Irak’ta Başbakanlığa aday gösterilen Sadr: İttifakın adayı olmaktan onur duyuyorum

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Irak’ta Başbakanlığa aday gösterilen Sadr: İttifakın adayı olmaktan onur duyuyorum

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr Grubu, Sünniler ile Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) Başbakan adayı olan Muhammed Cafer es-Sadr, “Ülkenin tüm bileşenlerini temsil eden ittifakın adayı olmaktan onur duyuyorum” dedi.
Başbakan adayı Sadr, adaylığının duyurulmasının ardından sosyal medya hesabı Twitter üzerinden bir açıklama yaptı.
“Ülkenin tüm bileşenlerini temsil eden ittifakın adayı olmaktan onur duyuyorum” diyen Sadr, “Tüm evlatlarımızın istediği devleti inşa etmeye birlikte çalışalım” ifadesini kullandı.
Sadr’a bağlı Sadr Grubu ile Sünni Egemenlik Koalisyonu ve KDP, Meclis'te 'Vatanı Kurtarma İttifakı' kurarak Başbakanlığa Muhammed Cafer Sadr'ı, Cumhurbaşkanlığı’na da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) İçişleri Bakanı Reber Ahmet’i aday göstermişti.

Başbakan adayı Sadr kimdir?
Irak’ın İngiltere Büyükelçiliği görevini yürüten Muhammed Cafer es-Sadr, Mukteda es-Sadr’ın kuzeni ve Saddam Hüseyin döneminde idam edilen Şii dini mercilerden Şii İslami Dava Partisi’nin kurucusu Muhammed Bakır es-Sadr’ın oğlu.
Irak Meclisi’nde cumartesi günü cumhurbaşkanı seçimi yapılacak. Seçilecek cumhurbaşkanının en geç 15 gün içerisinde başbakan adayına hükümeti kurma görevi vermesi gerekiyor. Yeni başbakanın da en geç 1 ay içerisinde kabinesini oluşturması gerekiyor.
Cumhurbaşkanının seçilmesi için Meclis'in üçte ikisinin oyu lazım.
Irak’ta 10 Ekim’de yapılan seçimlerin üzerinden 5 ay geçse de henüz bir hükümet kurulamadı.
Sadr Grubu 329 sandalyeli Meclis'in 73 vekilini kazanarak seçim birincisi olmuştu. KPD’nin 31, Sünni Egemenlik Koalisyonu'nun da 60’dan fazla vekili bulunuyor.



Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

TT

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suveyda'da varılan ateşkes anlaşmasının, kendisi ve Şeyh Hamud el-Hanavi tarafından temsil edilen Dürziler ile Suveyda Vilayeti İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati ve diğer yetkililer tarafından temsil edilen Suriye hükümeti arasında imzalandığını duyurdu.

Suriye hükümeti, son günlerde şehirde devam eden ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan çatışmalara son vermek için dün Suveyda halkıyla ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku'l Avsat'ın incelediği anlaşma, tüm askeri operasyonların derhal durdurulmasını ve tüm tarafların güvenlik güçlerine ve kontrol noktalarına yönelik her türlü saldırıyı durdurma taahhüdünde bulunmasını öngörüyor.

Anlaşmaya göre, ateşkesin uygulanmasını denetlemek ve uyulmasını sağlamak için Suriye devleti ve Dürzi şeyhlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulması planlanıyor.

hyujı8o9
Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Suveyda'da kendisini destekleyen ‘Askeri Konsey’ üyeleri ile birlikte (Arşiv)

Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhi, yani Şeyh Yusuf Carbu, Şeyh Hamud el-Hanavi ve Şeyh Hikmet el-Hicri'yi bünyesinde barındırdığını belirterek, Hikmet el-Hicri'nin ‘farklı bir yönelime sahip olduğu’ için ‘anlaşmanın tarafı olmadığını’ söyledi.

Anlaşmanın tüm taraflarca imzalanmadığını, çünkü Suveyda'daki güvenlik durumunun seyahat ve toplantılara izin vermediğini belirten Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmanın ‘yazışmalar yoluyla’ kabul edildiğini belirtti. Anlaşmanın ardından iyimser olsa da, Şeyh Yusuf Carbu “Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor” ifadesini kullandı.

Şeyh Hikmet el-Hicri, çok geçmeden, ‘kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma, müzakere veya yetki devri olmadığını’ teyit eden bir açıklama yayınladı. Bu ortak tutumdan sapan, tek taraflı iletişim veya anlaşma yapan herhangi bir kişi veya kuruluşun ‘istisnasız ve müsamahasız bir şekilde yasal ve toplumsal hesap verebilirliğe tabi tutulacağı’ uyarısında bulundu.