Çok sayıda DEAŞ’lı mahkum, SDG gözetiminde 20 milyon dolara yapılan yeni bir hapishaneye nakledildi

Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Haseke’deki Sanayi hapishanesi (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Haseke’deki Sanayi hapishanesi (Şarku’l Avsat)
TT

Çok sayıda DEAŞ’lı mahkum, SDG gözetiminde 20 milyon dolara yapılan yeni bir hapishaneye nakledildi

Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Haseke’deki Sanayi hapishanesi (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Haseke’deki Sanayi hapishanesi (Şarku’l Avsat)

Askeri kaynaklar, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gözetiminde DEAŞ üyesi bini aşkın tutuklunun, Haseke’nin güneyinde yer alan Şeddadi kasabasındaki bir cezaevinden ABD ve İngiltere fonlarıyla inşa edilen ve 20 milyon dolara mal olan başka bir hapishaneye nakledildiğini söyledi.
Bu gelişme, Haseke'nin güneyindeki Sanayi Hapishanesi’nde silahlı isyana katılan örgüt üyelerinin Türkiye sınırından uzakta, daha güvenli başka cezaevlerine nakledilmesinden bir buçuk ay sonra yaşandı. Üst düzey bir askeri yetkili, SDG güçlerinin katı güvenlik önlemleri altında ve ABD askeri güçleri ve uluslararası koalisyonla koordineli olarak örgütün yaklaşık bin 200 üyesini güvenlik açıklarının tespit edildiği Şeddadi Hapishanesi’nden, Haseke’nin doğusunda yer alan başka bir cezaevine nakledildiğini söyledi. Yetkili, nakledilen mahkumların Suriyeli, Iraklı ve yabancı uyruklu kişilerken olduğunu belirterek, SDG’nin örgütün bazı Suriyeli üyelerini ve liderlerini aynı cezaevinde tutuğunu ve sayılarının bin olduğunun tahmin edildiğini söyledi. Geçtiğimiz Ocak ayında Haseke Cezaevi’nde yapılan kanlı saldırılara değinen yetkili, olayların uluslararası koalisyona üye ülkelerin hükümetlerine ve dünyaya örgüte bağlı hücrelerin büyük saldırılar düzenleyebilecek kapasitede olduklarını hatırlattığını belirtti. Yetkili, art arda gelen uyarılar ve istihbarat bilgilerine rağmen 10 bini aşkın mahkumun büyük saldırılar düzenleyerek, korku ve terörü yaymak için büyük insani kayıplar verme yeteneğine sahip olduğunu bildirdi.
Askeri yetkili, örgüt üyeleri sorununun çözülememesi ve bu kişilerin gözaltı ve kamplarda uzun süre kalmasının bölgenin daha fazla unsur toplama olasılığını artırabileceği konusunda uyardı. Ayrıca Sanayi Hapishanesi’nin geçtiğimiz yıl boyunca tekrarlanan ayaklanmalara tanık olduğu konusunda uyaran yetkili, en sonuncusunun geçtiğimiz Ocak ayındaki son silahlı isyan olduğunu, cezaevlerindeki güvenlik koşulları sebebiyle radikal hücrelerin bölgenin değişkenlerine ve katı kurallara uyum sağlama yeteneğini gösterdiğini bildirdi. Kaynak, uluslararası toplumun yeniden yerleşim, entegrasyon ve kovuşturma için plan yapmamasına değinerek, cezaevlerindeki örgüt hücrelerinin koordineli ve terörist saldırılar düzenlemeye hakim olduğunu söyledi.
Binlerce DEAŞ mensubunu içeren Şedadi ve Sanayi hapishanesi 7 eski hapishane arasında. Uluslararası koalisyon, eski Sanayi Hapishanesi’nin bitişiğinde yeni bir cezaevi de dahil olmak üzere 3 modern cezaevi inşa ederken, rehabilitasyon ve eğitim merkezinin açılmasıyla birlikte örgüt militanlarının çocuklarının yakında bu yerleşkelere nakledilebileceği ifade edildi. Sanayi Hapishanesi’nde ise Batılı, Arap ve Rusların yanı sıra farklı 50 milliyete mensup örgüt üyesi 3 bin 500 mahkum bulunuyor. Bunların arasında ise ‘Hilafetin yavruları’ adı altında DEAŞ’a üye olan veya 16 yaşını doldurduktan sonra gözaltına alınan 700 küçük çocuk da bulunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM), UNICEF ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu kişilerin disiplinli cezaevlerine ve çocukların kabul edildiği özel merkezlere nakledilmesi çağrısında bulundu. Açıklamada, Sanayi Hapishanesi’ndeki tutukluların koşullarının genellikle insanlık dışı ve hayati tehlike oluşturduğu belirtilerek, aşırı kalabalık, dış mekanlara ve güneş ışığına erişim kıtlığı, yetersiz ilaç ve gıda ihtiyaçlarına vurgu yapıldı.
Sanayi Hapishanesi daha önce devlete bağlı Fırat Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin binasıydı. Deyrizor’un doğusundaki Bağuz kasabasında gerçekleşen savaşta DEAŞ’ın askeri hakimiyetine son verilmesinin ardından örgüt unsurları ve militanları Sanayi Hapishanesi’ne sevk edildi. Hapishane binası üç bloktan oluşuyor. İki katlı blokların her katında 100 kişinin kaldığı kalabalık koğuşlar bulunuyor. Deponun yaralı örgüt unsurlarına tahsis edildiği binada cezaevi yönetimi ve güvenlik kısımları ve bir gözetleme kulesi mevcut. Bunların yanı sıra yemeklerin hazırlandığı ve cezaevinin mutfağı kabul edilen büyük bir yemekhane binası da var.
Hapishanenin çevresinde İktisat Fakültesi, Teknik Denetçiler Enstitüsü ve tahıl siloları gibi devlet işletmeleri ve kurumlarının yanı sıra Özerk Yönetime bağlı petrol ve petrol türevi ürün dağıtım şirketi Sadcob’un binası bulunuyor. Hapishane’nin batı cephesinde Zuhur Mahallesi, doğu cephesinde Guveyran Mezarlığı yer alıyor. Hapishanenin içinde, İngilizce olarak numaralandırılmış yeşil boyalı kapılarla kilitlenmiş koğuşlar bulunuyor. Her kapının üzerinde koğuştakilerin sayısı yazılı. Loş spot ışıklarla aydınlatılan koğuşlarda tutukluların fazlalığından dolayı boş yer bulmak zor. Mahkumlar cezaevine özel üretilen turuncu veya gri renkte üniformalar giyiyor. Cezaevindeki battaniyeler de gri renkte.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.