Domuz kalbi nakledilen hasta 2 ay sonra yaşamını yitirdi

David Bennett'in ölüm nedeni henüz kesinleşmedi

David Bennett'e 7 Ocak'ta gen düzenlemesi geçirmiş bir domuzun kalp naklini yapan Kalp nakli ameliyatını yapan Dr. Bartley Griffith, hastane odasından bu fotoğrafı paylaşmıştı (Fotoğraf: Twitter)
David Bennett'e 7 Ocak'ta gen düzenlemesi geçirmiş bir domuzun kalp naklini yapan Kalp nakli ameliyatını yapan Dr. Bartley Griffith, hastane odasından bu fotoğrafı paylaşmıştı (Fotoğraf: Twitter)
TT

Domuz kalbi nakledilen hasta 2 ay sonra yaşamını yitirdi

David Bennett'e 7 Ocak'ta gen düzenlemesi geçirmiş bir domuzun kalp naklini yapan Kalp nakli ameliyatını yapan Dr. Bartley Griffith, hastane odasından bu fotoğrafı paylaşmıştı (Fotoğraf: Twitter)
David Bennett'e 7 Ocak'ta gen düzenlemesi geçirmiş bir domuzun kalp naklini yapan Kalp nakli ameliyatını yapan Dr. Bartley Griffith, hastane odasından bu fotoğrafı paylaşmıştı (Fotoğraf: Twitter)

ABD'nin Maryland eyaletindeki domuzdan insana ilk kalp naklinin yapıldığı hastanın 2 ay sonra hayatını kaybettiği bildirildi.
Usa Today'in haberine göre, 7 Ocak'ta naklin yapıldığı David Bennett'in sağlık durumu son günlerde kötüleşti.
Maryland Üniversitesi Hastanesi, Bennett'in bugün öldüğünü ancak ölüm nedeninin henüz kesinleşmediğini duyurdu.
Hastane sözcüsü Deborah Kotz, ölüm saatinde tespit edilen belirli bir neden bulunmadığını, araştırmacıların Bennett'in ölümünü inceleyerek, araştırma sonuçlarını hakemli bir dergide yayımlayacaklarını kaydetti.
Kalp nakli ameliyatını yapan Dr. Bartley Griffith yaptığı açıklamada, Bennett'in sonuna kadar mücadele eden cesur bir hasta olduğunu, ölümünden büyük üzüntü duyduklarını ifade etti.

Klinik deneyler sürecek
Türler arası organ nakli uzmanı ve hastanın iyileşme sürecinde rol alan Dr. Muhammad Mohiuddin de yaptığı açıklamada, bağışıklık sistemi yeteri kadar bastırıldığında genetik olarak değiştirilmiş domuz kalbinin insan vücudunda iyi çalıştığını öğrendiklerini aktardı.
Mohiuddin, türler arası organ nakli konusunda iyimser olduklarını ve klinik deneylerini sürdüreceklerini vurguladı.
Kalp krizi geçmişi ve düzensiz kalp atışları nedeniyle insan kalbi nakledilemeyen Bennett'e 7 Ocak'ta, hücrelerinde aşırı hızlı organ reddinden sorumlu olan bir şekeri çıkarmak için gen düzenlemesi geçirmiş bir domuzun kalbi nakledilmişti. İlk defa yapılan ve deneysel olan ameliyattan 3 gün sonra hastanın durumunun iyi olduğu bildirilmişti.
Geçen yıl eylülde New York'taki araştırmacılar, bu tür domuzların hayvandan insana nakiller için umut vaat edebileceğini öne süren bir deney yapmış, geçici olarak bir domuzun böbreğini ölen bir insan vücuduna yerleştirmiş ve çalışmaya başladığını gözlemlemişlerdi.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature