Irak: 10 yıl süren husumetin ardından Maliki ile telefon görüşmesi yapan Sadr, ittifakları yeniden şekillendiriyor

Mukteda es-Sadr 10 yıl süren husumetin ardından Kanun Devleti Koalisyonu liderini telefonla aradı.

Irak’ın güneyindeki Nasıriye kentinde gıda fiyatlarındaki artışı protesto eden bir gösterici (AFP)
Irak’ın güneyindeki Nasıriye kentinde gıda fiyatlarındaki artışı protesto eden bir gösterici (AFP)
TT

Irak: 10 yıl süren husumetin ardından Maliki ile telefon görüşmesi yapan Sadr, ittifakları yeniden şekillendiriyor

Irak’ın güneyindeki Nasıriye kentinde gıda fiyatlarındaki artışı protesto eden bir gösterici (AFP)
Irak’ın güneyindeki Nasıriye kentinde gıda fiyatlarındaki artışı protesto eden bir gösterici (AFP)

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Kanun Devleti Koalisyonu lideri ve Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki ile telefon görüşmesi gerçekleştirerek üçlü ittifaktaki ortaklarını ve Koordinasyon Grubu’ndaki hasımlarını şaşırttı. Sadr, siyasi gruplar arasında müzakerelerin başlamasından ve hatta ittifakların kurulmasının öncesine kadar Ekim 2021 seçimlerinde kendisinden sonra ikinci sırada gelen Maliki’ye ‘veto’ koydu.
Düzenledikleri protestolarla ve açtıkları davalarla seçim sonuçlarına yönelik itirazlarını aylarca sürdüren Fetih Koalisyonu, Kanun Devleti Koalisyonu, Asayib Ehlil Hak Hareketi, Devlet Güçleri, Nasr Koalisyonu ve Ata Hareketi gibi Şii parti ve gruplardan oluşan Koordinasyon Grubu’nun liderleri ile Sadr arasında gerçekleşen görüşmelere rağmen Sadr Hareketi ile Koordinasyon Grubu arasında anlaşmaya varılmasını engelleyen sorun Maliki idi. Sadr seçim sonuçlarının ilanından kısa süre sonra Bağdat’a giderek Hadi el-Amiri’nin evinde Koordinasyon Grubu liderleriyle yaptığı toplantıyla onları şaşırttı ancak Maliki sebebiyle onlarla anlaşmaya varmadı.
Sadr Necef kentinin Hanane bölgesindeki evine dönmesinden günler sonra Maliki’nin gelmemesi şartıyla hasımlarını Necef’e kendisini ziyaret etmeye çağırdı. Ancak Koordinasyon Grubu liderleri özellikle seçimlerde uğradıkları büyük kayıpların ardından Meclis’te aldıkları sandalye sayısının yarısını Maliki’nin tek başına kazanmasını dikkate alarak, Maliki’nin yalnızlaşmasını onaylamaları ve Sadr ile baş başa kalmaları halinde Maliki’nin yanında durmaktan daha zayıf bir konuma düşecekleri kanaatinden hareketle bu teklifi reddettiler.
Sadr’ın Maliki’yi yalnızlaştırma konusundaki ısrarı, Koordinasyon Grubu liderlerini Sadr ile müzakereleri yürütme görevini Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’ye vermeye sevk eti. Nitekim Amiri ile Sadr arasında iyi ilişkileri bulunuyor. Ancak Amiri’nin çabaları başarısızlıkla sonuçlandı ve Amiri, Maliki’yi ulusal çoğunluk hükümetine davet etmesi konusunda Sadr’ı ikna edemedi. Bunun yanı sıra Meclis’in yeni cumhurbaşkanını seçememesi ve Kürt partilerin ortak bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşı sağlayamamaları nedeniyle durum daha da karmaşık bir hâl aldı. Siyasi grupların önceki seçim dönemlerinde yaşadıkları anlaşmazlıklar bölgesel aktörlerin -genellikle de İran’ın- baskısıyla aşılır ve her bir grup bakanlık kotalarından payına düşen ganimete razı olurdu. Ancak bu seçimlerde durum değişti. Zira bazılarının tabiriyle ülkede artık bir ‘siyasi tıkanıklık’ yaşanıyor.
Kürt lider Mesud Barzani bu tıkanıklıktan nasibini alan isimlerin başında geliyor. Mukteda es-Sadr, Muhammed el-Halbusi ve Hamis el-Hancer ile üçlü ittifak kuran Barzani, bu ittifakın kendi cumhurbaşkanı adayı Hoşyar Zebari’nin seçilmesini sağlayabileceği düşüncesinden hareketle Sadr’ın Maliki üzerindeki ‘vetoyu’ kaldırması için bir girişimde bulundu. Bu girişimin ardından Yüksek Federal Mahkeme Zebari’yi cumhurbaşkanı seçim yarışından çıkararak, Barzani’ye ve partisi Kürdistan Demokrat Partisi’ye (KDP) ağır bir darbe indirdi.
Barzani söz konusu girişim kapsamında yeğeni ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ve Egemenlik İttifakı lideri Hamis el-Hanceri Hanane’deki Sadr’ın evine gönderdi. Ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Girişimin ardından iki sürpriz olay yaşandı: Birincisi, Sadr Barzani’ye hitaben “özellikle Arapçan iyiyken sen neden cumhurbaşkanı adayı olmuyorsun? Sana kesinlikle oy verirdik” ifadesini kullandı. Zebari bu açıklama hakkında yorum yapmadı. Ancak Sadr’ın Barzani’ye yönelttiği nazik teklif, daha ziyade dolaylı yoldan Zebari’nin adaylığına yönelik bir itirazı dile getiriyordu. Sadr söz konusu çağrısının ardından Twitter hesabından paylaştığı mesajda, Sadr Hareketi mensuplarına yolsuzluk suçlamalarından beraat etmediği sürece Zebari’ye oy vermemelerini istedi. Bunun hemen akabinde Federal Mahkeme Zebari’yi yarış dışı bıraktı. Mahkeme’nin bu kararı Sadr ve Barzani arasındaki durumun daha da karmaşıklaşmasına yol açtı.
Bu karmaşıklığın yol açtığı etkilere değinmeden önce ikinci sürprize işaret etmek gerekir. Barzani’nin Sadr’ı ikna girişimi kapsamında Hanane’de bulunan heyetin İmam Ali bin Ebi Talib’in türbesini ziyaret ettiği sırada Egemenlik İttifakı lideri Hamis el-Hancer saldırıya uğradı. Sünni Egemenlik İttifakı El Haydari avlusunda Hancer’e yapılan saldırının peşine düşmezken, Mesud Barzani önce Hoşyar Zebari’nin adaylığının reddedilmesi ve ardından Federal Mahkeme’nin IKBY’nin merkezi hükümetten bağımsız olarak petrol satmasının anayasaya aykırı olduğuna hükmetmesine tahammül edemiyor.
Tüm bu gelişmeleri ve yol açtığı etkileri doğru okumak için Sadr’ın önce sürpriz bir biçimde Maliki ve ardından üçlü ittifakın liderleri (Mesud Barzani ve Muhammed el-Halbusi) ile neden telefon görüşmesi gerçekleştirdiğine bakılmalı. Şarku’l Avsat’a konuşan kulislere yakın bir kaynak, “Sadr, geçmişte işlere çeki düzen veren ve herkes arasında uzlaşı sağlayan ve ister içerden ister dışardan olsun vaftiz babaların rolünü iptal etti. Bugün artık kendisi harekete geçiyor, birçok kez Bağdat’a geliyor ve telefon görüşmeleri yaparak müzakereler kendisi yürütüyor” dedi. Kaynak, Sadr’ın Maliki’ye verdiği ‘vetoyu’ kaldırması da dahil olmak üzere söz konusu telefon görüşmelerinin zamanlamasıyla ilgili soruya, “Son dönemde birçok olay yaşandı. Özellikle Federal Mahkeme’nin aldığı kararlar ve Barzani ile Kürt bölgesinin bu kararları tanımaması nedeniyle Sadr Hareketi ile KDP arasındaki ilişki geriledi. Aynı durum Egemenlik İttifakı için de geçerli. Zira Sadr, Egemenlik İttifakı liderleri Halbusi ve Hancer’in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve istihbarat direktörüyle bir araya geldiği fotoğraftan çok rahatsız oldu” diye yanıt verdi.
Kaynak, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Fiyatlardaki artışlar ve cumhurbaşkanının seçilememesinin bir sonucu olarak hükümetin kurulmasının ertelenmesi nedeniyle halk öfkesinin giderek artmasının yanı sıra tüm bu gelişmelerin ardından Sadr denklemi tersine çevirmeye ve ittifakları yeniden inşa etmeye karar verdi. Maliki ile yapılan telefon görüşmesi bu bağlamda gerçekleşti. Özellikle Maliki’nin, başbakanlık koltuğu için Sadr’ın kuzeni ve Irak’ın Londra Büyükelçisi Cafer Muhammed Bakır es-Sadr’ı teklif etmesi, Şii Koordinasyon Grubu ile uzlaşmalara zemin hazırlayabilecek şekilde gelişmelerin farklı bir seyir izleyeceğini gösteriyor.”
Şii Koordinasyon Grubu Sadr-Maliki görüşmesinin yansımalarını ve Cafer es-Sadr’ın başbakanlığa aday gösterilmesinin sonuçlarını değerlendirme için toplantı düzenleme kararı aldı. Muhtemelen bu süreçle ilgili şu sorular sorulmalı: Sadr, kuzenini başbakan adayı yapmanın bedelini ödeyecek mi? Bir başka ifadeyle Sadr, başbakan için 30 sandalyesini feda edip bakanlık kotalarıyla ilgili müzakerelere geriye kalan 45 sandalyesiyle katılmaya rıza gösterecek mi? Sadr’ın Koordinasyon Grubu liderlerine karşı bu soruya vereceği cevaba göre gelecek yol haritası şekillenecek. Siyasetteki tıkanıklığın devam etmesi, Meclis’in feshedilmesi ve yeni bir erken seçim çağrısının yapılmasıyla sonuçlanır mı? Yoksa süreç herkesin daha çok hasar alacağı ve daha az kazançlı çıkacağı yeni bir çıkmaza mı girer?



Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
TT

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Lübnan genelinde Hizbullah çağrı cihazları ve telsizlerine yönelik eşi benzeri görülmemiş güvenlik ihlali ve salı ile çarşamba günleri binlerce eş zamanlı patlama, kişisel cep telefonlarının ne kadar tehlikeli olduğu ve nasıl uzaktan patlatılabildiği konusunda birçok soruyu gündeme getirdi.

Cep telefonu bataryaları son derece yanıcı kimyasallardan üretilir, ancak bir kontrol ünitesi doğrudan bataryaya bağlıdır ve bataryayı güvende tutmak için özel bir yazılımla donatılmıştır.

DeepSAFE Technology'nin kurucusu ve McAfee, Intel ve Nokia'da güvenlik ve koruma araştırmaları eski başkanı olan Ahmed Sallam'a göre bu kontrol ünitesi, en önemlisi tüm üniteyi bataryanın sıcaklığını ateşleme noktasına yükseltebilecek kötü amaçlı yazılım içeren başka bir ünite ile değiştirmek olan çok sayıda hackleme yöntemi ile kötü niyetli olarak manipüle edilebilir. Bu, Lübnan vakasında olduğu gibi belirli cihazları hedef almak için yapılabilir.

grbtny
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarında hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninden (AFP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Sallam, “Kötü niyetli bir şekilde üretilebilen bataryalar da var. Bunlar ya sıcaklığı belirli bir dereceye yükselterek ya da patlatma sistemini harekete geçiren bir ünite aracılığıyla ateşlenebilen patlayıcı maddeler içerirler. Tüm bunlar, radyo dalgaları ya da herhangi bir kablosuz elektrik dalgası yoluyla uzaktan sinyal alabilen harici bir iletişim ünitesi ile bataryaya içeriden bağlı çok küçük bir kontrol ünitesi yerleştirilerek yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Sallam sözlerini şöyle sürdürdü: “Dış dünya ile iletişim olmasa da patlamalar senkronize edilebilir. Kötü amaçlı yazılım, tıpkı saatli bombaların çalıştığı gibi, tüm patlamaların aynı anda gerçekleşmesi için belirli bir anı bekleyebilir.”

Los Angeles'taki California Üniversitesi Kimya Bölümü'nde yardımcı doçent olan ve pil geliştirme ve üretiminde uzmanlaşmış bir ABD şirketi olan Nanotech Energy'nin bilim ve teknoloji şefi Maher el-Kady, “Lübnan'daki patlamalar tesadüfen değil, kasıtlı olarak meydana geldi. Büyük olasılıkla cihazlara uzaktan etkinleştirilen bir kontrol devresi yerleştirilmişti. Bu da patlamaların senkronizasyonunu açıklıyor” şeklinde konuştu.

cdvfgthy
Lübnan Ordusu tehlikeli gördüğü telsiz ve çağrı cihazlarını imha etmek üzere topluyor. (AFP)

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Kady, “Herhangi bir bataryanın patlamasına yol açabilecek birkaç mekanizma vardır. Bunlardan ilki, mobil cihazın ya da elektrikli otomobilin bataryaya metal bir cismin girmesine yol açan bir kazaya maruz kalması ya da batarya parçalarının sıkışmasına ve parçalarının tahrip olmasına yol açan yüksek orandaki basınç yahut da bataryanın yüksek bir yerden düşerek parçalarının tahrip olmasıdır. İki olasılık daha var: Birincisi bataryanın sıcaklığının çok yüksek oranlara çıkmasına neden olarak patlamasına yol açan harici bir katalizörün varlığı ve ikincisi de bataryanın içindeki pozitif terminalin negatif terminale bağlanmasına yol açan harici bir etkileyicinin varlığıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

Uzmanlara göre cep telefonları hacklenebilir. Ayrıca üretim ya da tedarik aşamalarından herhangi birinde ya da internet üzerinden erişilerek patlatılmak üzere içlerine kötü niyetli yazılımlar entegre edilebilir.

El-Kady, kasıtlı bir dış neden olmaksızın, üretim hataları nedeniyle bir pilin patlama olasılığının 10 milyon pil başına bir pili geçmediği konusunda kamuoyuna güvence verirken, pillerin 150 santigrat derecenin üzerine çıkabilen yüksek sıcaklıklara dayanmasını sağlamak için titiz testler yapıldığını da belirtti. Ancak bu durum, çağrı cihazlarında ve modern mobil cihazlarda bulunan lityum-iyon pilleri ‘saatli bomba’ olarak tanımlamasına engel olmadı. “Pil patlamalarının neden olduğu hasar, pilin boyutuna ve kullanıcının konumuna veya insan vücudunun hayati organlarından herhangi birine ne kadar yakın olduğuna bağlıdır” diyen el-Kady, elektrikli arabalar söz konusu olduğunda durumun daha da kötüleşeceğini, çünkü batarya boyutlarının bir cep telefonu bataryasının 5 bin ila 7 bin katına ulaşabileceğini belirtti.

Tedarik zincirleri

Yaşananların tekrarlanmasının nasıl önlenebileceği konusunda ise Sallam, tedarik zincirinin güvence altına alınması gerektiğine işaret ederek, Lübnan'a gelen cihazlarda olası değişiklikleri kontrol etmenin ve içlerine yeni bileşenler yerleştirilip yerleştirilmediğini test etmenin birçok yolu olduğunu açıkladı.

 

ascdvrg
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Teknik olarak, hassas bir terazi kullanılarak, ne kadar küçük olursa olsun cihazın ağırlığındaki herhangi bir değişiklik tespit edilebilir, böylece üzerinde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı anlaşılabilir. Bu hassas terazi, başta batarya olmak üzere her bir birimin ağırlığını doğru bir şekilde hesaplamak için kullanılmalıdır. X-ray ve CT Scan gibi radyolojik cihazların yanı sıra patlayıcılar için kimyasal tespit üniteleri de kullanılabilir ve tüm bu teknik araçlar genellikle havaalanlarının içinde kullanılır. “Lübnan örneğinde meselenin ele alınışında büyük bir güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum” diyen Sallam, herhangi bir patlayıcı maddenin varlığını ya da yokluğunu teyit etmek için kullanılabilen teknolojilerin mevcut olduğunu vurguladı.

fvrbgty
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanları (AP)

Medya kuruluşlarına göre, Lübnan'daki çağrı cihazları Tayvanlı bir şirket tarafından tasarlanmış ve Avrupa'da bilinmeyen başka bir şirkete üretim lisansı verilmişti. Bu nedenle üretim güvenliği ve uygulama kalitesi ile ilgili konular tespit edilememiş olabilir.

Genel olarak çağrı cihazları, ister alıcı uçta tek yönlü bir bağlantı olsun, ister alıcı ve verici uçta iki yönlü bir bağlantı olsun, iletişim sürecini kontrol etmek için bir sunucuya ihtiyaç duyar. Ancak Sallam'a göre bu sunucular veri tabanlarına sahip ve genellikle siber saldırılara ve hacklere karşı savunmasız olan dijital işletim sistemlerini çalıştırıyor.

“Çağrı cihazları tedarik zinciri boyunca değiştirilebilir, aynı şey sunucular için de geçerli olabilir” diyen Sallam, cihazların kendilerinin de değiştirilebileceğini ve üretim süreçleri ya da nakliye ve tedarik zincirleri sırasında ‘kötü niyetli’ yazılımlar eklenebileceğini açıkladı.