Putin ve Bismarck'ın dersleri, dünyanın işgalden öğrendikleri

Rusya Devlet Başkanı, hedeflerine ulaşmak için ‘demir ve ateşi’ seçti.

Putin'in yaptığı, sınırsız hedefler için büyük güç kullanmak. (AP)
Putin'in yaptığı, sınırsız hedefler için büyük güç kullanmak. (AP)
TT

Putin ve Bismarck'ın dersleri, dünyanın işgalden öğrendikleri

Putin'in yaptığı, sınırsız hedefler için büyük güç kullanmak. (AP)
Putin'in yaptığı, sınırsız hedefler için büyük güç kullanmak. (AP)

Refik Huri
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki savaşı, Hitler'den çok Bismarck’ın yolunu andırıyor. Bismarck, Almanya'yı ‘demir ve ateş’ ile birleştirmeye kararlıydı. Ancak başarılı yöntemi, Avrupa ve dünyaya geride üç ders bıraktı: Birincisi, onun da söylediği gibi ‘sınırlı hedeflere ulaşmak için büyük güç’ kullanılmasıdır. İkincisi, Amerikalı tarihçi John Lewis Gaddis'in söylediği gibi statükonun kırılmasını takip eden şeyi bilmektir.Zira  Avusturya Şansölyesi Metternich'in düzenlediği ‘denge’ sisteminin Napolyon Savaşları sonrasında geçersiz hale gelmesinden sonra 1877 yılında birleşen Almanya için 1815 yılında statükoyu vurdu. Ancak parçaların istediği yere düşmesini beklemedi. Bunun yerine içindeki her şeye fayda sağlayan sabırlı ve dikkatli bir Avrupa sistemi kurarak bunun olmasını sağladı. Üçüncüsü de General de Gaulle'ün belirttiği gibi; savaşın ne zaman durdurulacağını bilmekteki dehasıdır.
Rusya Devlet Başkanı hedeflerine ulaşmak için Bismarck’ın yolunu, ‘demir ve ateşi’ seçti. Alınan diğer derslere gelince; onlar hakkında halen soru işaretleri bulunuyor.
Putin'in yaptığı şey, büyük güç kullanmaktı. Ancak Ukrayna ve Avrupa'da sınırsız hedefler ve ABD ile oyun için... Tüm Avrupa'da statükoyu bozduktan sonra etrafa saçılan parçaların istediği yere düşeceğinden ve talip olduğu yeni güvenlik sisteminin geleceğinden önceden emin olup olmadığı belli değil. Savaşın koşullarının ve komplikasyonlarının, kaybetmeye karar vermediği sürece, istediği zaman savaşı durdurmasına izin vereceğini gösteren herhangi bir işaret de yok. Bu mantıksız.
Putin, eski Çin stratejik ilkesini uygulamaya çalıştı: En büyük savaş sanatı, düşmana savaşmadan boyun eğdirmektir.
Ancak Kiev, sınırlarındaki tehdide ve güç birikimine yenik düşmedi. Batı başkentleri onu bu durumu reddetmeye teşvik etti. Bu noktada generallerinin istiladan başka bir söylemi uyguladıklarını söylemek güç: Muzaffer savaşçılar önce savaşı kazanır sonra savaşa girer. Mağlup savaşçılarsa önce savaşa girer ve sonra zafer ararlar.”
Rusya Devlet Üniversitesi'nden Profesör Sergei Vorobyov, ‘güç kullanımının aşırı bir hal aldığını ve bunun Kremlin stratejistlerinin ciddi bir yanlış hesaplaması olduğunu’ yazdı.
Savaş bittikten sonra dünyanın Ukrayna'nın işgalinden ne gibi dersler çıkaracağını söylemek için henüz çok erken. Ancak hemen hemen her ülke, işgalin başlangıcından bir ders aldı.
Büyük, orta ve güçlü bölge ülkelerine komşu olan küçük ülkeler, ciddi alternatifleri olmayan Amerikan garantilerine olan güven sarsıldığı için korkuyorlar ve güvenlik garantileri arıyorlar. Büyükler oynarken uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler’e güven olmaz.
Avrupa'daki Finlandiya, İsveç ve Avusturya gibi tarafsız ülkeler, Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı gibi sadece üye ülkelerini savunan ‘NATO’ ittifakına katılmayı düşünmeye başladılar. ABD ve NATO, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin ülkesi üzerinde uçuşa yasaklı bölge ilan etme talebini, bunun Rusya ile NATO arasında doğrudan bir çatışmaya girmek anlamına geleceğini öne sürerek reddetmişti. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Ukrayna bizim bir parçamız” demesine rağmen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rus uçaklarının uğultusu altında açıkça şunu söyledi: "Biz bu çatışmanın bir parçası değiliz. Bizim sorumluluğumuz, bu çatışmanın artarak Ukrayna'nın ötesine geçmemesini sağlamak. Çünkü bu çok daha tehlikeli olur."
İran'ın odaklandığı ders, ‘caydırıcı gücünü’ terk etme tehlikesidir. Bu, Ukrayna'nın Rusya'nın egemenliğine saygı gösterme taahhüdü karşılığında nükleer silahlarından vazgeçtiği 1994 Budapeşte Muhtırası'na bir göndermedir. Putin'in Kiev'in nükleer silah edinebileceğine dair Rusya'nın güvenliğine ilişkin tehlike nedeniyle bozduğu bir taahhüt… Mollalar cumhuriyetinin nükleer silah sahibi olarak kendi güvenliğini ve düzenini garanti altına almak istediğini bilmeyen yok. İsrail'deki askeri uzmanların bahsettiği ders,, hava kuvvetleri ve ileri askeri teknoloji ne kadar güçlü olursa olsun güvenliği sağlamak için büyük bir kara kuvvetinin vazgeçilmez olduğudur. Kara ordusunu azaltmak için yıllarca uğraşan İsrail'in çevresinde tehlike birden fazla cephede büyüyor. Bazı generallere göre onu, ‘savaşlar arasındaki savaş’ olarak adlandırılan şeyle meşgul olması, bir sonraki savaş için ciddi bir hazırlık yapmaktan alıkoydu. Özetle; ‘Batı, herhangi bir savaşta İsrail'i savunmayacaktır.’
Fıkıhta yer alan ‘Zaruretler mahzuratı mübah kılar (Zaruret halinde yasak ortadan kalkar) kaidesine göre değişkenler, ilişkilerin dağılımını düzenlemeyi gerektirir. Dersleri bilmek önemlidir ama en önemlisi dersleri pratik anlamda öğrenmektir.
* Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
TT

İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı

Ömer Önhon

Suriye'de gerginlik, bir yandan Suriye ordusu ve Arap aşiretleri, diğer yandan Suveyda'daki Dürziler arasında şiddetlenen çatışmalarla devam ederken, Şam ile Kürtler arasındaki müzakereler de tıkanmış durumda.

8 Ağustos'ta, Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) girişimiyle Haseke'de düzenlenen, Dürzi lider Hikmet el-Hicri ile Suriye Alevileri Yüksek Konseyi Başkanı Gazal Gazal'ın video konferans yoluyla katıldığı “Ortak Tutum” konferansında, katılımcılar Suriye'de istikrarın ancak ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemiyle sağlanabileceğini belirttiler.

 8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)

Bu gelişmeler ışığında, birçok Suriyeli, ülkelerinin geleceği konusundaki tartışmanın artık Suriye'nin bölünüp bölünmeyeceği değil, yeniden birleşip birleşemeyeceği etrafında döndüğüne inanıyor.

Suriye arenası şu anda askeri ve diplomatik düzeyde aktif bir hareketliliğe tanık oluyor. Haseke toplantısının sonuçlarına yanıt olarak Suriye hükümeti, Şam dışında ister Paris'te ister başka bir yerde olsun, Kürtlerle herhangi bir toplantıya katılmayı reddettiğini açıkladı. Öte yandan Fırat Nehri kıyısında ve Deyrizor'da SDG ile aralıklı çatışmalar yaşandığına dair haberler arasında, Suriye ordusu, kuzeydoğudaki belirli bölgelere güçlerini konuşlandırdı.

Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini ve oyalandığını belirtti

 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 7 Ağustos'ta Şam'ı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile görüşmesinden bir hafta sonra, dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat teşkilatı başkanının da aralarında bulunduğu bir Suriye heyeti Ankara'ya doğru yola çıktı. İki ülkenin savunma bakanları, silahlı kuvvetler arasında “ortak eğitim ve danışmanlık koordinasyonu” konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.

 Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)

Mutabakat, askeri personel değişimi ve terörle mücadele, mayın temizleme, lojistik ve barışı koruma operasyonları alanlarında uzmanlık eğitimi yoluyla Suriye ordusunun kabiliyetlerini geliştirmeyi ve modernize etmeyi amaçlıyor.

İki bakan, yoğun görüşmelerin bağlamını özetledikleri bir basın toplantısı düzenlediler ve mutabakatın imzalanmasının önünü açan ortak cephe oluşturduklarını gösterdiler. Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin 10 Mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini, oyalandığını ve İsrail'in Suriye dosyasındaki en büyük engel olduğunu belirtti. Türkiye'nin kurnazlık olarak nitelendirdiği şeye daha fazla müsamaha göstermeyeceği konusunda uyardı ve olası askeri seçeneklere açıkça işaret etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise İsrail saldırılarının Suriye'nin egemenliğini hedef aldığını ve Suriye içinde mezhep çatışmalarını alevlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Suriye krizi, iç içe geçmiş üç eksende kendini gösteriyor:

Birinci eksen, idari ve hukuki, zira Suriye hükümeti, tüm Suriyeli unsurların haklarını güvence altına alacak temeller kurma sözü vermesine rağmen, bu söz henüz pratik adımlara dönüştürülmedi.

İkinci eksen, Selefi olan Heyet Tahrir eş-Şam'a güvenmeyen, aşırılıkçı uygulamalarından korkan ve otoritesine boyun eğmek istemeyen azınlıkların endişeleriyle ilgili.

Üçüncü eksen ise İsrail, Türkiye, ABD ve bazı Arap ülkelerinin olayların gidişatını kendi çıkarlarına göre yönlendirmeye çalıştığı dış güçlerin müdahaleleriyle ilgili.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler, son 15 yıldır tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi

İsrail, Beşşar Esed'i devirmeyi ve İran'ı Suriye'den çıkarmayı başarmış olsa da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam'a (HTŞ) güvenmiyor. HTŞ'nin büyük bir savaşa hazırlık olarak geçici ateşkes uyguladığına ve yeterince güçlü hissettiğinde silahlarını İsrail'e çevireceğine inanma eğiliminde. Bu nedenle Tel Aviv, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış halde tutmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor ve bu amaçla bazı azınlık gruplarını destekliyor ve onları merkezi hükümetten uzaklaşmaya teşvik ediyor.

Türkiye ise farklı düşüncelerle hareket ediyor. Merkezi olmayan bir sistem kurulmasının veya Kürtlere özel statü tanıyan anlaşmaların imzalanmasının, özellikle “Terörsüz Türkiye” girişimi ve anayasa değişikliği tartışmaları ışığında, Türkiye'nin iç koşullarını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)

Suriyeli taraflar çözümlerini güç kullanarak dayatmaya çalışırsa yeni bir iç savaş riski devam ediyor ve bu da olası bölünmeye yol açabilir. Daha da kötüsü, Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler bu çatışmaya doğrudan dahil olabilir.

İki ülke birbirlerinin hareketlerini şüpheyle takip ediyor. İsrail, Ankara'nın Hamas'ı desteklediğine ve Suriye arenası aracılığıyla kendisini çevrelemeye çalıştığına inanırken, Türkiye, İsrail'in Kürt kartını kullandığına, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ittifaklar kurduğuna ve Kongre ile ABD yönetimindeki nüfuzunu baskıyı artırmak için kullandığına inanıyor.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler son 15 yılda tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binyamin Netanyahu arasındaki ilişkiye kişisel ve ideolojik husumet hakim. Ankara, Netanyahu'nun “Büyük İsrail” planına bağlılığı hakkındaki açıklamalarını doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

İsrail ise Türkiye'nin Suriye'deki artan nüfuzunu ve Ahmed Şara hükümetiyle ilişkilerini, İran'ın önceki nüfuzuyla karşılaştırıyor ve Ankara'yı daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan bir çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkarlar göz önüne alındığında, çatışma riski varlığını sürdürüyor

ABD, Suriye dosyasında birincil aktör olmaya devam ediyor ve Başkan Donald Trump'ın Şara hükümetini destekleme kararı, en azından şimdilik yürürlükte. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack, onun talimatıyla devam eden krizlere çözüm bulma çabalarını sürdürüyor.

Washington ayrıca iki müttefiki Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek için çalışıyor ve bu amaçla perde arkasında aktif bir diplomasi yürütüldüğü söyleniyor.

Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)

İsrail, Suriye içinde Türk askeri üslerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ankara ve Şam'ın askeri iş birlikleri kapsamında böyle bir adım atıp atmayacakları ve İsrail'in buna nasıl tepki vereceği sorusu hâlâ cevapsız.Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu, bölgesel güç dengesi açısından gerçek bir sınav niteliğinde.

Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkileri önemli ölçüde iyileşti ve Erdoğan, Trump'ın en sevdiği liderlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak Trump, kararsızlığıyla tanınıyor ve görüşleri her an değişebilir.

Üst düzey Türk yetkililer, Ankara'nın iç veya dış müdahale durumunda Şam'ın destek talebini görmezden gelmeyeceğini defalarca vurguladı. Ancak, herhangi bir Türk askeri müdahalesi, özellikle halihazırda toparlanma mücadelesi veren bir ekonomi için önemli maliyetler doğurabilecek ABD ile çatışma riskini de taşıyor.

Birden fazla cephede aynı anda zorluklarla ve hem içeride hem de dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olan İsrail’e gelince, doğrudan bir çatışmaya girerse kendini zor bir durumda bulacaktır. İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkar göz önüne alındığında, çatışma riski sınırlı da olsa devam ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.