediliyor. Ağız ve göz çevresindeki koordineli kas hareketleri, siyasetçinin niyetleri ve hareketleri hakkında ne kadar ciddi ve detaycı olduğuna dair daha fazla bilgi veriyor.
Peki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya yönelik niyetlerine ilişkin beden dili hangi mesajları veriyor? Yani Ukrayna'ya savaş açtığını, Minsk Anlaşmaları’nın ölümünü ve iki yeni cumhuriyetin bağımsızlıklarını tanıdığını ilan ettiği basın toplantısında kullandığı beden dili bize ne diyor?
Erik Bucy'ye göre Putin başta meditasyon yapıyormuş gibi davrandı, ardından açıklamalarda bulundukça daha iddialı, hatta agresif hale geldi. Sonra bir cevap arar gibi bakışlarını indirdi. Bunlar gibi sözel olmayan ipuçları, belirli bir soruyu yanıtlamaktan kaçınmakla eşdeğer olarak görülüyor. Ardından, verdiği mesajı teyit edercesine gazetecilere daha fazla doğrudan baktığında sanki onları kontrol etmeye ve onlardan daha güçlü olduğunu hissettirmeye çalışıyordu.
Çoğu zaman, hukuka aykırılık, dış müdahale ve aşırılık yanlısı provokasyon konusundaki sözleri saldırganca olsa da tezlerini sakince savunmaya çalışan Putin, bu yüzden beden dili bakımından eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a benzetilir. Yani beden dili söylediğinin tam tersidir. Ağzından çıkan kelimeleri telaffuz etme şekline, yani sözlü diline gelince, dinleyici karşısında Leonid İlyiç Brejnev konuşuyormuş gibi hisseder. Bu yüzden Putin, görünüşte saldırgan görünmediği için aldatıcı bir tutum sergiliyor.
Ses tonu, başını sallama ve el hareketleri gibi diğer işaretler ve bir an için önündeki kağıtlar ve haritalarla meşgul haldeyken verdiği cevapların hepsi makul ve doğal görünecek şekilde hesaplandığı ortadaydı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlarken zaman geçtikçe Putin’in yüz ifadeleri ve defalarca kez ortaya çıkan alt dişleri giderek agresifleştiğini ortaya koyuyor. Alt dişlerin görünmesi uzmanlara göre öfke ve tehdidin açık bir ifadesidir. Putin’in, kaşları çatıldı, konuşması hızlandı ve öfkeli bir ses tonu kullandı. El hareketleri daha belirgin hale geldi. Ayrıca açık ellerini art arda birkaç kez yumruk haline getirerek el hareketlerini daha da netleştirdi. El hareketleri ile sözlerini ve mimiklerini uyumlu hale getirdi.
Aynı zamanda, dalgın ya da keskin bir bakış atmak için durduğunda ve sakin bir şekilde arka arkaya başını eğdiğinde sık sık hoşnutsuz bakışlar atan Putin, gözlerini yukarı ve aşağı dolaştırarak sanki ne söyleyeceğini düşünür gibi, yani doğal davranıyordu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haber analizine göre basın toplantısına katılan gazeteciler, duyduklarına önceden hazırlıklı değillerdi ve adeta oturdukları yere çivilenip kalmışlardı. Garip bir şaşkınlık, inançsızlık, eğlence ve endişe karışımı bir halleri vardı. Bu da Putin'in açıklamalarının ciddiyetini ve gerçeğin daha sonra anlaşıldığını gösteriyordu.

İlginç örnekler
Siyaset bilimci ve FACS programcısı Patrick Stewart ise Putin’e bir soru sorulduğu sırada, cevap öncesinde ve sonrasında yüz hareketlerine odaklandığını belirterek, “Size Rus liderin gazetecilerin sorularını dinlerken gösterdiği performansın bazı ilginç kalıpları ortaya çıkardığını söyleyebilirim” diye konuştu.
Putin’in oldukça rekabetçi bir adam olduğuna inanan Stewart, Putin’in bir muhabirin sorusunu dinlerken cevabı bildiğinde, dudaklarının kenarlarını kaldırdığı ve gözlerini küçülttüğü mutlu bir şekilde gülümseyerek sanki bu sorunun kendisine daha önce sorulduğu mesajını açıkça iletiyormuş gibi muhabire mutlu bir bakış attığını ve bunun da iyi bir oyuncu olduğunu gösterdiğini söyledi.
Stewart’a göre Ukrayna'daki yetkililerin meşru olup olmadığı sorulduğunda, Putin’in dudaklarını gererek yüzüne genişçe yaymasını doğrudan bir iç gerilim hissi anlamına geliyor.  Böyle bir soruda, sahibi ne kadar ifadesini kontrol etmeye çalışsa da yüz beklenmedik tepkiler vereceğini ifade eden Stewart, “Bu ifade bize eski ABD Başkanı George W. Bush'un 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı'nda ABD'nin Irak'a saldırmaya karar vermesini hatırlatıyor. O an Bush, savaşa girmenin sonuçlarından duyulan korkunun küçük bir ifadesi olarak kabul edilebilecek bir şekilde hızla geri çekilen dudaklarla gülümsedi” dedi.



Mısır'ın İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerini Güney Sudan'a yerleştirme planını engellediği doğru mu?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Kahire'deki el-İttihadiye Sarayı'nda Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Kahire'deki el-İttihadiye Sarayı'nda Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır'ın İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerini Güney Sudan'a yerleştirme planını engellediği doğru mu?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Kahire'deki el-İttihadiye Sarayı'nda Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Kahire'deki el-İttihadiye Sarayı'nda Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Medya raporları, İsrail'in Güney Sudan ile Filistinlileri bu ülkeye yerleştirmek için görüşmeler yaptığını ortaya koydu. Diğer yandan Mısır'ın tutumu ve İsrail'in Gazzelileri nakletme planını engellemedeki rolü hakkında sorular ortaya atıldı. Cuba'nın bu konuda İsrail tarafıyla herhangi bir görüşme yaptığını yalanlamasına rağmen, ‘Mısır'ın Güney Sudan'a Filistinlileri kabul etmemesi için baskı yaptığı’ haberleri çıktı.

Mısır, Filistinlileri Gazze Şeridi’nden, ister kendi topraklarına ister başka bir ülkeye olsun, yerinden etme girişimlerini ‘Filistin meselesinin tasfiyesi’ olarak değerlendirerek resmi ve tekrarlı bir şekilde reddettiğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre, İsrail ile Güney Sudan arasında Gazze Şeridi sakinlerinin Güney Sudan'a yerleştirilmesi olasılığını görüşmek üzere görüşmeler yapıldı. Bunun İsrail'in Gazze Şeridi'nden toplu göçü kolaylaştırmak için daha geniş çaplı çabalarının bir parçası olduğu bildirildi.

Ancak Güney Sudan Dışişleri Bakanlığı bu iddiaları yalanladı. Bakanlık tarafından çarşamba akşamı yapılan açıklamada, “Cuba, Gazze Şeridi sakinlerinin Güney Sudan'a yerleştirilmesi için İsrail ile görüşmeler yaptığına dair son medya haberlerini kesin olarak yalanlıyor. Bu iddiaların hiçbir dayanağı yok; Güney Sudan'ın resmi tutumunu ve politikasını yansıtmıyor” ifadeleri yer aldı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, daha önce ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze nüfusunun büyük bir kısmını ‘gönüllü göç’ olarak nitelendirdiği bir şekilde başka ülkelere yerleştirmek istediğini söylemişti. Netanyahu salı akşamı yaptığı açıklamada, “Savaş hukukuna göre, nüfusun ayrılmasına izin vermek doğru olur” dedi.

Güney Sudan'ın tutumunu memnuniyetle karşılayan Filistin Devlet Başkanlığı, dün yaptığı açıklamada, ‘Cuba'nın İsrail işgal makamlarının yürüttüğü soykırım, açlık ve yerinden etme girişimlerine örtülü olarak katılmamasını’ övdü.

İsrail medyası, İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerini başka ülkelere nakletmek için diğer ülkelere teklifler sunduğunu belirtti. İsrail Kanal 12 televizyonu, Netanyahu hükümetinin ‘Endonezya, Somali, Uganda, Güney Sudan ve Libya’ olmak üzere 5 ülkeyle, Gazze Şeridi'nden sürülecek Filistinlileri kabul etmeleri için görüşmeler yaptığını bildirdi.

AP, Mısırlı yetkililerin ‘İsrail'in Filistinlileri kabul edecek bir ülke bulma çabalarından, Güney Sudan ile yaptığı temaslar da dahil olmak üzere, aylardır haberdar olduklarını’ söylediğini aktardı. Yetkililer, ‘Güney Sudan'a Filistinlileri kabul etmemesi için baskı uyguladıklarını’ ifade ettiler.

Mısır Dışişleri Konseyi Üyesi Büyükelçi Salah Halime, Mısır'ın İsrail'in Filistinlileri yerleştirmek için bahsettiği ülkelerle temas halinde olduğunu düşünüyor. Halime, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Kahire, temaslarıyla Filistinlileri yerinden etme girişimlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Arap, İslam ve Avrupa ülkelerinin bunu reddettiğini vurgulamayı hedefliyor” dedi.

Halime sözlerini şöyle sürdürdü: “Filistinlileri yerinden etme çağrıları Arap ve uluslararası kamuoyu tarafından reddediliyor. Buna rağmen İsrail bu çağrılarda ısrar ediyor. Kahire, bu önlemleri reddetmek için diplomatik temaslarını yoğunlaştırıyor. İsrail hükümetinin son uygulamaları, Filistin meselesini ortadan kaldırarak, sözde ‘Büyük İsrail’ hayalini gerçekleştirmek amacıyla yapılıyor.”

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, geçtiğimiz temmuz ayında Güney Sudanlı mevkidaşı Monday Simaya Kumba'dan bir telefon aldı. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre, görüşmede ‘ikili ilişkilerin güçlendirilmesi yolları’ ele alındı.

Kahire Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Tarık Fehmi, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Mısır'ın Filistinlilerin yerinden edilmesini reddeden tutumu, diğer ülkelerin tutumlarına müdahale etmek anlamına gelmez. Mısır'ın bu konudaki tutumu sabit ve açıktır. Filistin meselesini korumak için bunun gerçekleşmemesi konusunda uyarıda bulunur, ancak diğer ülkelere kendi tutumunu dayatmaz” ifadelerini kullandı.

Fehmi'ye göre İsrail, Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden yerinden edilmesini kabul ettirmek için bazı Afrika ve Arap ülkelerindeki kriz ve çatışmalardan yararlanmaya çalışıyor. Fehmi, “Uluslararası toplumun yerinden edilme çağrılarını reddeden tutumu göz önüne alındığında, bu hamleler İsrail'in planının başarıya ulaşacağı anlamına gelmiyor” dedi.

Filistinlilerin Güney Sudan'a yerleştirilmesi konusunda tartışmalar, Güney Sudan Dışişleri Bakanı'nın geçen hafta İsrailli mevkidaşının daveti üzerine Tel Aviv'i ziyaret etmesinin ardından başladı. Güney Sudan medyası ise İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Sharren Haskel'in Cuba'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirerek iki taraf arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi için yollar aradığını bildirdi.