Avrupa, Ukrayna sonrasında tarihinin bir sayfasını kapatıyor

Avrupa Kıtası’nın çehresi Rus işgalinden sonra değişti. Görünüşe göre Moskova, son Amerikan yönetimlerinin başaramadığı şeyi başardı: Birliği, Avrupa Kıtası’nın güvenliğini savunma sorumluluğunu üstlenmeye zorlamak.

Ukrayna'daki savaşın yıkımı (AFP)
Ukrayna'daki savaşın yıkımı (AFP)
TT

Avrupa, Ukrayna sonrasında tarihinin bir sayfasını kapatıyor

Ukrayna'daki savaşın yıkımı (AFP)
Ukrayna'daki savaşın yıkımı (AFP)

Menal Nahas
ABD ile Avrupa arasındaki ‘Atlantik’ ilişkisinde, eski ABD Başkanı Barack Obama döneminden bu yana bir çatlak oluştu. Obama'nın 2013'te Doğu Guta'ya yapılan kimyasal saldırının ardından Şam rejimini vurmaktan kaçınması, bir yandan ‘dünya polisi rolünü oynamak’ olarak bilinen durumdan, diğer yandan Avrupalı ​​müttefikle halat çekme savaşından Washington’ın geri çekilme bölümlerinden yalnızca biridir. Muammer Kaddafi'nin ordusu 2011 yılında ayaklanan Bingazi'ye ilerlerken Obama yönetimi insan haklarını destekleyen bu sergide Avrupalı ​​müttefiklerin talebi üzerine ve ‘Amerikan’ evrensel ve genel ilkelerine uygun olarak doğrudan müdahaleye karşı çıkmıştı. Obama'nın danışmanlarından birinin ağzından söz konusu dönemde ‘arkadan liderlik etmek’ deyimi çıkmıştı.
Obama yönetimi Avrupa'dan, kendilerinden müdahale etmelerini isteyen İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden Amerikan bombardıman uçaklarının ve Libya'yı vurmanın lojistiğinin bedelini ödemelerini talep etmişti. Bu hizmet karşılığında İngiliz ve Fransız savaşçılarına yakıt ikmali yapmayı teklif etti. Obama yönetiminin her iki döneminde de NATO'daki Avrupalı ​​ortaklarla ilgili olarak ‘ücretsiz yolcular’ ifadesi kullanıldı.
Buna ek olarak, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yıllık ‘NATO’ kutlamalarına katılma konusundaki isteksizliği, Amerikalıların kendilerini terk etmesinden şikayet eden Avrupalılar arasında yabancılaşmaya neden olmasına rağmen selefi Obama'nın yaklaşımından tam bir kopuşu temsil etmiyordu. ‘Avrupa’dan savunma bütçelerini gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde ikisi eşiğine yükseltmesini istemekte onun izinden gitti. Bazı Avrupalı ​​güçlerin isteksizce yaptığı ancak yüzde iki eşiğine ulaşamadığı şey buydu. Örneğin Fransa, savunma bütçesini üretiminin yaklaşık yüzde 1,84'üne (177 milyar dolara) yükselten Atlantik ülkelerinin ön saflarında yer aldı. Almanya'ya gelince; NATO'ya katkısı yaklaşık 491 milyar dolar, yani Almanya'nın ulusal üretiminin yüzde 1.36'sı kadardı.

Avrupa’nın saflarını sıklaştırmak
En büyük dönüm noktası Almanya'nın pozisyonundaki değişiklik oldu. 80 yıl boyunca ulusal çıkarlarını yalnızca ekonomik güç yolunu elde etmek olarak gördü. Her şeyden önce ekonomik bir güçtü. Alman Şansölyesi Olaf Schulz, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra ülkesinin ‘ağırlığına ve önemine’ yaraşır bir askeri uçak ve teçhizata ihtiyacı olduğunu açıklayana kadar Berlin çoğu konumunda dünya meselelerine kayıtsızlık hâkim oldu. Alman hükümeti Ukrayna'ya bin adet tanksavar füzesi ve 500 adet Stinger füzesinden oluşan askeri teçhizat göndermeye karar verdi. Berlin, Avrupa Birliği aklı dışında adım atmıyor. Çünkü değişim rüzgarları kendi dilinde de mevcut. Avrupa’nın dışişleri bakanları, kınamaktan veya endişelerini dile getirmekten Rus bankaları ve şirketlerine yönelik sıkı yaptırımlarla sınırlı olmayan pratik adımlara geçti. Ukrayna'ya 500 milyon dolarlık askeri yardım sağladı. İngiltere, Fransa ve Finlandiya sırayla Rus oligarklarını kovuşturarak lüks mülklerine ve varlıklarına el koymaya veya dondurmaya çalışarak Ukrayna'ya askeri yardım akıttı.
Sanki ABD’nin Avrupa ülkelerinin savunma işlerini üstlenmesi çağrısına kulak asılmamış ya da Avrupa'nın kalbinde askeri bir tehlike ortaya çıkana ve İkinci Dünya Savaşı sonrası sistem ve Sovyetler Birliği çökene kadar gerçekleşme yolunu bulamamış gibi...

Dünün dünyası?
Bugün, Ukrayna'nın işgalinden 12 gün sonra, Avrupa virajına yaklaşırken, uzun bir zaman geçtiğini ve bir anda ‘sempati’ sayfasının kapanıp gizlendiğini hissediyorsunuz. Sanki bugün tanık olduğumuz şey, Stefan Zweig'in Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ‘Dünün Dünyası’ adlı romanının ilk sayfalarında anlattıklarına benziyor. O zamanlar Avrupa'da, yakın geçmişte olduğu gibi hareket kolaydı ve Avrupalı ​​seçkinler baskın bir role sahipti. Bilgi ve iş birliği ilişkileriyle birbirine bağlıydı. Hayat o kadar istikrarlı ve ‘öngörülebilirdi’ ki insanlar emeklilikten sonra geleceklerini sigorta ve emeklilik poliçeleri ile, çocuklarının geleceğini de hayat sigortası poliçeleri ile güvence altına almaya çalıştılar. Bugün, Avrupa, bir kez daha parçalanma ve barış uykusundan uyandırma hayaletiyle karşı karşıya.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Danimarka Başbakanı: Netanyahu başlı başına bir sorun

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen (Arşiv- Reuters)
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen (Arşiv- Reuters)
TT

Danimarka Başbakanı: Netanyahu başlı başına bir sorun

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen (Arşiv- Reuters)
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen (Arşiv- Reuters)

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, bugün yaptığı açıklamada, İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu'nun “kendi başına bir sorun” olduğunu belirterek, ülkesinin Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını devralmasını İsrail üzerindeki baskıyı artırmak için kullanmak istediğini vurguladı.

Danimarka'nın “Jyllands-Posten” gazetesine verdiği röportajda, “Netanyahu artık başlı başına bir sorun haline geldi” diyen Frederiksen, hükümetinin “sınırları aştığını” ifade etti.

Sosyal Demokrat Parti lideri, Gazze'deki “korkunç ve felaket niteliğindeki” insani duruma üzüntüsünü dile getirirken, Batı Şeria'da yeni yerleşim birimleri inşa etme planını da kınadı. “İsrail'e baskı yapmak isteyen ülkeler arasındayız, ancak henüz Avrupa Birliği üyelerinden destek alamadık” ifadelerini kullandı.

Hedeflerinin “yerleşimcilere, bakanlara ve hatta tüm İsrail'e siyasi baskı ve yaptırımlar uygulamak” olduğunu belirten başbakan, ticari ve araştırma alanındaki yaptırımlara atıfta bulundu.

Ülkesinin Filistin devletini tanımayı düşünmediğini belirten Frederiksen, "Önceden hiçbir ihtimali göz ardı etmiyoruz. Rusya örneğinde olduğu gibi, yaptırımları en büyük etkiyi yaratacağına inandığımız şekilde tasarlayacağız" dedi.