Libya’da ‘iktidarın el değiştirmesi’ konusunda yeni gelişme: Antalya Diplomasi Forumu’nda Dibeybe ve Başağa arasında yapılacak doğrudan müzakereler için hazırlıklar sürüyor

Ankara demokratik süreci ve Libya Ulusal Birlik Hükümeti’ni desteklediğini vurguladı.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve Katar Dışişleri Bakanı Antalya Diplomasi Forumu marjında bir araya geldi (Libya Ulusal Birlik Hükümeti)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve Katar Dışişleri Bakanı Antalya Diplomasi Forumu marjında bir araya geldi (Libya Ulusal Birlik Hükümeti)
TT

Libya’da ‘iktidarın el değiştirmesi’ konusunda yeni gelişme: Antalya Diplomasi Forumu’nda Dibeybe ve Başağa arasında yapılacak doğrudan müzakereler için hazırlıklar sürüyor

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve Katar Dışişleri Bakanı Antalya Diplomasi Forumu marjında bir araya geldi (Libya Ulusal Birlik Hükümeti)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve Katar Dışişleri Bakanı Antalya Diplomasi Forumu marjında bir araya geldi (Libya Ulusal Birlik Hükümeti)

Türkiye ve ABD’nin, Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin, yönetimi, Temsilciler Meclisi’nin hükümeti kurmakla görevlendirdiği Fethi Başağa’ya devretme krizine son verme konusundaki çabaları, Türkiye’nin güneyindeki Antalya’da düzenlenen Diplomasi Forumu marjında Dibeybe ve Başağa’nın doğrudan görüşmesiyle sonuçlanabilir.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün Antalya’da UBH Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş ile görüştü. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Danışmanı ve Eski Başbakan Binali Yıldırım da Menguş ve Libya heyetiyle bir araya gelerek, Libya’daki gelişmeleri ele aldılar.
Çavuşoğlu Menguş ile görüşmesinde, Türkiye’nin Libya’daki demokratik süreci ve UBH’yi desteklediğini ve tüm imkanlarıyla Libya halkının yanında olduğunu vurguladı. Görüşmede ayrıca ikili ilişkiler ve bu ilişkileri güçlendirme yolları, Libya’daki siyasi durumla ilgili son gelişmeler ve iki ülkenin ortak ilgi alanına giren çok sayıda gündem ele alındı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, daha önce ABD merkezli Bloomberg ajansına verdiği röportajda, Dibeybe ve Başağa’nın siyasi krizi çözmek amacıyla doğrudan görüşeceklerini belirtmiş ancak görüşme yeri ve zamanı hakkında bilgi vermemişti. Dibeybe ve Başağa’nın doğrudan görüşme konusunda anlaştığını belirten Williams, “İkisi olumlu tepki verdi. Yeni olan şey, herkesin yapıcı bir diyaloğa katılmak için hazır olması. Seçimler siyasi krizden çıkışın tek yolu ve halkın Libya’daki kurumlara verdiği meşruiyetin yenilenmesi gerekir” ifadelerini kullanmıştı.
Antalya’daki Diplomasi Forumu’na katılan UBH Başbakanı Dibeybe’ye eşlik eden Libya heyetinde Menguş’un yanı sıra Enformasyon ve Siyasi İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid Ammar el-Lafi, Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri ve birkaç üst düzey bakanlık yetkilisi yer aldı.
Libya medya kaynakları Başağa’nın dün Tunus’a hareket ettiğini ve oradan da Antalya’ya geçeceğini bildirdi. Üst düzey Libyalı yetkili bir kaynak, Rus Sputnik haber ajansına yaptığı açıklamada, Libya’da mevcut anlaşmazlıkla ilgili çözüme ulaşılması ve krizin çözülmesi amacıyla ABD ve Türkiye’nin arabuluculuğunda yapılacak görüşmenin Başağa ve Dibeybe’yi bir araya getireceğini söyledi.
İsminin açıklanmasını istemeyen Libyalı kaynak, ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland ve Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Kenan Yılmaz’ın, Libya’da hükümetin devir teslimiyle ilgili mevcut krize son verilmesi konusunda uzlaşıya varılması amacıyla ABD ve Türkiye’nin arabuluculuğunda bir görüşme ayarlanması hususunda Dibeybe ve Başağa ile anlaştıklarını ifade etti. Kaynak, Dibeybe ve Başağa’nın ABD ve Türk Büyükelçilerinin huzurunda Türkiye’de bir araya gelmelerinin beklendiğini söyledi.
Dibeybe Antalya’da Başağa ile görüşmeden önceki gün Antalya Diplomasi Forumu marjında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Abdurrahman ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım ile bir araya geldi.
Başağa, önceki gün yaptığı açıklamada, rakibi Dibeybe ile diyalog başlatılması için yerel ve uluslararası siyasi çabaları onayladığını belirterek, Dibeybe’nin bu çabaları reddetmeye devam ettiğini vurguladı. Başağa, Facebook sayfasında paylaştığı video mesajda, “Biz, her türlü diyaloğa hazırız. Biz, savaş çığırtkanı değil, barışın davetçileriyiz. Bu bir zayıflık göstergesi değil. Yumuşak başlı ve sağduyulu kimse, güce sahip olandır ve onu asla kullanmaz. Yeni hükümetin en önemli görevi cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini düzenlemektir. Görevi sona eren hükümetin (Dibeybe hükümeti) meşruiyeti Temsilciler Meclisi tarafından elinden alındı. Trablus’ta mahsur kaldı ve seçimleri gerçekleştiremez. Libya’nın hiçbir yerinde başka bir paralel hükümet olmayacak” ifadelerini kullandı.
Başağa isim vermeden bazı ülkelerden yapılan arabuluculuk teklifini kabul ettiğini ancak söz konusu ülkelerin Dibeybe’nin bu teklifi reddettiğini bildirdiğini söyledi.
ABD’nin Trablus Büyükelçiliği Twitter hesabından yapılan açıklamada, Norland’ın önceki gün Başağa ile yaptığı telefon görüşmesi gerçekleştirdiği aktarıldı. Açıklamaya göre Büyükelçi Norland, Başağa’nın ortamı sakinleştirmeye hazır olması ve ‘mevcut siyasi anlaşmazlığı güçle değil, müzakereye çözmeye çalışmasını’ övgüye değer bulduğunu ifade etti.
Öte yandan Menguş, Diplomasi Forumu marjında MÜSİAD’daki Türk iş insanlarından oluşan bir heyetle bir araya geldi. Görüşmede ticari ilişkilerin güçlendirilmesi ve işbirliği alanlarının kolaylaştırılması ve geliştirilmesi ele alındı.
Kadın ve erkek yaklaşık 12 bin üyesi bulunan ve 60 bine yakın şirketin çatısı altında toplandığı MÜSİAD’ın heyeti, yakın zamanda Trablus’ta bir temsilcilik ofisi açma niyetinde olduğunu dile getirdi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.