Ürdün Vadisi’nde yeni yerleşim birimi adımı

İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs’teki yeni yerleşim planlarını kınadı  

İsrail güvenlik güçleri 2021 yazında, An Hulve bölgesinde, Ürdün Vadisi’ndeki yerleşim yeri inşasını protesto eden Filistinlilere müdahale etti. (Wafa)  
İsrail güvenlik güçleri 2021 yazında, An Hulve bölgesinde, Ürdün Vadisi’ndeki yerleşim yeri inşasını protesto eden Filistinlilere müdahale etti. (Wafa)  
TT

Ürdün Vadisi’nde yeni yerleşim birimi adımı

İsrail güvenlik güçleri 2021 yazında, An Hulve bölgesinde, Ürdün Vadisi’ndeki yerleşim yeri inşasını protesto eden Filistinlilere müdahale etti. (Wafa)  
İsrail güvenlik güçleri 2021 yazında, An Hulve bölgesinde, Ürdün Vadisi’ndeki yerleşim yeri inşasını protesto eden Filistinlilere müdahale etti. (Wafa)  

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), İsrail makamlarının Yahudi yerleşimciler için işgal atındaki Kudüs’ün kuzeyindeki Beyt Hanina beldesinde 730 yeni konut inşa etme kararını onaylamasını kınadı.  
İİT’den yapılan açıklamada, işgalci İsrail’in söz konusu kararının, uluslararası hukuku, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2334 sayılı kararını açıkça ihlalinin devamı niteliğinde olduğu vurgulandı.  
İslam İşbirliği teşkilatı, başta BMGK olmak üzere uluslararası toplumu sorumluluklarını üstlenerek, işgalci güç İsrail'e sömürgeci yerleşim politikasını sonlandırması için baskı yapmaya çağırdı. Aynı zamanda Kudüs-ü Şerif de dahil olmak üzere yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarının ve ihlallerinin önüne geçilmesi için harekete geçilmesi talep edildi.  
İsrail Bölge Planlama ve İmar Komisyonu’nun geçtiğimiz günlerde, Doğu Kudüs'ün kuzeyinde Yahudi yerleşimciler için 12 katlı 14 bina dahil 730 yeni konutun inşasını onayladığı bildirilmişti. Yerel medyada yeni konutların yasa dışı Pisgat Zeev yerleşim yerinde 70 bin metrekarelik bir arazide inşa edileceği haberleri yer aldı. Ayrıca 21 bin metrekarelik alanda ofislerin inşa edileceği ve 21 bin metrekarenin ise açık alan olarak belirlendiği kaydedildi.  
Son dönemlerde yasa dışı yerleşim yerlerinin inşasında önemli bir artış gözleniyor. Filistinliler İsrail’in yerleşim politikalarının, Kudüs’teki Yahudi nüfusunu arttırmak ve iki devletli çözüm girişimlerini engellemek amacı taşıdığını savunuyor. 
Ürdün Vadisi'nin (Ağvar) kuzeyindeki Filistin topraklarında kurulan Shadmot Michola yerleşim yerinde de yeni konutlar inşa edilmeye başlandı. Filistinli aktivist Arif Deragime, Yahudi yerleşimcilerin yeni konutlar inşa etmeye başladığını, bunun daha fazla Filistin toprağının gasp edileceği anlamına geldiğini vurguladı.
Shadmot Michola 1979 yılında ‘tarım yerleşkesi’ olarak inşa edilmişti. 363 bin metrekare üzerine kurulan yerleşkenin 2016’daki nüfusu 608’di. Aktivist Deragime, Rotem ve Shadmot yerleşimi arasındaki bölgede geçici barakalar inşa edildiğini belirterek bunun Ürdün Vadisi’nde yeni bir yerleşim bölgesinin habercisi olabileceği uyarısında bulundu.
Yapılan açıklamalar İsrail’in Ürdün Vadisi’nde birçok alanı çitlerle çevirmesinden dolayı Filistinli çobanların sürülerini otlatacak alan bulmakta güçlük çektiği yönünde.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.