Kahire’den uluslaraarsı alana su konusunda daha fazla iş birliği çağrısı

Etiyopya, Nahda Barajı’nı doldurma çalışmalarını sürdürürken Mısır suyun tutumlu kullanımını teşvik etmek amacıyla ulusal çapta kampanya başlattı.

Mısır Su Kaynakları Bakanı Muhammed Abdulati, Suudi Arabistan Çevre Su ve Tarım Bakanı Abdurrahman el-Fadli ile görüştü. (Mısır Su Kaynakları Bakanlığı)
Mısır Su Kaynakları Bakanı Muhammed Abdulati, Suudi Arabistan Çevre Su ve Tarım Bakanı Abdurrahman el-Fadli ile görüştü. (Mısır Su Kaynakları Bakanlığı)
TT

Kahire’den uluslaraarsı alana su konusunda daha fazla iş birliği çağrısı

Mısır Su Kaynakları Bakanı Muhammed Abdulati, Suudi Arabistan Çevre Su ve Tarım Bakanı Abdurrahman el-Fadli ile görüştü. (Mısır Su Kaynakları Bakanlığı)
Mısır Su Kaynakları Bakanı Muhammed Abdulati, Suudi Arabistan Çevre Su ve Tarım Bakanı Abdurrahman el-Fadli ile görüştü. (Mısır Su Kaynakları Bakanlığı)

Mısır, 22 Mart Dünya Su Günü’nde, ‘Her damla fark yaratır’ sloganıyla tutumlu su kullanımı konusunda ulusal farkındalık yaratmak amacıyla bir kampanya başlattı. Mısır yönetimi uluslarrası alana su alanında daha fazla iş birliği ve koordinasyon yapılması çağrısında bulundu.  
Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı’nın verilerine göre ülkede yıllık duyulan içme suyu ihtiyacı 114 milyar metreküp. Mevcut kaynakların miktarı ise 74 milyar metreküp olarak tahmin ediliyor. Mısır, su ihtiyacının yüzde 90’nını Nil Nehri’nden karşılıyor ve Etiyopya’nın Nahda Barajı’nın üçüncü bölümünü faaliyete geçirmeye yaklaşması nedeniyle Nil sularında azalma yaşanmasına kesin gözüyle bakılıyor.  
Mısır, Senegal'in başkenti Dakar'da "Barış ve kalkınma için su güvenliği" temasıyla düzenlenen 9. Dünya Su Forumu kapsamında, 30 bakan ve 20 uluslararası kuruluş temsilcisinin katılımıyla, bakanlar düzeyinde bir oturum düzenledi. Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati’nin eş başkanlığını yaptığı toplantıda, içme suyunun güvenliği ve atık su sistemlerinin iyileştirilmesine yönelik ulusal yaklaşımlar ele alındı. Ayrıca 2030 vizyonu çerçevesinde, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi için bir dizi önlemin alınmasına odaklanıldı.  
Mısır Su Kaynakları Bakanı Muhammed Abdulati yaptığı konuşmada, başta Mısır olmak üzere birçok ülkenin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak noktasında ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu, bu nedenle ülkeler arasındaki iş birliğinin ve koordinasyonun artırılmasının zorunluluk haline geldiğini vurguladı. Mısır’ın sus kaynakların kısıtlı olması, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ve nüfus artışı nedeniyle zor bir süreçten geçtiğine değinen Abdulati, 2037’e kadar ‘su kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve doğru yöneltilmesi’ amacıyla 50 milyar dolar yatırım yapılmasının kararlaştırıldığını söyledi.  
Bakan Abdulati, 9. Dünya Su Forumu oturum aralarında Suudi Arabistan Çevre Su ve Tarım Bakanı Abdurrahman el-Fadli ile bir araya geldi. Görüşmede, iki ülke arasında su alanındaki iş birliğinin, sürdürülebilir kalkınma ve su kaynaklarının doğru kullanımı çerçevesinde güçlendirilmesi kararlaştırıldı.  
Kahire yönetimi, Dünya Su Günü'nde su tüketiminde israfın önlenmesi konusunda ulusal farkındalık yaratmak amacıyla, ‘Her damla fark yaratır’ sloganıyla bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında Mısır’ın tüm şehirlerinde çeşitli etkinlikler ve faaliyetler düzenlendi. Vakıflar Bakanlığı da (Din İşleri Bakanlığı) su kullanımında israfın önlenmesine yönelik hutbeler okutuldu. Bilinçsiz su tüketiminin önüne geçmek amacıyla düzenlenen etkinliklere, izci grupları, kilise yetkilileri, din adamları, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda sanatçı katılım gösterdi. Çocuklar tarafından da resim sergisi ve tiyatro etkinliği düzenlendi. Ezher Üniversitesi tüm birimlerinde ‘suyun önemi’ başlığıyla dersler verdirdi. Yine kiliselerdeki pazar ayinlerinde ‘suyun israfının önlenmesinin önemine’ vurgu yapıldı.   
Etiyopya’nın Nil Nehri’nin ana kolu üzerinde yer alan Rönesans (Nahda) Barajı'nın üçüncü dolum aşamasına hazırlanması, Mısır’ın Nil sularındaki payını etkileyecek.  Kahire Üniversitesi Su Kaynakları ve Jeoloji Profesörü Dr. Abbas Şaraki’ye göre barajın orta bölümünde şu an 176 metre seviyesinde 8 milyar metreküp su depolanmış durumda. Bu bölümde 2020 yılında üç, 2021 yılında da dört milyar metreküp su depolanmıştı. Şaraki bu yılki hedefin 18,5 milyar metreküp kapasitenin tamamen doldurularak derinliğin 595 metre seviyesine getirilmesi olduğunu, dolayısıyla Mısır’ın Nil sularındaki payının 10 milyar metreküp azalmasının beklendiğini söyledi. Etiyopya’da ‘yağmur mevsimi’ mayıs ayında başlıyor ve ekim ayının sonlarına kadar artarak devam ediyor.  



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.