Bağdat yönetimi, Suriye’deki 30 bin Iraklı mültecinin tahliyesi için hazırlık yapıyor

Irak hükümet heyeti Kamışlı’da tutukluların durumu ve Irak’taki mahkemelerde yargılanmaları meselesini görüştü.

Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan El-Hol Kampı’ndaki Iraklı mülteci kadınlara ait bir arşiv fotoğrafı.
Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan El-Hol Kampı’ndaki Iraklı mülteci kadınlara ait bir arşiv fotoğrafı.
TT

Bağdat yönetimi, Suriye’deki 30 bin Iraklı mültecinin tahliyesi için hazırlık yapıyor

Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan El-Hol Kampı’ndaki Iraklı mülteci kadınlara ait bir arşiv fotoğrafı.
Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan El-Hol Kampı’ndaki Iraklı mülteci kadınlara ait bir arşiv fotoğrafı.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden üst düzey bir Kürt yetkili, Irak hükümetinden bir heyet ile pazar günü yapılan görüşme sonucu Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) gözetiminde geri dönmek isteyenlerin kademeli olarak tahliye edilmesi şartıyla, Suriye’deki kamplardan yaklaşık 30 bin Iraklı mültecinin ülkelerine iade edilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını bildirdi. Kürt yetkili iade edilecekler arasında 2011 öncesinde Suriye’ye giden bazı ailelerin de bulunduğunu belirtti.
Kürt yetkili, Irak İçişleri Bakanlığı ve güvenlik teşkilatları yetkililerinden oluşan Irak heyetinin Kamışlı’da Özerk Yönetim makamlarıyla düzenlediği toplantılarda söz konusu mültecilerin kademeli bir şekilde iade edilmesinin yollarını görüştüğünü belirtti. Irak heyeti ayrıca Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanlığı ile yaptığı toplantılarda DEAŞ üyesi olmakla suçlanan Iraklı tutukluların durumunu ve Suriye topraklarında işledikleri terör suçlarını ele aldı.
Mültecilerin Irak’a iadesi ve Iraklı mahkemelerde yargılanmaları konularının görüşüldüğü bu toplantılar Uluslararası Koalisyon Genel Komutanlığı Operasyonlar Odası’nın gözetim ve koordinasyonunda düzenlendi. Irak heyeti, El-Hol Kampı yönetimi ve Irak tarafının aldığı sıkı güvenlik önlemleri altında, kameralardan ve gazetecilerden uzak bir şekilde cuma günü Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kamışlı kentine ulaştı.
Kürt yetkili, “Heyet, Hol, Roj ve diğer kampları ziyaret etti. Gelecek aydan itibaren 25 bin mültecinin iadesi ve tahliyesi için anlaşma sağlandı. Ülkesine gönüllü olarak dönmek isteyen her Iraklı ismini yazdırmaya başladı” dedi. Bu adım, yaklaşık bir ay önce bir grup Iraklı mültecinin El Yarubiye-Rabia sınır kapıları üzerinden Irak topraklarına gönderilmesinin ardından geldi. Kürt yetkili, Bağdat’ın Irak’ın kuzeyindeki Musul kenti yakınlarında birkaç karşılama ve rehabilitasyon merkezi kurduğunu ilan etmesinin ardından mültecilerin iadesinde izlenecek çalışma mekanizması kapsamında isim listelerinin oluşturulacağını, parmak izi ve göz tanıma kayıtlarının alınacağını söyledi.
UNHCR ve El-Hol Kampı yönetimi, bu Iraklıların birçoğunun Irak kimliklerine sahip olmaması ve Suriye topraklarında herhangi bir kimlik belgesi olmayan çok sayıda çocuğun doğması sorunuyla karşı karşıya. Irak’taki güvenlik durumunun iyileşmesini ve özellikle kamplarda geçim koşullarının zorlaşmasını gerekçe göstererek ülkelerine dönmek istediklerini dile getiren ve kimlik bilgilerini kaydetmek isteyen mülteciler, Irak heyetinin ziyaret ettiği kayıt bürosu önünde kuyruğa girdi.
El-Hol ve Roj kampları başta olmak üzere Suriye’deki kamplarda binlerce Iraklı aile yaşıyor. Kürt yetkili Iraklı ailelerin sayılarının 8 binin üzerinde olduğunu, DEAŞ saflarında savaştığından şüphe edilen Iraklı tutukluların sayısının ise 4 bin civarında olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Kürt yetkili, birkaç gün önce bölgeyi ziyaret eden üst düzey bir ABD heyetinin, SDG ve Özerk Yönetim’deki yetkililerle Iraklı mültecilerin iadesi konusunu ele aldığını söyledi.
Irak hükümeti ve Özerk Yönetim makamları, 10 Şubat’ta 490 kişilik yaklaşık 120 Iraklı ailenin tahliyesini gerçekleştirdiler. Irak yine geçen ay El-Hol Kampı’ndaki Iraklı mültecilerin az bir kısmını, yaklaşık 114 aileyi tahliye etti. Irak makamları geçen yıl eylül ayında yüzlerce ailenin iadesini gerçekleştirdi. Mayıs 2021’de 95 aileden oluşan yaklaşık 381 Iraklı mülteci Irak topraklarındaki Ninova kentinde bulunan kampa gönderildi. El-Hol Kampı’nda 8 bin aileden oluşan yaklaşık 25 bin Iraklının aralarında bulunduğu 55 binden fazla kişi kalıyor.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir heyetin 14 Mart’ta Kamışlı kentini ziyaret ettiği ortaya çıktı. Heyette ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İran ve Irak
İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Jennifer Gavito, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Irak ve Suriye Dosyası Direktörü Zahra Bell ve ABD Dışişleri Bakanlığı Kuzey Suriye Temsilcisi Matthew Pearl’in yer aldığı bildirildi.
ABD heyeti SDG ve Demokratik Suriye Meclisi (DSM) yetkilileri ile toplantılar düzenledi. Toplantılara katılan kaynaklar, iki tarafın Haseke kentindeki Sanayi Hapishanesi’ne yapılan son saldırıdan sonra DEAŞ yanlısı uyuyan hücrelerle mücadeledeki son gelişmeleri ele aldıklarını ve bu aktif grupların bölgeye tehdit oluşturmaya devam ettiğini dile getirdiklerini aktardı. İki taraf ayrıca Iraklı mülteciler ve DEAŞ saflarında savaşmakla suçlanan tutukluların durumunu, güvenlik ve huzurun tesisi için işbirliğini güçlendirmenin, operasyonları ve kalkınmayı desteklemenin yollarını ele alarak, bu çabaların DEAŞ hücrelerinin örgütü yeniden canlandırma girişimini engelleyeceğine dikkat çekti.



Kültürel kentsel soykırım: Gazze Savaşı tarihi kararlılıkla tahrip ediyor

En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
TT

Kültürel kentsel soykırım: Gazze Savaşı tarihi kararlılıkla tahrip ediyor

En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
En dikkat çekici kayıplar arasında yıkılan Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, El-Ehli Baptist Hastanesi ve Ömer Camii vardı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

İzzeddin Ebu Ayşe

Gazze'nin Eski Şehir bölgesinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin kütüphane kalıntıları üzerinde Enes, bir kısmı yanmış yırtık bir romanın sayfalarını çeviriyor. “Bu, Gazze Şeridi’ndeki en büyük kütüphaneden geriye kalan tek şey. Kütüphanenin içerisinde binlerce kitap, belge, eser ve burada yaşamış kadim halkların medeniyetleri yer alıyordu” diyor.

Enes’in gözleri, molozların ve üst üste yığılmış taşların arasından, Gazze'nin en eski ve en büyük camisi üzerinde geziyor. Eski mimarisi, tarihi taşları ve yabancı ziyaretçilerin sık sık ilgisini çeken, sanatsal ve mimari anlamlarını anlamak için incelemeye geldikleri benzersiz süslemeleri için üzülüyor.

Kültürel kayıplar can kayıplarıyla paralellik gösteriyor

Enes, Filistin kültürünü ve mirasını seviyor ve Gazze'de yaşamış medeniyetlerin kadim tarihini takip etmeye meraklı. “Kültürel alanlar sadece tarihi alanlar değil, aynı zamanda antik ve eski dünyaya açılan bir pencereydi” diye ekliyor.

Enes, Gazze'nin en büyük kütüphanesinin yıkıntıları arasında bulduğu romanın yırtık sayfalarını katlıyor ve “Gazze'nin kültür penceresi bombardımanlar altında kapandı” diyor. Buradan ayrılıp Gazze'nin eski mimarinin hakim olduğu Eski Şehri’ndeki diğer tarihi alanlara doğru yola koyulup ayakta kalanları inceliyor.

Gazze savaşı sadece insanları öldürmedi, aynı zamanda bu yıkımın, kanın, patlamaların ortasında altta bir yerde, çok büyük kültürel ve sanatsal kayıplara da yol açtı. Kültür Bakanı Atıf Ebu Seyf, “İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırıma paralel olarak, trajik yönleri olan kültürel bir soykırım da yaşanıyor” dedi.

Gazze'nin özel konumu

Gazze, coğrafi konumu itibarıyla şanslı. Kendisi Afrika kıtasının Asya'ya açılan kapısı ve iklimi güzel, denize kıyısı var, arazisi engebesiz ve toprağı verimli. Bu nedenle Mısır, Yunan, Roma, Bizans, Kenan ve Fenike uygarlıklarına ev sahipliği yaptı. Aynı şekilde Memlük, Abbasi ve Osmanlı İslam devletlerinin de önemli merkezlerinden biri oldu.

u78ıkıo
Gazze Şeridi'ndeki kültürel kentsel soykırım (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

Topraklarında tarih boyunca birbirini izleyen medeniyetler, mimari ve tarihi eserler ile nadir eserlerden ve harikulade taşlardan oluşan bir arkeolojik miras bıraktılar. Bu da Gazze'ye kültürel ve tarihi bir değer kattı, onu kadimliği her geçen gün daha da derinleşen bir yapıya kavuşturdu. Ama kitap, mimari ve tarihi eserlerden oluşan tüm bu zengin kültür harabeye dönüştü.

En önemli kayıplar

7 Ekim 2023'te başlayan savaşın ilk gününden itibaren Filistin kültürü ve tarihi mirası, İsrail bombardımanlarından doğrudan etkileniyor. Gazze'nin Eski Şehir bölgesi, bu dönemde en çok tahrip edilen yerlerden biri olabilir.

UNESCO verilerine göre İsrail ordusu 146 tarihi eser, 114 tarihi cami ve kütüphanelerin aralarında bulunduğu 200 kültür alanını tahrip etti.

Savaşın en önemli sonuçlarından biri, MS 5. yüzyıldan kalma Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi'nin yıkılmasıydı. Gazze tarihinin en eski hastanesi olan el-Ehli Baptist Hastanesi’nin, Gazze Şeridi'ndeki en eski cami olup MS 7. yüzyılda inşa edilen Büyük Ömer Camii’nin hedef alınmasıydı. İçinde bir tarihi eser koleksiyonu olan Paşa Sarayı Müzesi'nin yanı sıra Kenan ve Yunan dönemlerine ait binlerce eserin yer aldığı “Mataf el-Funduk” adlı müze de bombalandı. Bölgenin en eski Hristiyan manastırlarından biri olan ve 2024 yılında Dünya Miras Listesi'ne alınan St. Hilarion Manastırı yıkıldı. Bir asırdan fazla bir geçmişe ait binlerce tarihi ve ulusal belgenin bulunduğu Gazze Belediyesi merkez arşiv binasının yanı sıra yüzlerce tarihi, arkeolojik ve kültürel miras tahrip edildi.

Kültürel soykırım

Araştırmacılar, kültürel bağları ortadan kaldırmak, toplumun hafızasını silmek ve kültürel yapının temellerini sarsmak amacıyla, Gazze kültürüne yönelik tahribatın boyutunun, sivil altyapının kasıtlı ve sistematik bir şekilde tahrip edilmesini ifade eden bir terim olan “kültürel kentsel soykırım” noktasına vardığını belirtiyor.

Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'e karşı açtığı dava kapsamında, “kültürel soykırım" suçlamasında da bulunuldu. Mirasın tahribattan veya askeri kullanımlardan korunmasını sağlamayı amaçlayan “Silahlı Çatışma Durumunda Kültürel Mirasın Korunmasına Dair Lahey Sözleşmesi’ne atıf yapıldı.

“Soykırım” teriminin formüle edilmesine yardımcı olan Polonyalı avukat Raphael Lemkin'in tanımına göre, kültür tahribi soykırımın bir parçası olup savaş suçu teşkil etmektedir ve bu tür ihlaller cezalandırılmalıdır.

Filistin tarihinin sonu

Filistin tarihi ve mirası  profesörü İbrahim el-Mısri, “Kültürel ve tarihi yapıların tahribi, ulusal kimliğin doğrudan hedef alınması anlamına geliyor. Kültür, Filistin halkının kolektif ruhunu koruyan son duvardır. Bu duvar hedef alındığında toplum çöküşe daha fazla açık hale gelir” dedi.

“İsrail'in Gazze'de tarihi eserleri ve kültürel mirası hedef alması ve yıkması, belirli bir bölgede belirli bir insan grubunun varlığına dair tüm kanıtların silinmesini içermektedir. Bu kültürel soykırım anlamına gelmektedir ve kütüphanelerin, kültür merkezlerinin yıkılması Filistin kimliğini yok etme girişimidir” diye ekliyor.

5y6h
İsrail ordusu 146 tarihi eseri tahrip etti (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Kültür Bakanı Atıf Ebu Seyf, Filistin kültürel yaşamının ve kültürel miras kurumlarının yanı sıra kültür, bilim ve eğitim alanlarındaki varlıklarının hedef alınmasının ve kasıtlı olarak tahrip edilmesinin, İsrail stratejisinin bilinçli bir parçası olduğunu ifade ediyor.

Şunu da ekliyor “Sürekli devam eden bombardıman Gazze'deki sanat ve edebiyat camiasında yaralar bıraktı. Yaşanan şey, anıtların fiziksel olarak yok edilmesinin veya bireylerin öldürülmesinin çok ötesine geçen çok katmanlı bir eylem. Bu uygulamalar, yerel toplumun mirasını, kimliğini ve varlığını zayıflatan daha geniş kapsamlı yıkıcı süreçlerin çerçevesinde yer alıyor. Bunun Filistinliler üzerinde sembolik ve psikolojik yansımaları da bulunuyor.”

Şöyle devam ediyor: “Gazze'deki kültürel alanların fiziki olarak tahrip edilmesi, Filistin tarihi anlatıları araştırmaları açısından tehlikeli sonuçlara yol açıyor. Gazzeliler, Gazze'nin kültürel gelişimini ve tarihini anlamamıza yardımcı olan asırlık el yazmalarını ve değerli kaynakları kaybettiler.”

UNESCO, Gazze'deki arkeolojik, tarihi ve kültürel alanları korumaya çalıştı ancak savaş nedeniyle başarısız oldu. Kuruluşun medya sorumlusu Julian Mercouri, “Bazı kütüphanelerin yeniden inşası için acil yardım sağladık. Ancak ihtiyaç duyulan destek bizim sağlayabileceğimizden çok daha fazla ve Gazze'deki zor koşullar kültürel mirasın korunmasını engelliyor” dedi.

İsrail'e gelince Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, ordunun kasıtlı olarak Filistin kültürel mirasını hedef aldığı iddialarını yalanladı. “Bu bölgelere yakın yerlere saldırılar yapılmışsa, Hamas ve diğer örgütler bu yerleri kendi faaliyetleri için kullanmış oldukları için yapılmıştır. Biz asla Gazzeli sivillerle savaşmıyoruz” dedi.