ABD’nin İsrail Büyükelçisi: Yerleşim yerleri aptalca bir politika. Kudüs iki devletin başkentidir.

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Nides, önümüzdeki yılın ortalarına kadar İsrailliler ve Filistinliler arasında ciddi bir müzakere planı olmadığını söyledi.

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides (EPA)
ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides (EPA)
TT

ABD’nin İsrail Büyükelçisi: Yerleşim yerleri aptalca bir politika. Kudüs iki devletin başkentidir.

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides (EPA)
ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides (EPA)

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Thomas Nides, işgal altındaki Filistin bölgelerinde yerleşim yeri yayılmacılığı politikasını durdurmak için aralıksız bir şekilde çalıştığını belirterek, İsrail’in yerleşim yerleri politikasını ‘aptalca’ diye niteledi. Nides’in bu açıklaması, ‘Washington’dan Naftali Bennett hükümetine ve önceki hükümetlere yönelik sert bir mesaj’ olarak değerlendirildi
Nides, İsrail merkezli Peace Now (Barış Şimdi) isimli insan hakları örgütünün dün (çarşamba) Tel Aviv’de düzenlediği konferansa katıldı.  Batı Şeria’daki tüm yerleşim yerlerinin inşasını durdurmanın imkansız olduğunu bildiğini söyleyen Nides, “Herhangi bir evin inşasını durdurabilirim dersem yalan söylemiş olurum. Fakat aynı zamanda iki devletli çözüm kapsamındaki barışçıl çözümü engelleyen aptalca şeylerin sürdürülmesine izin veremeyiz” ifadesini kullandı.
ABD’li Büyükelçi, Doğu Kudüs’ün gelecekteki Filistin devletinin başkenti olmasını engellemek, bu devletin coğrafi bağlantısını kesmek ve bu yolla iki devletli çözümü engellemek amacıyla Kudüs kentine bağlı Filistinli beldelerin kuşatılmasını hedefleyen E1 Projesi gibi büyük projelerin yapılmasının önüne geçmenin hayati öneme sahip olduğunu düşündüğünü belirtti. Nides, “Ben bu konudaki bazı şeylerde inatçı gibi görünüyorum. Aksine öfke hissediyorum. İster Batı Şeria ister Doğu Kudüs’te olsun siz bu yerleşim yerleri projelerinin altınızdaki toprağı yaktığını görüyorsunuz. Bu nedenle aralıksız bir şekilde çalışıyorum” diye konuştu.
E1 Projesi’nin bir parçası olan ve Maale Adumim yerleşim birimindeki Yahudi yerleşimciler için 3 bin 500 konut inşa edilmesini öngören proje ile savaştığını dile getiren Nides, ‘trajik bir proje’ diye nitelediği bu projenin Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olması fırsatını bitirmesi anlamına geldiğini kaydetti. Nides, “Evet, başkent. Ben elbette Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyorum. Fakat ABD, eski Başkan Donald Trump döneminde de Kudüs kentinin nihai durumunun kentin iki devletin başkentini kapsaması için çalıştı” ifadelerini kullandı.
Filistinlilere hizmet etmesi için Kudüs’teki ABD Konsolosluğu’nu yeniden açma taahhüdüyle ilgili neden ilerleme sağlanamadığını açıklayan Nides, “Başkan Joe Biden yönetimi konsolosluğu yeniden açmak istiyor ve Başkan Trump’ın onu kapatma kararını hatalı olarak görüyor. Ancak İsrail buna agresif bir şekilde karşı çıkıyor ve Filistinliler bunu hararetli bir şekilde talep ediyor. İkisi de bu konuya bu derece tepki göstermekle abartıyor. Konuya haddinden fazla tepki gösteriyorlar” dedi.
Filistinli esir ve şehit ailelerine maaş ödeme sistemiyle ilgili çözüm bulmak amacıyla İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve Savunma Bakanı Benny Gantz ile çalıştığını söyleyen Nides, maaş ödme sistemi hakkında sert eleştirilerde bulundu. Nides “Bu (maaş ödeme sistemi) fahiş bir hata ve ne kadar çok soruna sebep oldu. Filistin Yönetimi’nin düşmanlarına, ona karşı öldürücü bir silah vermeyi başardı” dedi. Filistin bölgelerinde ekonomiyi iyileştirme çabalarına değinen Nides, Google ve Apple şirketlerinin Ramallah’ta şube açmasından övgüyle söz etti ve Filistin bölgelerine 4G teknolojisini sağlama çağrısında bulundu. ABD’li Büyükelçi, “Evet, ekonomik destek önemli. Fakat iki devletli çözüme doğru ilerleme olmadıkça değerini yitiriyor. İsrailliler, Filistinlileri para ile satın alamayacaklarını anlamalılar” ifadesini kullandı.
Mevcut koşulların ABD’ye, önümüzdeki yılın ortalarına kadar İsrailliler ile Filistinliler arasındaki barış müzakerelerini harekete geçirmesine izin vermediğini belirterek, bundan duyduğu üzüntüyü dile getiren Nides, “İlerletmeye başlayabileceğimiz bir barış planımız var dersem yalan söylemiş olurum. Bana, barış planını harekete geçirmek için yapılacak bir şeyin olup olmadığını sordunuz. Evet mümkün. Ancak benim bugünkü endişem, gelecekte iki devletli çözüm temelinde müzakerelere geri dönüşü mümkün kılacak koşulları korumaktır. Çünkü bunun alternatifi tek devletli çözümdür. Bu, herkes için felaket olur” diye konuştu.



İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
TT

İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı

Ömer Önhon

Suriye'de gerginlik, bir yandan Suriye ordusu ve Arap aşiretleri, diğer yandan Suveyda'daki Dürziler arasında şiddetlenen çatışmalarla devam ederken, Şam ile Kürtler arasındaki müzakereler de tıkanmış durumda.

8 Ağustos'ta, Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) girişimiyle Haseke'de düzenlenen, Dürzi lider Hikmet el-Hicri ile Suriye Alevileri Yüksek Konseyi Başkanı Gazal Gazal'ın video konferans yoluyla katıldığı “Ortak Tutum” konferansında, katılımcılar Suriye'de istikrarın ancak ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemiyle sağlanabileceğini belirttiler.

 8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)

Bu gelişmeler ışığında, birçok Suriyeli, ülkelerinin geleceği konusundaki tartışmanın artık Suriye'nin bölünüp bölünmeyeceği değil, yeniden birleşip birleşemeyeceği etrafında döndüğüne inanıyor.

Suriye arenası şu anda askeri ve diplomatik düzeyde aktif bir hareketliliğe tanık oluyor. Haseke toplantısının sonuçlarına yanıt olarak Suriye hükümeti, Şam dışında ister Paris'te ister başka bir yerde olsun, Kürtlerle herhangi bir toplantıya katılmayı reddettiğini açıkladı. Öte yandan Fırat Nehri kıyısında ve Deyrizor'da SDG ile aralıklı çatışmalar yaşandığına dair haberler arasında, Suriye ordusu, kuzeydoğudaki belirli bölgelere güçlerini konuşlandırdı.

Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini ve oyalandığını belirtti

 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 7 Ağustos'ta Şam'ı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile görüşmesinden bir hafta sonra, dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat teşkilatı başkanının da aralarında bulunduğu bir Suriye heyeti Ankara'ya doğru yola çıktı. İki ülkenin savunma bakanları, silahlı kuvvetler arasında “ortak eğitim ve danışmanlık koordinasyonu” konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.

 Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)

Mutabakat, askeri personel değişimi ve terörle mücadele, mayın temizleme, lojistik ve barışı koruma operasyonları alanlarında uzmanlık eğitimi yoluyla Suriye ordusunun kabiliyetlerini geliştirmeyi ve modernize etmeyi amaçlıyor.

İki bakan, yoğun görüşmelerin bağlamını özetledikleri bir basın toplantısı düzenlediler ve mutabakatın imzalanmasının önünü açan ortak cephe oluşturduklarını gösterdiler. Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin 10 Mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini, oyalandığını ve İsrail'in Suriye dosyasındaki en büyük engel olduğunu belirtti. Türkiye'nin kurnazlık olarak nitelendirdiği şeye daha fazla müsamaha göstermeyeceği konusunda uyardı ve olası askeri seçeneklere açıkça işaret etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise İsrail saldırılarının Suriye'nin egemenliğini hedef aldığını ve Suriye içinde mezhep çatışmalarını alevlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Suriye krizi, iç içe geçmiş üç eksende kendini gösteriyor:

Birinci eksen, idari ve hukuki, zira Suriye hükümeti, tüm Suriyeli unsurların haklarını güvence altına alacak temeller kurma sözü vermesine rağmen, bu söz henüz pratik adımlara dönüştürülmedi.

İkinci eksen, Selefi olan Heyet Tahrir eş-Şam'a güvenmeyen, aşırılıkçı uygulamalarından korkan ve otoritesine boyun eğmek istemeyen azınlıkların endişeleriyle ilgili.

Üçüncü eksen ise İsrail, Türkiye, ABD ve bazı Arap ülkelerinin olayların gidişatını kendi çıkarlarına göre yönlendirmeye çalıştığı dış güçlerin müdahaleleriyle ilgili.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler, son 15 yıldır tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi

İsrail, Beşşar Esed'i devirmeyi ve İran'ı Suriye'den çıkarmayı başarmış olsa da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam'a (HTŞ) güvenmiyor. HTŞ'nin büyük bir savaşa hazırlık olarak geçici ateşkes uyguladığına ve yeterince güçlü hissettiğinde silahlarını İsrail'e çevireceğine inanma eğiliminde. Bu nedenle Tel Aviv, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış halde tutmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor ve bu amaçla bazı azınlık gruplarını destekliyor ve onları merkezi hükümetten uzaklaşmaya teşvik ediyor.

Türkiye ise farklı düşüncelerle hareket ediyor. Merkezi olmayan bir sistem kurulmasının veya Kürtlere özel statü tanıyan anlaşmaların imzalanmasının, özellikle “Terörsüz Türkiye” girişimi ve anayasa değişikliği tartışmaları ışığında, Türkiye'nin iç koşullarını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)

Suriyeli taraflar çözümlerini güç kullanarak dayatmaya çalışırsa yeni bir iç savaş riski devam ediyor ve bu da olası bölünmeye yol açabilir. Daha da kötüsü, Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler bu çatışmaya doğrudan dahil olabilir.

İki ülke birbirlerinin hareketlerini şüpheyle takip ediyor. İsrail, Ankara'nın Hamas'ı desteklediğine ve Suriye arenası aracılığıyla kendisini çevrelemeye çalıştığına inanırken, Türkiye, İsrail'in Kürt kartını kullandığına, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ittifaklar kurduğuna ve Kongre ile ABD yönetimindeki nüfuzunu baskıyı artırmak için kullandığına inanıyor.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler son 15 yılda tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binyamin Netanyahu arasındaki ilişkiye kişisel ve ideolojik husumet hakim. Ankara, Netanyahu'nun “Büyük İsrail” planına bağlılığı hakkındaki açıklamalarını doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

İsrail ise Türkiye'nin Suriye'deki artan nüfuzunu ve Ahmed Şara hükümetiyle ilişkilerini, İran'ın önceki nüfuzuyla karşılaştırıyor ve Ankara'yı daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan bir çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkarlar göz önüne alındığında, çatışma riski varlığını sürdürüyor

ABD, Suriye dosyasında birincil aktör olmaya devam ediyor ve Başkan Donald Trump'ın Şara hükümetini destekleme kararı, en azından şimdilik yürürlükte. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack, onun talimatıyla devam eden krizlere çözüm bulma çabalarını sürdürüyor.

Washington ayrıca iki müttefiki Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek için çalışıyor ve bu amaçla perde arkasında aktif bir diplomasi yürütüldüğü söyleniyor.

Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)

İsrail, Suriye içinde Türk askeri üslerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ankara ve Şam'ın askeri iş birlikleri kapsamında böyle bir adım atıp atmayacakları ve İsrail'in buna nasıl tepki vereceği sorusu hâlâ cevapsız.Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu, bölgesel güç dengesi açısından gerçek bir sınav niteliğinde.

Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkileri önemli ölçüde iyileşti ve Erdoğan, Trump'ın en sevdiği liderlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak Trump, kararsızlığıyla tanınıyor ve görüşleri her an değişebilir.

Üst düzey Türk yetkililer, Ankara'nın iç veya dış müdahale durumunda Şam'ın destek talebini görmezden gelmeyeceğini defalarca vurguladı. Ancak, herhangi bir Türk askeri müdahalesi, özellikle halihazırda toparlanma mücadelesi veren bir ekonomi için önemli maliyetler doğurabilecek ABD ile çatışma riskini de taşıyor.

Birden fazla cephede aynı anda zorluklarla ve hem içeride hem de dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olan İsrail’e gelince, doğrudan bir çatışmaya girerse kendini zor bir durumda bulacaktır. İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkar göz önüne alındığında, çatışma riski sınırlı da olsa devam ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.