Grundberg’den Ramazan öncesinde şiddeti azaltmak için acil önlem çağrısıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3535056/grundberg%E2%80%99den-ramazan-%C3%B6ncesinde-%C5%9Fiddeti-azaltmak-i%C3%A7in-acil-%C3%B6nlem-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1
Grundberg’den Ramazan öncesinde şiddeti azaltmak için acil önlem çağrısı
Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg. (BM)
Washington/Ali Berda
TT
TT
Grundberg’den Ramazan öncesinde şiddeti azaltmak için acil önlem çağrısı
Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg. (BM)
Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, Ramazan Ayı öncesinde şiddet olaylarını hafifletmek için ‘derhal önlemler’ almak adına savaşan taraflarla birlikte çalıştığını söyledi. Grundberg, istişarelerin Yemenliler arasında savaşı sona erdirme noktasında yapılacak görüşmeler için ‘ciddi ve organize bir başlangıç’ olmasını umduğunu söyledi.
Grundberg, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerine BM’nin Yemen ihtilafına barışçıl bir çözümü desteklemek için gösterdiği çabalar hakkında verdiği brifingde şiddet döngüsünü kırmak ve sürdürülebilir barışın temellerini atmak için Yemenliler ve uluslararası toplum tarafından koordineli ve ortak bir çabaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Topçu ateşinin yeniden sivil kayıplara ve konut binalarında hasara yol açtığı Taiz'deki gelişmelere dikkat çeken Grundberg, aynı zamanda Saada, Dali, Hacca ve Marib’deki cephe hatlarına yapılan saldırılara atıfta bulundu. İran destekli Husilerin iki yılı aşkın bir süredir Marib’de sivillere ciddi zarar verdiğini vurgulayan BM Temsilcisi ayrıca kadınlar ve çocuklar da dahil sivil kayıpların verildiği Hudeyde’nin güneyinde yaşananlara dikkat çekti. BM Hudeyde Anlaşmasını Destekleme Misyonu’nun (UNMHA) gerginliği azaltmanın yollarını oluşturmak ve devriyelerinin kapsamını genişleterek misyonun limanlar üzerindeki kontrolünü güçlendirmek için çalıştığını vurgulayan Grundberg, milyonlarca Yemen vatandaşı için can simidi olan limanların sivil karakterinin korunması gerektiğini dile getirdi. Yetkili, 21 Şubat’ta Suudi Arabistan’daki Cizan şehrindeki Kral Abdullah Havaalanı’na gönderilen insansız hava aracı (İHA) nedeniyle 16 sivilin yaralandığı bilgisini paylaştı.
Açıklamasında çatışmalardaki gelgit süreçlerinden bahseden Grundberg, askeri yaklaşımın sürdürülebilir bir çözümle sonuçlanmayacağını, ekonomik krizin derinleştiğini, özellikle Yemen riyalinin geçtiğimiz ocak ayından bu yana dolar karşısında yüzde 20 değer kaybetmesiyle durumun daha da kötüye gittiğini söyleyerek bu durumun fiyatların artmasına yol açtığını kaydetti. Yemen genelinde yakıta erişimin, Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde ‘ciddi’ bir şekilde zorlaştığını vurgulayan yetkili, Ramazan Ayı’nın yaklaşmasıyla paranın değer kaybetmesi, akaryakıt sıkıntısı, Yemenlilerin temiz su, gıda, ulaşım, elektrik ve sağlık gibi günlük ihtiyaçlarını etkilediğini belirtti.
Müzakerelere paralel olarak Yemenli tarafların şiddeti azaltmaya yönelik önlemler almaları üzerinde çalıştığına değinen Grundberg, tarafların, Yemenlilere ‘biraz umut ve rahatlama’ getirmek için önerileriyle ‘hızlı ve yapıcı’ iş birliği yapacaklarını umduğunu söyledi. Yetkili, ileriye dönük siyasi hareketin yanı sıra Sana'adaki Husi liderliğiyle bu konuda ilişki kurma fırsatını beklediğini kaydetti.
Siyasi süreçle desteklenmedikçe gerilimi azaltmaya yönelik herhangi bir önlemin geçerli olmayacağına vurgu yapan Grundberg, kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmanın hayati önem taşıdığını söyledi. BM yetkilisi, hazırladığı özel çerçeveyi geliştirmeyi amaçlayan bir dizi istişare olduğuna işaretle Yemen Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi ile gerçekleştirdiği yapıcı görüşmeye övgüde bulundu. Grundberg ayrıca Genel Halk Kongresi Partisi, Islah Partisi ve Yemen Sosyalist Partisi ve Güney Geçiş Konseyi liderleriyle yaptığı ikili temaslara da dikkat çekti.
Husilerin kontrol ettikleri Yemen şehirlerinde milislerin günlük eylemlerine dair ne zaman bir haber toplansa eğilimleri ve davranışları hakkında Yemen’i ‘iç sömürgecilik’ ile sömürgeleştirme iradesi içeren bir tablo çizilmiş oluyor. ‘İç sömürgecilik’ kavramı, tanınmış Yemenli araştırmacı ve Sana Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Dr. Ebu Bekir es-Sakkaf (2022’de öldü) tarafından 90’larda, iki Yemen’in 1990’da başlayan birleşme döneminde Kuzey Yemen’deki otoritenin ve onun askeri topluluğunun Güney Yemen’e yönelik benimsediği otoriter tavrı açıklamak için Batılı siyasi literatürden ödünç alındı.
Birlik, askeri bir işgaldir
1994 yılında Kuzey Yemen ordusu, ayrılmayı veya ‘birliği’ devirmeyi planladığı gerekçesiyle Güney’e karşı bir saldırı savaşı başlatmakta aceleci davrandı. Kuzeyli saldırganlar, birleşmeyi korumak ve tamamlamak için, Güney Yemen topraklarını işgalciler gibi işgal etti ve halkına silah zoruyla boyun eğdirdi. Husilerin bugünkü eylemlerine benzer eylemleri arasında şunlar da bulunuyor;
-On binlerce Güneyli çalışan ve asker, hükümet işlerinden ve askeri rütbelerinden ihraç edildi. Bu, 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak’ta izlenen ve ‘Baaslaştırmadan arındırma’ olarak bilinen yok etme sürecinden hiçbir farkı olmayan bir şekilde ortaya koyuldu.
-Güneyde ve kuzeyde savaşa ve sonuçlarına ve güneylilerin istismarına karşı çıkan her sesi soruşturmak, hapsetmek veya öldürmek. Böyle bir ses, birliği sorgular, reddeder, ayrılık çağrısı yapar. Ayrıca o, bir komplocu ve haindir.
-Bölücü oldukları için, ‘birlik’ adı altında birçok güneylinin malları ve toprakları ellerinden alındı. Geniş güney topraklarına el konuldu, kuzeyliler tarafından ele geçirildi ve güneydeki sahipleri yerlerinden edildi.
Savaştan sonra bu ve benzeri pek çok eyleme dayanarak, iki Yemen arasında yarı zorlayıcı bir birlik ortaya çıktı. Ebu Bekir es-Sakkaf ise kuzeyin güneyi sömürgeleştirmesine, ‘iç sömürgeleştirme’ adını verdi.
‘Sürekli savaş topluluğu’
Almanya doğumlu Yahudi kökenli ABD’li siyaset bilimci Hannah Arendt’in (1906-1975) siyaset felsefesi alanında geliştirdiği kavramın bir başka yönü, Husilerin Yemen’deki eylemleri için geçerli olabilir. Bu, iki dünya savaşı arasında Almanya’da totaliter hareketin veya Nazi totalitarizminin ortaya çıkışını açıklayabilir. Arendt, bu hareketin, toplumları parçalamak, atomize etmek, yok etmek, ezmek ve insani bağ öncesi bir barbarlığa dönmek için ‘kötülüğün iradesine’ dayandığına inanıyor. Bunun amacı ise, gaddarlığa ve güce tapmaya dayalı yeni bir totaliter toplum yaratmaktır.
Husi isyancıların Yemen’deki eylemleri bu ‘kötü iradenin’ bir kısmını içerebilir. Bu eylemler, kurdukları askeri milislere verdikleri Ensarullah isminin tam tersi şekilde ortaya koyuluyor. Bu adlandırma, eylemlerindeki kötülüğü kutsal mertebesine yükselten Husi Ensarların Yemen topraklarında her gün yaptıklarıyla tamamen çelişmektedir. Bu kutsallık mertebesi, Allah’ın yeryüzündeki diğer tüm yaratıklarını dışlayarak yalnızca kendilerinin O’nun adıyla konuştuğu iddiasını içeriyor.
Husi hareketinin kutsallığı, Yemenli bireyler, gruplar ve sosyal sektörler arasında gerginlik, şüphe, korku, terör, ayrımcılık, nifak, düşmanlık ve intikam yaymakta somutlaşıyor. Amaç ise seferberlik, kışkırtma, zorla askere alma, tutuklama ve suikast yoluyla sıradan toplumla çelişen, onu yok eden ve ezen sürekli bir savaş toplumu oluşturmaktır.
Husi grubu, destekçilerini ve sadık takipçilerini seferber ederken ve onları sıradan, bilindik toplumdan uzaklaştırırken, onları, el koyma ve ceza politikasının odak noktası olan motorlu örgütler içinde çerçeveleyerek, insanları yoksulluk, açlık ve aşağılanmadan kurtardıklarına dair yanılgıya düşüyor. Ama aslında onları daha fakir, daha aç, daha aşağılanmış bir gerçeklik içine sokarken, onlara lütuf, mevki ve şeref bahşettiklerini sanıyor. Hayata ve dünyaya dair algısına karşılık vermeyen, itaat ve sadakatini göstermeyenlere gelince onları, bir mürted, hain ve ajan, ‘kötülüğün iradesi ve kalıcı bir savaş toplumunun inşasından başka bir şey olmayan’ kutsallıklarının düşmanı olarak görüyorlar.
Humeyni çığlığı
Şarku’l Avsat gazetesinin yayınladığı haberlere göre Husilerin davranışları, Yemen’de inşa etmek istedikleri toplum ve devlet projesini açıkça gösteriyor. 9 yıl önce Yemen’de ‘Humeyni çığlığının’ başlatılmasının yıl dönümünde, 16 Mayıs’ta Husi grubu, kontrol ettiği bölgelerde genel bir kampanya başlattı. Milislerini, aygıtlarını ve destekçilerini tüm halkı bu olayı kutlamaya ve düzenlediği alaylara ve kalabalıklara katılmaya teşvik etmek için görevlendirdi. Ayrıca bu kutlamalara katılmayanlar ise takip edildi, tehdit edildi ve milislerle aralarında anlaşmazlıklar yaşandı.
Bunun amacı, insanlar arasında güvensizlik ve korku tohumları ekmek, toplumsal dokuda huzursuzluk çıkarmaktır.
Husi ritüelleri sokaklarda, evlerde, camilerde, kamu ve özel kurumlarda kök salmalı ve yayılmalıdır ki insanlar savaş ve onun seferberlik makinesinden başka bir toplumda yaşadıklarını unutsunlar. Bunu servis etme araçları arasında ise şunlar yer alıyor;
-Hareketin toplum çevrelerinde düzenlediği seminerlere katılım gerekliliği.
-Halka açık yerlerde toplanmak.
-Humeyni çığlığıyla ve kurucu lider Abdülmelik el-Husi adıyla tezahürat.
-Grubun sloganlarının kaydedilmesi ve sloganların araçlara, evlere, kurumlara ve sokaklara yazılması.
Bu vesileyle camiler, grup liderlerinin başlattığı kışkırtıcı vaazları dinlemek üzere toplanma yerlerine dönüştü.
Arındırma, orduya alma ve üremeye teşvik
Husi savaş camiasının çığlığı, ardı arkası kesilmeyen yankılara sahip.
Kutsal olaydan iki gün sonra, yani 18 Mayıs’ta grup, kendisine sadık olduğundan şüphelendiği kişiler hakkında bir inceleme kampanyası başlattı. Haftalık seminerlerine ve derslerine katılmamaları, bunu kanıtlıyor. Husilerin intikamları, onları devlet dairelerindeki işlerinden uzaklaştırma yönünde oldu. Husi hareketi, arınma kampanyasından önce, bu departmanlarda çalışanların cinsiyetleri arasında ayrım yapma emri vermişti.
Hareket, ‘Baaslaştırmadan arındırma’ kampanyalarından ilham alıyor. Husiler ayrıca, bu tasfiyenin Irak’ta devlet yapısının baltalanmasına ve ordunun dağıtılmasına yol açtığını ve DEAŞ’ın ortaya çıkmasına ve Haşdi Şabi gruplarının kurulmasına yol açtığını biliyor. Bu eylem, aynı zamanda hareketin Yemen’deki milislerini ve birimlerini Yemen devletinin yıkıntıları üzerine inşa ederken ilham aldığı örneklerden biridir.
Husiler, Yemenlileri kovma ve onları devlet dairelerinden tasfiye etme karşılığında, kuraklık ve çölleşmeden kaçmak için ülkelerinden (Kenya ve Somali) Yemen’e kaçan Afrikalı göçmenleri işe almaya çalışıyor. Husi hareketinin, bu işe alım kampanyaları için, kalesi Saada vilayetinde Yemenlilere karşı savaş görevleri için askerlerin işe alınmasıyla sona eren yoğun seferberlik ve eğitim kursları için merkezler açıyor.
Şarku’l Avsat’ın 11 Mayıs’ta uluslararası kuruluşlardan aktardığı haberine göre Husi Caydırıcı Güvenlik Servisi, Yemen’de 300 Afrikalı mülteciyi kaçırdı, onları seferberlik kurslarına tabi tuttu ve faaliyetlerinde kullandı.
19 Mayıs tarihli bir haberine göre ise Husi grubu, Yemen toplumunu çocuk doğumunu artırmaya ve Batı kültürel istilasının bir kalıntısı olarak aile planlaması politikalarını benimsememeye çağıran kampanyalar yürütüyor. Kadınların doğum kontrol yöntemlerini kullanmasına ve hamile kalmaları halinde bakımlarına yardımcı olan üreme sağlığı merkezlerini kapattı. 520 bin Yemenli hamile kadının sağlık sorunları yaşadığına dikkat çekiliyor. Yemen’de her 100 bin doğumda 400 hamile kadın, doğum sırasında bebekleriyle birlikte ölüyor.
Ancak bu zikredilenler, Husilerin bir aylık uygulamalarının sadece kısmi bir örneğidir. Bunlar gibi çifte yoğunlukta tekrar eden ve sürekli olan binlerce olay var. Yemen’de her sabah güneş doğduğunda Husiler, toplumdan geriye kalanları yok etmeye, Yemen’de kendi savaşçı toplumunu kurmaya ve içeride sömürgeleştirmeye çalışıyor.
* Şarku’l Avsat okurları için Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.