Antalya toplantısı, Ukrayna krizini sona erdirmenin temellerini atamadı

Lavrov: “Sam Amca ekonomimizi yok edemeyecek. Tarafsız bir Ukrayna istiyoruz”. Kuleba: “Talep listesi, teslim olmak anlamına geliyor teslim olmayacağız”

Rusya Dışişleri Bakanlığı, 10 Mart’ta Antalya’da gerçekleşen üçlü görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Bakan Lavrov’un fotoğrafını yayınladı (AP)
Rusya Dışişleri Bakanlığı, 10 Mart’ta Antalya’da gerçekleşen üçlü görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Bakan Lavrov’un fotoğrafını yayınladı (AP)
TT

Antalya toplantısı, Ukrayna krizini sona erdirmenin temellerini atamadı

Rusya Dışişleri Bakanlığı, 10 Mart’ta Antalya’da gerçekleşen üçlü görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Bakan Lavrov’un fotoğrafını yayınladı (AP)
Rusya Dışişleri Bakanlığı, 10 Mart’ta Antalya’da gerçekleşen üçlü görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Bakan Lavrov’un fotoğrafını yayınladı (AP)

Rusya, Ukrayna ve Türkiye dışişleri bakanları arasında 10 Mart Perşembe günü Antalya’da düzenlenen üçlü görüşmede, ateşkes ve Moskova ile Kiev arasındaki krizin sona erdirilmesi konusunda herhangi bir ilerleme sağlanamadı. Görüşmeler, her iki tarafın tavırlarına bağlı olduğunu, Rusya’nın Belarus platformuna alternatif olarak herhangi bir müzakere platformunu reddettiğini ve Ukrayna’nın tarafsız bir ülke olmadığını istediğini gösterdi. Öte yandan Ukrayna, Türkiye’nin Rus tarafı ile yapılacak her türlü anlaşmanın garantörü olması talebini yineledi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Antalya’daki Diplomatik Forum’a katılmak üzere bugün (cuma) Türkiye’ye ziyaret düzenliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Ukrayna’daki krizle ilgili gelişmeleri görüşmek üzere burada bir araya gelecek.
Antalya Forumu’nun oturum aralarında yaklaşık bir buçuk saat süren üçlü görüşmenin ardından dün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ayrı toplantılar düzenleyerek, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin çözümüne yönelik adımlar üzerinde anlaşmaya varmayı amaçlayan üçlü görüşmede neler yaşandığını ele aldılar. Ancak toplantıda, yeni bir şey üretilmedi.
Lavrov, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığını reddederek diğer ülkelere saldırma niyetinde olmadığını söyledi. Ancak güvenliğine yönelik doğrudan tehditleri geri püskürtmek için Rusya’nın harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Lavrov, “Başka ülkelere saldırmayı planlamıyoruz ve Ukrayna’ya da saldırmadık. Ukrayna ile ilgili olarak, Rusya’nın güvenliğine doğrudan tehdit oluşturan bir durumun ortaya çıktığını defalarca dile getirdik. Yıllardır yaptığımız uyarılara, nasihatlere, ricalara rağmen sesimiz duyulmadı” dedi.
Sergey Lavrov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu konuyu daha önce ‘en ayrıntılı şekilde’ konuştuğuna dikkat çekti. Lavrov, “Kurtarılmış topraklarda, özellikle Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinde açığa çıkan yeni gerçeklere gelince, bu iki cumhuriyete yönelik bir Ukrayna saldırısının bu ay için dikkatlice planlandığını doğruluyor” açıklamasında bulundu.
Lavrov, nükleer savaş olmayacağına olan inancını dile getirerek, ülkesinin ‘Ukrayna’nın NATO üyesi olmasını istemediğini’ belirtti. Belarus’ta yürütülen müzakereler sırasında egemenlik konularının ele alınması gerektiğine dikkati çekti.
Batı’nın bölgede tehlikeli bir ortam oluşturmak için yıllardır çalıştığını da belirten Rus Bakan, “Ukrayna’nın tarafsız bir ülke olmasını istiyoruz. Ukrayna’nın güvenlik garantilerini reddetmiyoruz. İstediğimiz, Moskova’ya ve Rus kültürüne herhangi bir tehdit içermeyen, askerden arındırılmış, dostane bir Ukrayna” dedi.
Lavrov, “Sam Amca (Batı) asla ekonomimizi yok edemeyecek. Batı’ya asla bağımlı olmamaya, petrol ve doğalgazı silah olarak kullanmamaya çalışacağız” şeklinde konuştu. Bakan, Rusya’nın enerji ihracatı için de pazarları olduğuna dikkati çekerken, “Bizim her zaman pazarlarımız olacak” dedi.
Üçlü toplantı sırasında yaşananlar hakkında ise Lavrov, insani tedbirlerin önemi üzerinde anlaşmaya varıldığını söyledi. Sergey Lavrov, “Radikalizm yanlıları tarafından canlı kalkan olarak kullanılan sivillerin akıbetiyle ilgili askeri önlemleri tartıştık. Rusya’nın geçmişte vizyonunu belirlediğinden ve Ukrayna liderliğinin tepkisini beklediğinden bahsetmiştik. Sonuçlar, tüm ülkelerin çıkarları dikkate alınarak, krizin kapsamlı bir şekilde çözülmesiyle elde edilmelidir” dedi.
Görüşmelerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi kapsayacak şekilde genişletilmesi olasılığı hakkında, “Putin’in görüşmenin somut olması ve belirli konuları ele alması koşuluyla Zelenski ile görüşmeyi reddetmeyeceğini söyledik” ifadelerini kullandı.
Rusya Dışişleri Bakanı, Ukrayna’daki askeri operasyonun bir belirlenen plana göre ilerlediğine dikkati çekerken, Ukrayna’ya askeri yardım sağlayanlara da bir uyarı yayınladı ve “Ukrayna’ya silah ve paralı asker sağlayanlar, onların yarattıkları tehlikeyi anlamalı” dedi. Lavrov, “Buraya, ‘Ukrayna’nın tarafsızlığı, Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve Nazilerin ortadan kaldırılması’ olan aradığımız şeyin uygulanmasını tartışmak için geldik” diyerek, görüşmede ‘ateşkes konusunun’ konuşulmadığına dikkati çekti.
Ukrayna’nın Rus güçlerinin Mariupol şehrindeki bir hastaneyi bombaladığı yönündeki suçlamaları hakkında Lavrov, “Mariupol’da bombalanan hastanede hasta yoktu” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, nükleer bir savaş olasılığına ilişkin olarak ise bu tür bir savaşın olacağına inanmadığını vurguladı.
Öte yandan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Rusya ile ateşkes görüşmelerinde ilerleme kaydedilmediğini söylerken, Rusya Dışişleri Bakanı’nın görüşmede insani koridorlarla ilgili bir taahhütte bulunmadığına dikkat çekti. Sadece bu konuda ilgili yetkililerle görüşeceğini ifade eden Kuleba, “Lavrov’un talep listesi, teslim olmak anlamına geliyor. Ukrayna teslim olmayacak, bunun yerine dengeli bir çözüm istiyor” dedi.
Ukraynalı Bakan, “NATO, savaşı durdurmak ve sivilleri Rus hava saldırılarından korumak için harekete geçmeye hazır görünmüyor” dedi. Kuleba, Lavrov ile görüşmeyi kolaylaştıran Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na teşekkürlerini ileterek, “Antalya’da aynı formatta bir toplantı daha yapmayı kararlaştırdık. Çözüme ulaşmak isteyen olursa katılımı desteklerim” şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, kendisinin ve Rus- Ukraynalı mevkidaşlarının üçlü görüşme sırasında Ukrayna’daki insani koridorların herhangi bir engel olmadan açık tutulması gereğine dikkati çektiklerini söyledi. Görüşme sırasında, Rusya ve Ukrayna liderleri arasında bir görüşme düzenleme olasılığını görüştüklerini ve Ukrayna tarafının Zelenski’nin buna hazır olduğunu teyit ettiğini sözlerine ekledi. Çavuşoğlu’na göre Rusya da Putin’in böyle bir harekete ‘prensipte’ karşı olmadığını dile getirdi.
Mevlüt Çavuşoğlu, “Bütün zorluklara rağmen üçlü görüşmenin medeni bir şekilde gerçekleştiğini, iki tarafın da medeni bir tavırla tutum ve fikirlerini savunduğunu söyleyebilirim” diyerek, Ukrayna’nın Rusya ile yaşanan krizde Türkiye’nin garantör ülke olma talebini yinelediğini kaydetti.
Dışişleri Bakanı, Rusya ile Ukrayna arasında kalıcı bir ateşkes sağlanması ve savaşın alevlerine yakalanan sivillerin kurtarılması gerektiğini vurguladı. Çavuşoğlu, Türkiye’nin kolaylaştırıcı rol oynadığı böyle bir siyasi toplantının, iki taraf arasında kalıcı bir ateşkesin tesisi için önemli bir başlangıcı temsil ettiğine dikkat çekti.
Öte yandan NATO, Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Antalya Diplomatik Forumu’na katılmak üzere bugün Türkiye’yi ziyaret edeceğini ve forumun oturum aralarında Ukrayna krizini görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Çavuşoğlu ile bir araya geleceğini duyurdu. Stoltenberg’in, forum sırasında da bir konuşma yapması bekleniyor.



Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'a geçen ay İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alıp almayacağı sorulduğunda şöyle demişti: “Olabilir. Katılmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor.” Dünyaya İran'ın müzakerelere yeniden başlaması için iki haftalık bir ateşkesi kabul ettiğini söyledikten sonra nükleer tesislerini bombaladı.

BBC'ye göre şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: ‘Trump'la ilgili en öngörülebilir şey öngörülemezliği’. Fikir değiştiriyor. Her zaman kendisiyle çelişiyor.

London School of Economics'te uluslararası ilişkiler profesörü olan Peter Trubowitz, “Trump oldukça merkezileşmiş bir politika oluşturma süreci inşa etti. Dış politikada Richard Nixon'dan bu yana tartışmasız en merkezileşmiş olanı” dedi. Bu da politika kararlarını Trump'ın kişiliğine, tercihlerine ve mizacına daha bağımlı hale getiriyor.

Trump bunu siyasi olarak kullandı; ‘öngörülemezliğini’ önemli bir stratejik ve siyasi varlık haline getirdi. Şimdi, bu kişilik özelliği Beyaz Saray'ın dış ve güvenlik politikasına yön veriyor ve tartışmalı bir şekilde ‘dünyanın şeklini değiştiriyor’.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre siyaset bilimciler bu teoriyi ‘deli adam teorisi’ olarak adlandırıyor. Bu teoriye göre bir dünya lideri rakibinden taviz koparmak için onu doğası gereği her şeyi yapabileceğine ikna etmeye çalışıyor. Söz konusu teori, başarılı bir şekilde kullanılırsa, bir tür zorlamaya dönüşebilir. Trump bunun işe yaradığına, ABD müttefiklerini istediği yere getirdiğine inanıyor. Ancak bu yaklaşım düşmanlara karşı işe yarayabilir mi?

Saldırılar ve şüphecilik

Trump ikinci dönemine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklayarak ve ABD'nin müttefiklerine saldırarak başladı. Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyerek Kanada'yı kızdırdı. Grönland'ı ilhak etmek için askeri güç kullanmayı düşünmeye hazır olduğunu söyledi. ABD'nin Panama Kanalı'nın mülkiyetini ve kontrolünü yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilgili olarak, ittifakın tüzüğünün 5. maddesi her üyeyi diğer tüm üyeleri savunmakla yükümlü kılar. Trump, ABD'nin buna bağlılığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Eski İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace, “Bence 5. madde çöküşün eşiğinde” dedi.

Sızan bir dizi mesaj, Trump'ın Beyaz Saray'ında Avrupalı müttefiklere yönelik ‘küçümseme kültürünü’ ortaya koydu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance, ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmayacağını belirtti.

Söz konusu karar, 80 yıllık transatlantik dayanışmanın yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Konuyla ilgili olarak Trubowitz şunları söyledi: “Trump'ın yaptığı şey, ABD'nin uluslararası taahhütlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler uyandırmak oldu. Avrupa'daki bu ülkelerin ABD ile güvenlik, ekonomi ya da başka alanlarda sahip oldukları ilişkiler artık her an müzakereye açık hale geldi. Trump'ın etrafındakilerin çoğunun öngörülemezliğin iyi bir şey olduğuna inandığını hissediyorum. Çünkü bu Trump'ın ABD'nin kaldıraç gücünü kullanarak kazanımlarını maksimize etmesini sağlıyor... Emlak dünyasında pazarlık yaparken öğrendiği derslerden biri de bu.”

Dalkavukluk ve yağcılık

Trump'ın yaklaşımı meyvesini verdi. Sadece dört ay önce Birleşik Krallık savunma ve güvenlik harcamalarını gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2,3'ünden yüzde 2,5'ine çıkaracağını açıkladı. Geçen ay NATO zirvesinde bu rakam yüzde 5'e yükseldi ve diğer tüm NATO üyelerinin yakında ulaşacağı büyük bir artış oldu.

University College London'da siyaset bilimi profesörü olan Julie Norman şöyle diyor: “Gün be gün ne olacağını bilmek çok zor. Trump'ın yaklaşımı her zaman bu olmuştur. Trump değişken mizacını transatlantik savunma ilişkilerini değiştirmek için başarıyla kullandı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin geçen ay Lahey'deki NATO zirvesinde Trump'a hitaben söylediği gibi (On yıllardır hiçbir başkanın başaramadığı bir şeyi başaracaksınız) bazı Avrupalı liderler Trump'ın desteğini sürdürmek için ona dalkavukluk ve yağcılık yapıyor.”

Düşmanların dokunulmazlığı

‘Deli adam teorisi’ müttefikler üzerinde işe yarayabilirken, düşmanlar üzerinde işe yaramıyor gibi görünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın yaklaşımından etkilenmemeye devam ediyor. Perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinin ardından Trump, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı sona erdirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

BBC'ye göre Trump, İran'da tabanına ABD'nin Ortadoğu'daki ‘sürekli savaşlara’ müdahil olmasına son vereceği sözünü verdi. Ancak ikinci döneminin şu ana kadarki ‘en öngörülemez’ tercihiyle İran'ın nükleer tesislerini vurdu. Asıl soru şu: Bu karar istenilen sonuca ulaşacak mı?

Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu kararın tamamen ters etki yaratacağına ve İran'ın nükleer silah edinme olasılığını arttıracağına inanıyor. Notre Dame Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Desch de bu görüşe katılıyor. “Bence artık İran'ın nükleer silah peşinde koşma kararı alması çok muhtemel” diyen Desch'e göre Trump'ın yaklaşımı şu ana kadar düşmanlar nezdinde ters tepti.