Rus ordusu, siyasi kazanımlara dönüştürülebilecek askeri başarılar elde etmeye çalışıyor

‘Batı ile doğu arasında stratejik bir geçiş noktası’ olan Dnipro şehrini alarak doğu cephesinde konuşlanmış 40 bin Ukraynalı askeri kuşatma girişimiyle birlikte özellikle Mariupol ve Donbas cepheleri önümüzdeki 10 gün sürece dair belirleyici olacak

Batılı gözlemciler, Rusların lojistik ihtiyaçlarını göz ardı ederek rakiplerinden zayıf bir direniş görecekleri ve hızlı bir zafer kazanacakları beklentisi içerisinde oldukları görüşünde. (Reuters)
Batılı gözlemciler, Rusların lojistik ihtiyaçlarını göz ardı ederek rakiplerinden zayıf bir direniş görecekleri ve hızlı bir zafer kazanacakları beklentisi içerisinde oldukları görüşünde. (Reuters)
TT

Rus ordusu, siyasi kazanımlara dönüştürülebilecek askeri başarılar elde etmeye çalışıyor

Batılı gözlemciler, Rusların lojistik ihtiyaçlarını göz ardı ederek rakiplerinden zayıf bir direniş görecekleri ve hızlı bir zafer kazanacakları beklentisi içerisinde oldukları görüşünde. (Reuters)
Batılı gözlemciler, Rusların lojistik ihtiyaçlarını göz ardı ederek rakiplerinden zayıf bir direniş görecekleri ve hızlı bir zafer kazanacakları beklentisi içerisinde oldukları görüşünde. (Reuters)

Rus ordusu, Ukrayna'ya açtığı savaşın başında hızlı kazanımlar elde etmeyi başaramadı. Ardından halen direnen Ukrayna kuvvetleri karşısında yavaş yavaş ilerleiler. Uzmanlara göre Rusya, siyasi kazanımlara dönüştürülebilecek askeri kazanımlar elde etmeye çalışıyor.
Birçok Batılı gözlemci, Rusların lojistik ihtiyaçlarını göz ardı ederek, rakiplerinden zayıf bir direniş görecekleri ve hızlı bir zafer kazanacakları beklentisi içerisinde savaşa girdikleri için başarısız olduklarını düşünüyor.

Gerçek sürpriz
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Stratejik Araştırma Vakfı’ndan (FRS) Philippe Gros ve Vincent Tourret yayınladıkları mesajda “Rusya'nın savaş gücünün etkisizliği ve Ukrayna askerlerinin direniş gücü gerçek bir sürpriz” ifadelerini kullandılar.
Ukrayna hava sahasında hava üstünlüğü sağlayamayan Ruslar, bu ayın başından bu yana büyük bir operasyon başlatamadı. Başkent Kiev'in kapılarında güçlü bir Ukrayna savunmasıyla karşı karşıyalar. İngiltere Savunma Bakanlığı perşembe günü duruma ilişkin yaptığı değerlendirmede “Rus işgali tüm cephelerde durma noktasına geldi” ifadelerini kullandı.
Ruslar Ukrayna’nın kuzeydoğusunda (Sumy, Harkov) ve güneydoğusunda (Mariupol) birkaç şehri kuşattılar, ikmalleri kestiler ve Kiev'i düzenli olarak bombaladılar. Ancak Kiev savaşı henüz başlamadı. Rus ordusu Kiev’i kuşatma hamlesini henüz tamamlamadı.

Avantaj savunma yapanda
FRS uzmanları, 2,8 milyon nüfuslu bu şehri almak için ‘muhtemelen 150 bin ila 200 bin askerin gerekeceğini’ söylediler. Savunma yapanın her zaman avantajlı olduğu şehirde savaşmak için güç dengesinin ezici olması gerektiğini hatırlattılar.
Bununla birlikte Batılı bir askeri kaynak, sahada karşılaşılan zorluklara rağmen şu değerlendirmede bulundu:
“Rus askeri gücünün üstünlüğü konusunda şüphe yok. Gördüğümüz operasyonel duraklama, Rus kuvvetlerinin yeniden ayağa kalkmasına, harekete geçmek için takviyeleri toplamasına ve ikinci bir aşamayı başlatmasına olanak sağlıyor.”
Pentagon'a göre bu savaş için seferber edilen 150 bin Rus askeri personeli Ukrayna topraklarında bulunuyor. New York Times tarafından aktarılan ABD istihbarat birimlerinin tahminleri, Moskova'nın üç hafta içinde 7 bin askerini kaybettiği yönünde. Bu da savaş alanında günde 300'den fazla ölüm kaydedildiği anlamına geliyor.
Bu verileri dikkatli bir şekilde incelemek gerekse de 24 Şubat'tan bu yana taarruzda olan Rus ordusunun devam etmesi için toparlanması gerekiyor. Acemi askerleri kullanmayacağına dair söz veren Moskova, ordusunun saflarına yeni kan pompalamaya çalışıyor ve yedek askerleri seferber ediyor. Son zamanlarda da Suriyelilerden asker toplama kampanyası başlattı.
Washington merkezli Avrupa Politika Analizi Merkezi'nden (CEPA) emekli ABD'li General Ben Hodges şu açıklamada bulundu:
“Rus generallerin mühimmatı ve askerleri tükeniyor. Pentagon'a göre Rusya'nın savaş gücünün yüzde 50'si Ukrayna'da konuşlanmış durumda. Irak ve Afganistan'a girişimizin zirvesinde, ABD ordusunun yüzde 29’u içerideydi ve devam etmek çok zordu. Önümüzdeki 10 gün belirleyici olacak. Batı, Ukrayna'ya verdiği desteği hızlandırdı ve yoğunlaştırdı.”

Tatiksel varsayımlar
Önümüzdeki haftalarda Rusya tarafında en olası taktiksel varsayımlar neler olacak?
Fransız askeri tarihçi Michel Goya konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Kısa vadeli iki olası yumuşama noktası var: Mariupol ve Donbas” dedi.
Fransız Genelkurmay Başkanlığı'na göre, Ruslar ‘batı ile doğu arasında stratejik bir geçiş noktası’ olan Dnipro şehrini alarak doğu cephesinde konuşlanmış 40 bin Ukraynalı askeri de kuşatmaya çalışabilir. Zira ‘Rus güçlerinin bir buluşma noktasına doğru hareket ettiğine dair bir öngörü var’
Albay Pascal Ianni, “Bu, Ukrayna ordusunu ikiye böleceği için askeri düzeyde son derece mantıklı. Yani yapılırsa bu ordunun çökmesine neden olacak veya müzakerelerde (Moskova) güçlü bir konumda bulunacak.” dedi.
İkinci varsayım Mariupol ile ilgili. Azak Denizi kıyısında yer alan ve stratejik bir önemi olan bu liman kenti, iki haftadan uzun bir süredir kuşatma altında ve sürekli bombalara maruz kalıyor. Bu haftanın başlarında 20 bin sivilin tahliye edilmesine rağmen, şehirde yaklaşık 300 bin kişi elektrik ve su sıkıntısı çeken bir şekilde kuşatma altında.
Mariupol'un kontrolünü ele geçirmek, Rusların Moskova destekli ayrılıkçı Donbas bölgesi ile 2014'te ilhak ettikleri Kırım Yarımadası arasında coğrafi olarak bağlantı kurmasını sağlayacak.
Ukrayna kuvvetleri de kayıplar veriyor. Ancak şu ana kadar özellikle etkili hava savunması sayesinde Ruslara ağır can ve mal kayıpları yaşatmayı başardılar.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin ordusu, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olan ülkelerden önemli miktarda tanksavar silahları ve uçaksavar füzeleri alıyor.
Bu bağlamda Ukrayna ordusu için batıdaki ikmal yollarının korunması önemli. Ancak son günlerde Moskova, şu ana kadar çatışmadan uzak kalmayı başarmış bir bölge olan batı Ukrayna'ya üç bombardıman başlattı. Bombardımanlardan biri Batı ülkelerinin Ukrayna güçlerine sağladığı teçhizatın bir kısmının geçtiği Polonya sınırına yirmi kilometre uzaklıkta bulunan Yavoriv Askeri Üssü’nü hedef aldı.



İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
TT

İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı

Ömer Önhon

Suriye'de gerginlik, bir yandan Suriye ordusu ve Arap aşiretleri, diğer yandan Suveyda'daki Dürziler arasında şiddetlenen çatışmalarla devam ederken, Şam ile Kürtler arasındaki müzakereler de tıkanmış durumda.

8 Ağustos'ta, Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) girişimiyle Haseke'de düzenlenen, Dürzi lider Hikmet el-Hicri ile Suriye Alevileri Yüksek Konseyi Başkanı Gazal Gazal'ın video konferans yoluyla katıldığı “Ortak Tutum” konferansında, katılımcılar Suriye'de istikrarın ancak ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemiyle sağlanabileceğini belirttiler.

 8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)

Bu gelişmeler ışığında, birçok Suriyeli, ülkelerinin geleceği konusundaki tartışmanın artık Suriye'nin bölünüp bölünmeyeceği değil, yeniden birleşip birleşemeyeceği etrafında döndüğüne inanıyor.

Suriye arenası şu anda askeri ve diplomatik düzeyde aktif bir hareketliliğe tanık oluyor. Haseke toplantısının sonuçlarına yanıt olarak Suriye hükümeti, Şam dışında ister Paris'te ister başka bir yerde olsun, Kürtlerle herhangi bir toplantıya katılmayı reddettiğini açıkladı. Öte yandan Fırat Nehri kıyısında ve Deyrizor'da SDG ile aralıklı çatışmalar yaşandığına dair haberler arasında, Suriye ordusu, kuzeydoğudaki belirli bölgelere güçlerini konuşlandırdı.

Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini ve oyalandığını belirtti

 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 7 Ağustos'ta Şam'ı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile görüşmesinden bir hafta sonra, dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat teşkilatı başkanının da aralarında bulunduğu bir Suriye heyeti Ankara'ya doğru yola çıktı. İki ülkenin savunma bakanları, silahlı kuvvetler arasında “ortak eğitim ve danışmanlık koordinasyonu” konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.

 Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)

Mutabakat, askeri personel değişimi ve terörle mücadele, mayın temizleme, lojistik ve barışı koruma operasyonları alanlarında uzmanlık eğitimi yoluyla Suriye ordusunun kabiliyetlerini geliştirmeyi ve modernize etmeyi amaçlıyor.

İki bakan, yoğun görüşmelerin bağlamını özetledikleri bir basın toplantısı düzenlediler ve mutabakatın imzalanmasının önünü açan ortak cephe oluşturduklarını gösterdiler. Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin 10 Mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini, oyalandığını ve İsrail'in Suriye dosyasındaki en büyük engel olduğunu belirtti. Türkiye'nin kurnazlık olarak nitelendirdiği şeye daha fazla müsamaha göstermeyeceği konusunda uyardı ve olası askeri seçeneklere açıkça işaret etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise İsrail saldırılarının Suriye'nin egemenliğini hedef aldığını ve Suriye içinde mezhep çatışmalarını alevlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Suriye krizi, iç içe geçmiş üç eksende kendini gösteriyor:

Birinci eksen, idari ve hukuki, zira Suriye hükümeti, tüm Suriyeli unsurların haklarını güvence altına alacak temeller kurma sözü vermesine rağmen, bu söz henüz pratik adımlara dönüştürülmedi.

İkinci eksen, Selefi olan Heyet Tahrir eş-Şam'a güvenmeyen, aşırılıkçı uygulamalarından korkan ve otoritesine boyun eğmek istemeyen azınlıkların endişeleriyle ilgili.

Üçüncü eksen ise İsrail, Türkiye, ABD ve bazı Arap ülkelerinin olayların gidişatını kendi çıkarlarına göre yönlendirmeye çalıştığı dış güçlerin müdahaleleriyle ilgili.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler, son 15 yıldır tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi

İsrail, Beşşar Esed'i devirmeyi ve İran'ı Suriye'den çıkarmayı başarmış olsa da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam'a (HTŞ) güvenmiyor. HTŞ'nin büyük bir savaşa hazırlık olarak geçici ateşkes uyguladığına ve yeterince güçlü hissettiğinde silahlarını İsrail'e çevireceğine inanma eğiliminde. Bu nedenle Tel Aviv, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış halde tutmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor ve bu amaçla bazı azınlık gruplarını destekliyor ve onları merkezi hükümetten uzaklaşmaya teşvik ediyor.

Türkiye ise farklı düşüncelerle hareket ediyor. Merkezi olmayan bir sistem kurulmasının veya Kürtlere özel statü tanıyan anlaşmaların imzalanmasının, özellikle “Terörsüz Türkiye” girişimi ve anayasa değişikliği tartışmaları ışığında, Türkiye'nin iç koşullarını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)

Suriyeli taraflar çözümlerini güç kullanarak dayatmaya çalışırsa yeni bir iç savaş riski devam ediyor ve bu da olası bölünmeye yol açabilir. Daha da kötüsü, Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler bu çatışmaya doğrudan dahil olabilir.

İki ülke birbirlerinin hareketlerini şüpheyle takip ediyor. İsrail, Ankara'nın Hamas'ı desteklediğine ve Suriye arenası aracılığıyla kendisini çevrelemeye çalıştığına inanırken, Türkiye, İsrail'in Kürt kartını kullandığına, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ittifaklar kurduğuna ve Kongre ile ABD yönetimindeki nüfuzunu baskıyı artırmak için kullandığına inanıyor.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler son 15 yılda tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binyamin Netanyahu arasındaki ilişkiye kişisel ve ideolojik husumet hakim. Ankara, Netanyahu'nun “Büyük İsrail” planına bağlılığı hakkındaki açıklamalarını doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

İsrail ise Türkiye'nin Suriye'deki artan nüfuzunu ve Ahmed Şara hükümetiyle ilişkilerini, İran'ın önceki nüfuzuyla karşılaştırıyor ve Ankara'yı daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan bir çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkarlar göz önüne alındığında, çatışma riski varlığını sürdürüyor

ABD, Suriye dosyasında birincil aktör olmaya devam ediyor ve Başkan Donald Trump'ın Şara hükümetini destekleme kararı, en azından şimdilik yürürlükte. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack, onun talimatıyla devam eden krizlere çözüm bulma çabalarını sürdürüyor.

Washington ayrıca iki müttefiki Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek için çalışıyor ve bu amaçla perde arkasında aktif bir diplomasi yürütüldüğü söyleniyor.

Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)

İsrail, Suriye içinde Türk askeri üslerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ankara ve Şam'ın askeri iş birlikleri kapsamında böyle bir adım atıp atmayacakları ve İsrail'in buna nasıl tepki vereceği sorusu hâlâ cevapsız.Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu, bölgesel güç dengesi açısından gerçek bir sınav niteliğinde.

Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkileri önemli ölçüde iyileşti ve Erdoğan, Trump'ın en sevdiği liderlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak Trump, kararsızlığıyla tanınıyor ve görüşleri her an değişebilir.

Üst düzey Türk yetkililer, Ankara'nın iç veya dış müdahale durumunda Şam'ın destek talebini görmezden gelmeyeceğini defalarca vurguladı. Ancak, herhangi bir Türk askeri müdahalesi, özellikle halihazırda toparlanma mücadelesi veren bir ekonomi için önemli maliyetler doğurabilecek ABD ile çatışma riskini de taşıyor.

Birden fazla cephede aynı anda zorluklarla ve hem içeride hem de dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olan İsrail’e gelince, doğrudan bir çatışmaya girerse kendini zor bir durumda bulacaktır. İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkar göz önüne alındığında, çatışma riski sınırlı da olsa devam ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.