Sana’da Husilerin şehri terk etmesi isteniyor

Sana’da bir duvara yazılan ve aktivistler tarafından sosyal medyada paylaşılan ‘Husiler gidin’ sloganı.
Sana’da bir duvara yazılan ve aktivistler tarafından sosyal medyada paylaşılan ‘Husiler gidin’ sloganı.
TT

Sana’da Husilerin şehri terk etmesi isteniyor

Sana’da bir duvara yazılan ve aktivistler tarafından sosyal medyada paylaşılan ‘Husiler gidin’ sloganı.
Sana’da bir duvara yazılan ve aktivistler tarafından sosyal medyada paylaşılan ‘Husiler gidin’ sloganı.

Husi milisleri 2014 yılının ortalarından bu yana işgal altında tuttukları Sana’nın duvarlarında ortaya çıkan ve şehirden ayrılmalarını isteyen yazıların ardından güvenlik unsurlarını alarm durumuna geçirdi. Husilerin kontrol ettikleri bölgelere akaryakıt tankerlerinin girişlerini engellemeleri ve insanların yaşamları üzerindeki baskıları nedeniyle şehirde bir öfke patlaması yaşanması bekleniyor.
Husilerin geçtiğimiz haftalarda artan baskıları yaşamın felç olmasına yol açmış, binlerce öğrenci ve çalışan ulaşımdaki aksaklıklar v yüksek fiyatlar nedeniyle evlerinde kalmak zorunda kalmıştı.
Bölge sakinleri ve siyasi kaynaklar Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda, milislerin, darbeden yana olan bazı politikacılar da dahil olmak üzere kendilerine yönelik artan geniş çaplı öfkenin yanı sıra başkentte duvarlara yazılan ve Husilerin şehri terk etmesini isteyen sloganlar karşısında şaşırdıklarını aktardılar.
Kaynakların belirttiğine göre milisler, ayaklanma çağrısı yapan daha fazla sloganın ortaya çıkmasından korkmaları nedeniyle akşam saat 22.00’den sonra gençlerin mahallelerde dolaşmasını yasakladı. Ayrıca bu sloganların yazıldığı mahallelere güvenlik kameralarının yerleştirilmesini ve mahalle sakinlerinin araştırılmasını, kimlerin onları desteklediğinin tespit edilmesi yönünde direktif verdi.
Kaynaklar söz konusu direktiflerin, Husilere bağlı özel bir güvenlik kurumu olan Önleyici Güvenlik Servisi tarafından çıkarıldığını belirtti. Söz konusu direktifler, ‘gece bekçileri’ olarak adlandırılan grupların şehrin mahallelerinde görevlendirilmesini, sakinlerin hareketlerinin takip edilmesini, tanıdıkları veya onlara garanti veren kişiler getirinceye kadar, yaşamadıkları bir mahalleye girenlerin durdurulması ve gidecekleri evlerin öğrenilmesini kapsıyor.
Kaynaklara göre Husiler söz konusu adımlarına ek olarak kendilerine bağlı camilerin vaizlerine, okul yöneticilerine, eğitim dairelerine, radyo istasyonlarına ve televizyon kanallarına da akaryakıt krizine dair meşru hükümeti ve koalisyonu sorumlu tutmak için bir kampanya yürütülmesine yönelik direktifler de verdi.
Kaynaklara göre milisler, üç haftadır giderek artan petrol ve türevlerine ilişkin krizden meşru hükümetin ve Arap Koalisyonu’nun sorumlu olduğunu iddia ederek halkı buna ikna etmek için kampanyalar düzenliyorlar. Ancak bu hamlelerinde başarısız oldular. Daha sonra güvenlik önlemlerini sıkılaştıran milisler televizyon ve radyo istasyonlarında propaganda söylemlerini artırdı.
Sana’da 20 litrelik bir araba daha önce 14 dolara dolarken şu an 50 dolara doluyor. Aynı fiyat artışı ev tipi gaz tüpünün fiyatında da yaşanıyor. Yakıt krizinin, Yemen’in başkentinde yaşayanlar arasında bir öfke patlamasına neden olması bekleniyor.
Yemen’deki durumu yakından takip eden gözlemcilere göre Husi milislerin akaryakıt krizinin nedenleri hakkında yanlış bilgilendirmede bulundukları kampanyanın başarısızlığının destekçileri arasında da yayılmış durumda.
Husi destekçileri, grubun hayati mal ve ürünleri baskı aracı olarak kullanması ve tanker sahiplerinin petrolleri meşru hükümetin kontrolündeki limanlardan ithal etmesini engelliyor.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.