Scarlett Johansson, Iron Man 2'de yaşadığı en büyük zorluğu açıkladı

Ünlü aktris, 2010'da film vizyona girdiğinde 26 yaşındaydı

37 yaşındaki aktris pek çok önemli filmi kariyerine sığdırmayı şimdiden başardı (Paramount)
37 yaşındaki aktris pek çok önemli filmi kariyerine sığdırmayı şimdiden başardı (Paramount)
TT

Scarlett Johansson, Iron Man 2'de yaşadığı en büyük zorluğu açıkladı

37 yaşındaki aktris pek çok önemli filmi kariyerine sığdırmayı şimdiden başardı (Paramount)
37 yaşındaki aktris pek çok önemli filmi kariyerine sığdırmayı şimdiden başardı (Paramount)

Scarlett Johansson, Marvel Sinematik Evreni'ne (MSE) adım attığında yaşadığı en büyük zorluğu Vanity Fair'de 1 Mart'ta yayımlanan röportajda anlattı.
Dünyaca ünlü oyuncu, 2010 yapımı Iron Man 2'yle birlikte toplamda 9 Marvel filminde rol aldı. Johansson, filmlerdeki heyecan verici dövüş sahneleriyle dikkat çekti.
Ancak 37 yaşındaki Johansson, Natasha Romanoff/Black Widow karakterini üstlendiği zamandan önce "spor salonuna hiç gitmediğini" söyledi. ABD'li aktris, aksiyon sahnelerine hazırlanmak için sıkı bir çalışmadan geçtiğini ifade etti.
"Bu büyük aksiyon sahnelerine hazırlanmak için 5 haftam vardı" diyen Johansson, şöyle devam etti:
"O dönemde biz bunu yaparken dublör çekimleri sürecinde nasıl en verimli olabileceğimizi, dublörlere hangi rollerin verilebileceğini ve oyuncunun pratikte neleri bilmesi gerektiğini bilmiyorduk."
Johansson sözlerini "Dolayısıyla bu devasa koreografileri yapıyordum. Daha önce bu tür şeylerle ilgili hiçbir deneyimim yoktu. Oyuncu kadrosuna dahil olduktan sonra yaşam tarzımda büyük bir değişiklik oldu" diye sürdürdü.
Hollywood yıldızı ayrıca Los Angeles'ta büyük bir spor salonuna gitmeye başladığını söyledi:
"Ekipmanların hiçbirini kullanmayı bilmiyordum. Çok korkmuştum."
Johansson'ın karakteri Natasha Romanoff'a odaklanan Black Widow oyuncunun evrendeki son filmiydi. Yıldız isim bu filmin ardından Şarkını Söyle 2'nin (Sing2) İngilizce seslendirme kadrosunda yer aldı.
Independent Türkçe, New York Post, Screen Rant



Oscarlı yönetmenden Yaratık itirafı: Doğru kişi değildim

1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
TT

Oscarlı yönetmenden Yaratık itirafı: Doğru kişi değildim

1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)

28 Gün Sonra (28 Days Later) serisini başlatmasından yaklaşık 5 yıl önce Danny Boyle, sinema tarihinin en büyük bilimkurgu serilerinden birinde yer alma şansını geri çevirmişti.

Şu sıralar yeni filmi 28 Yıl Sonra'yı (28 Years Later) tanıtan yönetmen, Hollywood Reporter'a verdiği röportajda, 1997 yapımı Yaratık: Diriliş'in (Alien: Resurrection) yönetmenliğini CGI kullanımının fazlalığı nedeniyle reddettiğini söyledi.

Boyle, Mezarını Derin Kaz (Shallow Grave) ve Trainspotting'le yakaladığı çıkışın ardından filmin yapımcıları tarafından ilk tercih olarak belirlenmişti. Ancak filmi sonunda Fransız yönetmen Jean-Pierre Jeunet yönetti.

"Sigourney Weaver ve Winona Ryder'la tanıştım" diyen Boyle, teklifin ciddiyetini şöyle anlattı: 

Muhteşem insanlardı. Ama bu, CGI'la gelen geçiş dönemiydi. Yani sinemada dijital efektlerin ağırlık kazandığı o ilk zamanlar. Ve ben bununla baş edemedim.

Ridley Scott'ın Yaratık (Alien) evrenine büyük hayranlık duyduğunu belirten Boyle, şunları ekledi:

Yaratık'ın fikrini gerçekten çok seviyordum. Bu yüzden çok tutkuluydum. Ama sonra nadiren yaşadığım bir netlik anı geldi ve dedim ki 'Bu iş için doğru kişi sen değilsin.' Onun yerine gidip Olağanüstü Bir Hayat'ı (A Life Less Ordinary) çektim.

Boyle, ilerleyen yıllarda CGI'la daha fazla iç içe çalıştı. Özellikle 2007’deki Gün Işığı (Sunshine) ve 2010'da Oscar'dan sonraki projesi 127 Saat (127 Hours) bu anlamda öne çıkıyor. Milyoner'le (Slumdog Millionaire) En İyi Film Oscar'ını kazanmasının ardından gelen bu yapım, yönetmene göre riskli ama önemli bir işti.

"Oscar sonrası biraz kibirli oluyorsunuz" diyen Boyle, bu durumu iyiye kullandıklarını söylüyor: 

Çünkü 127 Saat gibi bir film normal şartlarda yapılmazdı. Ama senarist Simon Beaufoy'la aklımızda çok net bir fikir vardı. Dar, odaklı bir yöntem: Asla o kanyondan çıkmayacaktık. Ya da çıkarsak bile sadece halüsinasyonlarla. Ve James Franco bu filmde harikaydı.

Filmin en çok konuşulan sahnesi, Franco’nun canlandırdığı karakterin kendi kolunu kesme anıydı. Boyle bu sahne hakkında şunları söylüyor:

Teknik olarak çok iyi çekilmişti, protez kullanımı açısından mükemmeldi. Ama o an kameranın Franco'ya odaklandığı ana bakarsanız, sadece oyunculuğunu görürsünüz. Oyunculuğu çok güçlüydü. Pek çok kişinin baygınlık geçirdiği vakalar yaşandı.

Independent Türkçe, IndieWire, Hollywood Reporter