Yemen Başbakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna krizi buğday ithalatımızı etkileyecek

Yemen Başbakanı Abdulmelik, uluslararası toplum Yemen’i ve kurumlarını destekleme sözlerinin tutulacağını umuyor

Yemen’deki çatışmayı değerlendiren raporun sunumu sırasında Suudi yetkililerin ve uluslararası yetkililerin yanında yer alan Yemen Başkanı
Yemen’deki çatışmayı değerlendiren raporun sunumu sırasında Suudi yetkililerin ve uluslararası yetkililerin yanında yer alan Yemen Başkanı
TT

Yemen Başbakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna krizi buğday ithalatımızı etkileyecek

Yemen’deki çatışmayı değerlendiren raporun sunumu sırasında Suudi yetkililerin ve uluslararası yetkililerin yanında yer alan Yemen Başkanı
Yemen’deki çatışmayı değerlendiren raporun sunumu sırasında Suudi yetkililerin ve uluslararası yetkililerin yanında yer alan Yemen Başkanı

Yemen Başbakanı Dr. Muin Abdulmelik, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin 7 yıldır savaşta olan Yemen’de, petrol ürünleri fiyatlarındaki artışının yanı sıra, buğday ithalatına gölge düşüreceğini açıkladı.
Başbakan Abdulmelik önümüzdeki dönemde hükümetin önceliğinin siyasi istikrarın ve anlaşmaların güçlendirilmesi olacağını vurguladı. Abdulmelik, herhangi bir siyasi karışıklığın güvenlik, istikrar ve toparlanma çabalarını büyük ölçüde etkileyeceğine yönelik uyarıda bulundu.
Yemen Başbakanı, Yemen’deki çatışmanın etkilerini değerlendiren raporun sunulması için Riyad’da bulunduğu sırasında, raporları göz önüne alarak, Suudi Arabistan Yemen Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Programı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) arasındaki iş birliğinde izlenecek toparlanma yolları hakkında konuştu.
Dr. Muin Abdulmelik, “Hükümet, özellikle Riyad Anlaşması’ndan sonra Yemen’deki toparlanma yollarını geliştirmek için olağanüstü çaba sarf ediyor. Bu kapsamda birçok reform gerçekleştirildi. Ancak Ukrayna ve Rusya krizi sebebiyle ortaya çıkan zorluklar ve çatışma, Yemen’deki buğday ithalatını ve ülkenin dört bir yanında ulaşımı etkileyecek şekilde petrol türevlerinin fiyatlarının yükselmesinde önemli bir şekilde etkiliyor” ifadelerini kullandı.
Abdulmelik “Bu, devletin yükünü iki katına çıkarıyor. Yemen riyalinin değerinin yaklaşık yüzde 30’unu geri kazanan Merkez Bankası’nın büyük çabalarının yanı sıra hükümetin çabaları ile yapılan reformlar kapsamında son dönemde başarılan her şey, büyük baskılara maruz kalıyor. Bununla birlikte, zayıf altyapı, bakım veya yatırım eksikliğine ek olarak, küresel olarak yaşanan enflasyon, emtia ve ulaşım fiyatlarındaki yükselme sebebiyle zorluklar artıyor.” açıklamasında bulundu.
Abdulmelik, Şarku’l Avsat’ın beklenen fonun Ramazan ayından önce gelip gelmeyeceğine yönelik sorusuna yanıt olarak, “Geleceğini umuyoruz, çünkü bu fon, Merkez Bankası’nın temel emtia ithalatını sağlama kapasitesini artıracaktır. Bizim için önemli olan, temel emtialar için onaylanmış sözleşmelerdir. Ayrıca gıda güvenliği çoğu ülkenin gündemini meşgul eden bir konudur.” ifadelerini kullandı.
Abdulmelik “Yemen’deki gıda güvenliği sorunumuz, bu ihtiyaçları karşılayabilecek ülkelere göre iki kat daha fazla. Yemen’de gıda güvenliğini artırmaya yardımcı olacak fonlara büyük oranda ihtiyacımız olacak.” ifadelerini sözlerine ekledi.
Yemen Başbakanı “Kardeşlerimizin vaatleri var. Konu ile ilgili olarak hangi reformlara ihtiyaç duyulduğu hakkında da çok fazla tartışma bulunuyor. Reformların birçoğu gerçekleştirildi. Yakın gelecekte, hükümetin, Merkez Bankası’nın ve çeşitli devlet kurumlarının toparlanma yollarını yeniden tesis etme çabalarını güçlendirmek üzere Yemen’i desteklenmesini umuyoruz.” dedi.
Dr. Muin, rapor hakkında şunları söyledi:
“2021’in sonuna kadar bir milyon kurbanın üçte biri kadar kurban var ve gayri safi milli hasılada 126 milyar dolar kaybedildi, bunlar şok edici rakamlar. Tüm bunlar, Yemenlilerin değil, İran destekli aşırılık yanlısı milislerin başlattığı ve Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından desteklenen geçiş döneminde Yemen’deki siyasi uzlaşma çabalarını boşa çıkaran çatışmalar sonucunda geldi”
Yemen Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Dr. Vaid Bazib, ulusal yeterlilik hükümetinin kurulmasından bu yana ülkenin, gerek bugün Ukrayna’da olanlar gerekse son iki yıldaki Kovid-19 salgını sebebiyle olup bitenler olsun, dış şoklara maruz kaldığını açıkladı. Bazib, “Bu durum, dış müdahalelerin fonların azalmasına ve savaşın devam etmesi sebebiyle birçok kişinin yerinden edilmesine neden oldu” dedi.
Suudi Arabistan’ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir, Suudi Arabistan’ın Yemen’in bugünü ve geleceği için sürdürülebilir bir kalkınma sağlamak ve hükümetin ve kurumlarının kapasitesini artırmak üzere çalıştığını vurguladı. Aynı zamanda barışı sağlamak için hala büyük bir umut olduğunu vurguladı.
Muhammed Al Cabir, “Yemen hükümetiyle birlikte, diyalog kurma, şiddetten ve siyasi hedeflere ulaşmak için güç kullanma yöntemlerinden vazgeçilmesini sağlayarak, Yemen ve Yemenliler için daha iyi bir gelecek elde etmek için çalışıyoruz” dedi.
Al Cabir, “Rapor, Yemen’in geleceği hakkında yeni ve çok önemli bir boyutun yanı sıra mevcut durumun derin bilimsel okuması ile, toparlanmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak, Yemen halkının isteklerini karşılayacak, barış, istikrar ve insana yakışır bir yaşam için fırsatlar sunacak yolların nasıl göründüğü hakkında bilgi veriyor.” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Yardımcısı, BM Kalkınma Programı (UNDP) Direktörü Yardımcısı ve Arap Devletleri Bölge Direktörü Dr. Halide Buzar, ülkedeki durumun bu şekilde bozulmasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek, Yemenlilerin daha iyi bir yaşamı hak ettiğini söyledi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.