İdlib ateşkesi kararlılıkla sürerken Ankara askeri noktalarını güçlendirdi

Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmanın üzerinden geçen iki yılın ardından Suriye'nin kuzeybatısında ekonomik toparlanma görüldü

Fotoğraf (AA_Arşiv)
Fotoğraf (AA_Arşiv)
TT

İdlib ateşkesi kararlılıkla sürerken Ankara askeri noktalarını güçlendirdi

Fotoğraf (AA_Arşiv)
Fotoğraf (AA_Arşiv)

Dün, Türkiye ve Rusya arasında imzalanan, Suriye’nin İdlib ilinin tamamını ve ülkenin kuzeybatısındaki Hama, Halep ve Lazkiye illerinin bazı bölümlerini kapsayan ateşkes anlaşmasının ikinci yıl dönümüydü.  Ateşkes, Suriye'de çatışan taraflardan (rejim ve muhalefet) bir takım garantiler sağlanarak, kara saldırılarının ve askeri operasyonların durdurulmasını öngörüyordu. Türkiye anlaşma kapsamında, 78'den fazla noktada, yüzlerce ağır askeri araç ve binlerce asker ile Suriye’deki askeri varlığını güçlendirdi. Ancak ateşkes anlaşmasına rağmen, muhalif grupların kontrolü altındaki bölgeler, Suriye rejim güçleri ve Rus savaş uçakları tarafından iki yıl boyunca kesintisiz olarak şiddetli bombardımanlarla hedef alınarak ateşkes anlaşmasına yönelik ihlallere tanık oldu. Bu ihlaller, yüzlerce sivilin ölümüne, İdlib'in güneyindeki Cebel ez-Zaviye ilçesinin köy ve kasabalarının sakinlerinin yerinden edilmesine ve bölgedeki tıp merkezleri ve hayati tesislerin hizmet dışı kalmasına neden oldu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Mart 2020 tarihinde Rusya'nın başkenti Moskova'da, muhalif gruplar ile Suriye rejim güçleri arasındaki çatışmayı kontrol altına almak amacıyla İdlib ilinin tamamını ve Hama, Halep ve Lazkiye illerinin büyük bir bölümünü kapsayan ve gerginliği azaltma bölgesi olarak adlandırılan alanda ateşkesin sağlanmasını öngören bir anlaşma yapmak üzere bir araya geldiler. Rejim güçleri, Rusya’nın hava desteği ile gerçekleştirdiği kapsamlı askeri operasyonlarının ardından M4 olarak bilinen Halep ve Şam arasındaki uluslararası karayolu da dahil olmak üzere İdlib’in bazı bölgelerinin kontrolünü ele geçirdi. Bu operasyonlar o dönem yaklaşık bir milyon insanın yerinden edilmesine ve çok sayıda sivilin ölümüne neden oldu. Bu durum Türkiye’yi bazı askeri birliklerini devreye sokmaya ve rejim güçleriyle karşı karşıya kalmaya itti. 34 Türk askeri şehit oldu. Buna karşın Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), rejim güçlerine ait çok sayıda tank, füze rampası ve 12 askeri aracı imha ederken çok sayıda rejim unsurunu etkisiz hale getirdi.
Anlaşma, muhalif gruplar ile Suriye rejim güçleri arasında ateşkes yapılmasını, İdlib üzerinden doğudan batıya uzanan M4 karayolu yakınlarında güvenli bir koridor oluşturulmasını ve yol boyunca ortak devriyeler gerçekleştirilmesini öngörüyordu.
İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi (İGAB), son iki yıldır Suriye rejim güçleri ve rejim yanlısı milisler tarafından roketatarlar ve topçu mermileriyle ve Rus savaş uçaklarının bombardımanlarıyla İdlib’in içme suyu istasyonlarının ve Cebel ez-Zaviye’nin çeşitli bölgelerindeki tıp merkezleri de dahil olmak üzere önemli tesislerin yanı sıra ülkenin kuzeyinde yerlerinden edilenler için İdlib'de kurulan kampların sık sık şiddetli bombardımanlara ve ihlallere maruz kalmasının ardından son günlerde Rus savaş uçaklarının uçuşlarının tamamen sona ermesiyle göreceli bir sakinlik yaşıyor. Söz konusu bombardımanlar, askeri operasyonlar ve ihlaller sonucunda 120'si çocuk ve kadın olmak üzere 720'den fazla sivil hayatını kaybetti. İdlib'in güneyindeki Maarret el-Misrin ve Eriha ilçeleri ile Cebel ez-Zaviye’ye bağlı Meşun, Belşun ve Beliyun köylerinde dört kez gerçekleştirilen katliamlarda, aralarında çocukların da bulunduğu 400'den fazla sivil, yaralandı. Tüm bu olaylar, İdlib'in güney kırsalındaki 10'dan fazla köyün (el-Bara, Kansafra, el-Fatira, Sufuhun, Kefer Uveyd, el-Muzra, Meşun, Belşun, Belyun ve Ebdeyta) sakinlerinin Suriye-Türkiye sınırına yakın bölgelere göç etmesine neden oldu.
Muhalif gruplardan bir askeri kaynak, şunları söyledi:
“Türkiye, 5 Mart’ta yapılan ateşkes anlaşması uyarınca Lazkiye'nin kuzeydoğusundaki Cebel et-Türkmen ve Cebel el-Ekrad bölgelerinden ve Hama'nın kuzey kırsalındaki Gab Ovası bölgesine ve İdlib'in güney kırsalındaki Cebel ez-Zaviye bölgesinden Halep'in batı kırsalındaki bölgelere kadar uzanan rejim güçleri ile muhalif gruplar arasındaki temas hatlarına yakın bölgelerde, İdlib’teki askeri üs ve gözlem noktaları arasında 78'den fazla askeri bölge kurdu. Askeri noktalarını 13 binden fazla askerle güçlendirdi. Askeri konvoylar, askeri kollar aracılığıyla İdlib'in kuzeyindeki Kefer Lusin Sınır Kapısı’ndan peş peşe girdiler ve Suriyeli muhalif grupların mevzileriyle birlikte Türk askeri üsleri ve askeri noktaları oluşturuldu. Rejim güçleri ve rejim yanlısı İranlı milislerin karşısında devasa bir askeri bariyer kuruldu. Bu da onların Suriye'nin kuzeybatısındaki silahlı muhalif grupların son kalelerine doğru ilerlemelerini engelledi.”
İdlib, geçtiğimiz günlerde ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun aktif askeri operasyonlarına tanık oldu. Uluslararası koalisyona ait silahlı insansız hava araçları (SİHA) aralarında Hurras ed-Din grubunun da bulunduğu muhalif grupların üyelerini hedef aldı. ABD güçleri, 3 Şubat'ta özel bir havadan indirme operasyonu gerçekleştirdi. Beş askeri helikopter, bir savaş uçağı ve bir keşif uçağı katıldığı operasyonda, Abdullah Kardaş takma adlı DEAŞ lideri Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi hedef alındı. Kureyşi’nin bulunduğu, İdlib'in kuzeyinde, Suriye-Türkiye sınırı yakınlarındaki Atma köyünde saatlerce süren şiddetli çatışmaların ardından düzenlenen operasyonda, Kureyşi ve beraberindeki 13 kişi etkisiz hale getirildi. ABD güçleri, 27 Ekim 2019 tarihinde de İdlib'in kuzeyinde, Suriye-Türkiye sınırı yakınlarındaki Barişa köyünde DEAŞ’ın eski lideri Ebubekir el-Bağdadi'yi hedef alan benzer bir havadan indirme operasyonunu gerçekleştirmiş, operasyon sonucunda Bağdadi ve üç oğlu etkisiz hale getirilmişti.
Öte yandan ateşkesin duyurulmasından bu yana İdlib’de yavaş bir ekonomik toparlanma olduğu görüldü. İdlib sakinleri ve idari makamlar, yerel para birimi Suriye lirasının ABD doları karşısında sert bir düşüş yaşamasının ardından Türk lirası ile ticarete başlamışlardı. İdlib’in Suriye-Türkiye sınırındaki bölgeleri, Türkiye'den ticari, gıda ve sanayi ürünleri, yeni ve kullanılmış Avrupa ve Asya yapımı otomobiller ve petrol türevleri (dizel ve benzin) ithalatında dünyaya açılan kapısı haline geldi. Suriye Kurtuluş Hükümeti, geçtiğimiz haftalarda Sarmada ilçesindeki büyük sanayi bölgesi başta olmak üzere şehirlerarası yolların genişletilmesi, su ve elektrik altyapı tesislerinin restorasyonu ve Suriyeliler için yeni iş olanaklarının sağlanması gibi bazı kalkınma ve ekonomi projelerini hayata geçirdi.  
Kurtuluş Hükümeti Başbakanı Ali Kidde, Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) örgütünün lideri Ebu Muhammed el Cevlani ve hükümetteki bazı bakan ve yetkililer, 7 Ocak Cuma günü, sıkı güvenlik önlemleri altında, vatandaşların da yoğun ilgisiyle, İdlib'in 35 kilometre kuzeyindeki Sarmada kenti yakınlarındaki Halep-Bab el-Heva yolunun açılışını gerçekleştirdiler.



Filistin yanlısı aktivist Mahmud Halil, Trump yönetiminden tutukluluğu için 20 milyon dolar tazminat talep ediyor

 Filistinli aktivist Mahmud Halil (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil (Reuters)
TT

Filistin yanlısı aktivist Mahmud Halil, Trump yönetiminden tutukluluğu için 20 milyon dolar tazminat talep ediyor

 Filistinli aktivist Mahmud Halil (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil (Reuters)

ABD'deki Filistin yanlısı üniversite protestolarının en önde gelen liderlerinden biri olan Mahmud Halil, dün Trump yönetimine karşı dava açarak, göçmenlik ajanları tarafından gözaltına alınması ve tutuklanması nedeniyle 20 milyon dolar tazminat talep etti.

Bir ABD vatandaşı ile evli ve bir çocuk babası olan 30 yaşındaki Halil, mart ayında gözaltına alınmasının ardından tutuklanmıştı.

Geçen ay Louisiana'daki federal göçmen gözaltı merkezinden, bir hakimin kefaletle serbest bırakılmasına karar vermesinden sonra serbest bırakıldı.

Halil'i destekleyen Anayasal Haklar Merkezi'ne göre “idare, Halil'i gözaltına alma, tutuklama ve sınır dışı etme yönündeki hukuka aykırı planını, onu ve ailesini terörize etmek için hesaplanmış bir şekilde gerçekleştirdi.”

Şikayette Halil'in “ciddi psikolojik sıkıntı, ekonomik zorluk ve itibarının zedelenmesinden” muzdarip olduğu belirtildi.

Resim  ABD Başkanı Donald Trump (AFP)ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Columbia Üniversitesi mezunu, ABD'nin müttefiki İsrail'in Gazze'deki savaşına karşı öğrenci protestolarının sembolü haline geldi ve Trump yönetimi tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak etiketlendi.

Halil, davayı “hesap verebilirliğe doğru atılmış bir ilk adım” olarak nitelendirdi.

Yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Hiçbir şey benden alınan 104 günü geri getiremez. Yaşadığım travma, eşimden ayrı kalmak ve bana zorla dayatılan ilk çocuğumun doğumu sırasında yanında olamamak.

Halil, “Siyasi intikam ve gücün kötüye kullanımı için hesap verilebilirlik olmalı” ifadesini kullandı.

“Siyasi intikam ve gücün kötüye kullanımı için hesap verilebilirlik olmalı” diye ekledi.

Khalil daha önce gözaltında yaşadığı “üzücü” deneyimden bahsetmiş, 70'ten fazla kişiyle aynı hücreyi paylaştığını, hiç mahremiyetinin olmadığını ve ışıkların sürekli açık olduğunu söylemişti.

Başkan Donald Trump yönetimi “Siyasi intikam ve gücün kötüye kullanımı için hesap verilebilirlik olmalı” diye ekledi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Halil daha önce gözaltında yaşadığı “üzücü” deneyimden bahsetmiş, 70'ten fazla kişiyle aynı hücreyi paylaştığını, hiç mahremiyetinin olmadığını ve ışıkların sürekli açık tutulduğunu söylemişti.

Başkan Donald Trump yönetimi Halil'in sınır dışı edilmesini, ABD'de kalmaya devam etmesinin “potansiyel olarak ciddi dış politika sonuçları” doğurabileceğini söyleyerek gerekçelendirdi.

Halil'in tutuklanması, Trump'ın son aylarda büyük Amerikan üniversitelerine karşı yürüttüğü kampanyanın bir parçası olarak gerçekleşti. Başkan, Columbia Üniversitesi, Harvard Üniversitesi ve bazı üniversiteleri uluslararası öğrenci kabul ettikleri için eleştirdi, bu üniversitelere verilen federal ödenekleri kesti ve akreditasyonlarını iptal etmekle tehdit etti.

Halil'in ekibi, açtığı davaya ilave olarak, gözaltı dışında da tehditlere maruz kalabileceğine dair endişelerini dile getirdi.