Kazımi’nin yolsuzlukla mücadelesi Irak Federal Mahkemesi’ne takıldı

Yolsuzluğu kökünden halletme noktasında siyasi iradenin bulunmaması yolsuzlukla mücadelenin önünde duran bir başka engel.

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (Reuters)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (Reuters)
TT

Kazımi’nin yolsuzlukla mücadelesi Irak Federal Mahkemesi’ne takıldı

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (Reuters)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (Reuters)

Irak’ta görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin yeni hükümeti kurup kurmayacağı sorusu şu ana kadar cevaplanamadı. Yeni hükümetin ne zaman kurulacağı bilinmiyor. Irak’ın siyasi koridorlarında dolaşan bilgilere göre Kazımi birçok meselede çeşitli mercilerle karşı karşıya gelse de halen en güçlü başbakan adayı olmayı sürdürüyor. Irak’ta hem geçmişte hem de bugün tartışmalara neden olan iki mesele var: Devlet kontrolü dışındaki silahlar ve silahlı gruplarla olan ilişkiler ile yolsuzlukla mücadele.
Başbakan olmadan önce Irak Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevini yürüten Kazımi’nin önünde görünüşe göre büyük sorunlar var. Ancak Irak siyaset dünyasında görünen ve görünmeyen tüm dosyalar ve detaylar hakkında bilgi sahibi olan Kazımi, oldukça zor koşullar altında kendisine verilen başbakanlık görevinin, sahip olduğu istihbarat arka planıyla üstesinden gelebileceğini düşündü. Yine de tüm veriler, Kazımi’nin başkaları için zor sayılabilecek görevlerde başarılı olmakla birlikte başta siyasi hasımları olmak üzere herkesin bildiği meselelerde manevra yapmaya devam ettiğine ve onları çözme gücüne sahip olmadığına işaret ediyor.
Kazımi, erken seçimleri siyasi parti ve grupların talebi üzerine belirlenen vaktinden (Haziran 2021) 4 ay sonra Ekim 2021’de düzenlemeyi başardı. Bu, Kazımi başarılı bir şekilde çözdüğü ilk sorundu. İkinci sorun, silahlı gruplar meselesiydi. Kazımi çok geçmeden bu meselede geri adım attı ancak manevra yapmaya devam etti. Kazımi hükümeti kurduktan sonraki ilk iki ay içinde bu meseleyi çözmek için harekete geçti ve güvenlik güçleri Bağdat’ta yabancı diplomatik temsilcilikler ile hükümet binalarının bulunduğu Yeşil Bölge’ye füze fırlatmakla suçlanan zanlıları tutukladı. Ancak Kazımi çok geçmeden aceleye getirilmiş gibi görünen bu kararın tehlikeli yansımalarından dolayı geri adım attı. Teslim olmadı, aksine bu meselenin artık devletin prestijine zarar vermeye başladığını ifade ederek, söz konusu silahlı gruplarla ilişkileri bulunan partiler başta olmak üzere topu siyasi grupların sahasına attı.
Başbakan Kazımi, Amerikan güçlerinin 2021’in sonuna kadar Irak’tan çekilmesi için Washington ile müzakereler yürüterek silahlı gruplara karşı manevra yapmaya devam etti. Silahlı gruplar Kazımi’nin Amerikan güçlerinin çekileceğini açıklamasının sadece bir manevra olduğunu ilan ederek 31 Aralık 2021’den sonra Amerikalılarla direnişe başlamak için halka gönüllü olarak saflarına katılma çağrısında bulundu. Ancak silahlı grupların çağrı yaptığı direniş olmadı. Kazımi, Amerikalıları çekilmeye zorlamada ve silahlı grupların elindeki bahaneyi geçersiz hale getirmekte başarılı oldu.
Kazımi, Irak siyaset sözlüğüne göre ‘şeytanın başını ezmek’ olarak da bilinen tehlikeli bir görev devraldı. O da yolsuzlukla mücadeleydi. Irak’ta yolsuzlukla mücadele alanında Şeffaflık Kurumu, Mali Denetim Divanı, Meclis Şeffaflık Komisyonu ve genel müfettişlerin ofisleri gibi birçok kurum bulunmasına rağmen yolsuzluğun çeşitli devlet kurumlarına girmesine ve artık engellenmesi zor mafyalar üretmesine engel olamadı. Kazımi göreve başladığında Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu kurdu. İçişleri Bakan Vekili Ahmed Ebu Ragif’in komisyona başkanlık yapmasına atıfla kamuoyunda ‘Ragif Komisyonu’ ismiyle de bilinir. Ebu Ragif çeşitli siyasi parti ve gruplardan hakkında yolsuzluk suçlaması bulunan çok sayıda zanlı hakkında tutuklama kararı çıkardı. İlk başlarda hiç kimse yolsuzlukla mücadele konusunda direnç gösteremiyordu. Ancak bu komisyonun kısa bir süre sonra yüksek makamlarda görev yapanlara ‘sataşması’ nedeniyle bu sefer yasal boşlukların bulunması için arayışlar başladı. Yolsuzlukla mücadeleden rahatsız olanlar söz konusu boşlukları buldu ve Yüksek Federal Mahkeme’nin kapısını çaldı. Federal Mahkeme bunun üzerine Ebu Ragif Komisyonu’nu feshetti. Herkes bu kararın ardından rahat bir nefes aldı. Çünkü herkes bir şekilde yolsuzluğa bulaşmış durumda. Federal Mahkeme dün gerekçeli kararını ilan etti. Federal Mahkeme’nin açıklamasında, kararın ilan edildiği tarihten itibaren geçerli olduğu belirtildi. Yani bu karardan geri dönüş yok. Federal Mahkeme fesih kararını yolsuzlukla mücadele etmekle görevli kurumların mevcudiyetine dayandırdı. Federal Mahkeme’nin gerekçeli kararında şu ifadelere yer verildi:
“Yolsuzlukla mücadele için temel faktör, yolsuzluğun sebeplerini ve yarattığı etkileri ortadan kaldırarak onunla mücadele edecek siyasi bir iradenin olması gerektiğidir. Yolsuzluk marjinal kalıyorsa bu durum ülkeyi kalkındırmaya ve ülkenin iyiliğine inanan güçlü bir siyasi iradenin varlığını ortaya koyar. Ancak yolsuzluğun yaygınlaşması bu iradenin zayıflığına ve doğru bir şekilde ülke inşa etme gücüne sahip olmadığını gösterir.”
Mahkeme’nin Ebu Ragif Komisyonu’yla ilgili kararının siyasi mi yoksa hukuki mi olduğuna ilişkin Şarku’l Avsat’a değerlendirmelerde bulunan hukuk uzmanı Faysal Rikan şunları söyledi:
“Federal Mahkeme’nin kararlarının saygı duyulması ve uygulanması gerekmekle birlikte ben ilk kez mahkeme tarafından alınan bir karara katılmıyorum. Mahkeme kararın gerekçesinde Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun anayasanın 37’nci maddesine aykırı olduğunu belirtti. Bu noktada bir araştırma komisyonu statüsünde bulunan Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu, Başbakan’ın soruşturma komisyonu kurabilme yetkisi kapsamında oluşturuldu. Başbakan’a bağlı bakanlıkların genel müdürlerine bile verilen araştırma komisyonu kurma yetkisinin Başbakan’ın kendisine verilmemesi mantıksız. Federal Mahkeme Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmasının kuvvetleri ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu belirtti. Fakat emniyet müdürlüklerindeki subaylara soruşturma izni verir. Onlar yürütme otoritesinin adamları mı? Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu mahkeme kararı olmadan hiç kimseyi tutuklamadı veya hiçbir zanlıyı serbest bırakmadı. Ayrıca komisyonun inceleme sonuçları ilgili mahkemeye tavsiye niteliğindeydi. Zanlı hakkında uygun kararı veren mahkemeydi. En önemlisi bu komisyon kuruluşundan bu yana büyük yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarabildi ve yargı eliyle birçok zanlı hüküm giydi.”



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24