Prens Hamza: Fitne davasında davranışlarımın ve söylemlerimin sorumluluğunu üstleniyorum  

Prens Hamza, Kral 2. Abdullah’a özür mektubu yazdı. Kraliyet Divanı’nın  açıklamasında ‘uzlaşı’ ifadesine yer verilmedi  

Ürdün Kralı 2. Abdullah ile üvey kardeşi Prens Hamza bin Hüseyin'in 2001'de çekilmiş bir fotoğrafı (AP) 
Ürdün Kralı 2. Abdullah ile üvey kardeşi Prens Hamza bin Hüseyin'in 2001'de çekilmiş bir fotoğrafı (AP) 
TT

Prens Hamza: Fitne davasında davranışlarımın ve söylemlerimin sorumluluğunu üstleniyorum  

Ürdün Kralı 2. Abdullah ile üvey kardeşi Prens Hamza bin Hüseyin'in 2001'de çekilmiş bir fotoğrafı (AP) 
Ürdün Kralı 2. Abdullah ile üvey kardeşi Prens Hamza bin Hüseyin'in 2001'de çekilmiş bir fotoğrafı (AP) 

Ürdün’ün geçen yıl nisan ayında yaşadığı ‘fitne sürecinin’ son bulması yönünde bir girişim olarak, Prens Hamza bin Hüseyin, üvey ağabeyi Kral 2. Abdullah ile kraliyet sarayında bir araya gelerek kendisinden bir kez daha özür diledi. Prens Hamza ayrıca Kral’a hitaben bir ‘özür mektubu’ kaleme aldı.  
Ürdün’de yaklaşık bir yıl sonra, ‘fitne dosyası’ olarak bilinen, eski Ürdün Veliaht Prensi Hamza bin Hüseyin, Kraliyet Divanı Başkanı Basim Avadallah ve kraliyet ailesinden Şerif Hasan bin Zeyd’in karıştığı, ‘devlet güvenliğini ve ülke istikrarını sarsma girişimi’ yeniden gündeme geldi.  
Devlet Güvenlik Mahkemesi, ‘fitne dosyasında’ eski Kraliyet Divanı Başkanı Basim Avadallah ve Şerif Hasan’a dair kararını açıklamıştı. Prens Hamza bin Hüseyin ise yargılanmayarak, Kral 2. Abdullah’ın talimatıyla, amcası Prens Hasan bin Talal tarafından ‘kraliyet geleneklerine’ göre verilecek hükmü, ev hapsinde tutularak beklemişti.  
Bu süreçte Prens Hamza bin Hüseyin, Kral 2. Abdullah’a bir mektup yazarak özür diledi ve bağlılığını bildirdi. Ürdünlü üst düzey bir siyasi kaynak, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Prens’in Kral’a yazdığı özür mektubunun bir ‘uzlaşma’ olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağını belirtti. 
Mektupla ilgili açıklama yapan Kraliyet Divanı’nın, ‘uzlaşı’ kelimesine yer vermediğine işaret eden kaynak, ‘’uzlaşı ancak, Prens’in geçmişteki davranışlarından tamamen vazgeçtiğine dair bir kanaat oluşması ve prensin geçmiş söylemlerini yalanlamasıyla mümkün olabilir’’ dedi.  Prens’in mektubunda ‘hata yaptığını ve fitneye karıştığını’ itiraf ettiğine değinen kaynak, mektubun içeriğinin bir pişmanlık gösterdiğini, bunun da geleceğe dönük olumlu bir adım anlamı taşıdığını belirtti.  
Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi, geçtiğimiz Ağustos ayında ‘fitne davasıyla’ ilgili kararını açıklamış, eski Kraliyet Divanı Başkanı Basim Avadallah ve Şerif Hasan bin Zeyd’i, "toplumun emniyet ve güvenliğini tehlikeye atacak ve isyana yol açacak eylemlerde bulunma" ve "ülkedeki muhalefeti siyasi rejime karşı kışkırtma" suçlarının sabit olduğuna karar vererek, on beşer yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Söz konusu hapis cezasının büyük bir bölümü ‘kamu hizmetine’ dönüştürüldü.  
Ürdün Kraliyet Divanı, salı günü basına yaptığı yazılı açıklamada, Prens Hamza bin Hüseyin’in, Kral 2. Abdullah’a bir ‘özür mektubu’ gönderdiğini duyurdu. Prens Hamza’nın, ‘hata yaptığını kabul ederek’ Kral’a ve vatana karşı geçmiş yıllardaki tutum ve söylemlerinden ötürü pişmanlık duyduğunu vurguladığı ve Kral Abdullah’tan af dilediği belirtildi. Prens Hamza’nın ‘hatasını itiraf ederek özür dilemesinin’ doğru yönde atılmış bir adım olduğu ve Kral 2. Abdullah’ın, vatan hizmetinde prenslere ihtiyaç duyduğu kaydedildi.  
Prens Hamza, son aylarda kendisiyle baş başa kaldığını ve bazı meselelerle yüzleşmek için fırsat bulduğunu ve nihayetinde bu mektubu kaleme aldığını söyledi. Prens Hamza mektupta, ‘’Sayın büyük ağabeyim, Haşimi ailesinin reisi, bu mektubu Ürdün ve ailemizin geçmişindeki  sayfayı tarihte bırakmak umuduyla yazıyorum. Davranışlarımın ve söylemlerimin sorumluluğunu üstleniyorum, siz sayın Kral’dan ve Ürdün halkından, bir daha tekrar etmeyecek olan tüm davranışlarım için özür diliyorum’’ ifadelerini kullandı.  
Amcası Prens Hasan bin Talal’ın huzurunda verdiği sözü hatırlatan eski Veliaht, ‘’Ürdün Kralı Abdullah’ın önderliğinde, atalarının mirasına vefa göstererek, anayasaya bağlı olarak Ürdün halkına hizmet etmeyi taahhüt ettiğini’’ vurguladı.  
 Ürdün’de ‘fitne dosyası’ geniş tartışmalara yol açmıştı. 2021 Nisan ayının üçüncü gecesinde, Kraliyet Divanı Başkanı Avadallah ve Şerih Hasan tutuklanmıştı. Prens Hamza bin Hüseyin ise ev hapsine mecbur edilmişti. Prens’in ev hapsine alınarak internete ulaşımının kesilmesi, daha önce benzeri bir olayın yaşanmaması nedeniyle kamuoyunda şok etkisi yaratmıştı. Daha sonra yapılan soruşturmalarda, Prens Hamza bin Hüseyin’in, yaşam ve ekonomik koşulların kötüleşmesine tepki gösteren halkı, devlete karşı kışkırtmak amacıyla protesto gösterilerinin organize edilmesi yönünde talimatları olduğu öğrenildi. 2021 Mart ayında Salt Hastanesi’nde koronavirüs tedavisi gören sekiz kişinin oksijenin kesilmesi nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından, geniş çaplı protestolar düzenlenmişti.  
Eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin, farklı münasebetlerde Kral 2. Abdullah’ı eleştirmişti. Kraliyet kararlarının, halkın yoksullaşmasının müsebbibi olduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Prens Hamza ayrıca güvenlik güçlerinin halkın onurunu zedelediğini ifade etmişti. Daha sonraki soruşturmalarda, güvenlik güçlerinin sert müdahalelerinin Kraliyet Divanı Başkanı Avadallah tarafından organize edildiği anlaşıldı. Şerif Hasan’ın da bu süreçte ABD’nin Amman Büyükelçiliği ile yoğun iletişimde bulunduğu sızdırıldı.



Filistin Dışişleri Bakanlığı, yerleşimcilerin Ramallah yakınlarındaki Taybeh kasabasına yönelik saldırısını kınadı

Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Hıristiyan kasabası Taybeh'de dün şafak vakti yerleşimciler tarafından ateşe verilen bir araç (AFP)
Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Hıristiyan kasabası Taybeh'de dün şafak vakti yerleşimciler tarafından ateşe verilen bir araç (AFP)
TT

Filistin Dışişleri Bakanlığı, yerleşimcilerin Ramallah yakınlarındaki Taybeh kasabasına yönelik saldırısını kınadı

Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Hıristiyan kasabası Taybeh'de dün şafak vakti yerleşimciler tarafından ateşe verilen bir araç (AFP)
Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Hıristiyan kasabası Taybeh'de dün şafak vakti yerleşimciler tarafından ateşe verilen bir araç (AFP)

Filistin Dışişleri Bakanlığı ve Kilise İşleri Yüksek Komitesi dün, Batı Şeria'nın Ramallah kentinin kuzeydoğusunda yer alan ve daha önce de saldırılara maruz kalan, çoğunluğu Hıristiyan olan Taybeh kasabasına yerleşimciler tarafından düzenlenen yeni bir saldırıyı kınadı.

Görgü tanıklarının ifadelerine göre dün şafak vakti kasabaya saldıran yerleşimciler ekinleri ve iki aracı yaktı, bazı evlerin duvarlarına ırkçı sloganlar yazdı ve görünüşe göre evleri yerle bir etmeyi planladı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Bu saldırıyı, kasabaya, mezarlıklarına ve kilisesine yönelik önceki saldırılarının ardından gelen uluslararası tepkileri hiçe saymak olarak değerlendiriyoruz” denildi.

Bakanlık, ‘yerleşimci milislerin işgal altındaki Batı Şeria'nın tamamına yönelik saygısızlıklarını ve Filistin topraklarının yağmalanmasını uluslararası toplum ve yargı organları nezdinde takip ettiğini’ bildirdi.

sdfrgt
Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Hıristiyan kasabası Taybeh'in eteklerinde yerleşimcilere ait inekler otluyor, 28 Temmuz. (AFP)

Yerleşimci saldırılarına yönelik uluslararası tepkilerin yetersiz olduğunu ve ‘Filistin halkının maruz kaldığı saldırıların seviyesine ulaşamadığını’ belirten Bakanlık, ‘İsrail hükümetini bu saldırılara ve suçlara son vermeye, failleri tutuklamaya ve sorumlu tutmaya zorlayacak caydırıcı tedbirler almaya’ çağırdı.

Tekrarlanan saldırılar

Kilise İşleri Yüksek Komitesi de bir açıklama yayınlayarak, son saldırının ‘münferit bir olay olmadığını, Taybeh'i hedef alan tekrarlayan saldırılar dizisinin bir parçası olduğunu’ belirtti. Komite, bu saldırıyı Filistin'deki Hristiyan varlığını hedef alan ve kasabanın tarihi ve dini karakterini değiştirmeyi amaçlayan sistematik bir yer değiştirme politikasının parçası olarak görüyor.

Komite, dünyadaki kiliseleri ve devlet temsilcilerini, bu ihlalleri durdurmak ve uluslararası hukuk ve insan hakları sözleşmelerinde öngörüldüğü üzere kutsal mekânların ve sakinlerinin korunmasını sağlamak üzere acilen harekete geçmeleri için hükümetlerine baskı yapmaya çağırdı.

Taybeh kasabası son iki ay içinde bir dizi saldırıya sahne oldu. 4 Haziran'da yerleşimciler, yaklaşık bir yıl önce bir dizi şiddetli saldırının ardından yerlerinden edilen Filistinli bir ailenin evinin yıkıntıları üzerine yeni bir yerleşim karakolu kurdu.

Yerleşimciler 7 Temmuz'da, kasabadaki tarihi Aziz George (el-Hadr) Kilisesi ve mezarlığının bitişiğindeki bir alanı ateşe verdi.

İkinci saldırının ardından, ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, bölge halkıyla dayanışmasını ifade etmek ve Hristiyan, Müslüman veya Yahudi ibadethanelerine yönelik her türlü saldırıyı reddettiğini belirtmek için kasabayı ziyaret etti.

hug
ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, Ramallah yakınlarındaki Taybeh kasabasını ziyareti sırasında, 19 Temmuz 2025 (AFP)

Yerleşimcilere verdiği destek ve bir Filistin devletinin kurulması fikrini reddetmesiyle tanınan Huckabee'nin ziyareti İsrail'de sert tepkilere yol açtı. Yerleşimciler, Huckabee'nin tutumundan geri adım attığını düşünüyordu.

Ancak ABD Büyükelçisi, yerleşim yerlerini ziyaret ederek pozisyonunun arkasında durduğunu ve Taybeh kasabasına yaptığı ziyaretin bir geri adım anlamına gelmediğini gösterdi.

Hıristiyan mekanlarının hedef alınması

Öte yandan Filistinliler, Beytüllahim yakınlarındaki iki Hristiyan kasabasına daha önce düzenlenen saldırılara da dikkat çekti.

Bu ayın 17'sinde Kudüs'teki patrikler ve kiliselerin dini liderleri, Gazze Şeridi'ndeki Kutsal Aile Kilisesi'nin bombalanmasını kınadı. Söz konusu saldırıda, kilise binası ciddi hasar görmüş, kilisenin rahibi Peder Gabriel Romanelli ve askeri operasyonlardan kaçmak için kiliseye sığınan çok sayıda Müslüman ve Hıristiyan vatandaş da dahil olmak üzere on kişi yaralanmış, üç kişi de hayatını kaybetmişti.

şlk
Peder Gabriel Romanelli, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Kutsal Aile Kilisesi’ne düzenlediği saldırıda bacağından yaralanmasının ardından bir sağlık merkezinde tedavi görüyor. (Reuters)

Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Komitesi'nin verilerine göre, bu yılın ilk yarısında yerleşimciler 2 bin 153 saldırı gerçekleştirerek dört Filistinliyi öldürdü.

İsrail ordusu ve yerleşimciler, Gazze Şeridi'ndeki savaşla eş zamanlı olarak yani 7 Ekim 2023'ten bu yana Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere Batı Şeria'daki saldırılarını arttırarak en az bin 8 Filistinliyi öldürdü ve yaklaşık 7 bin Filistinliyi yaraladı.